İnsanın ölçüsü, insandır. İnsanın değerlendirilmesinde veya değersizleştirilmesinde din, mezhep, cinsiyet, kültür, milliyet, sınıf ve kabile gibi yapay kurgular ölçü değildir. İnancından, ritüelinden, eleştirilerinden, görüşlerinden dolayı bir insanı dışlamak, onu daha düşük insan olarak sunmak, onu hayvan olarak değerlendirmek ve ötekileştirmek bir kin, nefret ve vahşet zihniyetidir.
İnsanlar, diledikleri inancı veya inançsızlığı seçebilirler. Bir inanca sahip olmak, bir kişiyi daha iyi, üstün ve haklı insan haline getirmediği gibi, herhangi bir kurumsal dine mensup olmamak da kişiyi kötü, lanetli, haksız, ezik ve eksik bir insan durumuna getirmemektedir. Bireyler, istedikleri inancı seçme, seçmeme, eleştirme ve reddetme hakkına sahiptirler.
Hiçbir insan ve toplum, lanetli değildir. Lanetlenmiş kişi veya toplum yoktur. İnsanları ve toplumları, inançlarından ve yaşam tarzlarından dolayı lanetlemek, kin, nefet ve ve vahşet zihniyetinin insanlığı yozlaştırmasına, zayıflatmasına ve tüketmesine yol açmaktadır.
Bir insandan inancından, yaşam tarzından, kültüründen ve cinsiyetinden dolayı nefret etmek, vahşettir. Medeniyet, bütün insanlara din, dil, cinsiyet, ırk, milliyet, sınıf, kabile ayırımı yapmadan insan onuruna layık bir şekilde saygılı olmayı gerektirmektedir. Bir kişi, sırf inancından, dilinden, milliyetinden dolayı sevilemez, nefret edilemez veya buğz edilemez. İnsanları, körü körüne bir insanı veya grubu sevmeye veya nefret etmeye zorlamak fanatizmdir. Bedevi vahşet zihniyeti, yapay kimlikler, kurgular ve ayırımlar üzerinden insanlardan nefret etmeyi, kin duymayı, düşman olmayı ve onlara vahşice muamele etmeyi dayatmaktadır.
Bir insana rahmet veya lanet okumak, kişinin ruhsal, duygusal, düşünsel, medeni, entelektüel ve sosyal açılardan gelişmişlik ve olgunlaşma düzeyiyle ilgilidir. Bir insana körü körüne kısır, kaba ve katı bir şekilde rahmet veya lanet okuma konusunda kendilerini yüce yargı makamına yerleştiren cahil bağnazların, kulakları, kalpleri, dilleri ve akılları kilitlenmiş ve kapanmıştır. İnsanlara rahmet veya lanet okuma yarışına girmek yerine insana saygıda kişilerin birbiriyle yarışmasına ihtiyaç vardır. Zihnin ve ruhun saygı duyduğu ifadelerle insanlardan söz edebilme olgunluğunda olmak, bedevi vahşetten medeni insana geçmek için gerekli olan bir olgunlaşma düzeyidir. İnsanı ve toplumu bedevi vahşet durumundan kurtaracak olan hayatın her alanında bireylerin, insana ve doğaya saygı gösterme konusunda birbirleriyle yarış içinde olmalarıdır.
Birey, ailesinde, evliliğinde, iş hayatında, ilişkilerinde ve ölümünde hangi ritüelleri yapılacağına kendi karar verme hakkına sahiptir. Hayatında ve ölümünde yapmış olduğu ritüel tercihinden dolayı, hiçkimseye kin ve nefret duyulamaz. İnsanların hayatlarına kadar, ölümlerine de saygı duymak, medeniyetin, insan olmanın ve insana saygı duymanın bir gereğidir.
Hiçbir insanın, başkasının kendisine rahmet veya lanet okumasına ihtiyacı yoktur. Önemli olan kişinin, ben kendime rahmet okuyorum, ben kendime lanet okuyorum, ben benden razı olsun diyebilmesidir. Başkalarına rahmet veya lanet okurken, kendi kötü ve karanlıklarımızla yüzleşmekten, kendimizi geliştirmekten ve olgunlaştırmaktan kaçıyoruz.
Bağnazlık ve cehalet, kin, nefret ve vahşet zihniyetini oluşturmaktadır. İnsanca ve incelikle insanın insana saygı duymaması, bedevi bir vahşet içerisinde insanın kine, nefrete, bağmazlığa ve cehalete köle olmasına yol açmaktadır. Kin, nefret ve vahşet yerine insanca ve incelikle ruhumuzun ve zihnimizin duyarlı olacağı duygularla, düşüncelerle ve davranışlarla insana saygıyı öğrenme yolunda kendimizi nasıl geliştireceğimiz sorusu üzerinde ciddiyetle düşünmeliyiz