Özcan Öztürk-Şair-Yazar
Köşe Yazarı
Özcan Öztürk-Şair-Yazar
 

Vatan. Millet. Sakaryaspor! (3)

Ne olmuştu da rahatsızlık geçirdiler? 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda yapılan Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde mezun olan öğrencilerin bazıları, kılıçlarını havaya kaldırarak hep bir ağızdan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" demişti. Öğrenciler, dönem birincisi Ebru Eroğlu'nun öncülüğünde şu sözlerle hep bir ağızdan ant içmişti: "Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene!" Hutbede 'Kılıç' geleneği nedir? Diyanet Organize İşletme Başkanı Erbaş kılıç kuşandığında ne anlama geliyor diye araştırdım. Osmanlı'dan kalan bu geleneğe göre eski cami imam hatipleri, cuma ve bayram hutbeleri için minbere kılıçla çıkıyor. Geleneğin ardındaki hikâye ve mesaj şu şekilde: Osmanlı padişahlarının kılıç kuşandığı Eski Cami’de cuma hutbeleri kılıçla veriliyor. "Türk tarihinde kılıç kuşanmanın ayrı bir önemi vardır. Merasimler düzenlenir, o an bir bakıma ölümsüzleştirilir. Tarihteki Türk devletlerinde ve Osmanlı İmparatorluğu'nda bu anın anlamı daha da bir özeldir. Padişahların kılıç kuşanma merasimleri, onların yönetimi devraldıkları, hükümdarlıklarını ilan ettikleri anlamına geliyor. Osmanlı imparatorluğunda devlette hükümranlığın alameti olarak görülen kılıç kuşanma merasimlerinin yapıldığı mekânlar zaman zaman camiler olmuştur. O camilerden biri de, Osmanlı'ya başkentlik yapmış olan Edirne'deki Eski Camii'dir. Kılıç geleneği, kuşanma anlamında olmasa da asırlardır sembolik olarak yaşatılıyor bu camide. Cuma günleri ve bayram namazlarında hutbeye kılıçla çıkılıyor. Eski Camide hutbede kılıç taşımanın tabi ki taşıdığı bir mesaj var. Hatta o mesajda kılıcı hangi elle tutacağının dahi özel anlamı söz konusu. Sağ ele alınan Kılıç, "kullanma" niyetini ortaya koyuyor ve düşmanı korkutmayı amaçlıyor. Hutbelerde kılıç sol ele alınıyor. Bu da, dosta güven verme amacını taşıyor"  Bazı kalem senyörleri, havuzu kirlenmiş medyanın satılık sözde yazarları ciddi anlamda rahatsız olmuş Küçük aklıyla büyük lokmayı yutturmaya çalışıyor ve şöyle devam ediyor. Mister Küçük …Muhaliflerin görmedikleri neler? Cumartesi günü Kara Harp Okulu’nda mezuniyet töreni yapılmış. Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan da katıldı. Dönem Birincisi Teğmen Ebru Eroğlu konuşmasını yaptı ve ant içtirdi. Andın tam metni şöyleydi: “Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim.” Devlet ekranı törenden ayrıldıktan sonra Teğmen Ebru Eroğlu bir grup teğmeni yanına topladı, kılıçları çektirdi ve şu yemini ettirdi:  “Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türk'üm diyene!” Bu yemin 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra kaldırılmıştı. “Laik, demokratik hukuk cumhuriyeti”ni korumak, “karşılarında bizi bulacaklar” türü sözleri bahane ederek bu ülkede 4 darbe yapıldı, birçok da girişim oldu. Bu "paralel" yeminini Ebru Eroğlu neden yaptırdı? Ona bu motivasyonu veren neydi? Bunun iyi incelenmesi lazım. Zaten törende ant içtirmişsin, ayrıca bir eski yemine neden ihtiyaç duyuyorsun? Sadece Atatürkçülük duygusuyla yaptılarsa sorun yok. İç Hizmetler Kanunu 35. madde 2013'te değişti.  Buradaki sorun Atatürkçü olmaları değil. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyetimizin kurucusu. Ama onun adını kullanarak bu ülkede darbeler yapıldı. Halaslar zabitan, yani vatanı kurtaracağız diye millete silahlar doğrultuldu. Türkiye hâlâ onun çilesini çekiyor.  Teğmenlerin yaptığı disiplinsizliktir. Gereken soruşturma yetkililer tarafından yapılır. Türk Ordusu hiçbir kişi veya grubun değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletinin askerleridir. Orduda böyle bir yemin herhâlde en son 1962’de Talat Aydemir zamanında da edilmiştir.  “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” muhalif dildir. Asla kabul edilemez. Herkes kanunlarda yazılanlara uymak zorundadır. Mister Küçük “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” muhalif dildir. Demen kadar saçma bir yazı kaleme almışsın. Asıl sorun ve muhalif olan sen ve tayfan. Yeni Türkiye diye yırtınan sizler muhalifsiniz. Türkiye Cumhuriyeti ne zaman yıkıldı da Yeni Türkiye adını aldı. Bu cüretti bağlı bulunduğun paralel yapıdan mı alıyorsun? Senin fetö ile çekilmiş fotoğrafların ve sohbetlerin var. Darbe girişimini aile içinde sizler yaptınız. Ne istediyseniz verdik, arsız oldunuz, az verince yavuz hırsız olup ev sahibini bastırır oldunuz. Diyanet Organize İşletme Başkanı Erbaş 10 Kasım ve 30 Ağustosta Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve şehitlerimizi Cuma Hutbesinde neden anmaz. Ağzına mı yakışmıyor? Muhalif bir dil mi oluyor anmak. Kılıç çekip minbere çıkarken gözdağı mı vermek istiyor? Cuma mesajları atmak, hayırlı Cuma dileklerinin anlamını nedir? (Bu konuda yazacaklarım ileriki bir yazımda bahsedeceğim.) Diyanet Organize İşletme Başkanı Erbaş Tahran’da uğradığı suikastla öldürülen Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye için 02 Ağustos 2024  Ayasofya’da Cuma namazı sonrası gıyabi cenaze namazı kılmada bir sakınca görmüyor. Haniye 2017 yılında Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı seçildi. ABD, 2018'de Haniye'yi "teröristler listesine" ekledi. Bir terörist için gıyabi cenaze namazı kılıyor. Bu Türkiye Cumhuriyetine, kurucu önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e yapılan muhalefet olmuyor mu? Neyi amaçlıyorsunuz? Arap Ülkelerinin Bayraklarında Neden Hep "Yeşil, Beyaz, Siyah ve Kırmızı" Renkleri Var? Anlamını bilmiyorsan öğren. Merak edilen soru: Arap ülkelerinin bayrakları neden aynı? Yeşil, siyah ve beyaz renkleri aslında Müslümanların ilk sancağı ve genel olarak eski Arap kavimlerinin sancaklarını sembolize ediyor. Siyah ilk İslam sancağının, beyaz Emevi hanedanlığının, yeşil dört halifenin (sembolize), kırmızı ise Hariciler ve Endülüs'ün renkleri. Rengin dışındaki yatay şeritler Abbasiler, Emeviler ve dört halifeyi temsil ediyor. Bu renklerden oluşan bayrak ise ilk kez Osmanlı’ya karşı başlayan Arap milliyetçiliğinin isyana dönüşmesi sonrası kullanıldı. En ilginci ise tasarlayan kişinin İngiliz diplomat Mark Sykes olması. Kendisi Osmanlı’yı bölen haritanın da planlayıcısı. Osmanlı’da karışıklık çıkararak bölmeyi, bunu da Pan-Arabizm kapsamında yapılacağını anlayan İngilizler, ortak bir ‘Arap bilinci’ oluşturmak için bu renkleri tercih etti. Daha sonra kurulan küçük çaplı devletler ise bu renkleri kullanmaya başladı. Bayraklardaki kırmızı üçgenler ise İngilizlerin Osmanlı’ya karşı en önemli müttefiki, tarih kitaplarında “1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’yı sırtından bıçaklayanlar” olarak nitelendirilen ve Arap yarımadasının büyük bir kısmını kontrol eden Haşimilerin sembolü. Bu ülkeler bayrak konusunda neden yaratıcı olamamışlar sorusunun cevabı bu aslında. Tarihi olarak renkleri farklı farklı sembolize etmişler ve İngiliz imzasıyla hayat bulmuşlar. Şu kelimeleri yazarken ve renkleri incelerken aklıma o geldi. Bir doğruldum, derin bir nefes aldım. Dedim ki parlayan yıldızı ve dalgalanan şafaklar gibi şanıyla o hilal. Osmanlı torunu olduğunu iddia edenler. Kendi vatanına ve milletine ihanet etmeye devam ediyor.
Ekleme Tarihi: 18 Eylül 2024 - Çarşamba

Vatan. Millet. Sakaryaspor! (3)

Ne olmuştu da rahatsızlık geçirdiler?

30 Ağustos Zafer Bayramı'nda yapılan Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde mezun olan öğrencilerin bazıları, kılıçlarını havaya kaldırarak hep bir ağızdan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" demişti.

Öğrenciler, dönem birincisi Ebru Eroğlu'nun öncülüğünde şu sözlerle hep bir ağızdan ant içmişti:

"Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene!"

Hutbede 'Kılıç' geleneği nedir?

Diyanet Organize İşletme Başkanı Erbaş kılıç kuşandığında ne anlama geliyor diye araştırdım. Osmanlı'dan kalan bu geleneğe göre eski cami imam hatipleri, cuma ve bayram hutbeleri için minbere kılıçla çıkıyor. Geleneğin ardındaki hikâye ve mesaj şu şekilde:

Osmanlı padişahlarının kılıç kuşandığı Eski Cami’de cuma hutbeleri kılıçla veriliyor.

"Türk tarihinde kılıç kuşanmanın ayrı bir önemi vardır. Merasimler düzenlenir, o an bir bakıma ölümsüzleştirilir. Tarihteki Türk devletlerinde ve Osmanlı İmparatorluğu'nda bu anın anlamı daha da bir özeldir. Padişahların kılıç kuşanma merasimleri, onların yönetimi devraldıkları, hükümdarlıklarını ilan ettikleri anlamına geliyor. Osmanlı imparatorluğunda devlette hükümranlığın alameti olarak görülen kılıç kuşanma merasimlerinin yapıldığı mekânlar zaman zaman camiler olmuştur. O camilerden biri de, Osmanlı'ya başkentlik yapmış olan Edirne'deki Eski Camii'dir. Kılıç geleneği, kuşanma anlamında olmasa da asırlardır sembolik olarak yaşatılıyor bu camide. Cuma günleri ve bayram namazlarında hutbeye kılıçla çıkılıyor. Eski Camide hutbede kılıç taşımanın tabi ki taşıdığı bir mesaj var. Hatta o mesajda kılıcı hangi elle tutacağının dahi özel anlamı söz konusu. Sağ ele alınan Kılıç, "kullanma" niyetini ortaya koyuyor ve düşmanı korkutmayı amaçlıyor. Hutbelerde kılıç sol ele alınıyor. Bu da, dosta güven verme amacını taşıyor" 

Bazı kalem senyörleri, havuzu kirlenmiş medyanın satılık sözde yazarları ciddi anlamda rahatsız olmuş Küçük aklıyla büyük lokmayı yutturmaya çalışıyor ve şöyle devam ediyor. Mister Küçük …Muhaliflerin görmedikleri neler? Cumartesi günü Kara Harp Okulu’nda mezuniyet töreni yapılmış. Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan da katıldı. Dönem Birincisi Teğmen Ebru Eroğlu konuşmasını yaptı ve ant içtirdi. Andın tam metni şöyleydi:

“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim.”

Devlet ekranı törenden ayrıldıktan sonra Teğmen Ebru Eroğlu bir grup teğmeni yanına topladı, kılıçları çektirdi ve şu yemini ettirdi: 

“Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türk'üm diyene!”

Bu yemin 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra kaldırılmıştı. “Laik, demokratik hukuk cumhuriyeti”ni korumak, “karşılarında bizi bulacaklar” türü sözleri bahane ederek bu ülkede 4 darbe yapıldı, birçok da girişim oldu. Bu "paralel" yeminini Ebru Eroğlu neden yaptırdı? Ona bu motivasyonu veren neydi? Bunun iyi incelenmesi lazım. Zaten törende ant içtirmişsin, ayrıca bir eski yemine neden ihtiyaç duyuyorsun? Sadece Atatürkçülük duygusuyla yaptılarsa sorun yok. İç Hizmetler Kanunu 35. madde 2013'te değişti. 

Buradaki sorun Atatürkçü olmaları değil. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyetimizin kurucusu. Ama onun adını kullanarak bu ülkede darbeler yapıldı. Halaslar zabitan, yani vatanı kurtaracağız diye millete silahlar doğrultuldu. Türkiye hâlâ onun çilesini çekiyor. 

Teğmenlerin yaptığı disiplinsizliktir. Gereken soruşturma yetkililer tarafından yapılır. Türk Ordusu hiçbir kişi veya grubun değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletinin askerleridir. Orduda böyle bir yemin herhâlde en son 1962’de Talat Aydemir zamanında da edilmiştir. 

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” muhalif dildir. Asla kabul edilemez. Herkes kanunlarda yazılanlara uymak zorundadır.

Mister Küçük “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” muhalif dildir. Demen kadar saçma bir yazı kaleme almışsın. Asıl sorun ve muhalif olan sen ve tayfan. Yeni Türkiye diye yırtınan sizler muhalifsiniz. Türkiye Cumhuriyeti ne zaman yıkıldı da Yeni Türkiye adını aldı. Bu cüretti bağlı bulunduğun paralel yapıdan mı alıyorsun? Senin fetö ile çekilmiş fotoğrafların ve sohbetlerin var. Darbe girişimini aile içinde sizler yaptınız.

Ne istediyseniz verdik, arsız oldunuz, az verince yavuz hırsız olup ev sahibini bastırır oldunuz.

Diyanet Organize İşletme Başkanı Erbaş 10 Kasım ve 30 Ağustosta Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve şehitlerimizi Cuma Hutbesinde neden anmaz. Ağzına mı yakışmıyor? Muhalif bir dil mi oluyor anmak. Kılıç çekip minbere çıkarken gözdağı mı vermek istiyor? Cuma mesajları atmak, hayırlı Cuma dileklerinin anlamını nedir? (Bu konuda yazacaklarım ileriki bir yazımda bahsedeceğim.)

Diyanet Organize İşletme Başkanı Erbaş Tahran’da uğradığı suikastla öldürülen Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye için 02 Ağustos 2024  Ayasofya’da Cuma namazı sonrası gıyabi cenaze namazı kılmada bir sakınca görmüyor. Haniye 2017 yılında Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı seçildi. ABD, 2018'de Haniye'yi "teröristler listesine" ekledi. Bir terörist için gıyabi cenaze namazı kılıyor. Bu Türkiye Cumhuriyetine, kurucu önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e yapılan muhalefet olmuyor mu? Neyi amaçlıyorsunuz? Arap Ülkelerinin Bayraklarında Neden Hep "Yeşil, Beyaz, Siyah ve Kırmızı" Renkleri Var? Anlamını bilmiyorsan öğren.

Merak edilen soru: Arap ülkelerinin bayrakları neden aynı?

Yeşil, siyah ve beyaz renkleri aslında Müslümanların ilk sancağı ve genel olarak eski Arap kavimlerinin sancaklarını sembolize ediyor. Siyah ilk İslam sancağının, beyaz Emevi hanedanlığının, yeşil dört halifenin (sembolize), kırmızı ise Hariciler ve Endülüs'ün renkleri. Rengin dışındaki yatay şeritler Abbasiler, Emeviler ve dört halifeyi temsil ediyor. Bu renklerden oluşan bayrak ise ilk kez Osmanlı’ya karşı başlayan Arap milliyetçiliğinin isyana dönüşmesi sonrası kullanıldı. En ilginci ise tasarlayan kişinin İngiliz diplomat Mark Sykes olması. Kendisi Osmanlı’yı bölen haritanın da planlayıcısı. Osmanlı’da karışıklık çıkararak bölmeyi, bunu da Pan-Arabizm kapsamında yapılacağını anlayan İngilizler, ortak bir ‘Arap bilinci’ oluşturmak için bu renkleri tercih etti. Daha sonra kurulan küçük çaplı devletler ise bu renkleri kullanmaya başladı.

Bayraklardaki kırmızı üçgenler ise İngilizlerin Osmanlı’ya karşı en önemli müttefiki, tarih kitaplarında “1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’yı sırtından bıçaklayanlar” olarak nitelendirilen ve Arap yarımadasının büyük bir kısmını kontrol eden Haşimilerin sembolü. Bu ülkeler bayrak konusunda neden yaratıcı olamamışlar sorusunun cevabı bu aslında. Tarihi olarak renkleri farklı farklı sembolize etmişler ve İngiliz imzasıyla hayat bulmuşlar. Şu kelimeleri yazarken ve renkleri incelerken aklıma o geldi. Bir doğruldum, derin bir nefes aldım. Dedim ki parlayan yıldızı ve dalgalanan şafaklar gibi şanıyla o hilal. Osmanlı torunu olduğunu iddia edenler. Kendi vatanına ve milletine ihanet etmeye devam ediyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.