Prof.Dr. KEMAL DURUHAN
Köşe Yazarı
Prof.Dr. KEMAL DURUHAN
 

Diogenes, İskender ve Sokrat: Aşırılıkların Ortasında İnsanlık ve Denge

Bir gün, güçlü İskender, dünyanın dört bir yanını fethetmek üzere yürürken, güneşin sıcak ışığı altında çömlekçi çukurunda yatmakta olan Diogenes’i gördü. Bu, Diogenes’in hayat tarzıydı; tüm ihtişamdan uzak, basit bir yaşam sürüyordu.   İskender, yanında pek çok askerle yaklaşırken, Diogenes’i gördü ve merakla yanına geldi. Gözleri, yıkılmakta olan dünyanın egemenliğini arayan bir hükümdarın gözleriydi, ancak Diogenes’in bakışlarında hiç bir güç arzusunun izi yoktu.   İskender, Diogenes’e gülümsedi ve sordu: “Sen, bu dünyadaki her şeyden elini eteğini çekmiş bir adam olarak nasıl yaşıyorsun? Ne istersen sana verebilirim, sana dünyanın her yerini fethedecek gücüm var. Her şey senin olabilir.”   Diogenes, güneşin altındaki yerinden kıpırdamadan şöyle cevap verdi: “Eğer bana verebileceğin bir şey varsa, o da bu güneşi benden çekip almaman.”   İskender şaşkınlıkla biraz durakladı. Bu cevabın ne anlama geldiğini tam olarak anlayamamıştı. Güç ve zafer peşinde koşarken, Diogenes’in en basit isteği, özgürlüğüydü. İskender, “Senin gibi bir adam, benden hiçbir şey istemiyor mu? Bu kadar güçlü bir hükümdar sana yardım edebilirken, neden böyle basit bir hayat sürüyorsun?” diye tekrar sordu.   Diogenes, sadece bir kez daha başını çevirdi ve gülümsedi. “Gerçekten de, istemediğim her şeyle çevrili olduğumu düşünürsem, her şeye sahip olmak bana ne fayda sağlar? Benim için gerçek güç, arzularımın ve hırslarımın ötesine geçebilmektir.”   İskender, bu sözleri duyduğunda, şüpheyle düşünmeye başladı. Fakat, yanında bulunan askerlere döndü ve gülümsedi: “Beni dinleyin, bu adam beni fethetmiş olabilir.”   O an, tarihsel bir dönüm noktasıydı. İskender, gücün sadece dünyayı fethetmekte değil, aynı zamanda insanın içsel özgürlüğünü keşfetmekte yattığını fark etti. Ancak bu ikili arasında gerçek dengeyi kuracak olan bir başka figür vardı: Sokrat.   Sokrat’ın Dengeyi Kurması: Felsefi Bir Arayış   Sokrat, Diogenes ve İskender’in karşılaşmasını izlerken, derin bir düşünceye daldı. O, her iki bakış açısını da anlamakla kalmaz, aynı zamanda onları birleştirebilecek bir çözüm arıyordu. Sokrat’ın amacı, aşırılıklardan kaçınarak, doğruyu ve dengeyi bulmaktı.   Sokrat, İskender’e dönerek şöyle dedi: “Güç, bir hükümdarın elinde olsa da, eğer içsel bilgelikten yoksunsa, onu yöneten sadece dışsal etmenler olur. Senin gücün, bir toplumun huzurunu sağlayabilir, ancak bir insanın ruhunu tatmin etmek için daha derin bir şey gereklidir.”   Sonra Diogenes’e döndü: “Ve sen de, eğer yalnızca özgürlüğün peşinden gidersen, toplumsal sorumluluk ve insanlıkla olan bağlarını kaybedebilirsin. Gerçek özgürlük, dışarıdaki dünyaya değil, içsel dünyaya yönelmekten gelir.”   Sokrat’ın bu sözleri, Diogenes ve İskender arasında bir köprü kurdu. İskender, güç ve yönetim anlayışını sorgulamaya başlarken, Diogenes içsel huzurunun ötesinde toplumsal sorumlulukların da farkına vardı.   Günümüze Yansıyan Dersler   Bu tarihi karşılaşma ve diyaloglar, günümüz dünyasında hala geçerliliğini koruyor. Toplumlar, bazen gücü elinde bulunduran liderlerle yönetiliyor, bazen de bireysel özgürlük ve haklar adına aşırıya kaçılıyor. Ancak, bu aşırılıklar çoğu zaman insanın kendisini bulmasında engel teşkil ediyor.   Sokrat’ın öğretileri, bu iki uç arasında kalmamızı sağlıyor. Toplumlar, ne yalnızca gücü aramalı, ne de yalnızca bireysel özgürlüğü savunmalıdır. Her şeyin ölçüsünü doğru kurarak, insanın içsel bilgelik ve doğruyu arama yolculuğunun önemini vurguluyor. Gerçek güç, insanın içsel huzurunu ve doğruyu bulma yeteneğindedir.
Ekleme Tarihi: 06 April 2025 - Sunday

Diogenes, İskender ve Sokrat: Aşırılıkların Ortasında İnsanlık ve Denge

Bir gün, güçlü İskender, dünyanın dört bir yanını fethetmek üzere yürürken, güneşin sıcak ışığı altında çömlekçi çukurunda yatmakta olan Diogenes’i gördü. Bu, Diogenes’in hayat tarzıydı; tüm ihtişamdan uzak, basit bir yaşam sürüyordu.
 
İskender, yanında pek çok askerle yaklaşırken, Diogenes’i gördü ve merakla yanına geldi. Gözleri, yıkılmakta olan dünyanın egemenliğini arayan bir hükümdarın gözleriydi, ancak Diogenes’in bakışlarında hiç bir güç arzusunun izi yoktu.
 
İskender, Diogenes’e gülümsedi ve sordu: “Sen, bu dünyadaki her şeyden elini eteğini çekmiş bir adam olarak nasıl yaşıyorsun? Ne istersen sana verebilirim, sana dünyanın her yerini fethedecek gücüm var. Her şey senin olabilir.”
 
Diogenes, güneşin altındaki yerinden kıpırdamadan şöyle cevap verdi: “Eğer bana verebileceğin bir şey varsa, o da bu güneşi benden çekip almaman.”
 
İskender şaşkınlıkla biraz durakladı. Bu cevabın ne anlama geldiğini tam olarak anlayamamıştı. Güç ve zafer peşinde koşarken, Diogenes’in en basit isteği, özgürlüğüydü. İskender, “Senin gibi bir adam, benden hiçbir şey istemiyor mu? Bu kadar güçlü bir hükümdar sana yardım edebilirken, neden böyle basit bir hayat sürüyorsun?” diye tekrar sordu.
 
Diogenes, sadece bir kez daha başını çevirdi ve gülümsedi. “Gerçekten de, istemediğim her şeyle çevrili olduğumu düşünürsem, her şeye sahip olmak bana ne fayda sağlar? Benim için gerçek güç, arzularımın ve hırslarımın ötesine geçebilmektir.”
 
İskender, bu sözleri duyduğunda, şüpheyle düşünmeye başladı. Fakat, yanında bulunan askerlere döndü ve gülümsedi: “Beni dinleyin, bu adam beni fethetmiş olabilir.”
 
O an, tarihsel bir dönüm noktasıydı. İskender, gücün sadece dünyayı fethetmekte değil, aynı zamanda insanın içsel özgürlüğünü keşfetmekte yattığını fark etti. Ancak bu ikili arasında gerçek dengeyi kuracak olan bir başka figür vardı: Sokrat.
 
Sokrat’ın Dengeyi Kurması: Felsefi Bir Arayış
 
Sokrat, Diogenes ve İskender’in karşılaşmasını izlerken, derin bir düşünceye daldı. O, her iki bakış açısını da anlamakla kalmaz, aynı zamanda onları birleştirebilecek bir çözüm arıyordu. Sokrat’ın amacı, aşırılıklardan kaçınarak, doğruyu ve dengeyi bulmaktı.
 
Sokrat, İskender’e dönerek şöyle dedi: “Güç, bir hükümdarın elinde olsa da, eğer içsel bilgelikten yoksunsa, onu yöneten sadece dışsal etmenler olur. Senin gücün, bir toplumun huzurunu sağlayabilir, ancak bir insanın ruhunu tatmin etmek için daha derin bir şey gereklidir.”
 
Sonra Diogenes’e döndü: “Ve sen de, eğer yalnızca özgürlüğün peşinden gidersen, toplumsal sorumluluk ve insanlıkla olan bağlarını kaybedebilirsin. Gerçek özgürlük, dışarıdaki dünyaya değil, içsel dünyaya yönelmekten gelir.”
 
Sokrat’ın bu sözleri, Diogenes ve İskender arasında bir köprü kurdu. İskender, güç ve yönetim anlayışını sorgulamaya başlarken, Diogenes içsel huzurunun ötesinde toplumsal sorumlulukların da farkına vardı.
 
Günümüze Yansıyan Dersler
 
Bu tarihi karşılaşma ve diyaloglar, günümüz dünyasında hala geçerliliğini koruyor. Toplumlar, bazen gücü elinde bulunduran liderlerle yönetiliyor, bazen de bireysel özgürlük ve haklar adına aşırıya kaçılıyor. Ancak, bu aşırılıklar çoğu zaman insanın kendisini bulmasında engel teşkil ediyor.
 
Sokrat’ın öğretileri, bu iki uç arasında kalmamızı sağlıyor. Toplumlar, ne yalnızca gücü aramalı, ne de yalnızca bireysel özgürlüğü savunmalıdır. Her şeyin ölçüsünü doğru kurarak, insanın içsel bilgelik ve doğruyu arama yolculuğunun önemini vurguluyor. Gerçek güç, insanın içsel huzurunu ve doğruyu bulma yeteneğindedir.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.