Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Memleketimden Manzaralar

Bugünkü manzara ülkede içgüdüsel bir yaşam sürdürüldüğünü gösteriyor. Aklın kullanılmaması, düşünme fonksiyonunun yitirildiği veya dijitalleşmeden dolayı düşünmenin yersiz olduğu kanaati hakim toplumda. Hal böyle olunca günlük yaşamda öyle tutarsız davranışlar sergileniyor ki, insanın içinin sızlamaması mümkün değil. Sergilenen davranışlar, organize edilen toplumsal fonksiyonlar bu içler sızısı durumun aynası. Bu düşüncesiz ve akılsal eylemden yoksun hareketler toplumda pek çok. Örnek mi ararsınız, örneğin, polis hafiyelerini aratmayan TV programları, tavuk gibi adam öldürme sahneleri taşıyan TV dizileri, memleket gerçeklerine uymayan, insanlar fakirlik içinde yüzerken, gelir dağılımında denge sıfır ölçüsüne varmışken, insanların, gelir durumu nedeniyle,  temel gıda ihtiyaçlarına ulaşması adeta imkansızlaşmışken ve israfın haram olduğu inancının hakim olduğu bir ülkede, bazı TV programlarında, o güzelim, pahalı yiyeceklerin su gibi harcandığı yemek yapma ve yarışma programları, İslam yüceliğine zarar veren, kutsal kitabın okunmasını bir yarışma haline sokan düşüncenin varlığı, yerleşim yerlerinde kaldırımın bir tarafından öbür tarafına geçerken, belediyelerin yaptığı gidişli gelişli yol işaretlerinin gidiş ve geliş yönüne aldırmayan insan profilleri, akla gelen, akıl ve düşünce ile bağdaşmayacak bazı içgüdüsel davranışlar değil de nedir? Bu gibi daha birçok tutarsızlıklara toplumda, siyasetten, ekonomiye, sosyal yaşamdan dinsel inançlara kadar pek çok sahada rastlamak mümkündür. Yukarıda kutsal kitabımızın TV’lerde okuma yarışı haline getirilmesindeki mantığı ben şahsen anlayamadım. Kur’an okunmasındaki güzel ahengi ayrıca inkar edecek değilim ama kutsal kitabımızın güzel okunmasından ziyade iyice anlaşılması ve insanın yaşamında hareketlerine, davranışlarına yön vermesinin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Kur’an okuma yarışından ziyade anlamının daha güzel ifade edilmesinin ve bunun yarışma konusu yapılmasının daha yararlı olacağına inanıyorum. Ya o tavuk boğazlar gibi adam öldürme sahnelerinin sergilendiği diziler yok mu. Bence nefretle üzerinde durulması gereken önemli bir konu bu olsa gerek. Yemek yapma yarışmaları ayrı bir felaket. İnsanların uğraşmak uğruna adeta mücadele verdiği gıdaların, daha iyi ve yerinde bir deyimle nimetlerin bu kadar hoyratça ziyan edilmesi hangi akla sığar ki. Şehirlerdeki yaya geçitlerindeki durum da içler acısı. Belediye güzelce gayet görünür şekilde yön gösteren oklarla gidiş ve geliş yönünü gösteren geçitler yapmış. Ama benim güzel vatandaşım hiç aldırmadan gidiş yönü ile geliş yönlerini birbirine karıştırarak caddeyi karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor fakat bu arada birbirlerine çarpmaya hiç aldırış etmiyor veya aldırış edince de kavga ediyor. İnsaf yahu, kuşlar bile yerden havalanıp uçarken birbirlerine çarpmadan kaçışarak uçuyor da biz karşıdan karşıya geçerken veya yolda yürürken birbirimize çarpmadan edemiyoruz. Şimdi gelelim siyasetteki akıldan yoksun diyebileceğim ve içgüdüsel davranışlar olarak niteleyebileceğim bir duruma. Haberlerden okuduğumuza göre önümüzdeki yerel seçimlere 36 parti katılabilecekmiş. Bence akıl alacak gibi değil. Bu kadar mı farklı düşünce var bu ülkede. Oysa aklın yolu birdir. Bu idrak edilmezse, bu durum bir toplumun eski Arap toplumunda olduğu gibi asabiyetçiliğe dönüşmesi demektir. Bu ise düşüncede, hedefte, gayede bir olması gereken bir ülke insanları için tehlike değil de nedir? Şimdi diyecekler ki, demokrasi yok mu ülkede insanlar düşünmekte serbesttir. Evet ama akıl süzgecinden geçecek ve düşünce ile olgunlaşacak bir veya en fazla birkaç fikir olur. 36 tane de olmaz ki. İslamiyet’in esas prensibi, asabiyetçiliği ortadan kaldırmak idi. Bunca asır sonra biz şimdi geri mi döneceğiz yani. Siyaseti sözüm ona layıkıyla yaparak memleketi iyi idare ettiğini sanan idarenin de yalnız bize mahsus olduğunu sanıyorum. Irak’ın kuzeyinde verdiğimiz son şehitlerimizden garip bir şehidimizin, bunca zaman geçmesine rağmen hala çadırda yaşayan ailesinin durumu da akıldan yoksun ve içgüdüsel davranışları gösterdi İdare, muhtarından kaymakamına, valisinden milletvekiline oradan hükümete kadar yetersiz, plansız, düşüncesiz davranışı sonucu şehit ailesi ısınmaktan bile mahrum imiş ki vatandaşlar veya idareciler aileye on ısıtıcı birden temin etmiş. Güzel bir davranış on tane birden ısıtıcı vermek, ama düşünsel bir idare bu fedekar ama içgüdüsel davranışa lüzum bırakmadan bu aileyi mahrum bırakmazdı. Biraz fazla dertlendim galiba. Ne diyelim yaşasın cehalet mi diyelim yani. O hale geldik.
Ekleme Tarihi: 14 Ocak 2024 - Pazar

Memleketimden Manzaralar

Bugünkü manzara ülkede içgüdüsel bir yaşam sürdürüldüğünü gösteriyor. Aklın kullanılmaması, düşünme fonksiyonunun yitirildiği veya dijitalleşmeden dolayı düşünmenin yersiz olduğu kanaati hakim toplumda.

Hal böyle olunca günlük yaşamda öyle tutarsız davranışlar sergileniyor ki, insanın içinin sızlamaması mümkün değil.

Sergilenen davranışlar, organize edilen toplumsal fonksiyonlar bu içler sızısı durumun aynası.

Bu düşüncesiz ve akılsal eylemden yoksun hareketler toplumda pek çok.

Örnek mi ararsınız, örneğin, polis hafiyelerini aratmayan TV programları, tavuk gibi adam öldürme sahneleri taşıyan TV dizileri, memleket gerçeklerine uymayan, insanlar fakirlik içinde yüzerken, gelir dağılımında denge sıfır ölçüsüne varmışken, insanların, gelir durumu nedeniyle,  temel gıda ihtiyaçlarına ulaşması adeta imkansızlaşmışken ve israfın haram olduğu inancının hakim olduğu bir ülkede, bazı TV programlarında, o güzelim, pahalı yiyeceklerin su gibi harcandığı yemek yapma ve yarışma programları, İslam yüceliğine zarar veren, kutsal kitabın okunmasını bir yarışma haline sokan düşüncenin varlığı, yerleşim yerlerinde kaldırımın bir tarafından öbür tarafına geçerken, belediyelerin yaptığı gidişli gelişli yol işaretlerinin gidiş ve geliş yönüne aldırmayan insan profilleri, akla gelen, akıl ve düşünce ile bağdaşmayacak bazı içgüdüsel davranışlar değil de nedir?

Bu gibi daha birçok tutarsızlıklara toplumda, siyasetten, ekonomiye, sosyal yaşamdan dinsel inançlara kadar pek çok sahada rastlamak mümkündür.

Yukarıda kutsal kitabımızın TV’lerde okuma yarışı haline getirilmesindeki mantığı ben şahsen anlayamadım. Kur’an okunmasındaki güzel ahengi ayrıca inkar edecek değilim ama kutsal kitabımızın güzel okunmasından ziyade iyice anlaşılması ve insanın yaşamında hareketlerine, davranışlarına yön vermesinin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Kur’an okuma yarışından ziyade anlamının daha güzel ifade edilmesinin ve bunun yarışma konusu yapılmasının daha yararlı olacağına inanıyorum.

Ya o tavuk boğazlar gibi adam öldürme sahnelerinin sergilendiği diziler yok mu. Bence nefretle üzerinde durulması gereken önemli bir konu bu olsa gerek.

Yemek yapma yarışmaları ayrı bir felaket. İnsanların uğraşmak uğruna adeta mücadele verdiği gıdaların, daha iyi ve yerinde bir deyimle nimetlerin bu kadar hoyratça ziyan edilmesi hangi akla sığar ki.

Şehirlerdeki yaya geçitlerindeki durum da içler acısı. Belediye güzelce gayet görünür şekilde yön gösteren oklarla gidiş ve geliş yönünü gösteren geçitler yapmış. Ama benim güzel vatandaşım hiç aldırmadan gidiş yönü ile geliş yönlerini birbirine karıştırarak caddeyi karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor fakat bu arada birbirlerine çarpmaya hiç aldırış etmiyor veya aldırış edince de kavga ediyor. İnsaf yahu, kuşlar bile yerden havalanıp uçarken birbirlerine çarpmadan kaçışarak uçuyor da biz karşıdan karşıya geçerken veya yolda yürürken birbirimize çarpmadan edemiyoruz.

Şimdi gelelim siyasetteki akıldan yoksun diyebileceğim ve içgüdüsel davranışlar olarak niteleyebileceğim bir duruma. Haberlerden okuduğumuza göre önümüzdeki yerel seçimlere 36 parti katılabilecekmiş. Bence akıl alacak gibi değil. Bu kadar mı farklı düşünce var bu ülkede. Oysa aklın yolu birdir. Bu idrak edilmezse, bu durum bir toplumun eski Arap toplumunda olduğu gibi asabiyetçiliğe dönüşmesi demektir. Bu ise düşüncede, hedefte, gayede bir olması gereken bir ülke insanları için tehlike değil de nedir?

Şimdi diyecekler ki, demokrasi yok mu ülkede insanlar düşünmekte serbesttir. Evet ama akıl süzgecinden geçecek ve düşünce ile olgunlaşacak bir veya en fazla birkaç fikir olur. 36 tane de olmaz ki. İslamiyet’in esas prensibi, asabiyetçiliği ortadan kaldırmak idi. Bunca asır sonra biz şimdi geri mi döneceğiz yani.

Siyaseti sözüm ona layıkıyla yaparak memleketi iyi idare ettiğini sanan idarenin de yalnız bize mahsus olduğunu sanıyorum.

Irak’ın kuzeyinde verdiğimiz son şehitlerimizden garip bir şehidimizin, bunca zaman geçmesine rağmen hala çadırda yaşayan ailesinin durumu da akıldan yoksun ve içgüdüsel davranışları gösterdi İdare, muhtarından kaymakamına, valisinden milletvekiline oradan hükümete kadar yetersiz, plansız, düşüncesiz davranışı sonucu şehit ailesi ısınmaktan bile mahrum imiş ki vatandaşlar veya idareciler aileye on ısıtıcı birden temin etmiş. Güzel bir davranış on tane birden ısıtıcı vermek, ama düşünsel bir idare bu fedekar ama içgüdüsel davranışa lüzum bırakmadan bu aileyi mahrum bırakmazdı.

Biraz fazla dertlendim galiba. Ne diyelim yaşasın cehalet mi diyelim yani. O hale geldik.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.