Ulus Gazetesi ile, köşe yazarı olarak tanışıklığım,1990’lara kadar gider. Belgeliğimde, ilk yazım 23/10/1992’de “Üniversiteden Bakış” sütun başlığı altında yayımlanmıştı. Zamanın “Ulus Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sevgili Dr. Turhan Timuçin”’in çağrısı üzerine, sürekli yazmaya ise,15/03/21993’de başlamıştım. 15.03.1993 günlü “Hoş Bulduk” başlığı altında, “Üniversiteden Bakış”’ı seçmemdeki nedenimi şöyle açıklamışım.
“Bilindiği gibi üniversite, toplumun beynidir. Uzun zamandan bu yana, bu beynin işlevini yapması, bilinçli bir biçimde önlenmekte, giderek ortadan kaldırılmaktadır. Üniversiteyi ortadan kaldıran, onu giderek sayıları artırılan tabelalara dönüştüren buldozerin adı, üç harfli bir sözcük, yani YÖK’tür.
Bu buldozerin etkisi ile, günümüzde üniversitelerimiz, ülkenin içindeki ve dışındaki bilimsel hareketleri izleyememekte, inceleme konusu yapamamakta, toplumun sorunları ve gerçekleri üzerinde bilimsel araştırmalar, değerlendirmeler ve eleştiriler gerçekleştirilmemekte, ülkenin bilimsel, teknik, ekonomik, kültürel ve hukuksal gelişmesine katkıda bulunamamaktadır. Gerçekte de bugünün ötesine geçemeyen, ülkedeki gelişmeleri izleyip eleştiremeyen, bilimsel verileri özgürce yorumlama ve yayınlama gücü olmayan, yalnızca olanı öğretmekle yetinen, yaratıcılık gücünden yoksun kuruluşların üniversiteden beklenen işlevleri yerine getirme olanağı bulunmadığından, bunlara üniversite bile denemez.
Ülkemizde, üniversite tabelası taşıyan kuruluşların gerçek anlamda üniversite olamadıklarının kanıtı, ülkemizde sürüp giden siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişme ve değişmelere karşın, bu konularda sesini yükseltmemesi, bütün bu gelişmeleri bir seyirci gibi izlemesidir.
“Üniversiteden Bakış” adını verdiğimiz bu sütunda, bir üniversiteli olarak ülkemizin ve çevremizde gelişen olayları inceleme konusu yapıp, değerlendirmeler ve eleştirilerde bulunacağım. Bakışım, yalnızca üniversite sorunları olmayacak. Kuşkusuz içinde yaşadığım ortamı sorunları ile, yetersizlikleri ile, çarpıklıkları ile gözler önüne sermeye çalışacağım.
Bu çaba ve uğraşlarımda seslendiğim kitle siz olacağınız gibi, bana kaynaklık edip, olay ve olguların üzerine gitmemi sağlayacak olanlar da sizler olacaksınız. Birlikte üretip, birlikte sonuç almaya çalışacağız. Bu nedenle yardım ve anlayışınıza gereksinim duyacağım. Aktaracağınız her sorunu, her olayı sütunumda bulacak, onunla ilgili gelişmeleri ve sonuçları birlikte gözleyeceğiz.
Kurucusunun M. Kemal Atatürk olduğu bir gazetede yazmanın sorumluluğumun çok büyük olduğunun bilincindeyim. Özellikle, Laik Cumhuriyetimize, Onun kurucularına ve ilkelerine açıktan eylemli bir kalkışmanın hemen her kesimden sürdürüldüğü bir dönemde, bunun ne denli güç olduğunun da ayırdındayım. Bütün bunlarla birlikte, sizin “hoş geldin” biçimindeki seslenişine “hoş bulduk” diye karşılık vermek istiyorum”.
31 yıl önce yazmışım bu satırları. 31 yıl sonrasındaki görüntünün fazla değişmediğini, yani bir arpa yol almadığımız, hatta,31 yılın gerisine düştüğümüzü söylemek abartı değil. Aradan 31 yıl geçtikten sonra, sevgili meslektaşım Halit Suçiçmez, Ulus Gazetesi’nde yazmaya başladığını söyleyince, ben de, 1990’lı yıllarda yazdığımı söylemişti. Sevgili Halit’in bu durumu aktardığı Sayın Arzu Kök, telefonla bana ulaşarak, 31 yıl önce veda ettiğim ULUS için yazmamı önerdi. Bana ise, kabul etmek ve sizlere de 31 yıl önce söylediğim “hoş bulduk” dememi yinelemek düştü. Şimdilik iki hafta da bir sizlerle olmaya çalışacağım. Görüşme dileklerimle.