Dünya genelinde egemen ekonomik sistem, “İş yaşamında bakımlı kadın, güzel kadın”, “Ev yaşamında bakımlı kadın” algısı yaratıyor ve bu algıyı hep canlı tutuyor. Kapitalist ekonomik sistem, kadın cinsiyetini bir insan kaynağı olmaktan çok, serbest piyasa için etkili bir tüketim kitlesi olarak görüyor. Ülkemizde ve dünyada özel sektör ve kamu kurumları, kadını bu anlamda yani erkek egemen toplumsal cinsiyet kalıpları içinde istihdam ediyor.
Serbest piyasa olgusunun “ekonomik iktidarı” kadının etkili bir tüketim nesnesi hâline dönüştürülmesi ile sağlanıyor.
Televizyon reklamlarından, program ve dizilere, internet reklamlarından, gazete reklamlarına toplumsal yapı “kârlılık” bakışına göre biçimlendiriliyor. “Üretim” olgusu yerine “tüketim” anlayışı tüm iletişim kanallarından pompalanıyor. Büyük firmalar “kâr”larını güvence altına almak için kadının fiziki çekiciliğini kullandığı reklam filmleri ile kozmetik ürünlerinden, ev eşyalarına, yiyecek ve gıda ürünlerinden, çocuk ürünlerine hatta tatil pazarlamayı bile bu yolla sürdürüyor. Görselliğin ön planda olduğu reklam filmleri, TV, sinema yapımları, sanal reklam, fiziki reklam, ilan ve broşürlerinde kadın cinsiyetine, dikkat çekmenin ve görünür olmanın bir aracı olarak yer veriliyor. Kadın çalışanların yeteneklerine, eğitimlerine, liyakatine önem verilmeden çalışma hayatında konumlandırılıyor. Üst düzey yöneticilerin, karar alma mekanizmalarında kadınlara pek rastlanmıyor. Mesleğinde yükselen kadınlar ise genellikle erkek egemen sistemin güdümünde kalıyor. Ne yazık ki kamu, özel ve basın/medya alanında çalışan tüm kadınlar, görünür olmak için olağanüstü çalışma sergilemek, kendini kabul ettirmek için erkeklerin iki katı enerji harcamak zorunda kalıyor.
Ekonomik Sistemin “Kadın Algısı” ve “Güzellik Takıntısı
Kapitalist sistem, yeryüzündeki kadınlar aleyhine biçimlenen eşitsiz yaşam biçimini erkek egemen kalıpları içinde sürdürebilmenin çeşitli yollarına başvuruyor. Egemen ekonomik sistemin yönlendirdiği sanal reklamlarda, TV dizilerinde burjuva yaşamı özendiriliyor. Sanal reklam ve TV reklamlarında kadınlar zenginlerin yaşamına özlem duyan birer tüketim nesnesi olarak kurgulanıyor.
Piyasa ekonomisini yöneten, ekonomik ve toplumsal kaynakların dağıtılmasında erkeklere öncelik veren sistem, kadınlara şirin görünen yollara başvuruyor. Kadınların yararını çok düşünüyor görüntüsü içinde kadınların “güzellik takıntısı”nı, “kadın güzellik endüstrisi” dönüştürmeyi başarıyor. Erkek egemen sosyal, siyası ve ekonomik sistem, bir taraftan toplumsal yapı üzerindeki denetimini sağlarken diğer taraftan “kadın algısı” ile kadınlara mavi boncuk dağıtıyor.
Erkek merkezli düzen, toplumun sırtından çok gösterişli hayat sürerken, yetenekleri ve bilgileriyle çalışma yaşamda yer almakta sorun yaşayan kadınların zihinlerinde “güzellik ve estetik” takıntısı yaratıyor. Böylece toplum yaşamından dışlanan kadınlar, iktidar elitleri arasına katılma arzusunu artırarak bunu tutku hâline dönüştürmek için genç kızlarda “güzellik” takıntısına sahip oluyor. Güzelliği ve fiziği ile muhataplarını etkileme ve toplum yaşamında yer edinmeye çalışıyor. Fiziki yapısını ve güzelliğini öne çıkarmaya çalışan kadın veya erkek temelde kendilerini “popüler” etkilere ve başkalarının dayattığı kalıba göre biçimlendiriyor. Sadece kendi olan, özgün ve özgür birey kapitalizmin ve iktidar sahiplerinin en büyük korkusu meydana getiriyor. “Güzel kadın olmak” ve “güzel erkek” olmak özendirilerek kendisi olmaktan uzaklaştırılan ve sistem tarafından dış görünüşü ile formatlanan bireyler, yetenek, yaratıcılık gibi kişisel yeteneklerden uzaklaştırılıyor. Kadınlar “güzellik ve estetik” tanımlarının içine hapsedilerek, görselliğin çok daha önemli olduğu algısı ile avutuluyor. İş ve meslek sahibi olmak isteyen herkes “güzellik ve estetik” salonları açıyor. Bu salonların sayısı her gün artıyor.
Cumhuriyet kuran kadroların, fırsat eşitliğine dayalı eğitimle yükselen Cumhuriyet nesilleri yetiştirmek suretiyle başlattığı bu ülkünün, Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılında yaşatılması boynumuzun borcudur.
Türk kadınlarının kendilerine özgü zihinsel ve duygusal yetenekleriyle yükselmeleri ve toplum yaşamında yerlerini almalarını diliyoruz.