Ortadoğu’da karmaşa, savaş ve katliamların devam ettiği malum. Bu karmaşanın başlıca sebebi petrol ve ticaret ile “vadedilmiş topraklar” hurafesi ve “Büyük İsrail” paranoyasıdır. Karmaşa, biraz da inanç bahane edilerek emperyalist çıkarların paylaşılmasıdır.
Karmaşanın siyasi kaynağını Sykes-Picot anlaşması, inanç kaynağını ise “Arz-ı Mev’ud” telakkisidir.
Sykes-Picot, Birinci dünya savaşı sırasında 1916 yılında Birleşik Krallık (İngiltere) ile Fransa arasında imzalanan ve Orta Doğu’da emperyalist devletlerin savaş bitmeden önce kendileri için nüfuz bölgelerini belirledikleri bir anlaşma olup bölgenin bugünkü haritasının ilk nüvesini oluşturmaktadır.
Arz-ı Mev’ud ise malum. İsrail’in Siyonizm politikasının kaynağı. Daha doğrusu bahanesi.
Sykes-Picot anlaşmasının stratejisi “böl ve yönet”dir. “Dünya Savaşı sonunda, Akdeniz ve Ortadoğu'daki çıkarlarını korumak amacıyla Suriye'yi ele geçiren Fransa, burada hüküm sürmenin en kolay yolu olarak “böl-yönet” politikasını görmüş ve uygulamaya çalışmıştır. Yeri gelmişken kaydetmek gerekirse Irak bölgenin bölünmesi ve yönetilmesi amacıyla ve daha ziyade İngiiliz çıkarlarını korumak için yapay olarak kurulmuş bir devlettir. Tarihte bir Irak daha önce olmamıştır.
Şimdi biz Türkiye olarak ve gayet yerinde bir politika uygulamasıyla, vaktiyle bölgede yaratılan karmaşa karşısında, ülkemizin toprak bütünlüğünü ve iç huzurunu korumak amacıyla, sınırdaş bir Kürt devletinin kurulmasına karşı çıkmaktayız ve Kuzey Irak’ta askeri harekat ile bir Kürt devleti kurulması niyet ve heveslerine karşı mücadelede haklı bir kararlılık göstermekteyiz.
Bütün bu haklı uğraşa rağmen emperyalistler tarafından yaratılan Kürt meselesine nihai bir çözüm getirilebilecek midir? Buna hayır diyebiliriz. Silah imalatçılarının gayretleri ise malum.
Mesele, yukarıda da ifade edildiği gibi, Kürt meselesi değil, petrol meselesidir. Bazı Kürt grupları ve PKK bu işte piyon olarak kullanılmaktadır.
Dünyanın gözü önünde Filistin’de kan gövdeyi götürürken, etnik temizleme operasyonları sürdürülürken, bağımsız Kürt devleti kurma gibi Batılıların bu yapmacık Kürt sevdası, Kürtlerin büyük bir çoğunluğu dahil, mesele ile ilgili, akıl ve vicdan sahibi kimseyi aldatmamalıdır.
Bugüne kadar bölgede dökülen kanların vebali bölge petrollerinde hak sahibi olmak isteyen Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya üzerindedir. Onlar için önemli olan, şamatasını yaptıkları Kürt hakları değil, petrol hakları, sömürü paylarıdır. Petrol ve sömürü iştahları o kadar azgındır ki bu kan içici alçaklar sürüsünün, gırtlaklarına kadar Türk, Kürt, Arap, Acem ve hatta Yahudi bölge halkının kanlarına batmış durumdadır.
Türkiye devlet olarak bu fitnenin idrakindedir. Bunun için de Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de askeri harekat yapmaktadır. Ancak bu yetmemekte, aksine, eli kanlı emperyalistlerin, teröristlerin lehine algılanan ülkemiz aleyhine ortam yaratmalarına yaramaktadır.
Meselenin kökten çözümü için bölge dışı güçlerin, Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın bölgeden çıkarılmasıdır. Bunun gerçekleşmesi de ancak Türkiye, Suriye ve İran’ın aralarında yakın bir işbirliği içerisinde olmalarıdır.
Hiç kuşkusuz böyle bir işbirliği şimdilik mümkün görülmemektedir. Çünkü ne Araplarda, ne İranlılarda, Amerika ve Batı dünyasıyla ciddi bir hesaplaşmayı göze alabilecek ve gerçekleştirebilecek tarihi tecrübe ve kültürel birikim yoktur. Türkiye’de ise bu sayılan tarihi tecrübe ve kültürel birikim olmasına karşın, yanlış dış politika uygulamaları, kişisel çıkarlar, hukuki düzen çarpıklıkları nedeniyle şimdilik böyle bir karşı çıkma imkanı bulunmamaktadır.
Bütün mesele budur. Bu meselenin içimizde Türkiye’ye düşen yönüyle ne yapılması malumdur. Ama şimdilik kimse buna aldırmamaktadır. Bu da sıkıntıların devamında Batının ekmeğine yağ sürmektedir.