Yerel seçim kampanyaları iyice traji-komik bir hale girdi artık. Traji-komiklik bir yana siyasilerin vatandaşla adeta eğlence arenasına dönüştü.
Kampanyaların, çevre ve gürültü kirliliği yetmezmiş gibi yalan, aldatma, iftira gırla gidiyor.
Siz hiç seçim olmadığı zamanlarda bir siyasinin meydanlara çıkıp ya da medya kanalıyla halka vaatlerde bulunduğunu gördünüz mü, duydunuz mu? Ama seçim kampanyasında vaatler bol bol atılıyor ortaya. Yok “Emekli Yılı” olacakmış, yok emekliye bayram ikramiyesini yarı yarıya arttıracakmış da, yok seyyanen zam yapacakmış da neler neler. E be birader sormazlar mı insana seçimden önce neredeydin. Bu insanlar bu kadar mı zavallı. Hayır zavallı değil hiçbir zaman ama sadaka verir gibi “al sana 1000 lira zam, git bankaya sana promosyon, al sana ucuz seyahat, al sana sinema, tiyatro filan yarı ücrete” gibi iyanelerle biraz ayıp olmuyor mu bu insanlara.
Bu kadar “ Kör kör parmağım gözüne” olmaz ki. Artık çok belli ki benden oy istiyorsun, beni çocuk gibi avutup sandıktan çıkacaksın. Bu kadar da olmaz canım. Bu, insanları hem zavallı hem de enayi yerine koymak değildir de nedir.
İyane dediğin, sadaka dediğin kutsal bir görevdir. Darda olan insana yardım etmektir, para vermektir, yiyecek vermektir, barınma vermektir. Ama bu yapılırken sağ elle yaptığın iyiliği sol elin duymayacak denir.
Biz bu değerli sözü unuttuk, pardon unuttuk değil, bile bile çarpıtarak alenen sadaka vereceğiz deniyor bugün artık.
Siyasinin görevi seçim sürecine girmeden de vatandaşını düşünecek onların maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap verecek olmalıdır, ki oy dilenmeden sandıktan çıkasın
Diyeceksiniz ki onlar bunu bilmiyorlar mı? Elbette bal gibi biliyorlar ama vatandaş istismara maalesef müsait veya müstahak diyeyim. Üç kuruş zam, beş kuruş bilmem neye kanmak da üzülünecek bir durum bizler açısından.
Ama ben size şunu söyleyeyim. Siyasi de biliyor yaptıklarının yanlış olduğunu, vatandaş da biliyor yapılanların, boş vaadlerin yanlış ve yersiz olduğunu. Bütün siyasiler böyle, en küçük partisinden en büyük partisine kadar.
Ama bizde böyle gelmiş böyle gider. Başa biri gelir, öbürü gider, öbürü gelir biri gider ama hep aynı. Seçim kampanyasında daha bir sürü vaatler dinleyeceğiz, hepsi bitecek, 1 Nisan sabahı siyasiler mutlaka bunları unutacak merak etmeyin.
Ne promosyon kalır, ne zam kalır, ne yapılacak yol kalır, ne metro kalır, ne de siyasiler ortada kalır. Sen yine ekmek, et kuyruğuna girersin, rahat metroya bineceğine ya tabanvayla yol alırsın, ya da sardalye konservesi misali otobüsle menziline varırsın.
Atatürk, -“Efendiler! Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, kendi sinesinde yetiştirerek başının üzerine çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden, bir an bile feragat etmesinler.” demiş ama biz o tahlili henüz yapamıyoruz demek ki.