Yazının başlığı için baştan özür dilerim. Ama bugünkü düzen biz gariban vatandaşı böyle görüyor. Şimdi bakalım nasıl yolunuyoruz.
Ülkemizde adaletsizlikler var mı? Var çok var, hem de pek çok var. Bu adaletsizlikleri tek tek saymaya gerek yok. Bunu hepimiz biliyoruz. Her gün ve her an bu adaletsizliklerle, yani zalimliliklerle iç içe yaşıyoruz. Bu ülkede yaşayan insanların hemen hepsi adaletsizliklerden çok çekmekte. Ama hiçbir ilgili bunu düzeltmeye kalkmıyor, bırak düzeltmeyi dikkate bile almıyor.
Dünya vergi literatüründe genel olarak kırk küsur kadar vergi türü vardır. Gelişmiş ülkelerde bu vergi türlerinin 8 veya 12 türü uygulanmakta. Türkiye’de ise vergi türlerinin tamamı kullanılmaktadır. Daha da yok mu denmektedir. Yani zalim Deli Dumrul vergi politikası uygulanmaktadır bizde. Hayatımızın her anı vergilendirilmiştir. Ekmek alırsın vergili, gazete okursun vergili, haberleşirsin vergili, tedavi görürsün daha büyük vergili, ölürsün daha daha büyük vergili. Daha ne vergiler…Özetle yaşarsın vergili ölürsün vergili. Hayatta hiç geçmediğin, hiç geçmeyeceğin köprü vergisi de cabası. Zavallı Deli Dumrul hiç değilse sadece köprüsünden geçenden vergi alıyordu.
Bir de Anayasamızda sosyal devlet ilkesi kayıtlıdır. Ama yaşamda sosyalliğin “s” si bile yoktur.
Bir şekilde toplumsal ilişkileri sebebiyle bir yerlere bağlı olan insanlar “yolunacak kaz” muamelesi görüyor ve muhakkak bir şekilde vergilendiriliyorlar. Vergi vermek mutlaka vatandaşın devlete borcudur. “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” prensibine aklı olan herkes katılır. Ancak insafsız ve de haksız vergilendirmeyle kazanç kutsallaştırılmamalıdır. Ama kutsallığa bile isyan derecesindedir bizde vergi uygulamaları. “Dolaylı”, “Dolaysız” hababam vergilendirin bakalım vatandaşlarım.
Bu adaletsizliğin pek çok örneği var. Mesela emlak vergileri. Dört yılda bir yenilenen birim değerler her seferinde birer değil, ikişer, beşer, onar kat arttırılıyor. Mesela doğal gaz, elektrik, bazı gıda maddelerinden alınan dolaylı vergilerde yüzde 18 oranında vergi. O kadar bariz insafsızlık var ki, pırlanta, elmas gibi ürünlerle doğal gaz, elektrik ve diğer bazı kalemlerde uygulanan dolaylı vergi, pırlanta, elmas gibi ürünlerde kullanılan dolaylı vergi ile aynı. Vatandaş evinde yemek pişirmek, ısınmak için kullandığı doğal gaz değil, pırlanta, elmas kullanıyor sanki.
Deli Dumrul vergileri vatandaşın aklındaki, söylemindeki “rantçı yönetici” kanısını gün be gün daha da kuvvetlendirmektedir. Oysa sosyal bir devlette hükümetlerin özellikle de belediyelerin esas görevi, vatandaşı ezmeden mümkün olanı yapıp onları rahat ettirmektir, “Halkçı Yönetici” olmaktır. Ama nerede bizde o izan. Sözüm ona dindardırlar, ama Maun süresinin anlamını dahi bilmezler.
Bizleri “yolunacak kaz” gibi nitelendirenlere daha fazla yoldurmayalım kendimizi. Kutsal kitabımızı da söylediği gibi, “Veyl olsun dinden nemalanmaya çalışanlara.” Müslümanın hem namaz kılıp hem de azılı bir kapitalist kadar mal ve para hırsında olması haramdır. Müslümanlık bihakkın yerine getirilse, bireysellik aşılıp toplumsal/kamusal alanda insan bu kadar ezilmezdi. Ama ne yazık ki gün be gün bu kutsallıktan uzaklaşmaktayız.
İşin üzerine gidelim, hakkımızı arayalım. Haksız kazanç sağlayanlara fırsat vermeyelim. Daha fazla yoldurmayalım kendimizi. Hakkımızı aramak için, demokrasinin verdiği imkanlarla mücadele edelim, yolunmaya müstahak olmayalım. Dayanın yolunacak kazlar. Az kaldı.