Yarın 32’incisi düzenlenecek ‘‘32. Adalet ve Demokrasi Haftası’’ da bir dizi etkinlikler kapsamında laik, demokratik ve tam bağımsız bir Türkiye için canlarını veren aydınlarımız için 24 Ocak’ta Mumcu’nun anısına yapılacak etkinliklerle başlayacak.
Etkinliğe katılan ve katkı sunan kuruluşların yanında olmaktan onur duyacağım.*
32 yıl önceyi bugün aynı duygu yaşıyorsak unutmadık. Faillerinin ortalıkta dolaşmakta olduğunu biliyoruz. Adalete ve demokrasiye olan inancımızı yitirmedik. Hesap soracağımız günler yakındır. Yüreğimde bu acıyı yaşarken ABD, Irak’ı işgal ettiği sıralarda bu işgalin adaletsiz, hukuksuz, faşist bir saldırı olduğunu hep bir ağızdan söylemiştik. Benimde üyesi olduğum Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi AR-GE komisyonunda çalışıyordum. Gördüklerimiz, okuduklarımızın ve duyduklarımızın yanında hiç kalıyordu. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ankara Şubesinde gençlik komisyonunda edebiyat etkinliği düzenliyorduk. Bu gözlemlerin ve yaşananlar bende derin izler bırakıyordu. Yaşadığımız çağa şahitlik yaparken susmak, konfor alanına çekilmeyi göze alamadım. Yazdığım şiiri 2004 Karşıyaka CUMOK 7. Uğur Mumcu Şiir Yarışmasına ‘‘Hüzünlü Kadınlar Sokağı’’ isimli şiirimle katkı sundum. Sonuçlandığında mutlu olmuştum. Bir yandan şiirimde düşlemiş olduğum barışçıl düşüncem gerçekleşmişti. 2004 yılında Karşıyaka CUMOK 7. Uğur Mumcu Şiir Yarışması Dil Derneği Özel Ödülü (Hüzünlü Kadınlar Sokağı - yayımlanmamış şiir dalında) Şiirimin sonunda bu açıklamayı yazdım. Yıllar ilerledikçe Hüzünlü Kadınlar Sokağı isimli tek şiirime daha sonra yayımlanmamış beş şiir daha eklenerek 2004 yılında Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Adnan Yücel Şiir Yarışmasında 3. Ödülüne değer görülmüştü. Son olarak 2008 yılında Hüzünlü Kadınlar Sokağı isimli bütünlük oluşturan şiir dosyam 3. Uluslararası İstanbul Beyoğlu Şiir Festivali Sevda Ergin Şiir Ödülüne değer görülmesi güncelliğini yitirmediğidir.
Hüzünlü Kadınlar Sokağı isimli şiirimi sizlerle paylaşmak ve Uğur MUMCU’yu tekrar anmak adına onu sevenleriyle paylaşmak isterim.
Hüzünlü Kadınlar Sokağı**
Bedriye Hanım Konağındaki sokaktan sarkar Begonyalı genç kadınlar.
Saten çarşafa dolanır dedikodusu, biraz ileride badanalı gecekondu…
Gömleğinin yakasını açar bir Yahudi berber,
Vitrin önüne çıkar terzi cep aynası belinde
Gümüş işlemeli Oltu taşı bir tespih, boynu kırık imame, çay ocağı askıda
Ve nicedir kahve falı fabrikasında, niyet yazan yarı aç bir şairim
Yaz ortasında sebil arıyor gözlerim.
Kâğıt helvacının peşinde iki sevgili
Sedef kakmalı boy aynasında, briyantinli bir yeni yetme
kırık tarağını temizliyor…
Kaçak tütün sarar gibi parmakları
Yüzünü döner günün aydınlığına
Lavanta kokusu işlemeli yazmalar,
Mendiller asılır o geniş avluya
İmbat rüzgârı estikçe bekâr odalarına
Aşk mektupları tere ter gözyaşlarıma karışır…
İçinde güvercinler uçuşan
Sulu Hanlar gelir gözlerimin önüne
Bir yandan safran sarısı yaşlı ilkbahar geçer pencerenin önünden
Arnavutkaldırımlarında muareli kurdelesi kolalı muslinden jüponları*
havalanır saten düşesin…
Kalbim sulusepkendir artık kim tutar beni
hüzünlü kadınlar sokağında
Üstünden gam şiiri’** esmiş
Eski kadınlar siyah danteller içinde
Sokağın kenarını işler İbranice ağıt yakar
Dirhem, dirhem sarısalkım büyük umutla
Asma kilide donuk bakar yüzü buruşmuş
gri muşambalı kasaba, sürekli açar kapar
Kampanalarını eskimeyen pembe düşlü
elbiseler içinde bir Süryani kız çocuğu
sürekli yüzüme bakar gülümser öylece…
Örümcek ağında ateş böceği,
Temmuz ateşine boyun eğer.
Aşk suretinde ölümsüz göz süzmeler,
Afyon mermerinden dökülür
bir damla, bir damla daha
gözyaşı ahşap panjurdan sızar…
Kalbime meydan okur köle tacirleri,
üniformanın yan cebinde duran
kırmızı maroken kaplı şiir defterimin
kalbi kırılır ve bir Gürcü kadın ağlar,
ağlar siyah beyaz fotoromanda
kaybedilen yılların anısına…
Zincirlikuyu Meyhanesinde çalışan
kambur ihtiyar Rum
Artakalan gözyaşlarındaki mevsimi sıyıracak
cüzamlı eliyle yetimlere romatizmalı
ah çeker gözlerinde ki yeşil perde…
Bağdat işgal altında
özgürlüğe ve aşka zincir vurulmuş
üniforma giymeyen Amerikan Donanmasındaki
iki genç neden neden aşk şarkıları söyler
hücreye kapatılırken gözleri bağlı barış
cehennem çukuruna atılırken
kurşuna dizilmiş yaralı asker
gözleri duman sarmış gökyüzünde dolanır
hüzünlü kadınlar sokağındaki sevgilisi
posta güvercini olsa
Zeytin dalı getirir mi Ege’den
* Melisa Gürpınar
** Sabahattin Yalkın
Yukarıda bahsettiğim cümlem Bir yandan şiirimde düşlemiş olduğum barışçıl düşüncem gerçekleşmişti.
… üniforma giymeyen Amerikan Donanmasındaki
iki genç neden neden aşk şarkıları söyler…
Benim düşlerimi gerçekleştirdi. 2004 yılı sonuna doğru ABD Donanmasında iki deniz piyadesi savunmasız Irak vatandaşlarına karşı silah kullanmayı ret ettikleri için Divanı Harpte yargılanmaya başlanmıştı.