Muzaffer Ayhan KARA-Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
Muzaffer Ayhan KARA-Araştırmacı Yazar
 

HER DERDİN VAR ÇARESİ…

CHP’nin büyük önem atfedilen tüzük değişimini gerçekleştiren 20. Olağanüstü Kurultayı geride kaldı. Bununla birlikte delegasyon Ankara’da iken izleyen günlerde program değişikliğine katkısı olacak çalıştay da yapıldı. Programı yenileyecek ve 2008’den bu yana dünyada ve ülkemizde olan gelişmelere de cevap verecek, aslında ilk genel milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçiminde her derde çare olacak seçim programına da değişen bu parti programı yön verecek. CHP’nin ana sloganı ne bugünlerde?: “Her derdin var çaresi-Cumhuriyet Halk Partisi”. Evet, 24 yıla yaklaşan ve ülkeyi her bakımdan uçuruma yuvarlayan kesintisiz AK Parti iktidarının çaresi CHP! CHP 38. Olağan Kurultay’daki genel başkan ve yönetim değişikliğiyle beraber iyi yolda. Zaten bunun semeresini yerel seçimlerde gördü ve yüzde 37,8 oy alarak cam tavanı tuzla buz etti. Kılıçdaroğlu döneminde yüzde 22’ye çakılıp kalan ve yüzde 40-60 dengesindeki 2023 cumhurbaşkanlığı seçimini altın tepside Erdoğan’a veren CHP’nin yerinde bambaşka bir CHP var şimdi. İmamoğlu-Özel ittifakı ve bu ittifakın önemli bir figürü olan Mansur Yavaş’ın da katkısıyla gelişen Türkiye İttifakı tuttu. Şimdi CHP’nin yapması gereken, içindeki aktörlerin kafa kafaya verip yürüyüşü iktidarı alana kadar sürdürmesi. Buna çok dikkat etmesi. Deyim yerindeyse, iyiye giden ve şifa getirecek bir tedavi sürecini tamamlaması, enfeksiyon kapmadan dimdik ayağa kalkması. CHP içindeki aktörlerin bu sorumlulukla hareket edeceğine, adeta “Katolik Nikahı” kıymışçasına beraberliklerini sürdüreceklerine bendeniz şahsen inanıyorum. Tanıdığım Özel ve İmamoğlu da daha uzaktan tanıdığım Yavaş da karakterli siyasetçi ve insanlar. Tüzüğe dönelim. Tam istediğim gibi bir tüzük mü? Sözü dolandırmadan söyleyeyim; değil! Ancak şunu da biliyorum; CHP 101 yıllık bi parti ama henüz günün gerektirdiği radikal değişiklikleri bir atımda yapabilecek cesarette mi? Değil… O yüzden yine amalı fakatlı bir tüzük çıktı ortaya. Genel başkan Özel’in tabiri caizse örneğin en önemli konu olan ön seçimde “sözüm senet”dediği bir tüzük değişikliği yaşandı. Yine örneğin, keşke MYK’yı PM seçseydi fakat yine genel başkan seçecek PM üyeleri arasından, PM de onay verecek. PM’nin sayısı artmalıydı ama aynı kaldı. Vb. Güzel bir adım, yerel yönetim ile örgütü ayıracak tüzük değişikliği. Bunun altını çizeyim. Sandalyeleri dağıtmak ve örgütü yerel yönetim kontrolundan çıkarmak anlamına gelen bu değişiklik partiye çok iyi gelecek. Aslında, esaslı bir örgüt reformu yapılmalıydı, Özel’in göreve geldiğinde bahsettiği “seferbelik” hayata geçmeliydi tüzük kurultayından önce. Örgüt efomu yapılabilir, tüzük kurultayı program kurultayı ile birleştirilebilirdi (Bu arada erken seçimin yüksek sesle konuşulduğu, Özel’in “Erdoğan 2025 Kasımı’ndan sonra gelmesin” dediği bir süreçte progam kurultayının önceden ilan edildiği gibi en geç Şubat’ta yapılması şart. Ki, buadan hareketle seçim bildirgesi için harekete geçilsin). Bu noktada, CHP’nin her derdin çaresi olacak kıvama gelmesi için birkaç konu üzerinde durmak istiyorum. Seferberlik CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in çok iyi niyetle ve doğu bir yaklaşımla ileri sürdüğü “seferbelik” ne durumda? Bunun için il ve ilçe başkanları haekete geçirildi mi? Üye sayısının iki üç kat artması beklenirken atış ne kada oldu 10,5 aylık sürede? 10,5 ay az bir süre değil. Bu konuda örgütleden sorumlu genel başkan yardımcılığı neler yapıyor? 1)CHP’nin üye sayısı seferberlik bağlamında kademeli olarak ilk seçimlere kadar en az ikiye katlanmalıdır. 2)Yeni üyeler özellikle yeni seçmen kitleleriyle bağ kurulabilmesi için partide olmayan (her ilçede) kesimlerden yapılmalıdır. Va olan üyelerin deseni ikiye katlanırsa bunun pek fazla bir yararı olmaz. O yüzden her ilçenin swot analizine bakılarak üye yapılıp yapılmadığı denetlenmelidir. 3)Keza yeni üye kaydı yapılırken 18-40 yaş arası gençlere ve yine bu yaş grubundaki kadınlara özel bir önem verilmelidir. Çünkü parti çok yaşlandı. 4)Her belde ve ilçede, taban örgütlerinde o beldenin, ilçenin “en iyileri” partiye kazandırılmalıdır. Partinin vasatı aşması ve seçim dönemlerinde ithal adayın önüne geçilmesi için olmazsa olmaz adımlardan birisi de budur. Bu önerilerin esprisi şu: a)Partide küçük olsun benim olsun anlayışı sona ersin, b)Türkiye’nin deseni ile partinin üye deseni (tabii örgüt yönetimleri ve aday listeleri de) uyumlu olsun, c)Parti ilave seçmen alabilsin, oy transforme edebilsin. Bu bağlamda üye seferberliği için düğmeye basılması ve sistemli bir çaba hacanması kaçınılmaz. İletişim CHP’de bir “iletişim krizi” iklimi var. Siyasi iletişim ciddi bir konu ve kamuoyunda oluşacak algılarla da algı yönetimi ile de çok ilgili. İrili ufaklı yeni krizlerin önüne geçmek için, ikitdara koz vermemek için gelişmeleri çek etmekte ve çare aramakta geç kalmamak gerekiyor. Yakın geçmişteki birkaç örnekle ne demek istediğimi daha iyi anlatacağımı düşünüyorum: 1)CHP Genel Başkanı Özel’in ayak parmaklarının kırılması olayı: En baştan nerede ve nasıl olduğu ayrıntısıyla parti sözcülüğü üzerinden boşluk bırakmadan net bir açıklama yapılsaydı onca tezvirata fırsat verilmemiş olacaktı. Siz boşluk bırakırsanız başkaları o boşluğu doldurmak için haekete geçer ve nitekim öyle de oldu. 2)Mavi Vatan: İstanbul Milletvekili Namık Tan’ın kanımca maksadını aşan “masal” yaklaşımına CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu sosyal medyasından cevap verdi! Sanırım emekli amiral siyasete henüz ısınamadı ki böyle hareket etti.  Sonra da topa genel merkez girdi ve parti sözcüsü Deniz Yücel açıklama yapmak zorunda kaldı. 3)Tüzük Kurultayı’nda Mansur Yavaş’ın sitemine mahal verilmemesi için daha profesyonelce hareket edilmeliydi. Siz “iki forvet” diyorsanız buna göre davranmak durumundasınız. Tabii, Yavaş da açık bir tepki vermek yerine bilahare tepkisini kapalı ortamda verseydi daha iyi olurdu. Henüz Kılıçdaroğlu görevde iken açıkça “bütün danışmanlarını kazı” demiştim ve tesadüf müdür bilmiyorum ama dört gün sonra hepsini görevden almıştı. Özel de haklı ve yerinde olarak danışmanları PM’ye onaylatacağını belirtmişti. Özel göreve geleli 10,5 ay oldu ama danışmanları var mı, varsa kimler, hiç bilmiyorum. Ya da var ama adları kamuoyunda geçsin istemiyor. Çünkü “partiyi danışmanlarla yönetmeyeceğini, kurullarla yöneteceğini” söyledi. Bu doğru bir yaklaşım… Danışman, inceler, gözler, değerlendirir ve servis yapar; sorulara, ev ödevlerine cevap verir, o kadar… Tabii her şeye “ne güzel buyurdunuz, söylediniz, yaptınız” da demez! Kararlarda da olmaz. Sadece Milliyet’in Ankara CHP muhabiri Meriç Tafolar’ı basın danışmanlığına getirdiğini biliyorum, o kadar. Ekonomi Politikaları Kurulu da olmalı CHP’nin bir “Dış Politika Danışma Kurulu” vardı ve yeni dönemde de devam ediyor. Hatta, Kılıçdaroğlu döneminde tabiri caizse ‘gazı kaçıktı’, Özel, bu kurula çok önem veriyor ve toplantılardaki görüşlerden de azami yararlanıyor. Bu kurula Özel döneminde bir de “Milli Savunma ve Güvenlik Politikaları Kurulu” eklendi. Bu kurulda kimlerin olduğunu tam anlayamadım, hatta bazı katılımcıların isimlerinin duyurulmasını istemediği yer aldı basında. Eğer öyle ise, olmaz. Hem bir partinin kurulunda olacaksınız istişari bir kurul da olsa, hem de isminizi saklayacaksınız. Tuhaf… Bu kurul da iyi oldu. Yalnız, ikinci kez yazıyorum; bu kurulda geçmiş dönemde CHP’nin Askerlik Yasa Tasarısı’nı hazırlayan, dış politika kurmaylarına ve genel başkana unvansız katkı sunan; parlak bir karacı general olduğu gibi partide milletvekilliği adaylığı da yapan Ali Er neden yok? Özel’in dikkatine getiriyorum… B arada son olarak “Göç Politikaları Kurulu”nun kurulduğunu duydum Gölge İçişleri Bakanı Murat Bakan’ın sosyal medya açıklamasından. Bu da iyi ve yerinde. Yalnız, CHP’ye acilen bir “Ekonomi Politikaları Kurulu” gerekiyor. Bunun atlanmasını anlayamadım doğrusu. Tez elden kurulmasında yarar var. İçeriden ve dışarıdan isimlerle MYK Üyesi ve Gölge Bakan Karatepe’nin başkanlığında hemen kurulmalı. İçeriden katkı sunacak ilk akla gelen isimler Genel Sekreter Doç. Selin Sayek Böke ve planlama deneyimli İlhan Kesici. Dışarıdan da Prof. Hurşit Güneş gibi isimlerle takviye edilecek bu kurulda iş dünyasından, sanayiden, finans dünyasından, tarım ve hayvancılıktan isimler olmalıdır. Örneğin eski MB Baş Ekonomisti Hakan Kara gibi isimler bu kurulda çok yararlı olabilir. Türkiye’nin başlıca sorunu olan ekonomik çöküntü, cari açık, yüksek enflasyon ve yıkıcı sonuçları, işsizlik ve gizli işsizlik, iyice ezilen emekliler ve emekçilerin durumu bu kurula “gel” diyor. Gölge Kabine Gölge Kabine ülkemizde pek bilinmiyordu. İngiliz modeli. Açıklanır açıklanmaz kaleme aldığım yazılarla anlattım. CHP Gölge Kabinesini kurdu. Bugüne kadar baktığımda çok iyi çalışan gölge bakanlar olduğu gibi sönğk kalanlar da olduğunu görüyorum. Oysa gölge bakanların tamamının alanlarında etkin muhalefet yaptığı gibi, çözüm önerileri de geliştirmeleri ve bunları toplumla paylaşmaları gerekiyor. CHP’nin 922  ilçe başkanına sorulsa acaba kaçı gölge bakanların tamamını sayabilir? Özel’in yerinde olsam rastgele örneğin 10 ilçe başkanını arayıp bir sondaj yaparım. Vakti yoksa bir danışmanı da yapabilir bunu. Gölge bakanlar kitle iletişim araçlarını, panel konferans, çalıştay gibi araçları; parti örgütlerini değerlendirerek çalışmalarını anlatmalılar. CHP’nin televizyon yüzleri arasında bu gölge bakanlar olmalı. Derslerini çalışarak oralarda konuşmalılar. Televizyonlarda belleğim beni yanıltmıyorsa en çok gördüğüm gölge bakanlar Suat Özçağdaş ve Murat Bakan. Suat Özçağdaş, sosyal medyayı da çok etkin ve doğru kullanıyor. Gözümden kaçan varsa kusura bakmasın. Özellikle Özçağdaş’ın “Eğitim Maratonu” bütün gölge bakanlara da örnek oluşturacak bir çalışma. Altını çeşitli vesilelerle çizdiğim bu etkinlik nasıl gölge bakanlık yapılacağının dersi gibi aynı zamanda. Cam tavanın kırıldığı gibi… Tabii Özel’in gölge bakanlardan rapor alması kaçınılmaz. Alıyordur herhalde. Onlara karne de veriyordur açıklamadan. Yapamayan her yerde olduğu gibi gitmeli ve yerine yapabilecek olan gelmeli. Şimdi çok çalışma zamanı. Seferberliğini gereğini yapamayan il başkanı, ilçe başkanı da gitmeli. CHP vasatı aşmalı, nasıl cam tavanı kırdıysa vasatizm tavanını da kırmalı. Çünkü iktidar için anketlerde gözüken 31-35 arası oy oranı da yerel seçimlerde alınan 37,8 de yetmiyor. Yüzde 50’yi bulacak bir kıvama gelmesi gerekiyor. CHP’nin yolu açık olsun, Türkiye’nin AK Parti tasallutundan kurtulmaya ihtiyacı var. Bunun için yegane vasıta ise CHP. Halihazırda Türkiye’nin “birinci partisi”. Eksiklerini kısa zamanda, hızla giderip “çare” olması çok güzel olacak. İşte o zaman milletin önüne gelecek ilk sandıkta her şey çok güzel olacak!      
Ekleme Tarihi: 14 Eylül 2024 - Cumartesi

HER DERDİN VAR ÇARESİ…

CHP’nin büyük önem atfedilen tüzük değişimini gerçekleştiren 20. Olağanüstü Kurultayı geride kaldı. Bununla birlikte delegasyon Ankara’da iken izleyen günlerde program değişikliğine katkısı olacak çalıştay da yapıldı. Programı yenileyecek ve 2008’den bu yana dünyada ve ülkemizde olan gelişmelere de cevap verecek, aslında ilk genel milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçiminde her derde çare olacak seçim programına da değişen bu parti programı yön verecek. CHP’nin ana sloganı ne bugünlerde?: “Her derdin var çaresi-Cumhuriyet Halk Partisi”.

Evet, 24 yıla yaklaşan ve ülkeyi her bakımdan uçuruma yuvarlayan kesintisiz AK Parti iktidarının çaresi CHP!

CHP 38. Olağan Kurultay’daki genel başkan ve yönetim değişikliğiyle beraber iyi yolda. Zaten bunun semeresini yerel seçimlerde gördü ve yüzde 37,8 oy alarak cam tavanı tuzla buz etti. Kılıçdaroğlu döneminde yüzde 22’ye çakılıp kalan ve yüzde 40-60 dengesindeki 2023 cumhurbaşkanlığı seçimini altın tepside Erdoğan’a veren CHP’nin yerinde bambaşka bir CHP var şimdi. İmamoğlu-Özel ittifakı ve bu ittifakın önemli bir figürü olan Mansur Yavaş’ın da katkısıyla gelişen Türkiye İttifakı tuttu. Şimdi CHP’nin yapması gereken, içindeki aktörlerin kafa kafaya verip yürüyüşü iktidarı alana kadar sürdürmesi. Buna çok dikkat etmesi. Deyim yerindeyse, iyiye giden ve şifa getirecek bir tedavi sürecini tamamlaması, enfeksiyon kapmadan dimdik ayağa kalkması. CHP içindeki aktörlerin bu sorumlulukla hareket edeceğine, adeta “Katolik Nikahı” kıymışçasına beraberliklerini sürdüreceklerine bendeniz şahsen inanıyorum. Tanıdığım Özel ve İmamoğlu da daha uzaktan tanıdığım Yavaş da karakterli siyasetçi ve insanlar.

Tüzüğe dönelim. Tam istediğim gibi bir tüzük mü? Sözü dolandırmadan söyleyeyim; değil! Ancak şunu da biliyorum; CHP 101 yıllık bi parti ama henüz günün gerektirdiği radikal değişiklikleri bir atımda yapabilecek cesarette mi? Değil… O yüzden yine amalı fakatlı bir tüzük çıktı ortaya. Genel başkan Özel’in tabiri caizse örneğin en önemli konu olan ön seçimde “sözüm senet”dediği bir tüzük değişikliği yaşandı. Yine örneğin, keşke MYK’yı PM seçseydi fakat yine genel başkan seçecek PM üyeleri arasından, PM de onay verecek. PM’nin sayısı artmalıydı ama aynı kaldı. Vb. Güzel bir adım, yerel yönetim ile örgütü ayıracak tüzük değişikliği. Bunun altını çizeyim. Sandalyeleri dağıtmak ve örgütü yerel yönetim kontrolundan çıkarmak anlamına gelen bu değişiklik partiye çok iyi gelecek.

Aslında, esaslı bir örgüt reformu yapılmalıydı, Özel’in göreve geldiğinde bahsettiği “seferbelik” hayata geçmeliydi tüzük kurultayından önce. Örgüt efomu yapılabilir, tüzük kurultayı program kurultayı ile birleştirilebilirdi (Bu arada erken seçimin yüksek sesle konuşulduğu, Özel’in “Erdoğan 2025 Kasımı’ndan sonra gelmesin” dediği bir süreçte progam kurultayının önceden ilan edildiği gibi en geç Şubat’ta yapılması şart. Ki, buadan hareketle seçim bildirgesi için harekete geçilsin).

Bu noktada, CHP’nin her derdin çaresi olacak kıvama gelmesi için birkaç konu üzerinde durmak istiyorum.

Seferberlik

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in çok iyi niyetle ve doğu bir yaklaşımla ileri sürdüğü “seferbelik” ne durumda? Bunun için il ve ilçe başkanları haekete geçirildi mi? Üye sayısının iki üç kat artması beklenirken atış ne kada oldu 10,5 aylık sürede? 10,5 ay az bir süre değil. Bu konuda örgütleden sorumlu genel başkan yardımcılığı neler yapıyor?

1)CHP’nin üye sayısı seferberlik bağlamında kademeli olarak ilk seçimlere kadar en az ikiye katlanmalıdır.

2)Yeni üyeler özellikle yeni seçmen kitleleriyle bağ kurulabilmesi için partide olmayan (her ilçede) kesimlerden yapılmalıdır. Va olan üyelerin deseni ikiye katlanırsa bunun pek fazla bir yararı olmaz. O yüzden her ilçenin swot analizine bakılarak üye yapılıp yapılmadığı denetlenmelidir.

3)Keza yeni üye kaydı yapılırken 18-40 yaş arası gençlere ve yine bu yaş grubundaki kadınlara özel bir önem verilmelidir. Çünkü parti çok yaşlandı.

4)Her belde ve ilçede, taban örgütlerinde o beldenin, ilçenin “en iyileri” partiye kazandırılmalıdır. Partinin vasatı aşması ve seçim dönemlerinde ithal adayın önüne geçilmesi için olmazsa olmaz adımlardan birisi de budur.

Bu önerilerin esprisi şu: a)Partide küçük olsun benim olsun anlayışı sona ersin, b)Türkiye’nin deseni ile partinin üye deseni (tabii örgüt yönetimleri ve aday listeleri de) uyumlu olsun, c)Parti ilave seçmen alabilsin, oy transforme edebilsin.

Bu bağlamda üye seferberliği için düğmeye basılması ve sistemli bir çaba hacanması kaçınılmaz.

İletişim

CHP’de bir “iletişim krizi” iklimi var. Siyasi iletişim ciddi bir konu ve kamuoyunda oluşacak algılarla da algı yönetimi ile de çok ilgili. İrili ufaklı yeni krizlerin önüne geçmek için, ikitdara koz vermemek için gelişmeleri çek etmekte ve çare aramakta geç kalmamak gerekiyor.

Yakın geçmişteki birkaç örnekle ne demek istediğimi daha iyi anlatacağımı düşünüyorum:

1)CHP Genel Başkanı Özel’in ayak parmaklarının kırılması olayı: En baştan nerede ve nasıl olduğu ayrıntısıyla parti sözcülüğü üzerinden boşluk bırakmadan net bir açıklama yapılsaydı onca tezvirata fırsat verilmemiş olacaktı. Siz boşluk bırakırsanız başkaları o boşluğu doldurmak için haekete geçer ve nitekim öyle de oldu.

2)Mavi Vatan: İstanbul Milletvekili Namık Tan’ın kanımca maksadını aşan “masal” yaklaşımına CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu sosyal medyasından cevap verdi! Sanırım emekli amiral siyasete henüz ısınamadı ki böyle hareket etti.  Sonra da topa genel merkez girdi ve parti sözcüsü Deniz Yücel açıklama yapmak zorunda kaldı.

3)Tüzük Kurultayı’nda Mansur Yavaş’ın sitemine mahal verilmemesi için daha profesyonelce hareket edilmeliydi. Siz “iki forvet” diyorsanız buna göre davranmak durumundasınız. Tabii, Yavaş da açık bir tepki vermek yerine bilahare tepkisini kapalı ortamda verseydi daha iyi olurdu.

Henüz Kılıçdaroğlu görevde iken açıkça “bütün danışmanlarını kazı” demiştim ve tesadüf müdür bilmiyorum ama dört gün sonra hepsini görevden almıştı. Özel de haklı ve yerinde olarak danışmanları PM’ye onaylatacağını belirtmişti. Özel göreve geleli 10,5 ay oldu ama danışmanları var mı, varsa kimler, hiç bilmiyorum. Ya da var ama adları kamuoyunda geçsin istemiyor. Çünkü “partiyi danışmanlarla yönetmeyeceğini, kurullarla yöneteceğini” söyledi. Bu doğru bir yaklaşım… Danışman, inceler, gözler, değerlendirir ve servis yapar; sorulara, ev ödevlerine cevap verir, o kadar… Tabii her şeye “ne güzel buyurdunuz, söylediniz, yaptınız” da demez! Kararlarda da olmaz. Sadece Milliyet’in Ankara CHP muhabiri Meriç Tafolar’ı basın danışmanlığına getirdiğini biliyorum, o kadar.

Ekonomi Politikaları Kurulu da olmalı

CHP’nin bir “Dış Politika Danışma Kurulu” vardı ve yeni dönemde de devam ediyor. Hatta, Kılıçdaroğlu döneminde tabiri caizse ‘gazı kaçıktı’, Özel, bu kurula çok önem veriyor ve toplantılardaki görüşlerden de azami yararlanıyor. Bu kurula Özel döneminde bir de “Milli Savunma ve Güvenlik Politikaları Kurulu” eklendi. Bu kurulda kimlerin olduğunu tam anlayamadım, hatta bazı katılımcıların isimlerinin duyurulmasını istemediği yer aldı basında. Eğer öyle ise, olmaz. Hem bir partinin kurulunda olacaksınız istişari bir kurul da olsa, hem de isminizi saklayacaksınız. Tuhaf… Bu kurul da iyi oldu. Yalnız, ikinci kez yazıyorum; bu kurulda geçmiş dönemde CHP’nin Askerlik Yasa Tasarısı’nı hazırlayan, dış politika kurmaylarına ve genel başkana unvansız katkı sunan; parlak bir karacı general olduğu gibi partide milletvekilliği adaylığı da yapan Ali Er neden yok? Özel’in dikkatine getiriyorum… B arada son olarak “Göç Politikaları Kurulu”nun kurulduğunu duydum Gölge İçişleri Bakanı Murat Bakan’ın sosyal medya açıklamasından. Bu da iyi ve yerinde.

Yalnız, CHP’ye acilen bir “Ekonomi Politikaları Kurulu” gerekiyor. Bunun atlanmasını anlayamadım doğrusu. Tez elden kurulmasında yarar var. İçeriden ve dışarıdan isimlerle MYK Üyesi ve Gölge Bakan Karatepe’nin başkanlığında hemen kurulmalı. İçeriden katkı sunacak ilk akla gelen isimler Genel Sekreter Doç. Selin Sayek Böke ve planlama deneyimli İlhan Kesici. Dışarıdan da Prof. Hurşit Güneş gibi isimlerle takviye edilecek bu kurulda iş dünyasından, sanayiden, finans dünyasından, tarım ve hayvancılıktan isimler olmalıdır. Örneğin eski MB Baş Ekonomisti Hakan Kara gibi isimler bu kurulda çok yararlı olabilir. Türkiye’nin başlıca sorunu olan ekonomik çöküntü, cari açık, yüksek enflasyon ve yıkıcı sonuçları, işsizlik ve gizli işsizlik, iyice ezilen emekliler ve emekçilerin durumu bu kurula “gel” diyor.

Gölge Kabine

Gölge Kabine ülkemizde pek bilinmiyordu. İngiliz modeli. Açıklanır açıklanmaz kaleme aldığım yazılarla anlattım. CHP Gölge Kabinesini kurdu. Bugüne kadar baktığımda çok iyi çalışan gölge bakanlar olduğu gibi sönğk kalanlar da olduğunu görüyorum. Oysa gölge bakanların tamamının alanlarında etkin muhalefet yaptığı gibi, çözüm önerileri de geliştirmeleri ve bunları toplumla paylaşmaları gerekiyor. CHP’nin 922  ilçe başkanına sorulsa acaba kaçı gölge bakanların tamamını sayabilir? Özel’in yerinde olsam rastgele örneğin 10 ilçe başkanını arayıp bir sondaj yaparım. Vakti yoksa bir danışmanı da yapabilir bunu.

Gölge bakanlar kitle iletişim araçlarını, panel konferans, çalıştay gibi araçları; parti örgütlerini değerlendirerek çalışmalarını anlatmalılar. CHP’nin televizyon yüzleri arasında bu gölge bakanlar olmalı. Derslerini çalışarak oralarda konuşmalılar. Televizyonlarda belleğim beni yanıltmıyorsa en çok gördüğüm gölge bakanlar Suat Özçağdaş ve Murat Bakan. Suat Özçağdaş, sosyal medyayı da çok etkin ve doğru kullanıyor. Gözümden kaçan varsa kusura bakmasın. Özellikle Özçağdaş’ın “Eğitim Maratonu” bütün gölge bakanlara da örnek oluşturacak bir çalışma. Altını çeşitli vesilelerle çizdiğim bu etkinlik nasıl gölge bakanlık yapılacağının dersi gibi aynı zamanda.

Cam tavanın kırıldığı gibi…

Tabii Özel’in gölge bakanlardan rapor alması kaçınılmaz. Alıyordur herhalde. Onlara karne de veriyordur açıklamadan. Yapamayan her yerde olduğu gibi gitmeli ve yerine yapabilecek olan gelmeli. Şimdi çok çalışma zamanı. Seferberliğini gereğini yapamayan il başkanı, ilçe başkanı da gitmeli. CHP vasatı aşmalı, nasıl cam tavanı kırdıysa vasatizm tavanını da kırmalı. Çünkü iktidar için anketlerde gözüken 31-35 arası oy oranı da yerel seçimlerde alınan 37,8 de yetmiyor. Yüzde 50’yi bulacak bir kıvama gelmesi gerekiyor.

CHP’nin yolu açık olsun, Türkiye’nin AK Parti tasallutundan kurtulmaya ihtiyacı var. Bunun için yegane vasıta ise CHP. Halihazırda Türkiye’nin “birinci partisi”. Eksiklerini kısa zamanda, hızla giderip “çare” olması çok güzel olacak. İşte o zaman milletin önüne gelecek ilk sandıkta her şey çok güzel olacak!

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.