Esad rejiminin düşmesinden sonra başkent Şam’a el-Kaide ve DEAŞ’ın devamı olan HTŞ hâkim oldu. HTŞ’nin Şam’a hâkim olması, Ortadoğu’da yeni bir Taliban Afganistanı modelinin inşası anlamına gelmektedir. Selefi, cihadist, şeriatçı ve el-Kaideci bir örgüt olan HTŞ, din ve vicdan özgürlüğünü hiçbir şekilde tanımayan, devlet gücünü kullanarak kendi cihadist-selefi-politik İslam ideolojisini herkese empoze etmeyi amaçlamaktadır. Cihadist ideolojide din özgürlüğü ve dini çoğulculuk hiçbir şekilde tanınmamaktadır.
Selefi-Sünni-Cihadist ideoloji, Şam ve Suriye’yi fethetmiş olmayı en büyük dini, askeri ve siyasi başarı kabul etmektedir. Suriye ve Şam, Cihadist ideoloji açısından çok önemli sembolik, duygusal ve ideolojik anlama sahiptir. İslam kültüründe kıyamet öncesi gerçekleşecek olan Dabık savaşının Şam topraklarında gerçekleşeceğine inanılmaktadır. Ayrıca Şam, Ali’nin Muaviye’ye hilafeti kaybettiği yer olarak kabul edilmektedir. Cihadist gruplar, Şam ve Suriye’yi almakla hilafeti tekrar aldıklarını ve kıyamet öncesi Dabık savaşının yerine hâkim olmanın zafer sarhoşluğu içindedirler. HTŞ ve Cihadist blogun kontrolündeki Suriye’nin dünyadaki bütün Cihatçılar için bir çekim merkezi olacağını öngörmek mümkündür. Cihadistlerin savaşı, Suriye’de bitmeyecektir. Cihadistler, yeryüzünde Allah’ın hükmü hâkim kılıncaya, yani bütün dünyayı hakimiyetlerine alıncaya kadar savaşmaya devam edeceklerdir. Cihadist ideolojinin barışçıl olması mümkün değildir. Cihadist ideoloji, varolmak için sürekli savaşı ve şiddeti zorunlu kılmaktadır.
Cihadist-selefi ideolojide, İslam bir din ve ibadet biçimi değildir. Cihadist ideoloji, İslam’ı devlet, şeriat ve siyaset olarak tanımlamaktadır. Başka bir ifade ile cihadizme göre İslam, politiktir. Politik olmayan İslam, İslam değildir. Siyasal hegemonik bir ideoloji olarak İslam’ı tanımlayan Cihadizme göre İslam, şeriattan başka bir şey değildir. İslam’ın başı, ortası, sonu, kısacası her şeyi şeriattır. İslam, şeriattır. Şeriat, İslamdır. İslam ve şeriatın özdeşleştirilmesi, cihadist ideolojinin ana doğmasıdır.
Cihadizm, demokrasiye, sekülarizme ve laikliğe karşıdır ve düşmandır. Cihadizm, siyasal İslam çerçevesinde şeriat yönetimini kurmak için din ve devlet ayrılığını esas alan sekülarizmi ve laikliği kendisine en büyük düşman olarak görmektedir. Cihadizmin olduğu yerde laikliğin ve sekülerliğin olması mümkün değildir. HTŞ gibi cihadist şiddet yapıları, laikliği ve sekülarizmi, demokrasinin, özgürlüğün ve çoğulculuğun asıl şartı olarak değil, şeriata ve siyasal İslam’a karşı olan bir küfür anlayışı olarak dayatmaktadırlar. Demokrasi yerine istikrar uğruna artık Cihadcı despotizme öncelik ve önem verilmektedir. Suriye’de teokratik despotizm yoluyla istikrarı sağlamak için cihadizmi ana güç haline getirenler, Ortadoğu’da demokrasiyi, laikliği ve çağdaş medeniyetin bir parçası olmayı tamamen çöpe atmışlardır.
Heyet-i Tahrir’üş Şam’ın şer’i ve askeri kadısı konumunda olan Yahya bin Tahir al-Farghaly, Cihadizmin Suriye’de kurmayı planladığı rejimin ana çerçevesini şekillendiren kişidir. HTŞ’nin kadısı Yahya bin Tahir’in ifadeleri şu şekildedir:
“1.Allah’ın kanununu tahkim etmek ve onun hükmüne sarılmak
2. Şeriatın izin verdiği çerçevede her türlü imkanla Ehl-i Sünnet ve’l Cemat’i korumak
3. Allah’ın hükmünü ve şeriatını hâkim kılmak için her türlü yolla ve araçla cihad yapmak.
4. Cihadımız ve hükümlerimiz, bizi destekleyen veya desteklemeyen herkesten bağımsızdır.
5. Bu amacı gerçekleştirmek için parlemento ve benzeri sapkın kurumların yolu takip edilemez.
6. Dinimizin önceliği olarak demokratik ve seküler idare reddedilmelidir.
7. Bir mücahidin kafir olan birine verilmesi konusunda pazarlık yapılamaz ve böyle bir şeyin düşünülmesi bile mümkün değildir.”
HTŞ’nin şeri hâkimi konumundaki Yahya bin Tahir, Türkiye gibi kafir ülkelerle savaşmak için gerektiğinde kafirlerden yararlanılabileceğine dair fetvayı İdlib’te vermiştir. Cihadizm, hiçbir şekilde değişim geçirerek ılımlı hale gelmemiştir. Cihadizm, hiçbir şejkilde olgunlaşma ve gelişme kapasitesine ve yeteneğine sahip bir zihniyet ve yapı değildir. Ilımlılık, çoğulculuk ve kapsayıcılık, selefi cihadist ideolojiyle ve yapılarla biraraya gelemez. Şam’ı ele geçirdikten sonra HTŞ, sünni-selefi-cihatçı üstünlüğünü gösteren bir tutum ortaya koymaktadır. Cihadizm, Suriye’de tam hakimiyeti sağlamak ve dünya kamuoyunun ekonomik ve siyasal desteğini almak amacıyla taktiksel ve imajsal olarak değiştiğini dünyaya göstermeye çalışmaktadır. Cihadizm, profesyonel PR gösterileri yapmakta ve kendi maskeli balosunu gösterime sokmuştur. El-Kaide ve DEAŞ’a biat etmiş cihadist Heyet-ü Tahrir’üş Şam liderliğindeki cihadist koalisyonun Suriye’ye hâkim olması, Ortadoğu ve dünya için büyük bir kaygı ve korku kaynağıdır.