Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
 

VAHŞİ KABİLECİLİK HAYATA DÜŞMANDIR!

Ölümün kol gezdiği, ölümün kutsallaştırıldığı ve yüceltildiği bir coğrafyada yaşamak, gerçekten çok korkunç bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır. Vahşet kültürüyle ve kimliğiyle yüzleşilmediği, hesaplaşılmadığı ve aşılmadığı için akıldan, vicdandan, bilimden, felsefeden, sanattan ve ahlaktan uzak olan güruhlar, kolaylıkla, hayata, insana ve doğaya dair her şeyi   namus, şeref, töre, kutsal adına yok ediyorlar. Yaşar Kemal, vahşet kültürünün gerçekliğini tek cümlede çarpıcı bir şekilde ifade etmiştir: "Bu ülkede dört şey olmayacaksın: Kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı."Bu ülkede hayvanları, kadınları ve çocukları kolaylıkla öldürebilir, ormanları yakabilir ve ağaçları yok edebilirsin. Kadını ve çocuğu insan onuruna, özgürlüğüne ve haklarına sahip   eşit bireyler olarak görmeyen bedevi bir zihniyet, duyguları, düşünceleri ve davranışları esir almaya ve onları kendisine köle yapmaya devam ediyor. Hayvanların canlı olarak haklarının olduğu gerçeğini inkâr eden, hayvanlara karşı sorumluluklarımızın olduğunu kabul etmeyen bedevi zihniyet, değersiz, gereksiz, fazlalık ve tehlikeli gördüğü hayvanları yok etmeyi nihai çözüm sanıyor. Her gün yanan ormanlar, rant uğruna yok edilen ağaçlar karşısında duygusuz ve duyarsız olan   vahşiler, sürekli olarak ceplerine girecek parayı hesaplayarak güçlerine güç katmanın yollarını bulmakta hiçbir zorlukla karşılaşmıyorlar. Kadınların, çocukların ve hayvanların öldürüldüğü, ağaçların kesildiği bir yerde insanlık adına bir şeyden söz edilmeyeceği gibi, birey ve toplum olma durumundan da söz edilemez. Akılla, bilimle, felsefeyle ve hukukla birey ve toplum olmayı başaran insanlar, hayvanlara, kadınlara, çocuklara ve ağaçlara saygı gösterirler. Sokaklarında hayvanların öldürüldüğü, her gün kadın ve çocuk cinayetlerinin işlendiği, ormanların yakıldığı yerlerde medeni bir toplum yoktur, vahşi kabileler vardır. Sekiz yaşındaki Narin, aile içi kirli ilişkilerin ve işlerin farkına vardığı için organize bir şekilde yakınları tarafından katledildi. Narin’in, bir ailesi yoktur. Narin’in içinde olduğu vahşi bir kabile vardır. Vahşi kabile şefi, şehveti uğruna küçük bir çocuğu kurban etmek konusunda hiçbir tereddüt göstermemektedir. Anne-babası ve kardeşleri bile kabilenin vahşi işleri ve ilişkileri devam etmesi için sekiz yaşındaki Narin’in öldürülmesinde hiçbir sorun görmüyorlar. Yirmi gün boyunca   vahşi kabile yapısı içinde herkesin rolünü profesyonelce oynadığını izledik. Çocukların, kadınların, hayvanların öldürüldüğü, ormanların ve doğanın talan edildiği bu bedevi kabilecilik vahşetinde sorumlu olan, modern medeniyet değildir. Modern medeniyet değerlerini ve kurumlarını benimsemediğimiz, içselleştiremediğimiz ve tecrübe etmediğimiz için bedevi kabilecilikten ve vahşetinden kurtulamıyoruz. Kadın-erkek eşitliğini insanlığın temeli yapan, çocukların güven ve özgürlük içinde yaşama, eğitim ve gelişme haklarını kabul eden, hayvanlarında hak sahibi varlıklar olduğunu kabul eden, doğayla kendini ilişkilendiren ve doğanın korunmasının ahlaki görevimiz olduğunu söyleyen, bilimi, sanatı, felsefeyi, hukuku, barışı ve özgürlüğü esas alan modern medeniyetten başka önümüzde seçenek bulunmamaktadır. Modern medeniyetin zıddı, bedevi vahşet ve kabileciliktir. Sorun bedevi kabileciliğin hakimiyeti ve varlığıdır. Bedevi vahşetin ayırımcı, cinsiyetçi, ırkçı, kabileci, feodal değerlerini kutsallaştırıp onları sürekli olarak günümüze ve hayata taşımanın bedeli, çocuklarımızın, kadınlarımızın, hayvanlarımızın ve ormanlarımızın yok olmasıdır. Modern medeniyet, hayata saygıyı bize öğretmektedir. Hayata saygı olmadan, modern ve medeni bireyler ve toplumlar olmak mümkün değildir. Bedevi vahşet ise, hayatı yok etme, servet, hakimiyet, ganimet ve şehvet için hayatın yok edilmesini   meşru bir hak olarak görmektedir. Bedevi vahşetin kimlik, kültür, doğma, siyaset, gelenek, aile ve akrabalık haline gelmiş bütün biçimleriyle yüzleşmeden ve hesaplaşmadan, bedevi vahşetin pisliğinden ve köleliğinden arınmadıkça, kadınların, çocukların, hayvanların, ağaçların güvende olması mümkün değildir.
Ekleme Tarihi: 10 Eylül 2024 - Salı

VAHŞİ KABİLECİLİK HAYATA DÜŞMANDIR!

Ölümün kol gezdiği, ölümün kutsallaştırıldığı ve yüceltildiği bir coğrafyada yaşamak, gerçekten çok korkunç bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır. Vahşet kültürüyle ve kimliğiyle yüzleşilmediği, hesaplaşılmadığı ve aşılmadığı için akıldan, vicdandan, bilimden, felsefeden, sanattan ve ahlaktan uzak olan güruhlar, kolaylıkla, hayata, insana ve doğaya dair her şeyi   namus, şeref, töre, kutsal adına yok ediyorlar.

Yaşar Kemal, vahşet kültürünün gerçekliğini tek cümlede çarpıcı bir şekilde ifade etmiştir: "Bu ülkede dört şey olmayacaksın: Kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı."Bu ülkede hayvanları, kadınları ve çocukları kolaylıkla öldürebilir, ormanları yakabilir ve ağaçları yok edebilirsin. Kadını ve çocuğu insan onuruna, özgürlüğüne ve haklarına sahip   eşit bireyler olarak görmeyen bedevi bir zihniyet, duyguları, düşünceleri ve davranışları esir almaya ve onları kendisine köle yapmaya devam ediyor. Hayvanların canlı olarak haklarının olduğu gerçeğini inkâr eden, hayvanlara karşı sorumluluklarımızın olduğunu kabul etmeyen bedevi zihniyet, değersiz, gereksiz, fazlalık ve tehlikeli gördüğü hayvanları yok etmeyi nihai çözüm sanıyor. Her gün yanan ormanlar, rant uğruna yok edilen ağaçlar karşısında duygusuz ve duyarsız olan   vahşiler, sürekli olarak ceplerine girecek parayı hesaplayarak güçlerine güç katmanın yollarını bulmakta hiçbir zorlukla karşılaşmıyorlar.

Kadınların, çocukların ve hayvanların öldürüldüğü, ağaçların kesildiği bir yerde insanlık adına bir şeyden söz edilmeyeceği gibi, birey ve toplum olma durumundan da söz edilemez. Akılla, bilimle, felsefeyle ve hukukla birey ve toplum olmayı başaran insanlar, hayvanlara, kadınlara, çocuklara ve ağaçlara saygı gösterirler. Sokaklarında hayvanların öldürüldüğü, her gün kadın ve çocuk cinayetlerinin işlendiği, ormanların yakıldığı yerlerde medeni bir toplum yoktur, vahşi kabileler vardır.

Sekiz yaşındaki Narin, aile içi kirli ilişkilerin ve işlerin farkına vardığı için organize bir şekilde yakınları tarafından katledildi. Narin’in, bir ailesi yoktur. Narin’in içinde olduğu vahşi bir kabile vardır. Vahşi kabile şefi, şehveti uğruna küçük bir çocuğu kurban etmek konusunda hiçbir tereddüt göstermemektedir. Anne-babası ve kardeşleri bile kabilenin vahşi işleri ve ilişkileri devam etmesi için sekiz yaşındaki Narin’in öldürülmesinde hiçbir sorun görmüyorlar. Yirmi gün boyunca   vahşi kabile yapısı içinde herkesin rolünü profesyonelce oynadığını izledik.

Çocukların, kadınların, hayvanların öldürüldüğü, ormanların ve doğanın talan edildiği bu bedevi kabilecilik vahşetinde sorumlu olan, modern medeniyet değildir. Modern medeniyet değerlerini ve kurumlarını benimsemediğimiz, içselleştiremediğimiz ve tecrübe etmediğimiz için bedevi kabilecilikten ve vahşetinden kurtulamıyoruz. Kadın-erkek eşitliğini insanlığın temeli yapan, çocukların güven ve özgürlük içinde yaşama, eğitim ve gelişme haklarını kabul eden, hayvanlarında hak sahibi varlıklar olduğunu kabul eden, doğayla kendini ilişkilendiren ve doğanın korunmasının ahlaki görevimiz olduğunu söyleyen, bilimi, sanatı, felsefeyi, hukuku, barışı ve özgürlüğü esas alan modern medeniyetten başka önümüzde seçenek bulunmamaktadır. Modern medeniyetin zıddı, bedevi vahşet ve kabileciliktir. Sorun bedevi kabileciliğin hakimiyeti ve varlığıdır. Bedevi vahşetin ayırımcı, cinsiyetçi, ırkçı, kabileci, feodal değerlerini kutsallaştırıp onları sürekli olarak günümüze ve hayata taşımanın bedeli, çocuklarımızın, kadınlarımızın, hayvanlarımızın ve ormanlarımızın yok olmasıdır.

Modern medeniyet, hayata saygıyı bize öğretmektedir. Hayata saygı olmadan, modern ve medeni bireyler ve toplumlar olmak mümkün değildir. Bedevi vahşet ise, hayatı yok etme, servet, hakimiyet, ganimet ve şehvet için hayatın yok edilmesini   meşru bir hak olarak görmektedir. Bedevi vahşetin kimlik, kültür, doğma, siyaset, gelenek, aile ve akrabalık haline gelmiş bütün biçimleriyle yüzleşmeden ve hesaplaşmadan, bedevi vahşetin pisliğinden ve köleliğinden arınmadıkça, kadınların, çocukların, hayvanların, ağaçların güvende olması mümkün değildir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.