Tatlı dil kullanan belki bir seçim kaybetti ama kalplerde iz bıraktı. Sağduyulu halkımın kalbinde iz bıraktı. En önemlisi belki de tarihe tatlı bir iz bıraktı.
Öteyandan şükür Mayıs ayı bitti. Ömrümden eksilen bir Mayıs ayının gittiğine şükür etmiyorum. Beni yoran, ümitsizliğe düşüren, küfür dolu, yalan dolu, iftira dolu bir Mayıs 2023 ayının bitmesine şükür ettim. Çok boğucu, çok yorucu ve çok da bıktırıcıydı herşey.
Geçenlerde bir yazarımızın dediği gibi, bir tane mutluluk haberi yoktu medyada, her yer aynı ya siyah ya beyazdı. Ayların en güzeli, doğanın renk renk boyandığı Mayıs’ta biz renksiz kalmıştık. Neşe yoktu, kahkaha yoktu… Kaygı vardı, endişe vardı.
Hırsın bu kadarını hiçbir seçim döneminde görmemiştik. Seçim denen şey bir demokrasi olgusudur. Bir meydan savaşı değildir. Sanki savaştık 2023 Mayısında. Birbirimizi vatan haini gördük, birbirimizi dinine, diline, cebine düşman olmakla suçladık. O kadar ileri gittik ki cinselliğimiz bile bizi birbirimizi düşman hale getirdi.
Biz değil miydik bir Kurtuluş Savaşının acılarını birlikte çeken. Bunun açtığı yaralarımızı birbirimizin mübarek eller ile saran.
Biz değil miydik, çok geçmişte değil, bir deprem felaketinden yeni çıkan, bu felaketin yaralarını sarmaya birlikte çalışanlar. Hoş bu felaketin yaralarını da birbirimize düşmanca bakarak sarmaya çalışmıştık ya. Onun için hala orada felakete uğrayanların yaralarına doğru dürüst merhem olamadık ya.
Acılar çekmiş bir millet değil miyiz? Türk, Kürt, Laz, Arnavut demeden bu ülkeyi birlikte kurmadık mı? Ta Malazgirt’ten bu yana kardeş dediğimiz Kürtlerle beraber bu cennet toprağı vatan eylemedik mi?
Ortak bir tarihin ürünü Anadolu halkı, ki Malazgirt’ten Çanakkale’ye, oradan Kurtuluş mücadelesine kadarki süreç içerisinde oluşan toplumsal, kültürel, duygusal, ahlaki olgular içinde millet olmadık mı?
Bu süreçte, inanç ya da etnik köken unsurlarının, millet olmanın zorunlu koşulu olmadığını bilmiyor muyduk?
Kurtuluş mücadelemizden sonra Cumhuriyetin kuruluşu ile gelişimini sağlayan, uluslararasında saygın bir yer sağlayan ve Atatürk’ün üstün zekasıyla “Türk” adını alan yeni MİLLET oluşumu, neden özellikle son 20 yılda, 1919 öncesini hatırlatırcasına, dağılan, ayrışan bir topluluk haline geldi?
Değer miydi bu kadar hırs bir kuruşluk dünya malı için.
Neyse fazla karamsar olmaya lüzum yok. Bir seçim bitti. Barış, sevgi, hoşgörü, anlayış dili kazandı.
Tatlı dil kullanan belki bir seçim kaybetti ama kalplerde iz bıraktı.Sonuçlar milletimize, ülkemize hayırlı olsun.
İnanıyorum ki, bu milletin feraseti yüksektir, morali hiçbir zaman sönmemiştir. Bunu Kurtuluş Mücadelemiz göstermiştir.
Ancak yanlış ekonomik uygulamalar bizi biraz sarsacağa benziyor. Acı reçetelere razı olacağız gibi.
Ülkenin ekonomik durumu bana Çin tarihini hatırlattı. Çin hükümdarları ülkeyi yönetebilmenin ve halkı susturabilmenin yolunun onları toprağa yerleştirmek ve kendilerini birkaç dönüm arazinin sahibi kılarak o küçük servetlerinin esiri haline getirmekten geçtiğini fark etmişler.
Köylüler de ellerinin altındaki küçük mülklerini koruyabilmek zehabı ile memlekette olan biteni umursamaz hale gelmişler. Ne kadar bizim gariban halkımızın durumuna benziyor değil mi?
Bizim halimiz de öyle. Seçim sonuçları onu gösteriyor çünkü. Halkımızın önemli bir bölümünü, hukukta, adalette, eğitimde olan biten pek alakadar etmiyormuş. Varsa yoksa ellerinin altındaki küçücük mülkleri.
Haksız da değiller. Ne yapabilirler ki, itaat kültürü bir yandan ellerini kollarını bağlıyor, öte yandan seslerini çıkarsalar, vatan haini sayılıyorlar. En iyisi kadere razı olmak.
Haydi hepimize, muhalifi ile, muvafıkı ile kolay gelsin.