Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
 

KÖLELİK YOLU OLARAK GERİCİLİK

Her birey, vicdan ve bilincine uygun olarak istediği şekilde ve muhtevadainanma, inanmama, reddetme, eleştirme, yaşama veya yaşamama hakkına ve özgürlüğüne sahiptir. İnsanlar, istedikleri, inancı, dini, ideolojiyi, ahlak sistemini benimseyebilirler veya yaşayabilirler. İnsanların vicdanlarına ve bilinçlerine göre yaşama özgürlüğüne sahip olması, kişilere ve gruplara kendi inançlarını ve yaşam tarzlarını mutlak doğru diye bütün insanlara empoze etme hakkı ve özgürlüğü vermemektedir. Gericiliği, geçmişte oluşturulmuş doğmaların, kalıpların ve kaynakların günümüze taşınarak insanlara zorla dayatmayı amaçlayan bir otoriteryanizm ve totaliteryanizm olarak tanımlayabiliriz. Gericilik, din ve vicdan özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü hiçbir şekilde umursamamakta, bütün bireysel özgürlükleri iptal ve inkâr etmektedir. İnsanları kandıramadığı, aldatamadığı ve kendine bağımlı kılamadığı durumlarda gericilik, hukuk, eğitim, aile, siyaset ve devlet gücünü kullanarak   toplumlara kendini empoze etmektedir. Gericilik, geçmişte sınırlı bir yerde ve zamanda geçerli olarak kabul edilmiş kalıpları, kaynakları, kurumları ve kişileri, günümüze sosyal, siyasal, manevi, kutsal, kültürel otoriteler olarak taşımaktadır. Geçmişin otoritelerinin modern ve medeni dünyada artık otorite ve referans olma değerleri kalmadığı gibi, onlara ihtiyaç da duyulmamaktadır. Modern insanlık durumunu inkâr eden gericilik, modern ve medeni kurumları, değerleri ve kaynakları inkâr ederek geçmiş çağların kaynaklarını, kişilerini, kalıplarını ve kurumlarını modern ve medeni olanın yerine tek çıkış ve çözüm yolu olarak dayatmaktadır. Modern ve medeni olan her şeyi inkâr ederek tek yolun kendisi olduğunu iddia eden bütün yaklaşımlar, gericiliğin değişik biçimleridirler ve kölelik yollarıdırlar. Gericilik, kanunları, yaşam tarzlarını, kadın-erkek ilişkilerini, eğitimi, düşünceleri, tercihleri, kısaca insanın yaptığı her şeyi kontrol etmeyi, yönetmeyi ve şekillendirmeyi istemektedir. Gericilik zihniyetinin dünyasında hayali doğrulardan ve kutsallardan oluşan kurallar, kaynaklar ve otoriteler vardır. Gericiliğin en tehlikeli tarafı, hayal dünyasıdır. Hayal dünyasından dolayı gericilik, demokrasiyi ve özgürlükleri reddeder, kadını erkeğin malı olarak kabul eder, bilim ve felsefeyi yok edilmesi gereken tehlikeler olarak görür, sanata sapkınlık olarak bakar, hukukun üstünlüğü diye bir şey tanımaz, insanın özgür ve özgün birey olma hakkını elinden alır, akla her şeyiyle düşmanlık besler. Gericilik tatmin olmaz bir şekilde hakimiyet, şehvet ve servet hırsıyla doludur. Kabilecilik, eşitsizlik, ayırımcılık, nefret ve şiddet, gericiliğin değerleridirler. Gericilik, her şeyin kendisinde olduğunu iddia ederek bireylerin hayatlarını bütünüyle kontrol etme iddiasındadır. Gericiliğin farklı biçimleri, kendilerinin hayatın bir tek bir tarafıyla ilgilenmediklerini, hayatın bütün boyutlarını düzenleyen bütüncül hayat tarzları olduklarını iddia ederler. Gericilik, zaman ve mekân üstü olduğunu iddia etmektedir. Zaman ve mekanüstülük iddiasının aksine bütün gericilikler, tek bir zamana ve mekâna hapsolup kalmışlardır. Gericiliğin en bariz karakteri, zaman ve mekân sürekli olarak değişmesine rağmen, sıkıştıkları ve hapsoldukları çok küçük zaman ve mekân dilimini, bütün dünyada her zaman ve her yerde geçerli en üstün tek model haline getirmeye kalkmalarıdır. Zamanı ve mekânı okuma, araştırma, anlama, açıklama ve sorgulama gibi bir yeteneği ve kapasitesi olmayan gericilik, bütün zamanlara ve mekanlara hükmetmeye kalkmak gibi çılgın ve yıkıcı bir proje olarak kendini sunmaktadır. Gericilik, insan psikolojisini hastalıklı, zayıf, işlevsiz, verimsiz ve yıkıcı hale getirmektedir. Gericilik, insan psikolojisinde nefret ve öfkeyi baskın derin duygu haline getirmektedir. Gericiliğin psikolojisi, kendisine benzemeyen her şeyden nefret etmekte ve öfke duymaktadır. Gerici zihniyet sahipleri, kendilerini kontrol edemezler. Gerici zihniyet sahipleri, öfke ve nefretleriyle kendileri dışında herkesi ve her şeyi kontrol etmeye kalkarlar. Gerici zihniyet mensuplarının psikolojilerinde, kişilik yoktur, kimlik vardır. Gericiler, kendi kimliklerini yüceltirler ve onu her şeyden üstün hale getirirler. Gericiler, kendi kimliklerinin onları her şeyden daha mükemmel, kendi kendine yeterli, üstün ve doğru yaptığı şeklinde bir yanılsama içindedirler. Gericiliğin hakîm olduğu kimliklerde, kültürlerde ve psikolojilerde, tartışma, diyalog, uzlaşma ve ikna etmek gibi yapıcı ve verimli çatışma çözümü özellikleri ve ilişkileri yoktur. Gericilik için en küçük farklılık bile şiddet, çatışma, kamplaşma, düşmanlık ve yıkım için yeter sebeptir. Gericilik, ekmek ve su gibi, öfke ve nefret duyacağı düşmanlara ihtiyaç duymaktadır. Dünyayı savaş yeri olarak gören gericilik, sürekli olarak yarattığı düşmanlara karşı şiddeti ve savaşmayı yücelterek işgali ve ölümü en yüce değer haline getirmektedir. Hayatı inkâr eden gericilik, ölüm merkezli kültür ve kimlik oluşturmaktadır. Gerici zihniyetlere köle olmuş kişilerin ve grupların, kendi başlarına kendileri için dış faktörlerden ve güçlerden bağımsız olarak düşünme ve akletme kapasiteleri yoktur. Gerici zihniyetlere köle olmuş kişiler ve gruplar, sadece kendilerine verilen emirlere ve talimatlara uyarlar. Aklı, düşünmeyi ve özgürlüğü inkâr eden gericiliğin bütün biçimleri, tehlikeli, aldatıcı ve yıkıcı kölelik yollarıdırlar.
Ekleme Tarihi: 01 Ekim 2024 - Salı

KÖLELİK YOLU OLARAK GERİCİLİK

Her birey, vicdan ve bilincine uygun olarak istediği şekilde ve muhtevadainanma, inanmama, reddetme, eleştirme, yaşama veya yaşamama hakkına ve özgürlüğüne sahiptir. İnsanlar, istedikleri, inancı, dini, ideolojiyi, ahlak sistemini benimseyebilirler veya yaşayabilirler. İnsanların vicdanlarına ve bilinçlerine göre yaşama özgürlüğüne sahip olması, kişilere ve gruplara kendi inançlarını ve yaşam tarzlarını mutlak doğru diye bütün insanlara empoze etme hakkı ve özgürlüğü vermemektedir. Gericiliği, geçmişte oluşturulmuş doğmaların, kalıpların ve kaynakların günümüze taşınarak insanlara zorla dayatmayı amaçlayan bir otoriteryanizm ve totaliteryanizm olarak tanımlayabiliriz. Gericilik, din ve vicdan özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü hiçbir şekilde umursamamakta, bütün bireysel özgürlükleri iptal ve inkâr etmektedir. İnsanları kandıramadığı, aldatamadığı ve kendine bağımlı kılamadığı durumlarda gericilik, hukuk, eğitim, aile, siyaset ve devlet gücünü kullanarak   toplumlara kendini empoze etmektedir.

Gericilik, geçmişte sınırlı bir yerde ve zamanda geçerli olarak kabul edilmiş kalıpları, kaynakları, kurumları ve kişileri, günümüze sosyal, siyasal, manevi, kutsal, kültürel otoriteler olarak taşımaktadır. Geçmişin otoritelerinin modern ve medeni dünyada artık otorite ve referans olma değerleri kalmadığı gibi, onlara ihtiyaç da duyulmamaktadır. Modern insanlık durumunu inkâr eden gericilik, modern ve medeni kurumları, değerleri ve kaynakları inkâr ederek geçmiş çağların kaynaklarını, kişilerini, kalıplarını ve kurumlarını modern ve medeni olanın yerine tek çıkış ve çözüm yolu olarak dayatmaktadır. Modern ve medeni olan her şeyi inkâr ederek tek yolun kendisi olduğunu iddia eden bütün yaklaşımlar, gericiliğin değişik biçimleridirler ve kölelik yollarıdırlar.

Gericilik, kanunları, yaşam tarzlarını, kadın-erkek ilişkilerini, eğitimi, düşünceleri, tercihleri, kısaca insanın yaptığı her şeyi kontrol etmeyi, yönetmeyi ve şekillendirmeyi istemektedir. Gericilik zihniyetinin dünyasında hayali doğrulardan ve kutsallardan oluşan kurallar, kaynaklar ve otoriteler vardır. Gericiliğin en tehlikeli tarafı, hayal dünyasıdır. Hayal dünyasından dolayı gericilik, demokrasiyi ve özgürlükleri reddeder, kadını erkeğin malı olarak kabul eder, bilim ve felsefeyi yok edilmesi gereken tehlikeler olarak görür, sanata sapkınlık olarak bakar, hukukun üstünlüğü diye bir şey tanımaz, insanın özgür ve özgün birey olma hakkını elinden alır, akla her şeyiyle düşmanlık besler. Gericilik tatmin olmaz bir şekilde hakimiyet, şehvet ve servet hırsıyla doludur. Kabilecilik, eşitsizlik, ayırımcılık, nefret ve şiddet, gericiliğin değerleridirler. Gericilik, her şeyin kendisinde olduğunu iddia ederek bireylerin hayatlarını bütünüyle kontrol etme iddiasındadır. Gericiliğin farklı biçimleri, kendilerinin hayatın bir tek bir tarafıyla ilgilenmediklerini, hayatın bütün boyutlarını düzenleyen bütüncül hayat tarzları olduklarını iddia ederler.

Gericilik, zaman ve mekân üstü olduğunu iddia etmektedir. Zaman ve mekanüstülük iddiasının aksine bütün gericilikler, tek bir zamana ve mekâna hapsolup kalmışlardır. Gericiliğin en bariz karakteri, zaman ve mekân sürekli olarak değişmesine rağmen, sıkıştıkları ve hapsoldukları çok küçük zaman ve mekân dilimini, bütün dünyada her zaman ve her yerde geçerli en üstün tek model haline getirmeye kalkmalarıdır. Zamanı ve mekânı okuma, araştırma, anlama, açıklama ve sorgulama gibi bir yeteneği ve kapasitesi olmayan gericilik, bütün zamanlara ve mekanlara hükmetmeye kalkmak gibi çılgın ve yıkıcı bir proje olarak kendini sunmaktadır.

Gericilik, insan psikolojisini hastalıklı, zayıf, işlevsiz, verimsiz ve yıkıcı hale getirmektedir. Gericilik, insan psikolojisinde nefret ve öfkeyi baskın derin duygu haline getirmektedir. Gericiliğin psikolojisi, kendisine benzemeyen her şeyden nefret etmekte ve öfke duymaktadır. Gerici zihniyet sahipleri, kendilerini kontrol edemezler. Gerici zihniyet sahipleri, öfke ve nefretleriyle kendileri dışında herkesi ve her şeyi kontrol etmeye kalkarlar. Gerici zihniyet mensuplarının psikolojilerinde, kişilik yoktur, kimlik vardır. Gericiler, kendi kimliklerini yüceltirler ve onu her şeyden üstün hale getirirler. Gericiler, kendi kimliklerinin onları her şeyden daha mükemmel, kendi kendine yeterli, üstün ve doğru yaptığı şeklinde bir yanılsama içindedirler. Gericiliğin hakîm olduğu kimliklerde, kültürlerde ve psikolojilerde, tartışma, diyalog, uzlaşma ve ikna etmek gibi yapıcı ve verimli çatışma çözümü özellikleri ve ilişkileri yoktur. Gericilik için en küçük farklılık bile şiddet, çatışma, kamplaşma, düşmanlık ve yıkım için yeter sebeptir. Gericilik, ekmek ve su gibi, öfke ve nefret duyacağı düşmanlara ihtiyaç duymaktadır. Dünyayı savaş yeri olarak gören gericilik, sürekli olarak yarattığı düşmanlara karşı şiddeti ve savaşmayı yücelterek işgali ve ölümü en yüce değer haline getirmektedir. Hayatı inkâr eden gericilik, ölüm merkezli kültür ve kimlik oluşturmaktadır.

Gerici zihniyetlere köle olmuş kişilerin ve grupların, kendi başlarına kendileri için dış faktörlerden ve güçlerden bağımsız olarak düşünme ve akletme kapasiteleri yoktur. Gerici zihniyetlere köle olmuş kişiler ve gruplar, sadece kendilerine verilen emirlere ve talimatlara uyarlar. Aklı, düşünmeyi ve özgürlüğü inkâr eden gericiliğin bütün biçimleri, tehlikeli, aldatıcı ve yıkıcı kölelik yollarıdırlar.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.