Kemal Atatürk’ün Hakk’a yürüdüğü yine bir 10 Kasım günü yaşanıldı.
Yönetim kadrosu ve diğer ilgililer, sivil toplum kuruluşları, her yaş ve cinste yurttaşlar Kemal Atatürk’ün gömütü olan Anıtkabir’e giderek saygı duruşunda bulundular. Özelikle sosyal medya ortamında Kemal Atatürk’ü anmak ve saygı göstergesi olarak; çoğu kez kes yapıştır yönetimiyle çoğaltılan iletiler paylaşıldı.
Kemal Atatürk’ü anmayı hak etmek, O’na yarışır olmak; O’nu anlamak, O’nu tanımak, yaptıklarını-yapmak istediklerini anlamak, yarım kalan girişimlerini tamamlama gayretini göstermek gerekir.
Kemal Atatürk’ü tanımak bağlamında bilinmelidir ki; yaradılışında sahip olduğu zekâsını aklını kullanarak, okuduğu kitaplarla güçlendirilip, bilgi birikimini zenginleştirmiş, askeri kişiliği üstün, bilge kişi olma özelliğine erişmiştir.
Kemal Atatürk’ün gerçekleri görmesinde, kararlarını doğru vermesinde, cesur olmasında “bilgili olan güçlü olur” deyimine koşut olarak, bu birikimi etkili olmuştur.
Kemal Atatürk;
*Gözlemleyerek,
*Değerlendirerek,
*Başkalarını dinleyerek,
*Adaleti ve yeterliliği önde tutarak,
*Erişmek istediği hedefe ciddiyetle yaklaşarak,
*Bilgi birikiminin kazandırdığı sezgi gücünü yerinde kullanarak,
*Ulusalcı olduğu kadar evrensel değerlere de önem vererek,
*Çözmek istediği sorunu sonuçlandırmak için kimi kez günlerce hiç uyumadan ilgilendiği konuyu sonuçlandırmak için enerjisini kullanarak,
*Yurdunu, yurttaşını insanları ve tüm canlıları çok severek,
*Uzak görüşlü olma niteliğinkinden yararlanarak,
Başarılarına, başarı katmış,
Kişisel çıkarlar için değil, ülke ve insanlık için çalışarak Kemalist Devrim’i gerçekleştirmekle, “kahraman” olarak anılmayı hak etmiştir.
Atatürk’ü anmayı hak etmek, Kurutuluş Savaş’ının neden yapıldığını bilmek, kurtuluş gerçekleştirildikten sonra uygulanan Kemalist Devrim ilkelerini tanımak ve bu ilkelere yaraşır davranış ve çaba içinde olmayı gerektirir.
Bu bağlamda bilinmelidir ki, Kurtuluş Savaşı’mız, Kemal Atatürk’ün belirttiği üzere; “Bizi yok etmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı” yapılmıştır.
Kemal Atatürk, Batı’nın emperyalist ve kapitalist yönüne karşı olmakla birlikte, onların insan akıyla elde ettikleri ve bir anlamda tüm insanlığın ortak değerleri olan bilimsel ve insanlık için yararlı olan değerlere karşı olmamıştır.
Atatürk’e yaraşır olarak, O’nu anabilmek;
*Emperyalizme ve kapitalizme karşı olmak ve bu konularda ödün vermemiş olmayı,
*Kemalist Devrimin önceliği olan; “aydınlanma” yandaşı olmayı, yani bireyleri ve toplumu Ortaçağdan kalma dogmaların (tarikat, cemaat ve benzeri, bireylerin aklını kontrol altın almakla görevli zararlıların) güdümünden kurtararak, çağın gerekleri düzeyine erişmek ve onları da geçecek yetkinliğe eriştirmek için gerekli çaba içinde olmayı,
*Askeri, ekonomik, kültürel yönlerden yurttaş ve devlet yöneticileri olarak “tam bağımsızlığı” hedeflemeyi,
*”Her fabrika bir kaledir” yaklaşımıyla kurulan Kamu Ekonomik Kuruluşlarının sayısını çoğaltmak, korumak, güncel teknolojiler uygulanarak üretim kapasitelerini artırmak gerekmektedir.
Tam bağımsızlığı elde demenin ön koşulu ise; yurttaşların, ulusal ve çağsa içerikli eğitim izlenceleriyle eğitilmelerini,
*Osmanlı döneminde olunduğu gibi; çağdaş devletlerin gerisinde kalarak, onların güdümüne girmeden, ülkemizin diğer devletleri eriştiği bilgi düzeyini erişebimek için öğrencilerimizin çağdaş eğitim izlenceleriyle eğitilmeleri bu yönde ödün verilmemesini,
*Yurttaşlarımızın, başlarının üzerine çıkaracak yöneticilerinin, kanlarındaki cevheri ayırt encek dek, bilgi düzeyişlerinin artırılmasını, böylece; demokrasinin gerçek anlamda uygulanmasını gerektirmektedir.
Kemalist Devrim’in temel amaçlarından biri de; ulusal-üniter devlet yönetimini gerçekleştirmek için, yurttaşların yurduna yurttaş olma bilincinde adalet, eşitlik ve hukukun üstünlüğüne inanan erdemli yurttaşlardan oluşan toplumu gerçekleştirmek, ulusal birlik ve bütünlüğü sağlayacak, ulusal eğitim izlenceleriyle eğitilmelerini, her alanda toptan kalkınmayı sağlamaktır.
Kemal Atatürk’e yaraşır olmak ve O’nu hakkı ile anmayı hak etmek için;
Demokrasi ile eş anlamlı olan, yurttaşlar arasında eşit hak ve özgürlüğü hedefleyen Cumhuriyetçiliği,
Irkçı olmayan, ulusal birlik ve bütünlüğü hedefleyen, “Ne mutlu Türk olana” değil, “Ne mutlu Türküm diyene”, “Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkıdır” söylemlerini içeren, doğru deyimi “Atatürk Milliyetçiliği” olan Milliyetçiliği,
Ekonomik gücü yeterli olmayan yurttaşları yokluktan kurtarmak, yani sosyal devlet olgusunu gerçekleştirerek, yurttaşları maddi yönden desteklemeyi amaçlayan Halkçılığı,
Yeryüzünde gerçekleştirilen devremler içinde insanlığa her yönüyle örnek olan, ulusal olduğu kadar evrensel ilkeler içeren, Kemalist Devrimciliği,
Çağın üstü örtülemez gerçeği olan; Kadın-erkek eşitliğini gerçekleştirme yanında, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını, dini inançların devlet yönetiminde ve siyasette etkili olmamasını hedefleyen Lâikliği;.
Toplum için, toplum yararına gerekli ve yararlı hizmetler üretmek, piyasayı başıboş bırakmamak olan Devletçiliği,
Özellikle devlet yönetimde görev alanlar başta olmak üzere görevi, konumu ne olursa olsun; Devletimizin her alanında uygulanabilmesini ve etkili olmasını sağlama çabasında olunmasını gerektirir.
Kemal Atatürk’e yaraşır olmak; görevlerine başlar iken, “Atatürk devrimlerine bağlı kalacağına” namus sözü verenlerin yeminlerini tutmalarını, “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diyenlerden rahatsız olmamayı gerektirir.
Ayrıca; Kemal Atatürk dönemimde, yabancıların köy yakınlarında arazi almalarını, (karşılıklı mülk edinme antlaşması gereğince) yürüğü konulan 18.03.1924 tarihli 442 saylı Köy Kanunu’nun “Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunmayan (yurttaşı olmayan) gerek şahıslar ve gerek şahıs hükmünde olan cemiyet ve şirketlerin (eşhası hususiye ve hükmiye) köylerde arazi ve emlak almaları memnudur (yasaktır)” hükmü doğrusunda; yabancı gerçek ve tüzel kişilerin köylerde gayrimenkul edinmeleri yasaklanmışken,
Bu madde hükmünü yürürlükte kaldırarak yabancı şirketlerin köylerimize dek girerek; doğa ve insan katliamına neden olanların da Atatürk’e yaraşır oldukları söylenebilir mi?
Son sözler Kemal Atatürk’ün;
“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.”
“Ben görevimin bitmediğini, yüklendiğim sorumluluğunda yüksek ve çetin olduğunu anlıyorum. Arkadaşlar, bu görev bitmeyecektir; ben toprak olduktan sonra da devam edecektir! “
“Herhangi bir amaca ulaşmakla yetinmeyeceğiz. Durmadan daha ileriye varmak için çalışacağız.”