Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Güzel ülkemdeki mutluluk…..(!)

Güzel ülkemde mutluluğun ne olduğunu bir türlü kestiremedim. Zengin de mutlu fakir de mutlu. Zengin de mutlu fakir de mutlu derken mutsuzları dışlamış olmayayım. Tabii ki ülkede genellikle insanlar mutsuz. Gençler mutsuz, işsizler mutsuz, kadınlar mutsuz, hele hele emekliler hepten mutsuz. Birazdan çarpık gibi görünen zengin de mutlu, fakir de mutlu ifadesine bir açıklık getirmeye çalışacağım. Zenginler mutlu diyorum çünkü yaptıklarından çok memnun ve mutlu görünüyorlar. Memnun ve mutlular, “Allah veriyor” teranesiyle ülkedeki yandaş siyasete şükür edip servetlerini katlıyorlar. Fakirler de mutlu diyorum çünkü Allah razı olsun dindar büyüklerimiz durmadan “Fakirliğinizden dolayı üzülmeyin. Allah sizleri deniyor. Sabır ve memnuniyet gösterirseniz öte dünyada bunun ecrini göreceksiniz, Rabbimiz sizi cennetine layık gördü.” teranesiyle gariban fakirimi mutlu ediyorlar. Bu memnuniyet ve göreceli mutluluk, özellikle fakirde daha da göreceli mutluluk, siyasilerimizin özellikle muktedirlerin nalıncı keseri gibi vaad ve imkanlarıyla her iki kesim de kabul görüyor. Zengin de kendilerine imkan veren muktedire memnuniyet ve mutluluğunu göstermek için oy veriyor. Fakir de öte dünyayı kurtarmanın sevinciyle perişan halini unutup aynı muktedire oy veriyor. Özetle her iki kesim göreceli memnuniyeti ve mutluluğu ile muktedirin iktidarını pekiştiriyor. Buna demokraside eksiklik mi dersiniz, ekonomide bozukluk mu dersiniz, yoksa inançta çarpıklık mı dersiniz bilemem, ama şimdilik bu iki kesim halinden memnun. Zengin nasıl mutlu olmasın ki. Bir araştırma şirketinin raporu, son 25 yılda ulusal serveti iki katına çıkan Türkiye’de servetin dağılımındaki eşitsizliğin derinleştiğini ortaya koyuyor. Bugün en yoksul yüzde 50, milli servetin yüzde dördünü, orta sınıf yüzde 29’unu, yüzde on zengin tabaka ise yüzde 67’sini elinde tutuyor. TUİK bile en yoksul yüzde 20 ile en zengin 20 arasında 8 kat gelir farkı olduğunu söyledikten sonra siz varın gayri zenginin mutluluğunu düşünün. Oysa Kuran’ı Kerim’in Tekasür suresi serveti çoğaltmanın sorumluluğunu hesaba katmadan kazanma hırsına kendini kaptırmanın vebaline işaret eder. Kuran’a göre serveti çoğaltmanın amacı, servete servet katmak değil, muhtaçları hatta tüm canlıları kapsayan paylaşımla ulvi gayeye ulaşmaktır. Ancak şu var ki gerek zenginde gerekse fakirdeki bu egoist mutluluk, güzel ülkemi, başkası için sevinemeyen, karşısındakinin mutluluğu ile mutlu olmayan, kendisinin dışındaki bir başkası için iyilik dilemeyen, kendi hayatından başkasının hayatını önemsemeyenler ülkesi haline getirdi. Ne diyeyim, Allah herkesin mutluluğunu arttırsın. Arttırsın ama biraz da zengine, muktedire insaf, fakire de düşünce nasip etsin. Herkes biliyordur ama, sözüme ortalıkta dolaşan şu satırlarla son vereyim. “Ben böyle bilmezdim bizim Yurdu, Vay anam vay nelerini doyurdu. Başa geçen doğru dürüst olmadı, Testisini doldurmayan kalmadı. Kurumayan gölü varmış vesselam, Kimi geldi sunta ile götürdü, Kimi geldi çanta ile götürdü, Her biri bir avantayla götürdü. Gani para pulu varmış vesselam, Benim aklım, benim fikrim yetmedi, Bu memleket hala nasıl batmadı, Gelen yedi giden yedi bitmedi, Tükenmeyen malı varmış vesselam.”          
Ekleme Tarihi: 16 Mart 2024 - Cumartesi

Güzel ülkemdeki mutluluk…..(!)

Güzel ülkemde mutluluğun ne olduğunu bir türlü kestiremedim. Zengin de mutlu fakir de mutlu.

Zengin de mutlu fakir de mutlu derken mutsuzları dışlamış olmayayım. Tabii ki ülkede genellikle insanlar mutsuz. Gençler mutsuz, işsizler mutsuz, kadınlar mutsuz, hele hele emekliler hepten mutsuz.

Birazdan çarpık gibi görünen zengin de mutlu, fakir de mutlu ifadesine bir açıklık getirmeye çalışacağım.

Zenginler mutlu diyorum çünkü yaptıklarından çok memnun ve mutlu görünüyorlar. Memnun ve mutlular, “Allah veriyor” teranesiyle ülkedeki yandaş siyasete şükür edip servetlerini katlıyorlar.

Fakirler de mutlu diyorum çünkü Allah razı olsun dindar büyüklerimiz durmadan “Fakirliğinizden dolayı üzülmeyin. Allah sizleri deniyor. Sabır ve memnuniyet gösterirseniz öte dünyada bunun ecrini göreceksiniz, Rabbimiz sizi cennetine layık gördü.” teranesiyle gariban fakirimi mutlu ediyorlar.

Bu memnuniyet ve göreceli mutluluk, özellikle fakirde daha da göreceli mutluluk, siyasilerimizin özellikle muktedirlerin nalıncı keseri gibi vaad ve imkanlarıyla her iki kesim de kabul görüyor.

Zengin de kendilerine imkan veren muktedire memnuniyet ve mutluluğunu göstermek için oy veriyor. Fakir de öte dünyayı kurtarmanın sevinciyle perişan halini unutup aynı muktedire oy veriyor.

Özetle her iki kesim göreceli memnuniyeti ve mutluluğu ile muktedirin iktidarını pekiştiriyor.

Buna demokraside eksiklik mi dersiniz, ekonomide bozukluk mu dersiniz, yoksa inançta çarpıklık mı dersiniz bilemem, ama şimdilik bu iki kesim halinden memnun.

Zengin nasıl mutlu olmasın ki. Bir araştırma şirketinin raporu, son 25 yılda ulusal serveti iki katına çıkan Türkiye’de servetin dağılımındaki eşitsizliğin derinleştiğini ortaya koyuyor. Bugün en yoksul yüzde 50, milli servetin yüzde dördünü, orta sınıf yüzde 29’unu, yüzde on zengin tabaka ise yüzde 67’sini elinde tutuyor.

TUİK bile en yoksul yüzde 20 ile en zengin 20 arasında 8 kat gelir farkı olduğunu söyledikten sonra siz varın gayri zenginin mutluluğunu düşünün.

Oysa Kuran’ı Kerim’in Tekasür suresi serveti çoğaltmanın sorumluluğunu hesaba katmadan kazanma hırsına kendini kaptırmanın vebaline işaret eder. Kuran’a göre serveti çoğaltmanın amacı, servete servet katmak değil, muhtaçları hatta tüm canlıları kapsayan paylaşımla ulvi gayeye ulaşmaktır.

Ancak şu var ki gerek zenginde gerekse fakirdeki bu egoist mutluluk, güzel ülkemi, başkası için sevinemeyen, karşısındakinin mutluluğu ile mutlu olmayan, kendisinin dışındaki bir başkası için iyilik dilemeyen, kendi hayatından başkasının hayatını önemsemeyenler ülkesi haline getirdi.

Ne diyeyim, Allah herkesin mutluluğunu arttırsın. Arttırsın ama biraz da zengine, muktedire insaf, fakire de düşünce nasip etsin.

Herkes biliyordur ama, sözüme ortalıkta dolaşan şu satırlarla son vereyim.

“Ben böyle bilmezdim bizim Yurdu,

Vay anam vay nelerini doyurdu.

Başa geçen doğru dürüst olmadı,

Testisini doldurmayan kalmadı.

Kurumayan gölü varmış vesselam,

Kimi geldi sunta ile götürdü,

Kimi geldi çanta ile götürdü,

Her biri bir avantayla götürdü.

Gani para pulu varmış vesselam,

Benim aklım, benim fikrim yetmedi,

Bu memleket hala nasıl batmadı,

Gelen yedi giden yedi bitmedi,

Tükenmeyen malı varmış vesselam.”

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Hasan Şen
(27.03.2024 09:03 - #1030)
Selâmlar saygılar.Nevzat abi.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.