Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Akıl tutulması….

Frankfurt Toplumsal Araştırma Enstitüsü'nün kurucusu Max Horkheimer (1895-1973) “Akıl Tutulması” kitabında, zamanımızın egemen felsefesi olan pragmatizmi eleştirmekte, insanın doğa üzerindeki egemenliğinin tahripkar boyutunu incelemekte ve sonunda medeniyetin bir toptan yıkım dönemine işaret ederek ortaya çıkan temel sorunları incelemektedir.  Güzel ülkemde son zamanlarda, aşırı pragmatizmin zararlarını, insanın doğa üzerindeki egemenliğinin yarattığı tahribatı ve adeta bir yıkım dönemine doğru gidişi andıran olaylar arttıkça artmaktadır. Hele doğa tahribatı, iklim değişikliğinin, deprem ve sel felaketlerinin sebebi. Bu tutarsızlıklar bir değil beş değil. Memur maaşlarının 2024 zamları konusundaki anlamsız, komediye benzer pazarlıklar, “turizm, bacasız sanayimiz” derken aksine turizme elverişli alanları taş ocağı benzeri bir işe yaramaz tesislerle rantiye sahalarına çevirme, girdiler pahalı diyerek tarımı, hayvancılığı terk ederek saman dahil her türlü hububat, canlı hayvan ve et ithal etme garabetine başvurmak gibi bir sürü garabet. Hele canlı hayvan ithalini bir türlü anlamak mümkün değil. Diyeceksiniz ki, kesilmiş et ithali olmaz. Canlı hayvanı burada İslam’i usullerle kesmek gerekli. Amenna onu anladık ama hayvanı İslami usulle kesmek konusunda da bir tutarlılık yok. Bu konudaki ayet mealleri de farklı farklı. Bunlardan başka herhalde çok tuhaflıklar vardır güzel ülkemde, aklımıza gelirse onu da sıralarız. Bu tuhaflıklarla karşılaşınca önce bir afallıyoruz, sonra da bunların sonuçlarına sadece kuzu kuzu bakıyoruz. Bu tutarsızlıkların komiğinden başlayalım. Gariban memur, onlardan daha da garip olan emeklilerin 2024 ve 2025 maaş artışları konusunda sözüm ona çalışmalar bütün Ağustos ayı boyunca, kurban pazarında alış veriş mizansenine benzetildi. Hoş işçinin, memurun hele de emeklinin kurbandan farkı da yok ya. Kudretli, ne yaptıklarını bilen sendikalarımızın allame mensupları esti gürledi, şu kadar isteriz ondan aşağı inmeyiz dedi. Sarı sendika olduklarından çalışanın gazını almak için karşılanması imkansız zamlar istedi. Hükümetimizin kelli felli, aklı başında mensupları da yok şundan daha fazla veremem diyerek iki taraf el birliğiyle komediyi bir ay sürdürdüler. Olmadı anlaşamadılar, anlaşılamayacak kadar zorlu bir konu bu tabii. Çünkü hayat öyle zor ki bu güzel ülkede, bir yanda ne istesen az, öbür yanda ne istersen verirsek sıkıntı kaygısı var ortada. Konu bu sefer yine kelli felli üyelerden oluşan, aklı başında Hakemler heyetine gitti. Onlar da ülkede alınan her aklı başında(!) karara tam da uygun karar verdiler malum. Neyse sonunda ülkenin bu en büyük sorununu Allaha şükür hallettik. Bir diğer garabet. Ülke o kadar yeşil ki bu yeşillik bizi biraz sıktı. Ne yapalım, Akdeniz’in güzel sahillerine bakan dağlarından mermer çıkaralım, yemyeşil dağlarını, denize bakan yamaçlarını şöyle bir kelleştirelim dedik. Ve aynen de öyle yaptık. Akdeniz’in Erdemli’sinden, Anamur’una kadar sahili turistik güzelliklerinden helak edip rantiye sahasına çevirdik. Hadi çıkardığımız mermeri işleyelim de değer yaratalım, istihdam oluşturalım zahmetine girmeye hiç lüzum yok. Paketleyip mermer kayalarını hop Çin’e Maçine yollayalım. Zahmetsiz gelsin paralar. Mersin’den Erdemli’ye kadar yemyeşil narenciye örtüyü kaldırıp yerine otuzar katlı apartmanlar dikmek öyle şiddetli bir ihtiyaç idi ki sormayın. Bütün sahili otuzar katlı apartmanlarla doldurduk. Olan yeşil habitata oldu. Durun daha bitmedi. Hepimiz biliyoruz zaten, bunların üzerine tüy diker gibi bir de Anamur civarına nükleer santral yerleştirdik. Bu santralin kesin sahibi miyiz, onu bilmiyorum ama görünen başka. Santralin güvenliği Rus güvenlik teşkilatında. Erdemli’den Anamur’a kadar alan Rus yerleşkesi gibi. Hele Taşucu ve Silifke’de iki kişiden biri Rus. Yeni msafirlerimiz temelli yerleşecekler gibi, gayrimenkul sahibi olmaya çalışıyorlar. Gelelim en büyük garabete. Büyük Atatürk’ün önem verdiği, birçok kez ziyaret ettiği Silifke ve civarındaki kuş cennetini, caretta caretta yuvalarını bozarak Taşucu denen güzelim yerde serbest bölge yarattık ve her türlü muzır şeylerin ithal edileceği bir liman haline getirdik. Serbest bölgeyi ve limanı yaparken de ne kadar yeşil örtü varsa yıktık, kaldırdık.  Rantiye kazansın, orta sınıf ortadan kalksın, zengin daha zengin, fakir daha fakir olsun diye bütün bunlar tabii. Sonra da depremi, seli, iklim inikaslarını (ani değişikliklerini) Allaha havale ettik elhamdülillah. Taşucu limanını bir görseniz, vızır vızır işliyor Allaha şükür. TIR’ların yaşam alanlarında, mahalle aralarında vızır vızır işlemesinin yanısıra limandan ithal edilen hayvan kokuları,  çevrede daha önce var olan çam, hanımeli kokularını aratmayacak derecede hoş. Sahillerinde artık yalnız insanlar yüzmüyor, gemilerle gelen hayvanların denize atlayarak yüzmeye çalışmaları manzarayı daha da güzelleştiriyor. Hadi bıraktık doğayı, oralarda yaşayanların rahatlarını bir kenara, hayvan, hububat, daha bilmem neler ithal etmeyi anlamadık. Bunlar Türkiye’de yetiştirilemiyor mu? Girdi pahalı, üretim yerine ithalat daha karlı mantığı tuhaflık değil mi a Dostlar. Girdi pahalı olsun, insanım üretsin, pahalı elde ettiğini pahalı satsın, istihdam yaratsın daha iyi değil mi? Biz hayvan üretmeyi pahalı ve eziyetli bulup üretmiyoruz, akıllı davranıyoruz da, üretip satan ülke adamı aptal mı? Neyse burada ağlamayı keselim. Nasıl olsa bir işe yaramayacak. Kimse elimize bir mendil vermeyecek. Kemalizmin devletçilik ve planlamacılık prensipleri uygulanmazsa, aklına esen daha çok, plansız, programsız başıboş bir şekilde uygunsuz yatırım yapacak, üretimi ihmal edip ithalatı arttıracak, ülke ekonomisinin rantını kendinden yana yontacak. Bir yanda “yerli ve milli” öbür yanda liberalliğin daniskası. Hayırlı seyirler….      
Ekleme Tarihi: 03 Eylül 2023 - Pazar

Akıl tutulması….

Frankfurt Toplumsal Araştırma Enstitüsü'nün kurucusu Max Horkheimer (1895-1973) “Akıl Tutulması” kitabında, zamanımızın egemen felsefesi olan pragmatizmi eleştirmekte, insanın doğa üzerindeki egemenliğinin tahripkar boyutunu incelemekte ve sonunda medeniyetin bir toptan yıkım dönemine işaret ederek ortaya çıkan temel sorunları incelemektedir. 

Güzel ülkemde son zamanlarda, aşırı pragmatizmin zararlarını, insanın doğa üzerindeki egemenliğinin yarattığı tahribatı ve adeta bir yıkım dönemine doğru gidişi andıran olaylar arttıkça artmaktadır. Hele doğa tahribatı, iklim değişikliğinin, deprem ve sel felaketlerinin sebebi.

Bu tutarsızlıklar bir değil beş değil. Memur maaşlarının 2024 zamları konusundaki anlamsız, komediye benzer pazarlıklar, “turizm, bacasız sanayimiz” derken aksine turizme elverişli alanları taş ocağı benzeri bir işe yaramaz tesislerle rantiye sahalarına çevirme, girdiler pahalı diyerek tarımı, hayvancılığı terk ederek saman dahil her türlü hububat, canlı hayvan ve et ithal etme garabetine başvurmak gibi bir sürü garabet. Hele canlı hayvan ithalini bir türlü anlamak mümkün değil. Diyeceksiniz ki, kesilmiş et ithali olmaz. Canlı hayvanı burada İslam’i usullerle kesmek gerekli. Amenna onu anladık ama hayvanı İslami usulle kesmek konusunda da bir tutarlılık yok. Bu konudaki ayet mealleri de farklı farklı.

Bunlardan başka herhalde çok tuhaflıklar vardır güzel ülkemde, aklımıza gelirse onu da sıralarız.

Bu tuhaflıklarla karşılaşınca önce bir afallıyoruz, sonra da bunların sonuçlarına sadece kuzu kuzu bakıyoruz.

Bu tutarsızlıkların komiğinden başlayalım. Gariban memur, onlardan daha da garip olan emeklilerin 2024 ve 2025 maaş artışları konusunda sözüm ona çalışmalar bütün Ağustos ayı boyunca, kurban pazarında alış veriş mizansenine benzetildi. Hoş işçinin, memurun hele de emeklinin kurbandan farkı da yok ya.

Kudretli, ne yaptıklarını bilen sendikalarımızın allame mensupları esti gürledi, şu kadar isteriz ondan aşağı inmeyiz dedi. Sarı sendika olduklarından çalışanın gazını almak için karşılanması imkansız zamlar istedi. Hükümetimizin kelli felli, aklı başında mensupları da yok şundan daha fazla veremem diyerek iki taraf el birliğiyle komediyi bir ay sürdürdüler.

Olmadı anlaşamadılar, anlaşılamayacak kadar zorlu bir konu bu tabii. Çünkü hayat öyle zor ki bu güzel ülkede, bir yanda ne istesen az, öbür yanda ne istersen verirsek sıkıntı kaygısı var ortada.

Konu bu sefer yine kelli felli üyelerden oluşan, aklı başında Hakemler heyetine gitti. Onlar da ülkede alınan her aklı başında(!) karara tam da uygun karar verdiler malum.

Neyse sonunda ülkenin bu en büyük sorununu Allaha şükür hallettik.

Bir diğer garabet. Ülke o kadar yeşil ki bu yeşillik bizi biraz sıktı. Ne yapalım, Akdeniz’in güzel sahillerine bakan dağlarından mermer çıkaralım, yemyeşil dağlarını, denize bakan yamaçlarını şöyle bir kelleştirelim dedik. Ve aynen de öyle yaptık. Akdeniz’in Erdemli’sinden, Anamur’una kadar sahili turistik güzelliklerinden helak edip rantiye sahasına çevirdik. Hadi çıkardığımız mermeri işleyelim de değer yaratalım, istihdam oluşturalım zahmetine girmeye hiç lüzum yok. Paketleyip mermer kayalarını hop Çin’e Maçine yollayalım. Zahmetsiz gelsin paralar.

Mersin’den Erdemli’ye kadar yemyeşil narenciye örtüyü kaldırıp yerine otuzar katlı apartmanlar dikmek öyle şiddetli bir ihtiyaç idi ki sormayın. Bütün sahili otuzar katlı apartmanlarla doldurduk. Olan yeşil habitata oldu.

Durun daha bitmedi. Hepimiz biliyoruz zaten, bunların üzerine tüy diker gibi bir de Anamur civarına nükleer santral yerleştirdik. Bu santralin kesin sahibi miyiz, onu bilmiyorum ama görünen başka. Santralin güvenliği Rus güvenlik teşkilatında. Erdemli’den Anamur’a kadar alan Rus yerleşkesi gibi. Hele Taşucu ve Silifke’de iki kişiden biri Rus. Yeni msafirlerimiz temelli yerleşecekler gibi, gayrimenkul sahibi olmaya çalışıyorlar.

Gelelim en büyük garabete. Büyük Atatürk’ün önem verdiği, birçok kez ziyaret ettiği Silifke ve civarındaki kuş cennetini, caretta caretta yuvalarını bozarak Taşucu denen güzelim yerde serbest bölge yarattık ve her türlü muzır şeylerin ithal edileceği bir liman haline getirdik. Serbest bölgeyi ve limanı yaparken de ne kadar yeşil örtü varsa yıktık, kaldırdık.  Rantiye kazansın, orta sınıf ortadan kalksın, zengin daha zengin, fakir daha fakir olsun diye bütün bunlar tabii.

Sonra da depremi, seli, iklim inikaslarını (ani değişikliklerini) Allaha havale ettik elhamdülillah.

Taşucu limanını bir görseniz, vızır vızır işliyor Allaha şükür. TIR’ların yaşam alanlarında, mahalle aralarında vızır vızır işlemesinin yanısıra limandan ithal edilen hayvan kokuları,  çevrede daha önce var olan çam, hanımeli kokularını aratmayacak derecede hoş. Sahillerinde artık yalnız insanlar yüzmüyor, gemilerle gelen hayvanların denize atlayarak yüzmeye çalışmaları manzarayı daha da güzelleştiriyor.

Hadi bıraktık doğayı, oralarda yaşayanların rahatlarını bir kenara, hayvan, hububat, daha bilmem neler ithal etmeyi anlamadık. Bunlar Türkiye’de yetiştirilemiyor mu?

Girdi pahalı, üretim yerine ithalat daha karlı mantığı tuhaflık değil mi a Dostlar. Girdi pahalı olsun, insanım üretsin, pahalı elde ettiğini pahalı satsın, istihdam yaratsın daha iyi değil mi? Biz hayvan üretmeyi pahalı ve eziyetli bulup üretmiyoruz, akıllı davranıyoruz da, üretip satan ülke adamı aptal mı?

Neyse burada ağlamayı keselim. Nasıl olsa bir işe yaramayacak. Kimse elimize bir mendil vermeyecek.

Kemalizmin devletçilik ve planlamacılık prensipleri uygulanmazsa, aklına esen daha çok, plansız, programsız başıboş bir şekilde uygunsuz yatırım yapacak, üretimi ihmal edip ithalatı arttıracak, ülke ekonomisinin rantını kendinden yana yontacak.

Bir yanda “yerli ve milli” öbür yanda liberalliğin daniskası.

Hayırlı seyirler….

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Kuvayı milliyeci
(10.09.2023 19:17 - #360)
Kuvayı Milliyetçi Teşekkür ederiz.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Akdenizli
(10.09.2023 19:19 - #361)
Teşekkür ederiz yazınız için.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.