27 Kasım 2024 Tarihinde başlattığı operasyonla Heyet Tahrir el-Şam liderliğindeki cihadist koalisyon, dört gün gibi kısa süre içinde Halep’i ele geçirdi ve Hama önlerine kadar ilerledi. Heyet Tahrir el-Şam (Şam’ın Özgürleştirilmesi Heyeti-HTŞ) Birleşmiş Milletler’in terör örgütleri listesinde yer alan bir örgüttür. Heyet Tahrir el-Şam’ın Halep’i ele geçirmesi, cihadist ideolojinin ve terörizmin yeniden dünyada gündeme gelmesine neden olmuştur.
Heyet Tahrir el-Şam, DAEŞ tarafından 2012 yılında El-Nusra Cephesi adıyla kurulmuştur.2011 Yılında DAEŞ lideri Ebubekir Bağdadi’nin görevlendirdiği DAEŞ komutanı Ebu Muhammed Culani, HTŞ’yi kurmuştur. Culani, Suriye’ye gelmeden önce Musul’da DAEŞ komutanı olarak faaliyet göstermekteydi. HTŞ, EL-Kaide ve DAEŞ gibi cihadist-selefi bir ideolojiye sahiptir. El-Kaide ve DEAŞ’tan kopan HTŞ, Ebu Muhammed el-Culani liderliğinde Suriye’de Şeriata dayalı bir İslami Emirlik kurmayı amaçlamaktadır. HTŞ, kendi içinde birçok cihadist örgütü barındıran bir çatı yapılanmasıdır. HTŞ, el-kaide’nin ve DAEŞ’in Suriyelileşmiş versiyonudur. Başka bir ifade ile HTŞ, Taliban’ın Afganistan’da kurduğu İslam Emirliği modelini Suriye’de hayata geçirmeyi istemektedir. İdlib ve Halep bölgesini kontrol eden HTŞ, Suriye’de kendisinin yönettiği bir İslam Emirliği kurmak için büyük bir fırsat yakalamış durumdadır. Saldırgan ve yıkıcı bir cihadist-selefi ideolojiye sahip olan HTŞ, dünyaya kendisini şu an sosyal tabanı olan ılımlı bir dini-siyasal örgüt olarak sunmaktadır. Haleb’i ele geçirdikten sonra fiziksel, askeri ve siyasal kapasitesini arttıran HTŞ, Suriye sahasında, Ortadoğu’da ve dünyada gücünü ve kapasitesini arttırabilmek için ideolojik açıdan kendini ılımlı, barışçıl ve ümmetçi göstermeye çalışmaktadır.
Dünya hakimiyetini hedefleyen radikal İslam ideolojisi, şiddetin, savaşın ve cihadın kutsal olduğuna dayanmaktadır. Şeriatın küresel hakimiyetinin gerçekleştirilmesi için küresel cihat doktrinine dayalı siyasal-radikal-selefi İslam, sürekli savaşı ve şiddeti, hava ve su gibi gerekli saymaktadır. Radikal İslam ideolojisine göre şiddet veya savaş, terörizm değil, cihaddır. Radikal İslam ideolojisine bağlı olan HTŞ, kendisini bir cihad hareketi olarak sunduğu gibi, militanlarını da mücahit olarak sunmaktadır.
Radikal İslamist ideoloji, herkesi düşman görmektedir. Cihadçı ve selefi bir şiddet yapısı olarak HTŞ, kendisi gibi inanmayan Müslüman olan ve olmayan herkesi sapkın, kafir ve din düşmanı olarak nitelemektedir. HTŞ, DAEŞ ve el-Kaide ideolojisine göre bütün düşmanlara karşı yapılan topyekün mücadele, şiddet, savaş ve saldırı, cihat olarak en büyük ibadet olarak kabul edilmektedir. HTŞ-DAEŞ ideolojisi, her türlü saldırıyı, şiddeti, savaşı ve terörizmi cihat ve ibadet olarak sunmaktadır. Terörizmin ibadetleştirilmesi, HTŞ-DAEŞ-el-Kaide ideolojisinin temelini oluşturmaktadır.
HTŞ, selefi-cihadist ideolojisini tepeden bir şekilde insanlara dayatmak için sosyal medya başta olmak üzere bütün teknolojik araçları kullanmaktadır. HTŞ-DAEŞ ideolojisinde bireye, akla, düşünmeye ve tercihe yer yoktur. Dinin onlara ölmeyi ve öldürmeyi emtrettiğine inanan HTŞ-DAEŞ militanları, insanların kafasını koparmak ve ateşte yakmak dahil her türlü vahşeti normal gören bir ölüm ve vahşet kültünün mensuplarıdırlar. Siyasal-selefi-cihadist ideoloji çağdaş uygarlığa, kadın haklarına, insan haklarına, modernliğe, bilime, ifade özgürlüğüne, çoğulculuğa, laikliğe, demokrasiye ve barışa tamamen karşıdırlar. HTŞ gibi selefi-cihadist örgütler, dünya kamuoyunda meşruiyetlerini arttırmak ve güçlerini korumak için değiştikleri imajını vermeye çalışsalarda, ılımlı islam gibi kurguların gerçekte hiçbir karşılığı yoktur. HTŞ etrafında kurgulanan ılımlı terör örgütü imajının hiçbir gerçekliği ve geçerliliği yoktur. HTŞ, bugün ululslararası sistem ve Suriye’deki geniş halk kesimleri tarafından meşru ve ılımlı bir siyasal hareket olarak görülmeyi ve muhatap alınmayı çok istediği için pragmatik bir şekilde kimlik değiştirdiğini ifade etmekte, el-Kaide ve DAEŞ’le hiçbir ilişkisi olmadığına dünyayı ikna etmeye çalışmaktadır.
El-Kaide-İŞİD-HTŞ-Taliban gibi cihadist yapıların ideolojik dünyalarının en önemli özelliği fundamentalizmdir. Cihadist ideolojide fundamentalism, İslam’ın temel doğmalarına, kurallarına, kaynaklarına ve şeriata şeksiz şüphesiz ve şartsız bir inançla bağlanmayı, dini doğmaların korunması ve şeriat yönetiminin kurulması için şiddet, savaş ve cihad yapmayı esas alan militer ve militan yaklaşımdır. Cihadizm fundamentalist olduğu kadar fanatizmi de içinde barındırmaktadır. Bütün felsefi, bilimsel, rasyonel ve seküler yaklaşımları reddeden Cihadist fanatizm, dini doğmaları şeksiz şüphesiz, sorgusuz eleştirisiz kabul etmeyi ve onlara teslim olmayı, dini doğmaları ve şeriatı savunmak için şiddet ve savaş dahil her türlü cebir yolunu kullanmayı meşru kabul eden, dini doğmaların ve şeriatın hiçbir şekilde bütün eleştirilerin dışında ve üstünde dokunulmaz ve kutsal olduğu iddiasıyla oldukları gibi bütün insanlara benimsetilmesi ve hakim kılınması anlayışıdır. Cihadist ideolojinin ana özelliği, iman değildir. Cihadist ideolojinin ana özelliği cihaddır. Cihadist ideoloji, insanlar cihad yapmadığı sürece onları mümin ve müslüman kabul etmemektedir. Siyasal İslam, İslam’ı bir din olarak değil, bir cihadizm olarak ele almaktadır. Aklı, düşünceyi ve yorumu reddeden Cihadist ideoloji, dini kaynakların ve şeriatin dokunulmaz, değiştirilmez ve tartışılmaz olduğunu, dini kaynaklara iman edilerek bunların emirlerinin olduğu gibi günümüzde uygulanmasını savunmaktadır. Cihadist ideoloji, modern dünyaya uyum sağlamayı reddetmekte, her türlü gelişmeye direnmekte, Medine dönemiyle başlayan İslam imparatorluğunun günümüzde yeniden kurulmasını amaçlamakta, değişmez ve sorgulanmaz dini doğmalara iman etrafında militanlaşmakta ve militerleşmekte, şiddeti ve savaşı cihad olarak kabul etmektedir.İslam devleti kurmayı kendileri için değişmez en üstün amaç kabul eden HTŞ-IŞİD-Taliban-El-Kaide tipi örgütler, genelde İslam ümmetinin, özelde ise kendilerinin en üstün ve seçilmiş olduklarına inanmaktadırlar.Savaşı, silahı ve şiddeti cihad olarak ideoloji haline getiren Cihadist ideoloji, kendileri dışında kalan bütün Müslümanları, diğer din ve kültür mensuplarını, Batılı ülkeleri, Müslüman ülkelerdeki bütün rejimleri kafir olarak görmekte ve düşman olarak ilan etmektedirler. Tekfir ve cihad, cihadist ideolojisinin sürekli olarak savaş ve şiddet üreten iki kaynağıdır.
Yıllardır İdlib’e sıkışmış olan HTŞ, Haleb’i ele geçirdikten sonra Suriye içinde kurmayı istediği İslam Emirliği’ni gerçekleştirme imkanına kavuşmuştur. HTŞ, tarihinde hiç olmadığı kadar büyük bir psikolojik, ideolojik, diplomatik, askeri ve siyasal güce kavuşmuştur. Gücü hiçbir yapıyla paylaşmak istemeyen HTŞ, Halep’tede gücü tamamen kendi tekeline almayı istemektedir. Bundan sonraki süreçte HTŞ ve diğer cihadist gruplar arasında bir güç mücadelesi olacağını öngörebiliriz. HTŞ’nin düşmanı, sadece Esad rejimi değildir. HTŞ, Esad rejimi kadar kendi içindeki cihadçı gruplarla da hakimiyet mücadelesi için savaşacaktır ve çatışacaktır. HTŞ, bundan sonra Suriye coğrafyasında meydana gelecek çatışmalarda merkezi bir role sahip taraf olarak uzun süre bölgesel ve uluslararası gündemin baş köşesini işgal edecek aktör olacaktır.