Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Para=Ahlak

Bunu ben demiyorum, parayı putlaştıranlar, din sayanlar söylüyorlar. Yazının başlığından da anlaşıldığı gibi ülkemde olduğu kadar dünyadaki aç gözlülük üzerine içimi dökmek istiyorum. Bunları yazmanın, dertlenmenin hiçbir faydası olmadığını da biliyorum. Ama yine de yazacağım. Asırlar önceden bilge insanlar da, yoldan çıkan insanları doğru yola çekmeye çalışan peygamberler de bu konuda yazmışlar, konuşmuşlar, adeta çırpınmışlar ama zalim, hırs küpü insanoğlunun bir kulağından girmiş öbür kulağından çıkmış. Kur’an’da bu konuda “İnsan hem zalimdir hem cahildir” şeklinde bir ayet de olmasına karşın aç gözlülük, zalimlik, maalesef Müslüman ülkelerde daha fazla bugün. Bütün bunlara rağmen bu insanoğlu bir de kendisi için  “eşrefi mahluk” demez mi. İnsan zalim çünkü insan çevresini öğrenmek istemiyor. Cahil çünkü çevresini öğrenemiyor. Nefsi, egosu ağır basıyor. Yaradanın verdiği nimetlerin farkında değil ya da bunları inkar ediyor. Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar sözüm ona imamlar bu konularda ahkam kesiyorlar ama kendileri bu konuda gereği gibi rehber olmuyorlar. Çünkü kendileri kalben buna inanmıyorlar. Bir de kalkıp başkalarını deistlikle suçlayıp, aforoz ediyorlar. Son günlerde basında ayyuka çıktı yolsuzluk haberleri. Milletin sözüm ona bazı vekilleri, insanlara örnek olması gereken, bilimden nasibini almış olmaları gereken sözüm ona bazı profesör ünvanlılar, milyonlarca dolarla, euroyla, milyarlarca Türk lirası ile adeta dansediyorlar. Toplumun yüzde doksanı hatta daha fazlası aç yaşarken bu muhteremler bir de kendilerini serapa ahlak timsali olarak halka yutturuyorlar. Bu ne bencillik, bu ne rezillik. Siyasetin, bürokrasinin, akademik çevrelerin, en vahimi de adalet çevrelerinin mafya örgütleriyle ilişkisi, menfaat alışverişleri bu rezilliği bir kat daha arttırıyor. Kimin umurunda. Bir yerlerde okuduğum hikayeyi alayım buraya. “Vaktiyle, eski kavimlerden birinde iki kişi yolculuk yapıyordu. Yolda konakladılar. Konakladıkları yerde oyalanır, yeri kazar ve toprağı karıştırırken bir küp kulpu çıktı. Daha fazla kazdıklarında yerden bir küp çıktı. Merak edip açtılar, baktılar ki içi altın dolu. Basbayağı bir hazineydi. Paylaşmakta anlaşamadılar. Şu kadarı senin, bu kadarı benim derken kavga çıktı ve biri diğerini öldürdü. Öldüren, arkadaşını sürükleyerek uzaklaştırdı ve bir çukura atıp üzerini kapattı. Altınları, kimseye göstermeden nasıl götürmesi gerektiğini düşünürken, üç kişi çıkageldi. Baktılar ki adamın yanında epey altın var. Onlar da buna sahip olmak istediler. Adam, kendisine bir şey yapmamaları durumunda onlarla paylaşacağını söyledi. Onlar da razı oldular. Eşit olarak paylaşmak üzere anlaştılar. Hepsi de acıkmışlardı. Nasıl olsa zengin olduk. İçimizden birisi gitsin de yiyecek bir şeyler alsın diye, birisini yiyecek bir şeyler almaya gönderdiler. Gönderdikleri adam gittikten sonra aralarında şöyle kararlaştırdılar: O gelince, hem getirdiği yiyecekleri yiyecekler, hem de adamı öldürüp daha fazla altına sahip olacaklardı. Öbür taraftan, yiyecek almaya giden adam ise, getirdiği yiyeceklerin içine zehir katıp onları zehirledikten sonra altınların hepsine kendisi sahip olmak istiyordu. Yiyeceklere zehir kattı. Onlara bu zehirli yiyecekleri getirdi. Diğerleri onu hemen oracıkta öldürdüler. Sonra da “Karnımızı doyurup ondan sonra paylaşalım” diye oturup zehirli yiyecekleri yediler. Daha paylaşmaya vakit kalmadan hepsi de oldukları yerde ölüp gittiler. Altınlar da ortada kaldı. Açgözlülüğün ve hırsın sonu işte böyledir.” Ömrümüzü yiyen, bedenimizi yaşlandıran, ruhumuzu kemiren çok hırslı ve aç gözlü oluşumuzdur. Dünya sevgisi içimizi öyle kaplamış ki, gönlümüzde dostlarımıza sunabileceğimiz sevgiden hiçbir eser kalmamış. Oysa insanı insan yapan değerler hırstan, bencillikten ve aç gözlülükten arınılarak kazanılır. Dünya adaletsiz değildir. Dünyayı adaletsiz yapan insandır. Onun doymak bilmeyen gözü ve nefsidir. Ne kadar çok sahip olsa da her daim daha fazlasını ister. Oysa sahip olunan bir lokma ekmeği paylaşmanın insana katacağı huzuru anlatmaya kelime yetmez. İnsanlar yaşlandıkça aç gözlülükleri daha da artıyor, dünya malını daha çok sever hale geliyorlar. Dünya malının kimseye yar olmadığını bile bile… Seneca ne güzel demiş; “İnsan, insanlığının da üzerine çıkmadıkça ne değersiz bir şey!” Bir de sosyal medyanın fenomen şiiri; Çıplak geldin, çıplak gideceksin, Zayıf geldin, zayıf gideceksin, Parasız pulsuz geldin, parasız pulsuz gideceksin İlk banyon? Biri seni yıkadı Son banyon? Biri seni yıkayacak Hayat bu!!!  
Ekleme Tarihi: 20 Ekim 2023 - Cuma

Para=Ahlak

Bunu ben demiyorum, parayı putlaştıranlar, din sayanlar söylüyorlar.

Yazının başlığından da anlaşıldığı gibi ülkemde olduğu kadar dünyadaki aç gözlülük üzerine içimi dökmek istiyorum. Bunları yazmanın, dertlenmenin hiçbir faydası olmadığını da biliyorum. Ama yine de yazacağım.

Asırlar önceden bilge insanlar da, yoldan çıkan insanları doğru yola çekmeye çalışan peygamberler de bu konuda yazmışlar, konuşmuşlar, adeta çırpınmışlar ama zalim, hırs küpü insanoğlunun bir kulağından girmiş öbür kulağından çıkmış.

Kur’an’da bu konuda “İnsan hem zalimdir hem cahildir” şeklinde bir ayet de olmasına karşın aç gözlülük, zalimlik, maalesef Müslüman ülkelerde daha fazla bugün.

Bütün bunlara rağmen bu insanoğlu bir de kendisi için  “eşrefi mahluk” demez mi.

İnsan zalim çünkü insan çevresini öğrenmek istemiyor. Cahil çünkü çevresini öğrenemiyor. Nefsi, egosu ağır basıyor. Yaradanın verdiği nimetlerin farkında değil ya da bunları inkar ediyor. Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar sözüm ona imamlar bu konularda ahkam kesiyorlar ama kendileri bu konuda gereği gibi rehber olmuyorlar. Çünkü kendileri kalben buna inanmıyorlar. Bir de kalkıp başkalarını deistlikle suçlayıp, aforoz ediyorlar.

Son günlerde basında ayyuka çıktı yolsuzluk haberleri. Milletin sözüm ona bazı vekilleri, insanlara örnek olması gereken, bilimden nasibini almış olmaları gereken sözüm ona bazı profesör ünvanlılar, milyonlarca dolarla, euroyla, milyarlarca Türk lirası ile adeta dansediyorlar. Toplumun yüzde doksanı hatta daha fazlası aç yaşarken bu muhteremler bir de kendilerini serapa ahlak timsali olarak halka yutturuyorlar. Bu ne bencillik, bu ne rezillik. Siyasetin, bürokrasinin, akademik çevrelerin, en vahimi de adalet çevrelerinin mafya örgütleriyle ilişkisi, menfaat alışverişleri bu rezilliği bir kat daha arttırıyor. Kimin umurunda.

Bir yerlerde okuduğum hikayeyi alayım buraya.

“Vaktiyle, eski kavimlerden birinde iki kişi yolculuk yapıyordu. Yolda konakladılar. Konakladıkları yerde oyalanır, yeri kazar ve toprağı karıştırırken bir küp kulpu çıktı. Daha fazla kazdıklarında yerden bir küp çıktı. Merak edip açtılar, baktılar ki içi altın dolu. Basbayağı bir hazineydi.

Paylaşmakta anlaşamadılar. Şu kadarı senin, bu kadarı benim derken kavga çıktı ve biri diğerini öldürdü. Öldüren, arkadaşını sürükleyerek uzaklaştırdı ve bir çukura atıp üzerini kapattı. Altınları, kimseye göstermeden nasıl götürmesi gerektiğini düşünürken, üç kişi çıkageldi.

Baktılar ki adamın yanında epey altın var. Onlar da buna sahip olmak istediler. Adam, kendisine bir şey yapmamaları durumunda onlarla paylaşacağını söyledi. Onlar da razı oldular. Eşit olarak paylaşmak üzere anlaştılar. Hepsi de acıkmışlardı. Nasıl olsa zengin olduk. İçimizden birisi gitsin de yiyecek bir şeyler alsın diye, birisini yiyecek bir şeyler almaya gönderdiler. Gönderdikleri adam gittikten sonra aralarında şöyle kararlaştırdılar:

O gelince, hem getirdiği yiyecekleri yiyecekler, hem de adamı öldürüp daha fazla altına sahip olacaklardı. Öbür taraftan, yiyecek almaya giden adam ise, getirdiği yiyeceklerin içine zehir katıp onları zehirledikten sonra altınların hepsine kendisi sahip olmak istiyordu.

Yiyeceklere zehir kattı. Onlara bu zehirli yiyecekleri getirdi. Diğerleri onu hemen oracıkta öldürdüler. Sonra da “Karnımızı doyurup ondan sonra paylaşalım” diye oturup zehirli yiyecekleri yediler. Daha paylaşmaya vakit kalmadan hepsi de oldukları yerde ölüp gittiler. Altınlar da ortada kaldı.

Açgözlülüğün ve hırsın sonu işte böyledir.”

Ömrümüzü yiyen, bedenimizi yaşlandıran, ruhumuzu kemiren çok hırslı ve aç gözlü oluşumuzdur. Dünya sevgisi içimizi öyle kaplamış ki, gönlümüzde dostlarımıza sunabileceğimiz sevgiden hiçbir eser kalmamış. Oysa insanı insan yapan değerler hırstan, bencillikten ve aç gözlülükten arınılarak kazanılır.

Dünya adaletsiz değildir. Dünyayı adaletsiz yapan insandır. Onun doymak bilmeyen gözü ve nefsidir. Ne kadar çok sahip olsa da her daim daha fazlasını ister. Oysa sahip olunan bir lokma ekmeği paylaşmanın insana katacağı huzuru anlatmaya kelime yetmez.
İnsanlar yaşlandıkça aç gözlülükleri daha da artıyor, dünya malını daha çok sever hale geliyorlar. Dünya malının kimseye yar olmadığını bile bile…

Seneca ne güzel demiş; “İnsan, insanlığının da üzerine çıkmadıkça ne değersiz bir şey!”

Bir de sosyal medyanın fenomen şiiri;

Çıplak geldin, çıplak gideceksin,

Zayıf geldin, zayıf gideceksin,

Parasız pulsuz geldin, parasız pulsuz gideceksin

İlk banyon? Biri seni yıkadı

Son banyon? Biri seni yıkayacak

Hayat bu!!!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Hasan Şen
(20.10.2023 16:36 - #400)
Kalemine yüreğine sağlık. Ben yüreğimi rahatlamış hissediyorum yazılarınızı okudukça , Çaycuma 'dan saygılar selamlar sunuyorum.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.