Nevzat SELVİ
Köşe Yazarı
Nevzat SELVİ
 

Siyasette diyalog

Bize biraz uzak medeni bir tarz-ı siyaset bu. Ama bugünlerde ufaktan siyasi arenada konuşulur oldu. Daha konuşulma aşamasında. Bakalım ileride ne olacak. Bu medeni tarz Türkiye’de tutacak mı? Daha belli değil. Ülkemde yerleşmesi temenni edilen bu medeni olgu bugünlerde çok konuşuluyor. Siyasette önemli bir ilk diyalogu teşkil edecek olan, CHP Genel Başkanı Özel ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki muhtemel görüşme, değişiklik olmazsa 2-3 Mayısta gerçekleşecek gibi. Yazının başında bize biraz uzak dedim, bu diyalog meselesi için. Çünkü diyalogun, (müzakerenin-meşveretin) şimdiye kadar iktidar ve muhalefetten tutun da medyanın her dalında, yerel yönetimlerde ve hatta hatta vatandaşlar arasında yapıldığı görülmeyen, uygulanması için yeterli kültüre sahip olunmayan bir memleket burası. Bir atasözü var, “insanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır” diye. Meşveret insanların birbirini anlamasını sağlar ve hatta etkileşim yaratarak makulü bulmaya bile yardımcı olabilir. 20 yılı aşkın iktidar hiçbir zaman tarafsız olmadı. Genel siyasi stratejisini karşısındakini düşmanlaştırmak, aşağılamak üzerine kurdu. Muhalefet ondan aşağı değildi. Aynı kaba, üstten bakan, iftiralarla dolu siyasi kampanyalar sürdürdü. Ne olduysa 31 Mart’ta oldu ve hafiften bir yumuşak dille ve karşılıklı konuşmalarla diyalogumsu hava, seçim öncesi başladı ve bugünlerde, özellikle Bayram sırasında belirgin hale geldi. 31 Marttan sonra da tarihinde ilk defa birinci parti olma hüviyetini kaybeden iktidar partisi lideri yumuşak açıklamalar yapmaya başladı. Gayet yerinde bir şekilde de CHP’nin Özel’i aynı çerçevede cevaplar verdi. Diyalog toplumsal yapının vazgeçilmez bir unsurudur. Bugün artık diyalog, ki buna müzakere de diyebiliriz, demokrasi kavramının bütünleyici bir unsuru, başka bir deyişle olmazsa olmazıdır. O kadar ki siyasi literatürde, doğrudan ve temsili demokrasi deyimleri yerine “müzakereci demokrasi” deyimini de kullanmak yanlış olmayacaktır. Demokrasi için önemli olan bu tarz-ı siyasetin başlamasına, bir konuşmasında partili iktidar başı ile ülkenin her türlü sorunu üzerinde görüşmeye hazır olduğunu söyleyen CHP’nin Genel Başkanı Özel sebep olmuştur. Bu nedenle bu davranışı Türk demokrasisi için iyi olmuştur ve tebrike şayandır. Özel’in görüşme yeri konusundaki alternatiflere olumlu yaklaşımı da siyasette diyalogun olgunlaşması yönünde önemli ve hatta fedakarca bir davranıştır. Buna karşılık, Cumhurbaşkanı sıfatı yerine şimdiye kadar devamlı olarak parti başkanı hüviyetiyle tutumlar sergileyen Erdoğan’ın, Özel’in bu jestine, şimdilik olumlu görülen, yanıt vermesi, demokrasimiz için ufak da olsa ümit içermektedir. Şimdiye kadar hiç söz konusu olmayan diyalog tarzına bugün şiddetle ihtiyacımız var ülke olarak. Türkiye’nin genel fotoğrafına baktığımızda, iktidarıyla muhalefetiyle hepimiz, önümüzde demokrasinin pekiştirilmesi, ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin giderilmesinin yanısıra çok önemli olan iklim krizi gibi meselelerde kritik bir eşiğe geldiğimizin farkındayız. Bu sorunları, sen-ben kavgası güderek tek bir kurum veya aktör olarak düzeltemeyeceğimiz artık anlaşılmış olsa gerek. Birbirini ötekileştirmeyen bir topluma eskisinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz iyice ortaya çıkmış durumda. Bunlardan başka değiştirilmesi lüzumlu mu değil mi tartışması elzem olan yeni anayasa hazırlanması da siyasileri diyaloga zorlayan bir faktör. CHP’siz bir anayasa değişikliği kampanyasının, istediği gibi sonuçlanmayacağını gören Erdoğan’ın diyalog olgusuna, sadece bu kaygıyla olumlu bakması ihtimali de ortada. Bunun için Özel’in dikkatli davranması ve partisini bir daha dönülemeyecek virajlara sokmaması gerekir.  Bu arada yeni anayasa diye tutturulması da öyle kolay anlaşılır bir durum değil. 1921’den beri 10 defa anayasa yaptık, sayısız defa orasında burasında değişiklikler yaptık, hala yeni bir anayasa kargaşası çıkarıyoruz. El alem taa asırlar önce yazdığı bir Magna Carta ile ülkesini adamakıllı yönetiyor. Biz her iktidar değişikliğinde bir anayasa yapıyoruz. Bu da üzerinde durulması bize mahsus bir sorun olsa gerek. Kılıçdaroğlu’nun başlattığı değişim, CHP içindeki Ortodoks yapıya rağmen, tabanın büyük katılımıyla devam ediyor. En önemlisi de CHP ilk kez Türkiye’nin sosyolojik gerçeğini görerek geniş bir tabakayı CHP ile barıştırdı. Tabanı ile barışık CHP üst yönetimi Özel’in ağzından, “Tüm seçmen gruplarından gelen Türkiye siyasetinin akışını esasen değiştiren bu desteğin partimize büyük bir sorumluluk yüklediğinin farkındayız.” diyerek, seçmenin iktidara, yanlışlarını, hatalarını ve laik cumhuriyete karşı tutumlarını cezalandırdığını gayet iyi anladığını belirtti. Bu şuurda bir CHP’nin ve onun genel Başkanı Özel’in, iktidarın muhtemel suçlarına ortak olmayacağı açıktır. Bu konuda CHP içindeki korkuların da gerçekleşmeyeceği ortadadır. Bu nedenle yeni CHP’ye güvenmeliyiz.   Başladığımız bu diyalog gayretleriyle, ekonomide, sosyal hayatta, eğitimde ve ortaya atılan yeni anayasada her kesime uygun çözümler ve sonuçlar üretilir umarım.   CHP’siz bir anayasa değişikliği kampanyasının, istediği gibi sonuçlanmayacağını gören Erdoğan’ın diyalog olgusuna, sadece bu kaygıyla olumlu bakması ihtimali de ortada. Bunun için Özel’in dikkatli davranması ve partisini bir daha dönülemeyecek virajlara sokmaması gerekir.  “Mevcut anayasaya uyan bir Erdoğan bizimle geleceğe dönük bir anayasa konuşabilir” diyen ve diyalog zeminini başlatan Özel’in gayreti yerini bulur ümidimi bir kez daha burada belirtmeliyim.         
Ekleme Tarihi: 26 Nisan 2024 - Cuma

Siyasette diyalog

Bize biraz uzak medeni bir tarz-ı siyaset bu. Ama bugünlerde ufaktan siyasi arenada konuşulur oldu. Daha konuşulma aşamasında. Bakalım ileride ne olacak. Bu medeni tarz Türkiye’de tutacak mı? Daha belli değil.

Ülkemde yerleşmesi temenni edilen bu medeni olgu bugünlerde çok konuşuluyor. Siyasette önemli bir ilk diyalogu teşkil edecek olan, CHP Genel Başkanı Özel ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki muhtemel görüşme, değişiklik olmazsa 2-3 Mayısta gerçekleşecek gibi.

Yazının başında bize biraz uzak dedim, bu diyalog meselesi için. Çünkü diyalogun, (müzakerenin-meşveretin) şimdiye kadar iktidar ve muhalefetten tutun da medyanın her dalında, yerel yönetimlerde ve hatta hatta vatandaşlar arasında yapıldığı görülmeyen, uygulanması için yeterli kültüre sahip olunmayan bir memleket burası.

Bir atasözü var, “insanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır” diye. Meşveret insanların birbirini anlamasını sağlar ve hatta etkileşim yaratarak makulü bulmaya bile yardımcı olabilir.

20 yılı aşkın iktidar hiçbir zaman tarafsız olmadı. Genel siyasi stratejisini karşısındakini düşmanlaştırmak, aşağılamak üzerine kurdu.

Muhalefet ondan aşağı değildi. Aynı kaba, üstten bakan, iftiralarla dolu siyasi kampanyalar sürdürdü.

Ne olduysa 31 Mart’ta oldu ve hafiften bir yumuşak dille ve karşılıklı konuşmalarla diyalogumsu hava, seçim öncesi başladı ve bugünlerde, özellikle Bayram sırasında belirgin hale geldi. 31 Marttan sonra da tarihinde ilk defa birinci parti olma hüviyetini kaybeden iktidar partisi lideri yumuşak açıklamalar yapmaya başladı. Gayet yerinde bir şekilde de CHP’nin Özel’i aynı çerçevede cevaplar verdi.

Diyalog toplumsal yapının vazgeçilmez bir unsurudur. Bugün artık diyalog, ki buna müzakere de diyebiliriz, demokrasi kavramının bütünleyici bir unsuru, başka bir deyişle olmazsa olmazıdır. O kadar ki siyasi literatürde, doğrudan ve temsili demokrasi deyimleri yerine “müzakereci demokrasi” deyimini de kullanmak yanlış olmayacaktır.

Demokrasi için önemli olan bu tarz-ı siyasetin başlamasına, bir konuşmasında partili iktidar başı ile ülkenin her türlü sorunu üzerinde görüşmeye hazır olduğunu söyleyen CHP’nin Genel Başkanı Özel sebep olmuştur. Bu nedenle bu davranışı Türk demokrasisi için iyi olmuştur ve tebrike şayandır. Özel’in görüşme yeri konusundaki alternatiflere olumlu yaklaşımı da siyasette diyalogun olgunlaşması yönünde önemli ve hatta fedakarca bir davranıştır.

Buna karşılık, Cumhurbaşkanı sıfatı yerine şimdiye kadar devamlı olarak parti başkanı hüviyetiyle tutumlar sergileyen Erdoğan’ın, Özel’in bu jestine, şimdilik olumlu görülen, yanıt vermesi, demokrasimiz için ufak da olsa ümit içermektedir.

Şimdiye kadar hiç söz konusu olmayan diyalog tarzına bugün şiddetle ihtiyacımız var ülke olarak. Türkiye’nin genel fotoğrafına baktığımızda, iktidarıyla muhalefetiyle hepimiz, önümüzde demokrasinin pekiştirilmesi, ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin giderilmesinin yanısıra çok önemli olan iklim krizi gibi meselelerde kritik bir eşiğe geldiğimizin farkındayız. Bu sorunları, sen-ben kavgası güderek tek bir kurum veya aktör olarak düzeltemeyeceğimiz artık anlaşılmış olsa gerek. Birbirini ötekileştirmeyen bir topluma eskisinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz iyice ortaya çıkmış durumda.

Bunlardan başka değiştirilmesi lüzumlu mu değil mi tartışması elzem olan yeni anayasa hazırlanması da siyasileri diyaloga zorlayan bir faktör. CHP’siz bir anayasa değişikliği kampanyasının, istediği gibi sonuçlanmayacağını gören Erdoğan’ın diyalog olgusuna, sadece bu kaygıyla olumlu bakması ihtimali de ortada. Bunun için Özel’in dikkatli davranması ve partisini bir daha dönülemeyecek virajlara sokmaması gerekir. 

Bu arada yeni anayasa diye tutturulması da öyle kolay anlaşılır bir durum değil. 1921’den beri 10 defa anayasa yaptık, sayısız defa orasında burasında değişiklikler yaptık, hala yeni bir anayasa kargaşası çıkarıyoruz. El alem taa asırlar önce yazdığı bir Magna Carta ile ülkesini adamakıllı yönetiyor. Biz her iktidar değişikliğinde bir anayasa yapıyoruz. Bu da üzerinde durulması bize mahsus bir sorun olsa gerek.

Kılıçdaroğlu’nun başlattığı değişim, CHP içindeki Ortodoks yapıya rağmen, tabanın büyük katılımıyla devam ediyor. En önemlisi de CHP ilk kez Türkiye’nin sosyolojik gerçeğini görerek geniş bir tabakayı CHP ile barıştırdı.

Tabanı ile barışık CHP üst yönetimi Özel’in ağzından, “Tüm seçmen gruplarından gelen Türkiye siyasetinin akışını esasen değiştiren bu desteğin partimize büyük bir sorumluluk yüklediğinin farkındayız.” diyerek, seçmenin iktidara, yanlışlarını, hatalarını ve laik cumhuriyete karşı tutumlarını cezalandırdığını gayet iyi anladığını belirtti.

Bu şuurda bir CHP’nin ve onun genel Başkanı Özel’in, iktidarın muhtemel suçlarına ortak olmayacağı açıktır. Bu konuda CHP içindeki korkuların da gerçekleşmeyeceği ortadadır. Bu nedenle yeni CHP’ye güvenmeliyiz.  

Başladığımız bu diyalog gayretleriyle, ekonomide, sosyal hayatta, eğitimde ve ortaya atılan yeni anayasada her kesime uygun çözümler ve sonuçlar üretilir umarım.  

CHP’siz bir anayasa değişikliği kampanyasının, istediği gibi sonuçlanmayacağını gören Erdoğan’ın diyalog olgusuna, sadece bu kaygıyla olumlu bakması ihtimali de ortada. Bunun için Özel’in dikkatli davranması ve partisini bir daha dönülemeyecek virajlara sokmaması gerekir. 

“Mevcut anayasaya uyan bir Erdoğan bizimle geleceğe dönük bir anayasa konuşabilir” diyen ve diyalog zeminini başlatan Özel’in gayreti yerini bulur ümidimi bir kez daha burada belirtmeliyim. 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.