Ortadoğu coğrafyasında dinin siyaset ve devletle bütünleşmesinin binlerce yıllık tarihi vardır. Mekke dönemindeki faaliyetlerde, özellikle Medine döneminden itibaren hegemonik bir ideoloji ve hareket olarak İslam’ın en belirgin vasfı siyasaldır. Yüzyıllar içinde geliştirilen şeriat külliyatıyla hukuki ve idari hakimiyet, ümmet kavramıyla sosyal ve uluslararası hakimiyet, hilafet talebiyle devlete ve siyasete hâkim olmak amaçlanmıştır. Siyasal İslam, günümüzde cihat kavramı etrafında hegemonya için mücadele etmekte ve savaşlar vermektedir. Al-Kaide ve Nusra’nın devamı olan Heyet al-Tahrir’üş Şam (HTŞ), siyasal selefist bir örgüttür. HTŞ’nin Suriye’de iktidarı ele geçirmesi, Ortadoğu’da siyasall selefizmin ve cihadizmin önünü açan önemli bir gelişmedir.
Selefizm, dinin orijinal kaynaklarına dönmeyi ve dini ilk orijinal haliyle yaşamayı amaçlayan bir teoloji değildir. Günümüz anlamıyla selefilik, modern değerleri ve yaşam tarzını reddeden, Müslüman ülkelerdeki hâkim rejimleri yıkmayı amaçlayan, Selefi doktrinin dışında kalan her şeyi tekfir eden, cihadı ve silahlı mücadeleyi merkeze alan, devleti, siyaseti ve hukuku şeriatla yönetmek isteyen siyasal, ideolojik ve hegemonik özelliklere sahip siyasal doktrinleri ve hareketleri kapsamaktadır. Selefiliğin özünü siyasallık oluşturmaktadır. Suriye’de iktidara gelen siyasal selefilik ve cihadizm, kendisine hemen bir öteki ve düşman icat etmiştir. Siyasal selefizmin ötekisi olarak oluşturduğu düşman, siyasal Alevilik olarak kavramsallaştırılmaktadır.
Siyasal Alevilik kavramını uyduranların ve propagandasını yapanların amacı, Suriye ve Türkiye’de Alevileri hedef tahtasına koymak, onlara karşı her türlü linci, şiddeti ve hukuksuzluğu meşru hale getirmektir. Siyasal Alevi kavramının amacı Alevileri araçsallaştırarak toplumsal ve siyasal hakimiyet tesisini sağlamaktır. Siyasal Alevi kurgusunun, hiçbir sosyal karşılığı ve gerçekliği bulunmaktadır. Siyasal Alevilik kavramının sosyal bilimler literatüründe karşılığı bulunmamaktadır. Siyasal Aleviliğin Suriye’de, Ortadoğu’da bir karşılığı bulunmamaktadır. Suriye’deki Baas ideolojisinin Alevilikle bir ilişkisi bulunmamaktadır. Suriye’deki Baas ideolojisinin kurucuları, Mişel Eflak isimli bir Hristiyan Sosyalist entelektüel ile Selahattin Bitar isimli Sünni bir Arap milliyetçisidir. Nusayri Esad yönetiminde, güçlü bir Sünni ağırlığı vardı. Ahmed Şara‘nın(Colani) amcası Faruk Şara, uzun yıllar Esad yönetiminde en kilit rollerde görev aldı. Esad yönetiminin bir Nusayri-Alevi yönetimi olduğu iddiasının hiçbir gerçekliği bulunmamaktadır. Nusayrilerin, eski rejimde Esad yönetiminin çok küçük bir parçasını oluşturmanın dışında merkezi bir güçleri ve ağırlıkları bulunmuyordu.
Alevilik, siyasal bir ideoloji değil, sosyal bir realitedir. İnançlarıyla, tarihleriyle, ritüelleriyle, edebiyatlarıyla, sanatlarıyla, nefesleriyle sosyal bir realite olan Aleviliği, Siyasal Selefizmin ötekisi olarak kurgulamak, Ortadoğu’da ve ülkemizde yeni bir Alevi-Sünni çatışmasının önünü açmak içindir. Ortadoğu’da ve ülkemizde Alevi-Sünni çatışması oyununun yeniden sahnelenmesi için siyasal Alevilik kavramının kullanışlı bir kurgu olarak kullanılmasına ve istismar edilmesine net bir şekilde karşı çıkmak lazımdır.
Aleviliğe risklerle, tehlikelerle ve tehditlerle yaklaşan güvenlikçi bakışın artık değişmesi gerekmektedir. Alevilik, Ortadoğu’da ve ülkemizde bir güvenlik sorunu değildir. Alevilik, Ortadoğu’nun ve ülkemizin sosyal, tarihsel ve kültürel gerçekliğidir. Sosyal bir gerçeklik olan Aleviliğin, siyasal Alevilik adı altında düşmanlaştırılmasına, ötekileştirilmesine ve nefret objesi haline getirilmesine, Ortadoğu’nun ve ülkemizin hiçbir ihtiyacı yoktur. Ortadoğu’nun ve ülkemizin hiç ihtiyaç duymadığı şey, Alevilik-Sünnilik şeklinde karşıtlaştırılan ve kışkırtılan mezhep taassubu, düşmanlığı ve çatışmasıdır.
Sosyal bir gerçeklik olan Alevilik, seküler bir niteliğe sahiptir. Alevilik, din ve devletin bir olduğunu düşünmeyen, din ve devletin birbirinden ayrılmasını savunan seküler bir öze sahiptir. Aleviliğin, hilafetin kurulması, şeriatın hâkim kılınması, ümmet üzerinde küresel hakimiyetin sağlanması gibi hegemonik talepleri bulunmamaktadır. Aleviler, laik demokratik bir hukuk devletinde ötekileştirilmeyecekleri, güven içinde olacakları eşit vatandaşlık talebinde bulunmaktadırlar.
Siyasal Alevilik kavramı etrafında Ortadoğu’da sonu gelmeyen kültür savaşları yeniden canlandırılmaktadır. Kültürel değerler, kavramlar ve kurumlar üzerinden toplumlarda nefret ve şiddet dalgası yaratılmak istenmektedir. Kültür savaşlarının cephelerine cephane taşıma şehvetine kapılmadan soğukkanlı, akıllı ve yapıcı bir şekilde siyasal Alevilik gibi tehlikeli kurguları reddetmek, eleştirmek ve işlevsizleştirmek ihtiyacı vardır.
Alevilik, hiçbir teokratik fıkıh sistemini uygulamayı amaçlamayan, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını, kadın-erkek eşitliğini, özgürlükçü demokrasiyi ve laik cumhuriyeti benimsemiş seküler bir kimliktir ve kültürdür. Aleviliğin, laik demokratik cumhuriyet başta olmak üzere, barış, demokrasi ve özgürlükle hiçbir çatışması ve karşıtlığı bulunmamaktadır. Siyasal Alevilik bir kurgudur, seküler Alevilik ise sosyal bir gerçekliktir. Sekülerliğe, demokrasiye ve modernliğe savaş ilan etmiş otoriter ve totaliter zihniyet odaklarının, siyasal Alevilik yalan ve yapay kurgusu üzerinden kendilerine yeni hakimiyet savaşları için alan açmaya çalışmaları, barış, hukuk, özgürlük, çoğulculuk ve demokrasi için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.