Ulusal egemenliğimizin 104. yılında ”egemenlik" kavramının 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı ile sağlam temellere oturduğunu Atatürk’ün şu sözlerinden anlıyoruz: "Ben kerameti Meclis'ten bekleyenlerdenim. Millet işlerinde geçerli olan ancak ulusal kararlara dayandırmak, milletin eğilimini yansıtmaktır."
“Ne denli varsıl ve bayındır olsa da egemenlik yoksunu bir ulus, uygar insanlık gözünde uşaklıktan yüksek bir düzeye yaraşmaz. Yabancı bir devletin koruma ve kollaması kabul, insanlıktan yoksunluğuyla, yetenek ve beceriksizliğini açıklamaktan başka bir şey değildir. Doğrusu, bu dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmeleri hiçbir zaman düşünülemez. Oysa Türkün değer, onur ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşayacağına mahvolsun daha iyidir.”
Millî Mücadelenin teşkilatlandırılması ve Meclis’in yapılacak il iş, Meclis’le ve seçimle ilgili bir tebligat hazırlanıp bunun tüm yurtta yayınlanmasıydı. 19 Mart 1920’de yayınlanan bu tebliğde, memleket işlerini idare etmek ve denetlemek için olağanüstü yetkilere sahip bir Meclis tanımı yapılırken, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek elde toplanması kastedilmişti. Vekillerin seçimleri tüm yurtta kesintisiz olarak devam etmiş, 29 Mart’ta Sivas, Kayseri, Malatya, Tokat, Yozgat ve Kastamonu illeri seçimleri tamamlayarak vekillerini Ankara’ya göndermişlerdi.
İstanbul’dan Meclis’e katılacak olanlar vekiller, 1919 seçimleri ile seçilmişti. Meclis-i Mebusan’ın İtilaf Devletlerince kapatılmasından sonra buradan kaçarak Ankara’ya ulaşan 82 milletvekili Meclis’in iki ayrı seçimle oluşmasına neden oldu. Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü halkın coşkusu ve törenle açıldı. Memleketin her tarafından seçilerek gelen vekiller, hükümet memurları, Ankara halkı, yurdun çeşitli bölgelerinden gelen kalabalık, Hacı Bayram Cami’nde Cuma namazı kılındıktan sonra ellerinde sancaklarla Meclis’in önüne gelmişler ve kapı önünde dualar okunup kurbanlar kesildikten sonra Meclis açılmıştı.
Atatürk’ün millî egemenlik stratejisinin parolası şuydu: “Hâkimiyet-i millîye müstenit, bilâ kayd-ü şart müstakil bir Türk devleti kırmak. Binaenaleyh ya istiklâl ya ölüm. Meşru haklarının bilincinde olan bir ulus karşısında, yeryüzünün en güçlü orduları, en etkili silahları âciz kalır.”
“23 Nisan’ın Millî Bayram Addine Dair Kanun”, Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açılışından bir yıl sonra 23 Nisan 1921’de kabul edildi. Kanun, 2 Mayıs 1921’de Resmî Gazete’de (Ceride-i Resmiye’de) yayımlanarak yürürlüğe girdi. İki maddeden oluşan kanunun birinci maddesinde, “Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk yevmi küşadı olan 23 Nisan günü millî bayramdır”; ikinci maddesinde ise “Tarihi kabulünden muteber olan işbu kanunun icrasına Büyük Millet Meclisi memurdur” ifadeleri yer alıyordu.
Atatürk, 23 Nisan 1921’de “Millî Bayram” olarak kutlanmasına karar verilen “23 Nisan Bayramı”nı, 23 Nisan 1929 tarihinde çocuklara armağan etti. Böylece 23 Nisan ilk defa 1929 yılında “Çocuk Bayramı” olarak kutlandı. 27 Mayıs 1935 tarihinde çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” ile 23 Nisan tarihi “Ulusal Egemenlik Bayramı” bayramı olarak kutlanmaya devam edildi. 1981 tarihli “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun”da değişiklik yapıldı. 20 Nisan 1983’te yapılan değişiklikle, "23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı”nın adı, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak değiştirildi. 1979 yılında ilk olarak 6 ülkenin katılmasıyla uluslararası özellik kazanan bu millî bayram, daha sonraki yıllarda dünyanın birçok ülkesinden Türkiye’ye gelen çocuklarla kutlandı.
Türk milletinin ve Türk çocuklarının gönlünde bağımsızlığın yegâne ifadesi olan “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”, her yıl yurt içi ve yurt dışındaki temsilciliklerde, bütün okullarda ve kurumlarda kutlanıyor.
Türkiye, dünyada çocuklarına bayram armağan eden ilk ülke.
Türkiye, dünyada çocuklarının bayramını bütün dünya çocukları ile paylaşan ilk ve tek ülke.