İsrail; Baas rejimine göstermediği saldırganlığını yeni Suriye yönetiminden esirgemiyor. İran ve Hizbullah milislerinin ülkeyi terk etmelerine rağmen güvenlik bahanesiyle hava saldırılarıyla neredeyse taş üstünde taş bırakmayacak.
Son olarak İsrail, Suriye’nin elinde kalan stratejik silahları imha etmek amacıyla Halep’in doğusundaki El-Safira kenti yakınlarındaki Suriye askeri fabrikalarını ve araştırma merkezlerini hedef alan bir dizi hava saldırısında bulundu.
İsrail savaş uçakları rejimin devrilmesinden bu yana Suriye’de 498 saldırı gerçekleştirmekle kalmadı 1967’den beri İsrail tarafından işgal edilen Suriyeye ait Golan Tepeleri’ni, Suriye’nin geri kalanından ayıran silahsızlandırılmış tampon bölgeye de mekanize birlikler konuşlandırdı.
Yeni Suriye’nin lideri Eş-Şara, İran’ın artık Suriye’de bulunmadığını ve bu nedenle yabancı müdahalenin gereksiz olduğunu, Suriye’nin herhangi bir yeni çatışmaya dahil olmak istemediğini, İsrail’in eylemlerinin yerleşik angajman çizgilerini aştığını ve bölgede haksız bir tırmanışa yol açabileceğine dair endişelerini dile getiriyor.
Bakalım HTŞ zihniyeti diğer İslami gruplara yaptığı gibi Siyonist İsrail işgal ordusu ile savaşabilecek dirayeti gösterebilecek mi yoksa sineye mi çekecek?
İsrail Suriye’de ne yapmak istiyor?
İsrail, yıllardır Suriye’ye yönelik saldırılarını, İran askeri hedeflerini ortadan kaldırdığını iddia ederek meşrulaştırdı. Ancak İran yönetimin bizzat ifade ettiği gibi an itibari ile Suriye’de hiç bir askeri gücü yok.
İsrail; Baas ordusundan kalan silahların “aşırılık yanlılarının” eline geçmesini engellemek amacıyla Suriye’nin askeri altyapısını yok etmeye odaklandığını söylüyor.
İsrail’in kara saldırıları birkaç hedefi takip ediyor. Birincisi, stratejik alanları güvence altına almak. İkincisi, iki ülke arasında bir tampon bölge oluşturmak ve böylece 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırıları gibi bir sürprizi önlemek. Üçüncüsü, yeni Suriye rejimiyle olası müzakereler için bir pazarlık kozunu ele geçirmek.
Şam bu toprakları geri almak istiyorsa, iyi niyet göstermeli ve İsrail ile müzakere etmeli, İsrail’in iyi bilinen “barış için toprak” diplomatik stratejisinin bir başka örneği bu.
İsrail, Esad’ın düşüşünü kutluyor çünkü İran’ın Gazze, Lübnan ve Suriye’deki İsrail sınırları etrafında sabırla sıktığı çemberi kırdı. İsrail açısından Tahran’ın kıskacı artık kırılmış ve işe yaramaz hale gelmiştir.
İsrail’in İran ile daha geniş çatışması açısından bakıldığında, Esad rejiminin çöküşü stratejik bir zaferdir. Ancak, Suriye’de Esad’ı (ve dolayısıyla İran’ı) yenen grupların İsrail’e karşı dostça bir tavır sergilemesi pek olası değildir.
Bu nedenle İsrail’in uyarısı: Suriye anarşiye sürüklenirse veya cihatçı bir devlete dönüşürse, kendilerine zarar verecek araçlardan yoksun olduğundan emin olmak istiyor.
CENTCOM Suriye’den neden çıkmıyor?
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı, Suriye Devlet Başkanı Baas rejiminin devrilmesinin ardından DEAŞ/IŞİD militanlarının ülkede yeniden güç kazanmasını önlemek için çalışmaya devam kararlılığında olduğunu her fırsatta açıklıyor.
Bu kapsamda ABD ve Türkiye savunma bakanları halihazırda istikrarsız olan durumun daha da tırmanmasını önlemek ve ABD güçleri ve ortakları ile DEAŞ’ı Yenme Misyonu’na yönelik herhangi bir riskten kaçınmak için ABD ile Türkiye arasında yakın koordinasyonun önemini yeniden teyit ettiler.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) güçleri 23 Aralık’ta Suriye’nin Deyr ez Zor ilinde hassas bir hava saldırısı düzenleyerek bir kamyon dolusu silah taşıyan iki IŞİD militanını öldürdü, birini de yaraladı. Bu saldırı, daha önce Suriye rejimi ve Ruslar tarafından kontrol edilen bir bölgede gerçekleşti.
PKK/YPG ile görüşmelerde bulunan CENTCOM Komutanı General Michael Erik Kurilla, DEAŞ’ın mevcut durumun yol açtığı istikrarsızlıktan yararlanarak yeniden yapılanmasını veya genişlemesini önlemeye yönelik çabalar gösterdiğini iddia etmişti. Türkçesi coniler Suriye’de kalabilmek için tutunacak dal arıyor.
CENTCOM ABD Merkez Komutanlığı, şapkadan tavşan çıkarır gibi, DAEŞlileri bulup bulup ortaya çıkarıyor. Mesela Suriye’nin Deyr ez Zor ilinde IŞİD lideri Ebu Yusuf namı diğer Mahmud’u hedef alan hassas bir hava saldırısı düzenledi ve Ebu Yusuf da dahil olmak üzere iki IŞİD militanı öldürüldü.
CENTCOM bu tür olaylarla, Suriye’deki mevcudiyetini sözde uluslararası kamuoyunda meşru göstermeye çalışıyor. Bunu yapmasındaki amaç öncelikle İsrail’in güvenliğini sağlamak. Fransa’nın Lübnan ve Suriye üzerindeki nüfuzunu kırmak.
PKK/YPG’nin işgalinde bulunan Deyrizor ilinde Ömer, İzbe, Tenek ve Koniko ile Haseke ilinde Süveydiyye ile Rumeylan gibi Suriye’de petrol sahalarının yüzden 70’inin bulunduğu bölgedeki çıkarlarını korumak.
PKK/YPG’nin cezaevlerindeki IŞİD militanlarının kaçmasını önlemek
Pentagon’un Suriye’de 2 bin ABD askeri bulunuyor. CENTCOM Sözcüsü Tümgeneral Pat Ryder, DEAŞ/IŞİD’e karşı operasyonlara yardımcı olmak için Suriye’ye uzun vadeli olarak gönderilen 900 askerin yanı sıra, DEAŞ/IŞİD’e karşı mücadelede “değişen görev gereksinimlerini karşılamak” için 1.100 askerin daha “geçici” olarak gönderildiğini söylemişti. DAEŞ’in kökü kurusa bile ne eder eder, yine bunları sahneye sürerler.
ABD; IŞİD militanlarının ve ailelerinin bulunduğu cezaevleri civarındaki askeri varlığını inkar etmiyor. ABD güçleri o bölgede “dış bir güvenlik katmanı” sağlıyor. Pentagon’un, Suriye’de Devlet Başkanı Beşşar Esad rejiminin 8 Aralık’ta devrilmesinin, IŞİD’in bölgedeki esir kamplarındaki tutuklu savaşçılarını kurtarma girişimlerini engelliyor. Bu noktada ABD Savunma Bakanlığı/ Department of Defense /DOD’un, durumun daha da kötüleşmemesi için Suriye Demokratik Güçleri yani PKKYPG ile birlikte çalışıyor.
CENTCOM askeri yığınak yaptı
Bölgede istikrar ve güvenliği sağlamak için görevlendirilen donanma grubu, “amiral gemisi USS Harry S. Truman; dokuz adet geminin eşlik ettiği havacılık filosuna sahip Uçak Gemisi Hava Kanadı 1; Muhrip Filosu 28; Ticonderoga sınıfı güdümlü füze kruvazörü USS Gettysburg; ve iki adet Arleigh Burke sınıfı güdümlü füze muhribi USS Stout ve USS Jason Dunham’dan oluşuyor.
Harry S. Truman CSG, Akdeniz’deki son operasyonların ardından bölgeye geldi. Konuşlandırılması, kendisinden önce USS Abraham Lincoln CSG ve USS Theodore Roosevelt CSG’nin aynı bölgeye yaptığı seyirlerden sonraydı.
CENTCOM da neyin nesi ?
Amerika Birleşik Devletleri Merkez Komutanlığı (USCENTCOM), müttefikler ve ortaklarla askeri operasyonları ve faaliyetleri yönetir ve etkinleştirir ve kalıcı ABD çıkarlarını desteklemek için bölgesel güvenliği ve istikrarı artırır.
USCENTCOM, istikrarlı durum, kriz ve acil durum operasyonlarını desteklemek için operasyonlar, faaliyetler ve yatırımlar uygulaması yoluyla Merkez Bölge sorumluluk alanı genelinde bir askeri kampanya planı yürütür.
USCENTCOM faaliyetleri, ikili ve çok taraflı tatbikatları, birleşik birlikte çalışabilirlik eğitimini, profesyonel eğitimi, kıdemli askeri etkileşimi, güvenlik iş birliğini, insani yardımı ve diğer geleneksel askeri faaliyetleri içerir.
USCENTCOM faaliyetleri, bölgesel liderlerle güçlü ilişkiler kurmayı ve merkez bölge sorumluluk alanı içindeki paylaşılan tesislere erişimi sürdürmeyi zorunlu kılar.
Suriye’de Türkiye ve İsrail’in çıkarları çatışıyor
Türk hükümetinin İsrail karşıtı tutumu ve ve iki ülkenin Suriye’deki mücadelesi nedeniyle, devam eden bölgesel istikrarsızlık ortamında benzeri görülmemiş bir çatışmanın yaşanması söz konusu. Türkiye’nin Gazze politikası büyük bir halk kitlesinin desteğini alıyor.
Türkiye, İsrail ile sınırı paylaşan Suriye’deki etkisini daha da sağlamlaştırmayı hedefliyor. Türkiye coğrafi olarak İsrail’e yaklaştıkça, bu sessizlik bozulabilir. Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Türkiye uzmanı Prof. Efrat Aviv, “İsrail ile Türkiye arasında gelecekte bir askeri çatışma olasılığına dikkat çekiyor ve bu, bölgede yakın zamanda tanık olunan tüm olaylar gibi, benzeri görülmemiş bir durum tespitinde bulunuyor.
İsrail ile birlikte NATO patentli terör örgütleri ortadan kaldırılıyor
Küresel soygun şebekesinde çatlak var. Amerikalılar, Avrupalılar ayrı telden çalıyor. Maestro Lucifer olsa da kullanılan ne kadar estrüman varsa hiç birinin akortu yok. İngilizler zaten başlı başına sömürge ekolü. Çin ve Rusya, NATO’ya rağmen nasıl ayakta kalabileceklerinin hesabını yapıyor.
Anglosakson ittifakı; neredeyse 150 yıldır sürdürdüğü enerji tedarikinde yeni bir arayış içinde. Artan enerji ihtiyacını eski sömürgelerinden daha düşük maliyetle temin edebilecek, yol ve partnerler deneniyor. Bu yeni süreçte İsrail gibi yapay bir devletin yeri yok. Çünkü Birleşik Krallık, Siyonizm’i çıkarlarının önündeki engel görüyor! Bu nedenle yeni bir jeopolitik ve askeri politikaya ihtiyaç var.
Hamas, Hizbullah, PKK ve İsrail Tasfiye mi ediliyor?
Şu anda Hamas, Hizbullah ve PKK gibi bölgesel terör örgütlerinin tasfiye edildiğine dair bir süreç içeren geniş çaplı operasyonlar görülmektedir. Ancak, bu örgütler uzun yıllardır çeşitli ülkeler tarafından askeri, diplomatik ve istihbarat operasyonlarıyla desteklendiler.
Örneğin Fransa, İran ve Suriye; Hizbullah’ı ABD’nin Lübnan’da egemenlik kurmasına karşı öne çıkardılar. Hamas İsrail’e karşı kısmen İngiliz istihbaratı tarafından kullanıldı. Bu örgütler halen aktif durumda ve operasyonlar devam etmektedir.
Avrupa Yahudilerinin Filistine taşınması ve İsrail’in kuruluşu emperyalist bir paylaşımın doğal sonucuydu. Bu nedenle proje devlet diyenlerde var. Bana göre Türkiye’nin küresel kraliyete soktuğu çomaktı. Türkiye’nin İsrail ve MOSSAD’ın kuruluş sürecine dahlini uzun uzun anlattığım yazılar daha duruyor.
HAMAS’ın 7 Ekim ile saldırısıyla şişeden çıkan cin bir türlü çıktığı şişeye geri döndürelemiyor. Deli danalar gibi sağa sola saldıran Siyonist katil İsrail, yolun sonuna geldiğinin farkında bile değil.
İngilizler Amerikalılar İsrail’in tasfiyesinde anlaşamıyor
ABD’nin, İsrail’in Gazze ve Filistinlilere yönelik saldırısını bölge çapında daha geniş bir savaş çıkarmak için kullandığı düşünebilir. Nitekim ABD, uluslararası liderlik iddiasında bulunurken ve mevcut uluslararası düzenin garantörü rolündeyken, Gazze çatışmasının daha büyümesini engellemedi.
Aksa Tufanı operasyonu ile gerilimi tırmandıran ABD, Ortadoğu’ya asker ve silah yığdı. Sebebi Hizbullah lideri Nasrallah’ın sözde İsrail’in hava saldırısı ile öldürülmesinden daha iyi anlaşılmıyor mu?
Commonwealth of Nations/İngiliz Milletler Topluluğu’nun, Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e karşı başlattığı Aksa Tufanı Operasyonundan, Anglosfer istihbaratı Five Eyes/ Beş Göz’ün haberinin olmaması mümkün mü?
Anglo-Sakson istihbarat ağının; İsrail güvenliğine yönelik tehditleri sinyal/bilgi havuzuna düşmesine karşın, İsrail ordusu ve MOSSAD ile paylaşmadığı anlaşılıyor. Bilgi/istihbarat paylaşımını bir kenara bırakın, İsrail’in haberleşme sistemini bile anlık karartmışlar.
Erken uyarı sistemleri, radarlar, kameralar, telsiz dinleme sistemleri, elektronik ne varsa hepsi saldırı anında devre dışı bırakılmış. Bunu ancak yüksek teknoloji sahibi küresel bir odak yapabilir; o güç odağı da kabak gibi belli; Anglosfer istihbaratı Five Eyes yani Beş Göz.
İsrail’in defterini dürmek görevini Türklere ve Türkiye’ye ihale etmişler desem ne dersiniz?