Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

"Feng Şui"

Feng Şui doğada var olan yaşam enerjisini yaşanılan mekanlarda harekete geçirmeyi amaçlayan beş bin yıllık bir Çin öğretisidir. Bir yerin “iyi bir feng şui”ye sahip olması oranın doğayla uyumlu olması, “kötü bir feng şui”ye sahip olması ise oranın doğayla uyumsuz olması demektir. Doğaya uygun yaşam alanları düzenlemekle daha sağlıklı yaşanılacağına ve doğayla mutlu ilişkiler kurulacağına inanılır. Öte yandan Roma’nın en önemli düşünür ve yazarlarından Seneca, 2000 yıl önce yazdığı “Doğa Araştırmaları” adlı kitabında, Stoa düşüncesindeki ahlak temelli doğa anlayışına uygun olarak, doğa olaylarının bilgisinden hareketle, insanın ahlaki duyuşuna bir takım nesnel ölçütler belirlemeye ve doğanın düzenli işleyişini insan yaşamına örnek kılabilmeyi amaç edinmiştir.  Seneca ayrıca, yaratıcımız olan Tanrı’dan, onun iyi lütuflarını bozarsak ve tersine çevirirsek başımıza gelenlerden şikayet etmemiz gerektiğini vurgular. Sözün kısası her iki öğreti ve fikir de doğaya uygun yaşamazsak başımıza gelenleri Tanrı’ya atfedip, kader diye, imtihan diye insana amiyane tabiriyle yutturmamamızı anlatıyor. Yani, her iki öğreti de ahlakı bozuk insanların doğanın emrettiği, bize sunduğu lütufları kendi hırsları, kendi nefisleri çerçevesinde istismar ederse, depremden de selden de kaçınamayacağımızı anlatmaya çalışıyor. Bunları düşünürken, insanoğlunun beşbin yıldan beri, iki bin yıldanberi bir adım daha ilerleyemediğini, bir nebze dahi akıllanamadığını ibretle görüyoruz. Sen oturup maliyeti azaltacak hırsıyla tarım arazilerini, sel yataklarını imara açarsan, bu imara açanlara göz yumarsan, bu akılsızlardan, daha da beteri vicdansızlardan olursun. Ondan sonra oturup “sesimi duyan var mı” bağırtısıyla sözüm ona iyilik yapıyorum sanırsın. Oy alacağım diye bir yılda başaramayacağın onbin ev, yüz bin ev yapacağım diye yırtınırsın. Hadi “feng şui”yi, Seneca’nın sözlerini bir tarafa bırakalım Mukaddes Kitabımızın bize anlattığı “sünnetullah”ı da ihmal etmiyormuyuz. Beş vakit ezanımızı okuyoruz ama, alnımız secdeden kalkmıyor ama, ne beş bin yıl öncedeki “feng şui”yi, ne de Seneca’nın öğütlerini, hepsinden önemlisi kutsal dinimizin emrettiği “sünnetullah”ı dikkate almıyoruz. Yaşasın nefis, yaşasın hırs, yaşasın rant, insanlığın ne önemi var. Son söz: -Bir bilgenin dediği gibi, “İnsan, insanlığının da üzerine çıkmadıkça ne değersiz bir şey” -İnsanın zalim ve cahilliğine gelince; Ahzab Suresi 72.Ayet: "Biz emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara teklif ettik; ama onlar bunu yüklenmek istemediler. Ondan korktular ve onu insan yüklendi. Şüphesiz insan çok zalim, çok cahildir."  
Ekleme Tarihi: 17 Nisan 2023 - Pazartesi

"Feng Şui"

Feng Şui doğada var olan yaşam enerjisini yaşanılan mekanlarda harekete geçirmeyi amaçlayan beş bin yıllık bir Çin öğretisidir. Bir yerin “iyi bir feng şui”ye sahip olması oranın doğayla uyumlu olması, “kötü bir feng şui”ye sahip olması ise oranın doğayla uyumsuz olması demektir. Doğaya uygun yaşam alanları düzenlemekle daha sağlıklı yaşanılacağına ve doğayla mutlu ilişkiler kurulacağına inanılır.

Öte yandan Roma’nın en önemli düşünür ve yazarlarından Seneca, 2000 yıl önce yazdığı “Doğa Araştırmaları” adlı kitabında, Stoa düşüncesindeki ahlak temelli doğa anlayışına uygun olarak, doğa olaylarının bilgisinden hareketle, insanın ahlaki duyuşuna bir takım nesnel ölçütler belirlemeye ve doğanın düzenli işleyişini insan yaşamına örnek kılabilmeyi amaç edinmiştir.

 Seneca ayrıca, yaratıcımız olan Tanrı’dan, onun iyi lütuflarını bozarsak ve tersine çevirirsek başımıza gelenlerden şikayet etmemiz gerektiğini vurgular.

Sözün kısası her iki öğreti ve fikir de doğaya uygun yaşamazsak başımıza gelenleri Tanrı’ya atfedip, kader diye, imtihan diye insana amiyane tabiriyle yutturmamamızı anlatıyor.

Yani, her iki öğreti de ahlakı bozuk insanların doğanın emrettiği, bize sunduğu lütufları kendi hırsları, kendi nefisleri çerçevesinde istismar ederse, depremden de selden de kaçınamayacağımızı anlatmaya çalışıyor.

Bunları düşünürken, insanoğlunun beşbin yıldan beri, iki bin yıldanberi bir adım daha ilerleyemediğini, bir nebze dahi akıllanamadığını ibretle görüyoruz. Sen oturup maliyeti azaltacak hırsıyla tarım arazilerini, sel yataklarını imara açarsan, bu imara açanlara göz yumarsan, bu akılsızlardan, daha da beteri vicdansızlardan olursun. Ondan sonra oturup “sesimi duyan var mı” bağırtısıyla sözüm ona iyilik yapıyorum sanırsın. Oy alacağım diye bir yılda başaramayacağın onbin ev, yüz bin ev yapacağım diye yırtınırsın.

Hadi “feng şui”yi, Seneca’nın sözlerini bir tarafa bırakalım Mukaddes Kitabımızın bize anlattığı “sünnetullah”ı da ihmal etmiyormuyuz. Beş vakit ezanımızı okuyoruz ama, alnımız secdeden kalkmıyor ama, ne beş bin yıl öncedeki “feng şui”yi, ne de Seneca’nın öğütlerini, hepsinden önemlisi kutsal dinimizin emrettiği “sünnetullah”ı dikkate almıyoruz.

Yaşasın nefis, yaşasın hırs, yaşasın rant, insanlığın ne önemi var.

Son söz:

-Bir bilgenin dediği gibi, “İnsan, insanlığının da üzerine çıkmadıkça ne değersiz bir şey”

-İnsanın zalim ve cahilliğine gelince; Ahzab Suresi 72.Ayet: "Biz emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara teklif ettik; ama onlar bunu yüklenmek istemediler. Ondan korktular ve onu insan yüklendi. Şüphesiz insan çok zalim, çok cahildir."

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.