Sivas Kongresi’nde temeli atılan “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”, Misakı-i Millî sınırları içindeki vatan topraklarını savunma kararı almıştı. İşgaller Ege Bölgesi ve İstanbul başta olmak üzere İç Anadolu’ya doğru yayılıyordu. Ankara’da ise işgal 1918 tarihinde başladı. Aralık 1918’de İngilizler istasyon civarında, Fransızlar ise daha sonra Birinci Millet Meclisi olarak kullanılacak olan İttihat ve Terakki’nin binasında karargâh kurmuşlardı. Damat Ferit Paşa Hükûmeti’nin Ankara’daki Valisi Muhittin Paşa, işgal güçleri ile yakın ilişkideydi. Ankara ve çevresindeki millî hareketlerden rahatsız olan Vali Muhittin Paşa, memurları İngiliz Muhipler Cemiyeti’ne üye yapmaya çalışıyordu. Ankaralılar çeteler kurdu. 19 Eylül’de bu çetelerden biri Ankara kazalarını dolaşan Vali Muhittin Paşa’yı tutuklayarak Sivas’a götürdü ve Mustafa Kemal Paşa’ya teslim etti.
Sivas Kongresi’nde Ankara’yı temsil eden Ömer Mümtaz Bey, Heyet-i Temsiliye’ye Ankara ve çevresindeki örgütlenmenin çok güçlü olduğunu vatanseverler için güvenli bir yer sayılacağını, Ankara halkının büyük bir heyecan ve istekle Mustafa Kemal ve arkadaşlarını ağırlamak istediğini arz eder. Sivas Kongresi’nden sonra Millî Mücadele’nin merkezi için yeni bir yer aranmaktaydı. Kasım ayı boyunca tartışmalar sürer. Heyet-i Temsiliye geçici merkez olarak Ankara’yı belirlemişti. 16 Aralık’ta Ankara’ya haber gider. Mustafa Kemal Paşa, 18 Aralık’ta Sivas’tan yola çıkacak, 24 Aralık’ta Ankara’ya varacaktı. Mustafa Kemal’in geleceğini duyan Ankaralılar, büyük bir heyecanla ve sevinçle hazırlıklara başladı. Ankara’nın ileri gelenleri, çevre ilçe ve köylere haber yolladı. Ankara yiğitleri olan Seğmenler birer ikişer Ankara’ya geldi.
Yüzlerce yıl önce Türkler “Kızılca Günler”de otağ önüne tuğ ve sancak dikerlerdi. Bu sefer otağ yerine Ulucanlar’daki Efeler Kahvesi’ne sancak dikilmişti. Sancağın dikildiğini duyan Seğmenler akın akın Ankara’ya gelerek hanlara yerleştiler. İşte Atatürk’ü karşılayan Seğmen Alayı böyle kurulmuştu. Atlı seğmenler çakı gibi giyinmiş, tüfeklerini asmış, şal kuşaklarında hançerleriyle her gün özellikle İngiliz ve Fransız karargâhlarının önünden geçerek Ankaralılara cesaret veriyor, işgalcilerin yüreklerine korku salıyorlardı. Seğmenlerin bu yürüyüşünden etkilenen Ankaralılar da katlanarak onlara katılıyordu. Atatürk’ü karşılayan Seğmen Alayı önce Efeler Kahvesi’nin önünde toplanmış, daha sonra Hacı Bayram Cami’ne gelmişti. Seğmen kafilesi, ellerinde bayraklarla ilkokul, ortaokul ve meslek okulu öğrencileri ve öğretmenlerinin katılımıyla, dergâh mensuplarıyla çığ gibi büyümüştü. Ankaralılar, Ulus’tan Dikmen sırtlarına yol boyunca sıralandılar.
Ankara’ya 27 Aralık 1919’da ayak basan Atatürk, 27 Aralık Cumartesi günü Dikmen sırtlarında Keklik Pınarı’nın başında kendisini karşılayan Ankara halkının coşkusunu Nutuk’ta şöyle dile getirir :
“Ankara’ya ilk kabul olunduğum gün 27 Aralık 1919, sadece bir vatandaş, ulusun bir bireyi idim. Hiçbir sıfatım, salahiyetim ve unvanım yoktu. Böyle olmakla beraber Ankara ve havalisi tamamıyla çocuklarıyla, kadınlarıyla, ihtiyarlarıyla beraber Ankara şehrinden Dikmen Tepesine kadar bütün sahrayı doldurmuş ve beni karşılamıştır. İstasyondan Hükûmet dairesine kadar uzayan caddenin iki tarafı eski Türk kıyafetine girmiş, bıçakları ve tabancaları ellerinde Ankara gençleriyle (seğmenleriyle) dolmuştu. Seğmenler ve onlarla beraber bütün halk : “Vatanı ve milleti düşmandan kurtarmak için hepimiz ölmeye hazırız, emrinizi bekliyoruz.” diye bağırıyorlardı… O zaman Ankara İstasyonu işgalci subay ve askerlerin işgali altında bulunuyordu. O güne kadar Ankaralıları ölü ve Ankara’yı bir harabe zanneden bu ecnebiler (yabancılar), bu yüce tezahür karşısında kaygılarını belirtmekten kendilerini alamamışlardı.”
Ankara’nın millî mücadeledeki rolünü; “Ankara kendisi merkez olmuştur, istila onun kapısında durmuştur” sözleri ile ifade eden Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in başkentinin hangi şehir olacağı konusundaki fikri Ankara ziyaretinden sonra belirginleşmişti. Nitekim Falih Rıfkı Atay, “Başkent için bir yer seçmek konusunda, Ankara’nın birçok rakipleri vardı. Batıya doğru Eskişehir ve Bursa, merkeze doğru Konya, belli başlılar arasında idi…” sözleriyle Ankara ve Ankaralıların Atatürk’ün gönlünde taht kurduklarını ifade eder. Atay, sözlerini şöyle sürdürür: “Ağaçsızdı, kuru ve yabani idi. Fakat Büyük Millet Meclisi orada kurulmuş, orada toplanmış, bütün savaş oradan idare edilmişti. Yeni idarenin uluslararası edebiyatta adı, “Ankara Hükûmeti” idi.