Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

“Yerli malı Yurdun malı, herkes bunu kullanmalı”

Bu sözü hatırlayanlarınız vardır muhakkak. 12-18 Aralık “Yerli Malı Haftası” nedeniyle  ortaya attım bu soruyu.  Bir zamanlar çocukken ilkokulda bile bunu şarkı gibi söyler, vatansever, değerli öğretmenlerimizin sınıfa getirtiği leblebi, fındık, kuru üzüm, incir gibi yemişleri yiyerek kendi öz mallarımızı yemenin tadını, anlamını öğrenirdik. Tek tip giyinir, birbirimize imrenerek bakmadan, yoksunluk hissetmeden, eşit talebeler olarak, kanaatin, yetinmenin, elindeki ile mutlu olmanın tadını öğrenirdik. Birbirimizle bir olurduk, kaynaşırdık, ötekileştirme nedir bilmezdik. Hele ortaokulda iken, İsmail Tonguç ile birlikte Köy Enstitülerinin kuruluşunda hayli emeği geçen Edebiyat hocam merhum Mehmet Rauf İnan'ın yerli mallar konusundaki hassasiyetini hiç unutamam. Köy Enstitülerinden gelenlerin vatanları için ne değerli insanlar olduklarını bugün hiç yad ediyormuyuz. Büyük Atatürk taa 1923 te yaptığı konuşmalarda yerli malı üretmenin, yerli malı tüketmenin yararlarını anlatmaya başlamıştı. Bunun üzerine yerli malı kullanmak gerektiği konusunda dönemin yöneticilerinin gösterdiği hassasiyet, nihayet 1946 yılında "Yerli Malı Haftası"na dönüşmüştü.1946'da alınan karar ile her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan "Yerli Malı Haftası", yıllar boyunca Türkiye'de özellikle tüm okullarda kutlanıyordu. Kutlanıyordu diyerek di’li geçmiş zaman kullandım. Hakikaten geçmiş zaman oldu. Şimdilerde unutuldu bu kutlama. Hatta 1983 yılında adı “Tutum,Yatırım ve Türk Malları Haftası”  olarak adı değiştirildi. Bu haftada, "Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı" diye başlayan şiirler okunurdu, öğrencilerin evlerinden getirdikleri yiyecekler sınıflarda hep birlikte tüketilirdi. Haftanın basit bir amacı vardı. O da yerli malını kullanmanın önemini nesillere aktarabilmekti. Böylece yerli üretim arttıkça cari açık da azalacak ve Türkiye ekonomisi de gelişecekti. Haftanın bir diğer amacı da, yerli tüketimin bilinçli olarak artmasıydı. Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi vurgulanırdı. İnsanların parasını, malını, eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve dikkatli kullanmasının tutumlu olmak olduğu vurgulanırdı. İhtiyaçlara harcandıktan sonra artakalan para ile yatırım yapmanın önemi üzerinde durulurdu. Tüketilecek ürünlerin ülkede üretilen ürünlerden seçilmesinin gerekliliği anlatılırdı. Bu şekilde ülkenin zenginliklerinin artması amaçlanır, ayrıca bilinçli tüketicilik konuları üzerinde durulurdu. Şimdi ne oluyor. Her okul ayrı ayrı formalar, sırtlarda çantalar, çantaların içlerinde, kitaptan çok  birbirinden farklı ve belki de yabancı  yiyeceklerle, birbirini ötekileştiren bireyler olmamız sağlanıyor. Üstüne üstelik giydiğimiz formalar, çantalarımızdaki yiyecekler yabancı, yerli malı değil. Kısacası, israf öğrenimi ve yabancı mal hevesi esas tutuluyor. Yalnız okullarda mı, yaşamın her alanında. Siyasette, ekonomide, öğrenimde yabancı hevesi aldı başını gidiyor. “Yerli ve milli” lafı ile kasım kasım kasılanlar, yerli tarımı, yerli hayvancılığı, hatta bir yerde yerli sanayiyi de yok ederek, Brezilya eti, Ekvador muzu, Belçika çikolatası, daha sınıf atlayamadığım için burada isimlerini saymayı bilemediğim yiyeceklerin yanısıra, Fransız losyonu, İsviçre saati, yine kusura bakmayın sınıf atlayamadığım için sayamayacağım mamul ürünlerle siyasetten, ekonomiye, öğrenimden inançlara kadar her değerimizi allak bullak etti, hadi etti demeyeyim de ediyor diyeyim. Bu faaliyeti de başarı imiş gibi pompalayarak zalim algılamanın pençesine düşmüş gariban halkım da, zenginiyle fakiriyle, bir yabancı yiyecek ve mal hastalığına düçar etti. O kadar ki bırakın lüks mağazaları, pazarlarda bile ithal meyve ve sebzeler satılıyor, inanmazsınız kapış kapış da gidiyor. Ondan sonra da oturup enflasyon niye azıyor diye dövünüyoruz. Ulaşamadığımız düşünce seviyesiyle de, ekonominin bozulmasının, yanlış ekonomi yönetiminden mi, yoksa zalim algılama pençesinde tüketime yönelmemizden mi olduğu neticesine bir türlü ulaşamıyoruz. Bu fasit daire içinde kapitalizmin pençeleri arasında  perişan olup duruyoruz. Neyse fazla derine girdik. Burada keselim de yerli malı kullanma üzerine, isimlerini buraya kaydetmeye gerek duymadığım duygulu şairlerimizin şiirlerini sizlere sunayım dedim. Sağlıkla kalın, unutmayın yerli mal tüketin. Yerli Malı Şiirleri Tarlamızda yetişen, Ocağımızda pişen. Sağlıklı ve güvenli, Yerli malı kullanmalı. Yerli malı yurdun malı , Herkes onu kullanmalı. Yerli malı yurdun malı, Ülkemiz hep kalkınmalı. Bin bir çeşit meyvesi, Türlü türlü sebzesi. Saymakla hiç bitmez ki, Yurdumun zenginlikleri. Yerli malı yurdun malı, Herkes onu kullanmalı. Yerli malı yurdun malı, Ülkemiz hep kalkınmalı. Büyüyüp gelişmek için Daha güçlü olmak için Çalışmalı kazanmalı, Yerli malı kullanmalı. Yerli malı yurdun malı, Herkes onu kullanmalı. Yerli malı yurdun malı, Ülkemiz hep kalkınmalı. ****** Yabancıya giden para Ondan bize olur mu fayda? Yerli malı dururken Yabancıyı sokma yurda. Artık yatırım zamanı İşletmeli fabrikaları Kendi tezgâhlarımızda Üretmeli yerli malını. İstersek yapabiliriz Daha iyisini üretiriz Çalışırsak vatan için Ürettiğimizi tüketiriz. Türlü türlü meyveler, Her yerde yetişmezler. Biz kıymetini bilirsek, Bu toprak hepimizi besler. Bir ürünü alırken, Barkoduna bakmalısın. Yerli ürünleri seçerek, Paranı ülkende tutmalısın. Ülken cennetten bir parça, Sakın bunu unutma. Vatanın büyür, gelişir. Yerli malı kullandığında. Her insanın görevi, Ülkesini korumak. Çok çalışıp üretmek, Yerli malı kullanmak.   Portakal, mandalina, Çilek , kiraz ve elma, Ülkemizin ürünü, Faydalıdır insana.   Bilimde gelişelim, Her şeyi üretelim. Yurtdışına satalım, Gelir elde edelim.   Haydi şimdi çocuklar, Hep el ele verelim. Yerli malı kullanıp, Birlikte gelişelim.    
Ekleme Tarihi: 14 Aralık 2024 - Cumartesi

“Yerli malı Yurdun malı, herkes bunu kullanmalı”

Bu sözü hatırlayanlarınız vardır muhakkak. 12-18 Aralık “Yerli Malı Haftası” nedeniyle  ortaya attım bu soruyu.

 Bir zamanlar çocukken ilkokulda bile bunu şarkı gibi söyler, vatansever, değerli öğretmenlerimizin sınıfa getirtiği leblebi, fındık, kuru üzüm, incir gibi yemişleri yiyerek kendi öz mallarımızı yemenin tadını, anlamını öğrenirdik. Tek tip giyinir, birbirimize imrenerek bakmadan, yoksunluk hissetmeden, eşit talebeler olarak, kanaatin, yetinmenin, elindeki ile mutlu olmanın tadını öğrenirdik. Birbirimizle bir olurduk, kaynaşırdık, ötekileştirme nedir bilmezdik.

Hele ortaokulda iken, İsmail Tonguç ile birlikte Köy Enstitülerinin kuruluşunda hayli emeği geçen Edebiyat hocam merhum Mehmet Rauf İnan'ın yerli mallar konusundaki hassasiyetini hiç unutamam. Köy Enstitülerinden gelenlerin vatanları için ne değerli insanlar olduklarını bugün hiç yad ediyormuyuz.

Büyük Atatürk taa 1923 te yaptığı konuşmalarda yerli malı üretmenin, yerli malı tüketmenin yararlarını anlatmaya başlamıştı. Bunun üzerine yerli malı kullanmak gerektiği konusunda dönemin yöneticilerinin gösterdiği hassasiyet, nihayet 1946 yılında "Yerli Malı Haftası"na dönüşmüştü.1946'da alınan karar ile her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan "Yerli Malı Haftası", yıllar boyunca Türkiye'de özellikle tüm okullarda kutlanıyordu. Kutlanıyordu diyerek di’li geçmiş zaman kullandım. Hakikaten geçmiş zaman oldu. Şimdilerde unutuldu bu kutlama. Hatta 1983 yılında adı “Tutum,Yatırım ve Türk Malları Haftası”  olarak adı değiştirildi.

Bu haftada, "Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı" diye başlayan şiirler okunurdu, öğrencilerin evlerinden getirdikleri yiyecekler sınıflarda hep birlikte tüketilirdi. Haftanın basit bir amacı vardı. O da yerli malını kullanmanın önemini nesillere aktarabilmekti. Böylece yerli üretim arttıkça cari açık da azalacak ve Türkiye ekonomisi de gelişecekti.

Haftanın bir diğer amacı da, yerli tüketimin bilinçli olarak artmasıydı. Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi vurgulanırdı. İnsanların parasını, malını, eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve dikkatli kullanmasının tutumlu olmak olduğu vurgulanırdı. İhtiyaçlara harcandıktan sonra artakalan para ile yatırım yapmanın önemi üzerinde durulurdu. Tüketilecek ürünlerin ülkede üretilen ürünlerden seçilmesinin gerekliliği anlatılırdı. Bu şekilde ülkenin zenginliklerinin artması amaçlanır, ayrıca bilinçli tüketicilik konuları üzerinde durulurdu.

Şimdi ne oluyor. Her okul ayrı ayrı formalar, sırtlarda çantalar, çantaların içlerinde, kitaptan çok  birbirinden farklı ve belki de yabancı  yiyeceklerle, birbirini ötekileştiren bireyler olmamız sağlanıyor. Üstüne üstelik giydiğimiz formalar, çantalarımızdaki yiyecekler yabancı, yerli malı değil. Kısacası, israf öğrenimi ve yabancı mal hevesi esas tutuluyor.

Yalnız okullarda mı, yaşamın her alanında. Siyasette, ekonomide, öğrenimde yabancı hevesi aldı başını gidiyor. “Yerli ve milli” lafı ile kasım kasım kasılanlar, yerli tarımı, yerli hayvancılığı, hatta bir yerde yerli sanayiyi de yok ederek, Brezilya eti, Ekvador muzu, Belçika çikolatası, daha sınıf atlayamadığım için burada isimlerini saymayı bilemediğim yiyeceklerin yanısıra, Fransız losyonu, İsviçre saati, yine kusura bakmayın sınıf atlayamadığım için sayamayacağım mamul ürünlerle siyasetten, ekonomiye, öğrenimden inançlara kadar her değerimizi allak bullak etti, hadi etti demeyeyim de ediyor diyeyim. Bu faaliyeti de başarı imiş gibi pompalayarak zalim algılamanın pençesine düşmüş gariban halkım da, zenginiyle fakiriyle, bir yabancı yiyecek ve mal hastalığına düçar etti. O kadar ki bırakın lüks mağazaları, pazarlarda bile ithal meyve ve sebzeler satılıyor, inanmazsınız kapış kapış da gidiyor. Ondan sonra da oturup enflasyon niye azıyor diye dövünüyoruz.

Ulaşamadığımız düşünce seviyesiyle de, ekonominin bozulmasının, yanlış ekonomi yönetiminden mi, yoksa zalim algılama pençesinde tüketime yönelmemizden mi olduğu neticesine bir türlü ulaşamıyoruz. Bu fasit daire içinde kapitalizmin pençeleri arasında  perişan olup duruyoruz.

Neyse fazla derine girdik. Burada keselim de yerli malı kullanma üzerine, isimlerini buraya kaydetmeye gerek duymadığım duygulu şairlerimizin şiirlerini sizlere sunayım dedim. Sağlıkla kalın, unutmayın yerli mal tüketin.

Yerli Malı Şiirleri

Tarlamızda yetişen,
Ocağımızda pişen.
Sağlıklı ve güvenli,
Yerli malı kullanmalı.

Yerli malı yurdun malı ,
Herkes onu kullanmalı.
Yerli malı yurdun malı,
Ülkemiz hep kalkınmalı.

Bin bir çeşit meyvesi,
Türlü türlü sebzesi.
Saymakla hiç bitmez ki,
Yurdumun zenginlikleri.

Yerli malı yurdun malı,
Herkes onu kullanmalı.
Yerli malı yurdun malı,
Ülkemiz hep kalkınmalı.

Büyüyüp gelişmek için
Daha güçlü olmak için
Çalışmalı kazanmalı,
Yerli malı kullanmalı.

Yerli malı yurdun malı,
Herkes onu kullanmalı.
Yerli malı yurdun malı,
Ülkemiz hep kalkınmalı.

******

Yabancıya giden para

Ondan bize olur mu fayda?

Yerli malı dururken

Yabancıyı sokma yurda.

Artık yatırım zamanı

İşletmeli fabrikaları

Kendi tezgâhlarımızda

Üretmeli yerli malını.

İstersek yapabiliriz

Daha iyisini üretiriz

Çalışırsak vatan için

Ürettiğimizi tüketiriz.

Türlü türlü meyveler,
Her yerde yetişmezler.
Biz kıymetini bilirsek,
Bu toprak hepimizi besler.
Bir ürünü alırken,
Barkoduna bakmalısın.
Yerli ürünleri seçerek,
Paranı ülkende tutmalısın.
Ülken cennetten bir parça,
Sakın bunu unutma.
Vatanın büyür, gelişir.
Yerli malı kullandığında.
Her insanın görevi,
Ülkesini korumak.
Çok çalışıp üretmek,
Yerli malı kullanmak.
 
Portakal, mandalina,
Çilek , kiraz ve elma,
Ülkemizin ürünü,
Faydalıdır insana.
 
Bilimde gelişelim,
Her şeyi üretelim.
Yurtdışına satalım,
Gelir elde edelim.
 
Haydi şimdi çocuklar,
Hep el ele verelim.
Yerli malı kullanıp,
Birlikte gelişelim.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.