FEYZULLAH BUDAK- Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
FEYZULLAH BUDAK- Araştırmacı Yazar
 

ATATÜRK’ÜN TARİH BİLİNCİ (GİZLİ KALMIŞ BİR DOSYA)

Türk Aydınlar Vakfı’nda dinleyici olarak katıldığım konferansın konuşmacısı Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar, “Kürtler, Türklerin Nesi Oluyor?” başlıklı bir konuşma yaptı ve bu konuşmasının bir bölümünde, “Türk tarihçilerinin kendi tarihimiz konusunda batılı kaynaklara çok fazla dayandıklarını ama bunu yaparken bazı batılı tarihçilerin Türk Tarihi konusunda naklettikleri (kimisi kasıtlı şekilde doğru yazılmayan bazı) bilgileri de yargılamaksızın tekrar ettiklerini, hatta Türkiye’de çok kabul gören Hammer Tarihinde bile bu türden hatalar olduğunu” anlattı. Bir sohbet tadında ilerleyen konuşmanın tam bu bölümünde söz alarak, “Atatürk’ün de Türk Tarihi konusunda pek çok batı kaynaklı eseri orijinalinden okuduğunu ama bu kitaplarda tarihi gerçeklerle bağdaşmayan ve Türk’ün aleyhine olan bilgilere rastlayınca bunları kabul etmeyip, aynı sayfaya doğru bilgiyi yansıtan notlar yazdığını, böylece batılı tarihçilerin bu yanlışlıklarına fiilen itiraz ettiğini ve bununla yetinmeyip söz konusu yanlışlıkları düzeltmek için çeşitli çabalar sergilediğini” anlattım. Konuşmacı Prof. Dr. Bayrakdar, benim bu tespitimi yüzde yüz doğruladıktan sonra konuyla alakalı son derecede önemli bir anısını şu ifadelerle anlattı: “Prof. Dr. Ali Birinci Türk Tarih Kurumu Başkanı olunca kendisini kutlamak için ziyaret etmiştim. Makamındaki görüşmemiz esnasında Başkan Ali Birinci bir ara arka odaya geçerek oradan elinde eski bir dosya ile döndü ve dosyayı önüme koydu. Bu dosyanın içeriğindeki bilgiler Atatürk’ün bizim açımızdan kabul edilebilir doğru bilgiler içeren ve Türk Tarihine olumsuz yaklaşımlar sergilemeyen tam 131 Batı kaynaklı tarih kitabını bizzat tespit ederek hepsini tercüme ettirdiğini ve basılmak üzere Türk Tarih Kurumu’na gönderdiğini gösteriyordu. Ali Bey’in ifadesine göre bu kitapların hiç birisi Türk Tarih Kurumu tarafından bastırılmamış ve o dosya tozlu raflarda unutulmaya bırakılmıştı.” Böylece Atatürk’ün derin tarih bilincini gösteren bir büyük işini daha öğrenmiş olduk. Eve döner dönmez Türk Tarih Kurumu’nun resmi sitesine girerek öncelikle Kurum Başkanlarının kronolojik listesini buldum ve Atatürk’ün bu 131 eseri basılmak üzere Türk Tarih Kurumu’na gönderdiği tarihte kimin Kurum Başkanı olabileceği hususunu inceledim. Liderlik özelliklerini ve karakterini iyi bildiğimiz Atatürk’ün böyle bir işi takipsiz bırakmış olması düşünülemezdi. Yani bu kitapları basılmak üzere TTK’na gönderdikten makul bir süre sonra basılmadığını görünce eğer şartları uygun ise mutlaka bu işin takibini yapmış olması gerekirdi. Bu kitapların basılmama durumu takipsiz kaldığına göre bu işin, Atatürk’ün sağlığının bozulduğu ve bir daha düzelmediği ömrünün son yılına rastladığı neredeyse kesin gibi duruyordu. TTK’nun resmi sitesindeki kronolojik başkanlar listesine göre Atatürk’ün ölümünden önceki son 3,5 yıl ve ölümünden sonraki 3 yıl boyunca yani 23.3.1935 – 17.12.1941 dönemindeki 6.5 yıllık sürede görev yapan Başkan’ın adı “Hasan Cemil ÇAMBEL” olarak görünüyordu. Atatürk’ten de iki yaş büyük olup, aslen asker kökenli olan, 1928-1950 döneminde milletvekilliği yapan ve TTK Başkanlığına bizzat Atatürk tarafından atanan bu şahsın, bahse konu kitapların basılması konusunda Atatürk’ün ölümünden sonra onun mirasını reddetme yarışına giren siyasiler tarafından mı engellendiğini, ya da bizzat kendisinin mi konuyu ihmal ettiğini ne yazık ki bilemiyoruz. Aynı kronolojik listeye göre bahse konu dosyayı ilk defa ortaya çıkardığını bildiğimiz Prof. Dr. Ali BİRİNCİ (01.08.2008 – 13.09.2011) döneminde TTK Başkanlığında bulunmuş ama ilginç olan husus şu ki, ondan önceki 15 yıl boyunca yani (27.9.1993 - 23.07.2008) döneminde ise TTK Başkanlığını, Türk Milliyetçiliğinden ve fikir namusundan zerre kadar şüphemiz olmayan birisi (Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU) hocamız yapmış. Hemen kendisini telefonla aradım. Şehirlerarası yolda ve direksiyonda olmasına rağmen konu ilgisini çektiği için mola verdi ve kendisiyle uzun bir konuşma yaptık. Konuyu tüm çıplaklığıyla anlattım. Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU net ve tereddütsüz bir şekilde kendisinin yönetim döneminde böyle bir dosyadan haberdar olmadığını belirtti ve ben ona tüm kalbimle inandım. Kafamdaki tereddütleri gidermek için bana göre bu bilginin kaynağı olan Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ı (Konuşmayı yapmış olduğu Türk Aydınlar Vakfı’ndan telefonunu temin ederek) aradım ve kendisine 2 soru sordum; 1. Kendisine söylenenlere göre bu dosyayı ilk defa bulup ortaya çıkartan kişi Prof. Dr. Ali BİRİNCİ mi idi? CEVAP: Evet, Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ın o konuşmada anlatılanlardan edindiği izlenime göre bu dosyayı TTK’nın tozlu raflarında bulup ortaya çıkartan kişi Prof. Dr. Ali BİRİNCİ idi? Nitekim Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU’nun bana verdiği bilgiler de bunun böyle olduğunu gösteriyordu. Çünkü her ikisinin yönetim dönemi arasında başka birisi yoktu ve TTK Başkanlığına Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU’dan (27.9.1993 - 23.07.2008) hemen sonra Prof. Dr. Ali BİRİNCİ (01.08.2008 – 13.09.2011) gelmişti. 2. Prof. Dr. Ali BİRİNCİ dosyayı bulduktan sonra bu konuda ne yapmıştı? CEVAP: Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ın, Prof. Dr. Ali BİRİNCİ tarafından kendisine anlatılanlara dayanarak bana belirttiklerine göre; Prof. Dr. Ali BİRİNCİ bu dosyayı bulduktan sonra bahse konu kitapları ve tercümelerini incelemiş, bunların basılması için bir çalışma başlatmış. Hatta bu kitaplardan topluma ve halk kesimlerine hitap edenlerinin tercümelerinin günümüz Türkçesiyle yenilenmesi ve araştırmacıları ilgilendiren kitapların ise o gün tercüme edilmiş haliyle basılması düşünülmüş. Ama işin sonucuna baktığımızda ortada bu kategoriden basılmış bir kitap göremiyoruz. Tabii ki bu durumun açıklamasını da ancak Prof. Dr. Ali BİRİNCİ’nin yönetim dönemi ile yapabiliyoruz. Prof. Dr. Ali BİRİNCİ’nin TTK Kurumu başkanlığı yaptığı (01.08.2008 – 13.09.2011) dönemin tamamı AKP iktidarının içerisinde yer alıyor. Dolayısıyla “Türk Milliyetçiliği benim ayaklarımın altındadır” diyen bir zihniyetin, özellikle de Atatürk’ün talimatıyla gündeme gelen bu tür kitapların basılmasına ve topluma ulaşmasına geçit vermesi elbette beklenemezdi! Bu konu Büyük Türk Milletine ve özellikle de konunun ilgililerine emanettir.
Ekleme Tarihi: 24 Aralık 2024 - Salı

ATATÜRK’ÜN TARİH BİLİNCİ (GİZLİ KALMIŞ BİR DOSYA)

Türk Aydınlar Vakfı’nda dinleyici olarak katıldığım konferansın konuşmacısı Prof. Dr. Mehmet
Bayrakdar, “Kürtler, Türklerin Nesi Oluyor?” başlıklı bir konuşma yaptı ve bu konuşmasının bir
bölümünde, “Türk tarihçilerinin kendi tarihimiz konusunda batılı kaynaklara çok fazla dayandıklarını ama
bunu yaparken bazı batılı tarihçilerin Türk Tarihi konusunda naklettikleri (kimisi kasıtlı şekilde doğru
yazılmayan bazı) bilgileri de yargılamaksızın tekrar ettiklerini, hatta Türkiye’de çok kabul gören Hammer
Tarihinde bile bu türden hatalar olduğunu” anlattı.
Bir sohbet tadında ilerleyen konuşmanın tam bu bölümünde söz alarak, “Atatürk’ün de Türk Tarihi
konusunda pek çok batı kaynaklı eseri orijinalinden okuduğunu ama bu kitaplarda tarihi gerçeklerle
bağdaşmayan ve Türk’ün aleyhine olan bilgilere rastlayınca bunları kabul etmeyip, aynı sayfaya doğru
bilgiyi yansıtan notlar yazdığını, böylece batılı tarihçilerin bu yanlışlıklarına fiilen itiraz ettiğini ve bununla
yetinmeyip söz konusu yanlışlıkları düzeltmek için çeşitli çabalar sergilediğini” anlattım.
Konuşmacı Prof. Dr. Bayrakdar, benim bu tespitimi yüzde yüz doğruladıktan sonra konuyla alakalı
son derecede önemli bir anısını şu ifadelerle anlattı:
“Prof. Dr. Ali Birinci Türk Tarih Kurumu Başkanı olunca kendisini kutlamak için ziyaret etmiştim.
Makamındaki görüşmemiz esnasında Başkan Ali Birinci bir ara arka odaya geçerek oradan elinde eski bir
dosya ile döndü ve dosyayı önüme koydu. Bu dosyanın içeriğindeki bilgiler Atatürk’ün bizim açımızdan
kabul edilebilir doğru bilgiler içeren ve Türk Tarihine olumsuz yaklaşımlar sergilemeyen tam 131 Batı
kaynaklı tarih kitabını bizzat tespit ederek hepsini tercüme ettirdiğini ve basılmak üzere Türk Tarih
Kurumu’na gönderdiğini gösteriyordu. Ali Bey’in ifadesine göre bu kitapların hiç birisi Türk Tarih Kurumu
tarafından bastırılmamış ve o dosya tozlu raflarda unutulmaya bırakılmıştı.”
Böylece Atatürk’ün derin tarih bilincini gösteren bir büyük işini daha öğrenmiş olduk. Eve döner
dönmez Türk Tarih Kurumu’nun resmi sitesine girerek öncelikle Kurum Başkanlarının kronolojik listesini
buldum ve Atatürk’ün bu 131 eseri basılmak üzere Türk Tarih Kurumu’na gönderdiği tarihte kimin Kurum
Başkanı olabileceği hususunu inceledim. Liderlik özelliklerini ve karakterini iyi bildiğimiz Atatürk’ün böyle
bir işi takipsiz bırakmış olması düşünülemezdi. Yani bu kitapları basılmak üzere TTK’na gönderdikten
makul bir süre sonra basılmadığını görünce eğer şartları uygun ise mutlaka bu işin takibini yapmış olması
gerekirdi. Bu kitapların basılmama durumu takipsiz kaldığına göre bu işin, Atatürk’ün sağlığının
bozulduğu ve bir daha düzelmediği ömrünün son yılına rastladığı neredeyse kesin gibi duruyordu.
TTK’nun resmi sitesindeki kronolojik başkanlar listesine göre Atatürk’ün ölümünden önceki son
3,5 yıl ve ölümünden sonraki 3 yıl boyunca yani 23.3.1935 – 17.12.1941 dönemindeki 6.5 yıllık sürede
görev yapan Başkan’ın adı “Hasan Cemil ÇAMBEL” olarak görünüyordu. Atatürk’ten de iki yaş büyük
olup, aslen asker kökenli olan, 1928-1950 döneminde milletvekilliği yapan ve TTK Başkanlığına bizzat
Atatürk tarafından atanan bu şahsın, bahse konu kitapların basılması konusunda Atatürk’ün ölümünden
sonra onun mirasını reddetme yarışına giren siyasiler tarafından mı engellendiğini, ya da bizzat
kendisinin mi konuyu ihmal ettiğini ne yazık ki bilemiyoruz.
Aynı kronolojik listeye göre bahse konu dosyayı ilk defa ortaya çıkardığını bildiğimiz Prof. Dr. Ali
BİRİNCİ (01.08.2008 – 13.09.2011) döneminde TTK Başkanlığında bulunmuş ama ilginç olan husus şu
ki, ondan önceki 15 yıl boyunca yani (27.9.1993 - 23.07.2008) döneminde ise TTK Başkanlığını, Türk
Milliyetçiliğinden ve fikir namusundan zerre kadar şüphemiz olmayan birisi (Prof. Dr. Yusuf
HALAÇOĞLU) hocamız yapmış. Hemen kendisini telefonla aradım. Şehirlerarası yolda ve direksiyonda
olmasına rağmen konu ilgisini çektiği için mola verdi ve kendisiyle uzun bir konuşma yaptık. Konuyu tüm
çıplaklığıyla anlattım. Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU net ve tereddütsüz bir şekilde kendisinin yönetim
döneminde böyle bir dosyadan haberdar olmadığını belirtti ve ben ona tüm kalbimle inandım.
Kafamdaki tereddütleri gidermek için bana göre bu bilginin kaynağı olan Prof. Dr. Mehmet
Bayrakdar’ı (Konuşmayı yapmış olduğu Türk Aydınlar Vakfı’ndan telefonunu temin ederek) aradım ve
kendisine 2 soru sordum;
1. Kendisine söylenenlere göre bu dosyayı ilk defa bulup ortaya çıkartan kişi Prof. Dr. Ali BİRİNCİ mi
idi?

CEVAP: Evet, Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ın o konuşmada anlatılanlardan edindiği izlenime göre bu
dosyayı TTK’nın tozlu raflarında bulup ortaya çıkartan kişi Prof. Dr. Ali BİRİNCİ idi? Nitekim Prof. Dr.
Yusuf HALAÇOĞLU’nun bana verdiği bilgiler de bunun böyle olduğunu gösteriyordu. Çünkü her ikisinin
yönetim dönemi arasında başka birisi yoktu ve TTK Başkanlığına Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU’dan
(27.9.1993 - 23.07.2008) hemen sonra Prof. Dr. Ali BİRİNCİ (01.08.2008 – 13.09.2011) gelmişti.
2. Prof. Dr. Ali BİRİNCİ dosyayı bulduktan sonra bu konuda ne yapmıştı?
CEVAP: Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ın, Prof. Dr. Ali BİRİNCİ tarafından kendisine anlatılanlara
dayanarak bana belirttiklerine göre; Prof. Dr. Ali BİRİNCİ bu dosyayı bulduktan sonra bahse konu
kitapları ve tercümelerini incelemiş, bunların basılması için bir çalışma başlatmış. Hatta bu kitaplardan
topluma ve halk kesimlerine hitap edenlerinin tercümelerinin günümüz Türkçesiyle yenilenmesi ve
araştırmacıları ilgilendiren kitapların ise o gün tercüme edilmiş haliyle basılması düşünülmüş. Ama işin
sonucuna baktığımızda ortada bu kategoriden basılmış bir kitap göremiyoruz. Tabii ki bu durumun
açıklamasını da ancak Prof. Dr. Ali BİRİNCİ’nin yönetim dönemi ile yapabiliyoruz. Prof. Dr. Ali BİRİNCİ’nin
TTK Kurumu başkanlığı yaptığı (01.08.2008 – 13.09.2011) dönemin tamamı AKP iktidarının içerisinde yer
alıyor. Dolayısıyla “Türk Milliyetçiliği benim ayaklarımın altındadır” diyen bir zihniyetin, özellikle de
Atatürk’ün talimatıyla gündeme gelen bu tür kitapların basılmasına ve topluma ulaşmasına geçit vermesi
elbette beklenemezdi!
Bu konu Büyük Türk Milletine ve özellikle de konunun ilgililerine emanettir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Çoruh'un Kızı Ümran Dağaşan Özlük
(25.12.2024 19:35 - #2255)
Saygıdeğer bilgem Feyzullah Budak Bey çok ilginç bir konuyu gündeme taşıdığınız için bir Türk kızı olarak size teşekkür ederim.Ancak bazı zihniyetler değişmeyeceğini göre ne yapılması gerekiyor?Eserin basılması konusunda bizlere düşen görev ne ise yerine getirelim.Belki de başka eserler de vardır dipte köşede kalmış.SEKA'ya gönderilir diyeceğim de SEKA'mi kaldı?
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.