Şu anda dünyayı Trump kadar hareketlendiren, Trump kadar hakkında konuşulan ikinci bir insan bulunmamaktadır. İlk döneminde olduğu gibi, ikinci başkanlık döneminde de Trump, konuşulmakta, tartışılmakta ve çözülmeye çalışılan bir bulmaca gibi kendisiyle uğraşılmaktadır. Sıradışı, aykırı, ayrıksı ve öngörülmez kişiliğiyle Trump, dünya gündemini önümüzdeki yıllarda meşgul etmeye devam edecektir. Dünya, uzun süredir Amerika başkanlarının önemini ve etkisini unutmuştu. Dünya, Trump sayesinde Amerika’nın ve başkanın belirleyici rolünü hatırlamaya, konuşmaya ve tartışmaya başlamıştır.
Trump’ı siyasal ve sosyal anormalliğin bir sonucu olarak değerlendirmek gerçekçi olmadığı gibi, böyle bir algılayış yanıltıcıdır. Trump, sosyal ve siyasal olan bitenin aynasıdır. Ortada bir anormallik yoktur. Ortada sosyal ve siyasal gerçeklere uygun normal bir sonuç vardır. Trump’ı anormalliğin değil, dünyadaki yeni normalin temsilcisi olarak görmek mümkündür.
Trump’ın ikinci defa iktidara gelişi bir tesadüfle açıklanamaz. Trump, bilinçli, sistematik, sürekli ve planlı çabalarla, faaliyetlerle, ilişkilerle ve örgütlenmelerle iktidara gelmiştir. Cumhuriyetçi Parti’ye kendi etrafında birleşmekten başka seçeneği olmadığını dayatan Trump, parti üzerinde tartışılmaz bir liderlik ve hakimiyet inşa etmiştir. Şu anda Cumhuriyetçi Parti’de ve Congre’de Trump’a muhalefet edecek ve karşı çıkacak güçlü muhalefet merkezleri bulunmamaktadır. Trump’ın söylemleri, bundan sonra kolaylıkla gerçek politikalar olarak dünyanın önüne çıkacaktır. Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz Trump’ın onlarca kararnameyi imzalaması, sadece söyleyen değil, söylediklerini kararlı bir şekilde uygulamaya koyan gözü kara cesur lider imajı vermek içindir.
Trump’ın dini, ideolojisi, kimliği, kültürü ve kişiliği tek bir doğma etrafında dönmektedir. Trump’ın inandığı tek şey, Amerika üstünlüğüdür. Trump, kendisini Amerika üstünlüğünün kişiselleşmiş hali olarak görmektedir. Amerika üstünlüğü, Trump’ın üstünlüğünden ayrı düşünülemez. Trump’ın duygu, düşünce siyasal dünyasını belirleyen ana kavram, Amerikan üstünlüğüdür. Trump, dünyadan kendi şahsında Amerikan üstünlüğünün yeniden tanınmasını ve ona teslim olunmasını istemektedir.
Trump, demokrasiye, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne inanmamakta ve bu değerleri verimli ve kullanışlı bulmamaktadır. Amerika’nın üstünlüğünün tekrar tesisi için Trump, Avrupa Birliği ve NATO gibi ittifaklara da bel bağlamamaktadır. Trump, Amerikan üstünlüğünü tesis etmenin yolunun alış-veriş ve yarar temelinde gerçekleşen anlaşmalarla gerçekleşeceğini düşünmektedir. Trump, bütün ittifaklara, antlaşmalara, kurumlara ve ilişkilere, Amerika’ya sağlayacağı maddi yarar açısından bakmakta ve değer vermektedir. Trump’a göre Amerika’ya para getirmeyen hiçbir şeyin değeri yoktur ve para getirmeyen bir yerle ilişki kurmaya ve ona yatırım yapmaya gerek yoktur. Trump, kendisine ödemeyi nasıl yapacağını söylemeyen kişiyi, kurumu ve antlaşmayı hemen silmektedir.
Trump’ın savaşları sonlandırmak, dünyada demokrasi dalgası oluşturmak, küresel barışı sağlamak gibi amacı yoktur.Trump, her şeyden bir gelir elde etmeyi amaçlamaktadır. Güvenlik, siyaset, jeopolitik gelir getirrmesi gereken ekonomik sektörler olarak bakılmaktadır.Trump, bir savaşçıdır, ancak bir para savaşçısıdır. Trump, güvenlik karşılığında Avrupa’dan ödeme yapmasını istemektedir. Trump, NATO üyelerinden Amerika’ya ödeme yapmalarını istemektedir. Trump, istediği ödemeyi yapmayan ülkelere karşı zor ve yaptırım silahını uygulamaktadır. Trump, Amerika’nın üstünlüğünün tesisi için yeni kaynaklara ve gelirlere ihtiyaç duymaktadır. Savaşlarıın yıkımdan, verimsizlikten ve çöküşten başka bir şey getirmediğini düşünen Trump, pratik, verimli ve yeni alış-verişlerle, uzlaşmalarla, ilişkilerle ve antlaşmalarla sorunların çözülmesini, yeni ilişkiler ve durumların yaratılmasını hedeflemektedir.