Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Üç Tarz-ı Siyaset(*)

Dünya siyasi yapısındaki denge değişiklikleri, ülkeleri kendi memleketlerinde çeşitli siyasi düşünce arayışlarına itmektedir. Bu durum Türkiye’mizde de etkili olmuş ve bazı düşünürlerimiz siyaset tarzları üzerinde düşüncelerini ortaya koymuşlardır. Yusuf Akçura, Ziya Gökalp ve Niyazi Berkes ve Peyami Safa siyasi düşünce alanında en etkili olmuş aydınlarımızdır. Bugün ülkemizdeki siyasi davranışları iredelemeden önce bu üç önemli düşünce adamımızın “Üç Tarzı Siyaset” tezlerini incelemekte yarar olduğunu düşünüyorum. Öte yandan bu düşüncelerin izleri bugün de Türk siyasetinde görülmektedir hatta bu tezler yönetimde siyasetçiler tarafından, aşırı pragmatik davranışlarla uygulanmaktadır. Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyaseti” “Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük” konularını işlemekteydi. Osmanlıların çöküş aşamasına girdiği 1918’li yıllarda Ziya Gökalp, Osmanlı kurtuluşunun çarelerini, “Üç Cereyan” adını verdiği, “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” adlı tezlerinde arıyordu. Burada görüldüğü gibi, Gökalp Osmanlılıktan ümidini kesmiş ve düşüncelerinde “Muasırlaşmak” düsturunu koymuştu.  İkinci Dünya Savaşına kadar Gökalp’in tezleri Türkiye siyasetinde önemli rol oynamıştır. Cumhuriyetin rayına oturma aşaması olan bu devrede “Muasırlaşmak” tezi Cumhuriyeti’mizin temel eğilimi idi. Peyami Safa 1938 yılında “Türk İnkılabına Bakışlar” isimli eserinde Cumhuriyet ideolojisinin temellerini belirlemeye çalışmıştır. Bu düşüncelerin en önemli yanı Cumhuriyet’i “Doğu-Batı Sentezi” olarak görmesi idi. Peyami Safa Doğu-Batı Sentezi’nde konuyu Doğu ve Batı arasındaki coğrafi ve kültürel farklılıklar olarak ele alıyordu. Oysa İkinci Dünya Savaşı sonrası Doğu-Batı kavramları tamamen değişti. Güncelleşen ideolojiler ve bu ideolojilerin yönlendirdiği siyasi davranışlar eski Doğu-Batı kavramını tamamen etkiledi. Gelişmeler karşısında bu kez Niyazi Berkes, “Batıcılık, Ulusçuluk, Toplumsal Devrimler” üçlemesi ile siyasi düşüncelerini ortaya koydu. Berkes’de de Osmanlı’daki din ve devlet düsturu yanısıra Tanzimat’la birlikte ortaya atılan Batıcılık ve Ulusçuluk tezleri işlenmekte idi. Ancak Berkes’teki yenilik Toplumsal Devrimler olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Berkes daha sonra Toplumsal Devrimler tezini Sosyalizm olarak tanımlamış ve zamanın Yön dergisinde ve ayrıca yazdığı kitabında bu yeni fikrini işlemiştir. Yusuf Akçura’dan Berkes’e kadar işlenen bu siyaset tezleri 1989’den bu yana, Dünya’daki siyasi ve yönetsel gelişmeler nedeniyle değişikliğe uğramıştır. Özellikle Gökalp’in milliyetçilik tezleri de bu değişikliklerden nasibini almış, milliyetçilik kavramı ile Osmanlı gelenekçiliği hemen hemen aynı potaya girmiştir. Milliyetçilik kavramı ancak İstiklal Savaşı ile yeniden ivme kazanabilmiştir. Dünyanın bu yeni durumu karşısında Türk aydınında da düşünceler evrime uğramıştır. Ortaya “Gelenekçi, Yenilikçi, Gerçekçi” olarak nitelenen yeni bir “Üç Tarz-ı Siyaset” çıkmıştır. Gelenekçiler klasik Osmanlı değerleri çerçevesinde dini dayanaklardan, “Müslüman Kardeşliği”nden medet ummaktadır. Yenilikçiler ise Tanzimat’tan bu yana Batı’ya endekslenmişlerdir. Bu tarz siyasetin okuryazarlar arasında epey taraftarı vardır. Yenilikçiler bu tarafgirliklerinde zaman zaman aşırıya bile kaçmıştır. Bu aşırı Batı hayranlığı Gelenekçiler arasında, özellikle halk tabakasının büyük kısmında endişeyle takip edilmiş ve kollektif güvenlik ve milli varlığını koruma içgüdüsüyle kabul görmemiştir. Bu endişe ve halkın bu davranışı bugünkü Türk siyasetinde ve özellikle son seçimlerde etkisini göstermiştir. Üçüncü tez “Gerçekçilik” ise Türkiye’de tam anlamıyla gerçekleştirilememiştir. Gerçekçilik milli varlığımızı koruma çabasını da içermekle birlikte, “Gerçekçilik”in düşüncesi Gelenekçilerin dini kaynaklara dayanma düşüncesinden tabiatiyla farklıdır. “Yenilikçiler”in düşüncelerinden de farklıdır. Çünkü Yenilikçiler Batı’dan medet ummakta ve onlara tam teslimiyet fikriyle hareket etmektedirler. Oysa milli varlığımızın korunması siyasetinin kaynakları “Müdafaayı Hukuk” ilkelerine, “Kuvayı Milliye” hareketine, “Misakı Milli” temeline dayanır. ATATÜRKÇÜLÜĞÜN de esası budur. Bazı kimselerin, özellikle Gelenekçilerin düşündüğü gibi, Atatürkçülüğün esası Batının parçası olmak değildir. Yine gelenekçilerin korktuğu gibi din karşıtı da değildir. Şimdi gelelim ülkedeki bugünkü siyaset uygulamalarına. Bugün Türkiye’de bazı, hatta çoğu siyasetçi Gelenekçidir. Klasik Osmanlı değerleri çerçevesinde siyaset yaparlar. “Din” ve “Devlet” (Osmanlı’daki Saltanat) değerlerinin yanısıra, Yenilikçilerin aşırı Batıcı tutumlarından kaynaklanan “beka”(!)  sorunlarını da istismar ederek siyaset yaparlar. Yenilikçiler ise Batıcı tutumlarında devam ederler. Ancak zaman zaman bu Batıcı davranışlarında aşırıya kaçarlar. Öyle ki insanlığın en temel hakkı özgürlük kavramında bile aşırıya kaçarak nerede ise ülkenin milli güvenliğinden, toprak bütünlüğünden adeta taviz vermeye yanaşırlar. “Gerçekçi Siyaset” bu üç tarz-ı siyasetten en zor olanıdır. Ama zorunlu olan siyaset bu siyasettir. Ondan kaçmak işleri zorlaştırır İşte Türkiye’deki tüm zorluklar bundan “Gerçekçi” siyasetten uzak kalmaktan kaynaklanmaktadır. İstanbul’un işgali, Mondoros ve Sevr’den sonra Gelenekçi ve Yenilikçi siyaset milli bütünlüğümüz konusunda aciz kalmış, Gerçekçi siyaset, Kuvayı Millilerin ve yurtseverlerin fedekarlıkları ile ülke istiklaline kavuşmuştur, İşte gerçek budur. Gelenekçilik de yenilikçilik de evrim geçirir. Gerçek değişmez, gerçek tektir, bu gerçeğe, ancak ve ancak hiçbir hırsa kapılmadan, sağduyu ve akıl yoluyla varılabilir. Kemalizm gerçekçi siyasettir. Altıok gerçekçidir. Eşitlik, özgürlük, inanç serbestliği, dengeli gelir paylaşımı, planlamalı kalkınma onda vardır. Türkçülük, milliyetçilik ondadır. Tek kelime ile gerçekçilik, Kemalizm’dir. (*) “Üç Tarz-ı Siyaset” başlığı Merhum, sinema yapımcısı Refig Halid’in yazısından alınmıştır.  
Ekleme Tarihi: 11 Eylül 2023 - Pazartesi

Üç Tarz-ı Siyaset(*)

Dünya siyasi yapısındaki denge değişiklikleri, ülkeleri kendi memleketlerinde çeşitli siyasi düşünce arayışlarına itmektedir. Bu durum Türkiye’mizde de etkili olmuş ve bazı düşünürlerimiz siyaset tarzları üzerinde düşüncelerini ortaya koymuşlardır.

Yusuf Akçura, Ziya Gökalp ve Niyazi Berkes ve Peyami Safa siyasi düşünce alanında en etkili olmuş aydınlarımızdır. Bugün ülkemizdeki siyasi davranışları iredelemeden önce bu üç önemli düşünce adamımızın “Üç Tarzı Siyaset” tezlerini incelemekte yarar olduğunu düşünüyorum. Öte yandan bu düşüncelerin izleri bugün de Türk siyasetinde görülmektedir hatta bu tezler yönetimde siyasetçiler tarafından, aşırı pragmatik davranışlarla uygulanmaktadır.

Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyaseti” “Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük” konularını işlemekteydi. Osmanlıların çöküş aşamasına girdiği 1918’li yıllarda Ziya Gökalp, Osmanlı kurtuluşunun çarelerini, “Üç Cereyan” adını verdiği, “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” adlı tezlerinde arıyordu. Burada görüldüğü gibi, Gökalp Osmanlılıktan ümidini kesmiş ve düşüncelerinde “Muasırlaşmak” düsturunu koymuştu.  İkinci Dünya Savaşına kadar Gökalp’in tezleri Türkiye siyasetinde önemli rol oynamıştır. Cumhuriyetin rayına oturma aşaması olan bu devrede “Muasırlaşmak” tezi Cumhuriyeti’mizin temel eğilimi idi.

Peyami Safa 1938 yılında “Türk İnkılabına Bakışlar” isimli eserinde Cumhuriyet ideolojisinin temellerini belirlemeye çalışmıştır. Bu düşüncelerin en önemli yanı Cumhuriyet’i “Doğu-Batı Sentezi” olarak görmesi idi. Peyami Safa Doğu-Batı Sentezi’nde konuyu Doğu ve Batı arasındaki coğrafi ve kültürel farklılıklar olarak ele alıyordu. Oysa İkinci Dünya Savaşı sonrası Doğu-Batı kavramları tamamen değişti. Güncelleşen ideolojiler ve bu ideolojilerin yönlendirdiği siyasi davranışlar eski Doğu-Batı kavramını tamamen etkiledi.

Gelişmeler karşısında bu kez Niyazi Berkes, “Batıcılık, Ulusçuluk, Toplumsal Devrimler” üçlemesi ile siyasi düşüncelerini ortaya koydu. Berkes’de de Osmanlı’daki din ve devlet düsturu yanısıra Tanzimat’la birlikte ortaya atılan Batıcılık ve Ulusçuluk tezleri işlenmekte idi. Ancak Berkes’teki yenilik Toplumsal Devrimler olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Berkes daha sonra Toplumsal Devrimler tezini Sosyalizm olarak tanımlamış ve zamanın Yön dergisinde ve ayrıca yazdığı kitabında bu yeni fikrini işlemiştir.

Yusuf Akçura’dan Berkes’e kadar işlenen bu siyaset tezleri 1989’den bu yana, Dünya’daki siyasi ve yönetsel gelişmeler nedeniyle değişikliğe uğramıştır. Özellikle Gökalp’in milliyetçilik tezleri de bu değişikliklerden nasibini almış, milliyetçilik kavramı ile Osmanlı gelenekçiliği hemen hemen aynı potaya girmiştir. Milliyetçilik kavramı ancak İstiklal Savaşı ile yeniden ivme kazanabilmiştir.

Dünyanın bu yeni durumu karşısında Türk aydınında da düşünceler evrime uğramıştır. Ortaya “Gelenekçi, Yenilikçi, Gerçekçi” olarak nitelenen yeni bir “Üç Tarz-ı Siyaset” çıkmıştır.

Gelenekçiler klasik Osmanlı değerleri çerçevesinde dini dayanaklardan, “Müslüman Kardeşliği”nden medet ummaktadır. Yenilikçiler ise Tanzimat’tan bu yana Batı’ya endekslenmişlerdir. Bu tarz siyasetin okuryazarlar arasında epey taraftarı vardır. Yenilikçiler bu tarafgirliklerinde zaman zaman aşırıya bile kaçmıştır.

Bu aşırı Batı hayranlığı Gelenekçiler arasında, özellikle halk tabakasının büyük kısmında endişeyle takip edilmiş ve kollektif güvenlik ve milli varlığını koruma içgüdüsüyle kabul görmemiştir. Bu endişe ve halkın bu davranışı bugünkü Türk siyasetinde ve özellikle son seçimlerde etkisini göstermiştir.

Üçüncü tez “Gerçekçilik” ise Türkiye’de tam anlamıyla gerçekleştirilememiştir. Gerçekçilik milli varlığımızı koruma çabasını da içermekle birlikte, “Gerçekçilik”in düşüncesi Gelenekçilerin dini kaynaklara dayanma düşüncesinden tabiatiyla farklıdır. “Yenilikçiler”in düşüncelerinden de farklıdır. Çünkü Yenilikçiler Batı’dan medet ummakta ve onlara tam teslimiyet fikriyle hareket etmektedirler.

Oysa milli varlığımızın korunması siyasetinin kaynakları “Müdafaayı Hukuk” ilkelerine, “Kuvayı Milliye” hareketine, “Misakı Milli” temeline dayanır. ATATÜRKÇÜLÜĞÜN de esası budur. Bazı kimselerin, özellikle Gelenekçilerin düşündüğü gibi, Atatürkçülüğün esası Batının parçası olmak değildir. Yine gelenekçilerin korktuğu gibi din karşıtı da değildir.

Şimdi gelelim ülkedeki bugünkü siyaset uygulamalarına.

Bugün Türkiye’de bazı, hatta çoğu siyasetçi Gelenekçidir. Klasik Osmanlı değerleri çerçevesinde siyaset yaparlar. “Din” ve “Devlet” (Osmanlı’daki Saltanat) değerlerinin yanısıra, Yenilikçilerin aşırı Batıcı tutumlarından kaynaklanan “beka”(!)  sorunlarını da istismar ederek siyaset yaparlar.

Yenilikçiler ise Batıcı tutumlarında devam ederler. Ancak zaman zaman bu Batıcı davranışlarında aşırıya kaçarlar. Öyle ki insanlığın en temel hakkı özgürlük kavramında bile aşırıya kaçarak nerede ise ülkenin milli güvenliğinden, toprak bütünlüğünden adeta taviz vermeye yanaşırlar.

“Gerçekçi Siyaset” bu üç tarz-ı siyasetten en zor olanıdır. Ama zorunlu olan siyaset bu siyasettir. Ondan kaçmak işleri zorlaştırır İşte Türkiye’deki tüm zorluklar bundan “Gerçekçi” siyasetten uzak kalmaktan kaynaklanmaktadır.

İstanbul’un işgali, Mondoros ve Sevr’den sonra Gelenekçi ve Yenilikçi siyaset milli bütünlüğümüz konusunda aciz kalmış, Gerçekçi siyaset, Kuvayı Millilerin ve yurtseverlerin fedekarlıkları ile ülke istiklaline kavuşmuştur, İşte gerçek budur.

Gelenekçilik de yenilikçilik de evrim geçirir. Gerçek değişmez, gerçek tektir, bu gerçeğe, ancak ve ancak hiçbir hırsa kapılmadan, sağduyu ve akıl yoluyla varılabilir.

Kemalizm gerçekçi siyasettir. Altıok gerçekçidir. Eşitlik, özgürlük, inanç serbestliği, dengeli gelir paylaşımı, planlamalı kalkınma onda vardır. Türkçülük, milliyetçilik ondadır.

Tek kelime ile gerçekçilik, Kemalizm’dir.

(*) “Üç Tarz-ı Siyaset” başlığı Merhum, sinema yapımcısı Refig Halid’in yazısından alınmıştır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Dr.Saffet AYDIN
(11.09.2023 14:07 - #363)
Harika...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.