Dünyanın güncel halini, olayların korkunç seyrini, artık kabul edilemez duruma gelmesini bu Arapça ve Farsça karışımı “tahammülfersa” kelimesi ile vurgulamak istedim. Kabul edilemez, çekilmez kelimeleri bana biraz zayıf kaldı gibi.
Bu korkunç gidişatın bir sürü sebebi var. Bunları tek tek saymak mümkün değil. Doğayı tahripten tutun da ekonomide insafsız uygulamalar bunların başlıcaları.
Medyada okuduğum bir haber dünyanın bu feci güncel halini feci bir şekilde ortaya koydu.
Haber, meteorolojik afetlerin kapıda olduğuna değinip, “Meteorolojik afetlerde hayatlarını kaybeden insanların sayısının, depremde hayatını kaybedenlerin sayısına göre 100 kat daha fazla olduğunu, hepimizin bu iklim krizi durumuna alışması lazım geldiğini belirtiyordu.
Bakar mısınız duruma, meteorolojik olayların bozulmasının bize neye mal olduğuna.
Durumun en korkunç yanı, bugün hala gözümüzün önünde cereyan eden ve bu feci gidişatın sebebi uygulamalara, davranışlara herhangi bir tepki gösterememek ve olduğu gibi sineye çekmek.
İnsanı şoke eden bu tepkisizlik, edilgenlik, dinginlik o derece fazla ki, yukarıda bahis konusu haberde, sözüm ona ünlü, çok fazla bilgili, profesör ünvanlı bir zat, duruma isyan edeceğine sadece “artık iklim değişikliğine alışmamız” lazım diyerek insanoğlunu sözüm ona rahatlatıyor, tepkisizliğe, edilgenliğe teşvik ediyor.
Bence bugün dünyanın en mühim ve tahammül edilmemesi gereken durumu çevrenin gittikçe artan bir hızla kirlenip bozulması durumu, yani hava, toprak ve onun ürünleri ve bitki örtüsünün mahvolması.
Her şey kirlenip boğazına kadar pisliğe battı. Oysaki doğa, her daim kendini yenileme ve özündeki “Aynı”nı yineleme düzenindedir. Yaratan bu düzeni öyle güzel kurmuştur ki, mevsimler birbirini takip eder, doğa, bozulabilen durumları yine bu birbirini takip eden mevsimler düzeni ile yeniler, temizler. İlkbahar yeşertir, büyütür, yaz olgunlaştırıp insanlığın tüketimine sunar, sonbahar nadası sağlar, kış dinlendirip doğa kuvvetlerine dinçlik sağlar.
Ama insanoğlu ne yaptı, mevsimleri bozdu, bu bozgunu yapanlar yine kendilerine hiç utanmadan gerekçeler sunarak, kendi kendini uyuttu.
Üstelik yine hiç utanmadan “değişen mevsimlere alışmalıyız” dedi.
Oysa, kültürel (insan yapması) ürünler kullanıldıkça aşınır, yaşlanır ve ölür. Ama doğa süreğen bir ilkbahardır. Her şey her seferinde yeniden başlar. “Aynı”nın sonu gelmeyen tekrarı, ara vermeden başa dönüşü, aynı ürünlerin büyülü bir şekilde ortaya çıkışı ve hiç bozulmayan bir tazelik.
Yaratan’ın, mukaddes kitabı Kur’an’da, “zalim ve cahil” olarak nitelediği insan, doğayı yıktı, yaktı.
Artık dünya yorgun. 21.Yüzyıl tükenmişliğin ve çölleşmenin devri olacak. Artık Dünya’nın, Doğa’nın sınırları zorlanıyor. Toprak verimliliğini kaybetti, kaynakları kurudu, stoklarının da sonu geldi.
Bir yazarımızın da gayet güzel ifade ettiği gibi, “idrakini bugünle sınırlamayı ve bugünü yaşamayı tercih eden yaratıklarız biz”
Özellikle benim güzel yurdumun insanı.
Evet “zalim ve cahil” insan, o korkunç hırsınla yarattığın bu yeni mevsimlere alış ve zulmüne devam et.