Elif MAT ERKMEN - Araştırmacı-Yazar
Köşe Yazarı
Elif MAT ERKMEN - Araştırmacı-Yazar
 

ÇOCUKLUK AŞKI BEATRİCE

İlk aşk, ilk heyecan…Hatırlamayan var mı? Günün birinde kavuşmayı ümit etmeyen, gözünü kapadığında o güzel gözleri her akşam yeniden görmeyen?  Değerli okurlar, bu bölümde Dante’nin yardımına ilk aşkı Beatrice koşuyor. Komedya’ daki karakterler aynı zamanda gerçek hayatta yaşamış insanlar. Dante hem eserin yazarı hem de eserdeki bir karakter. Dante ve Beatrice, ikisi de Floransa’da doğmuşlardı. Aynı yaştaydılar. Dante ay farkıyla biraz daha büyüktü. İlk karşılaşma, ilk göz ağrısı, 9 yaşlarında oldu. O sıralar Dante’nin annesi ölmüş, gözleri yaşlıydı. Bu güzel kızı görünce kalbi kıpırdadı. Sevgisini ona verdi. Sonraki yıllarda, Floransa’da yolda, kilisede karşılaşmaları oldu. “Baktı mı bakmadı mı? Gülümsedi mi, gülümsemedi mi? Bana kızdı mı, yoksa kıskandı mı acaba?” gibi gençlik heyecanları yaşandı.  1289 yılında Dante savaşa gitti. 1290 yılında ise, Dante’nin gördüğü kötü bir rüya sonrası ne yazık ki Beatrice hayata veda etti. Bu da şairin yüreğinde derin bir acı bıraktı. Dante Beatrice’e olan aşkını Vita Nova- Yeni Hayat eserinde yazdı. Kitabını bitirirken, “Şimdiye kadar bir kadına yazılmamış bir eseri Beatrice için yazacağım” dedi, yıllar sonra sürgünde Komedya’ yı yazmaya başladığında bu sözünü yerine getirmiş oldu. O zamana kadar “Courtly Love” denilen aşk şiiri geleneği vardı. Uzaktan sevilen bir sevgili, kavuşulamayan bir kadın, hayali bir aşk konu alınırdı bu şiirlere.  O şiirlerde kadınlar konuşmazdı, sessizdiler. Komedya’ da ise, Beatrice artık öte alemdedir. Orada “konuşan, fikrini söyleyen, güçlü bir kadın” olarak çıkar karşımıza. Bu da şiir geleneğine Dante’nin getirdiği bir yenilik olmuştur. Gerçek hayatta ikisi de başkalarıyla evlenmişti. O dönemde kimin kiminle evleneceğine çocuk yaşta aileler tarafından karar verilmiş oluyor, hatta noterde sözleşme yapılıyordu.  Bu da sanırım gençlerin psikolojilerinde derin izler bırakıyordu. Şimdiki devir gibi isteyen istediğiyle evlenemiyordu. Aşk hep kalplerde gizli kalıyordu. Aşağıdaki dizeler Komedya’nın Cehennem kısmının ikinci bölümünden. Burada göreceğimiz gibi, aşkın kendisinden de sanki bir kişilik gibi bahsediliyor. “Aşk getirdi beni, aşk söyletti,” gibi sözler var. Dante’nin öte dünyaya yaptığı yolculuk Azize Lucia’nın (görmeyi temsil ediyor), Dante’nin içinde bulunduğu zor durumu görmesi, Beatrice’e haber vermesi ve Meryem Ana’dan şefaat dilenmesiyle oluyor. CEHENNEM 2 Akşam karanlığı çöküyordu, Dünyadaki yaratıklar, günün yorgunluğundan sonra dinlenmeye çekilirken; Ben bir başıma, burada zorlu bir yolculuğa hazırlanıyordum. Yanılmaz hafıza bunu yazacaktır. Ey ilham perileri; Ey yüksek akıl, bana yardım edin. Gözümüzle gördüğümüzün yazıcısı hafıza, burada asaletin görülecektir. Sonra konuşmaya başladım; “Şair, sen benim rehberimsin; Bu zorlu yola çıkmadan, bu yolculuk için bana güvenmeden evvel  Bana iyice bak. Söyle gerçekten ben bu işe değer miyim? Sen, Silvius’un babasının (Aeneas) nasıl daha yaşarken,  Öteki dünyaya geçtiğini; Ölümsüzlüğü gördüğünü yazmıştın. Eğer, tüm kötülüklerin karşıtı olan, ona bu yolculuk için izin verdiyse; Kim olduğundan ve neler yapacağından dolayı, bu anlaşılabilir. Çünkü Aeneas, yükseklerde Roma’ yı kurmak, İmparatorluğun da, şehrin de babası olmak için seçilmiştir. O şehir ki; Papalık tahtının yeri olmuştur. O yolculukta, Roma şehrinin geleceğini görmüştür, Bir diğer seçilmiş kişi olan Aziz Paul’ da bu yoldan geçmiştir. İmanı kuvvetlendirmiş, kurtuluş yolculuğunu başlatmıştır. Ama ben nasıl burada olurum? Kimin verdiği yetkiyle, bu yolculuğu yapabilirim? Aeneas değilim; Paul de değilim! Benim değerim ne? Eğer bu yolculuğa çıkmaya cüret edersem, haddimi aşmaktan korkarım. Sen bilgesin, sana söyleyebildiklerimden fazlasını anlarsın” Vazgeçecek gibiydim. Önce çok hevesliydim ama düşündükçe korkmuştum. “Eğer doğru anladıysam, korktun sen” dedi bilge. "Korku, iyi şeyler yapmak isteyen onurlu insanların karşısına  Engeller çıkarır, yapacakları işlere mâni olur. Işığın yetersiz olduğu yerde, yaratıklar gölgeden korkar olur. Korkunu geçirmek için, ne bildiğimi söyleyeyim sana; Niye geldiğimi, ne öğrendiğimi. Ben Limbo’ da kalan ruhlar arasındaydım. Bir hanım geldi, benden rica etti, Parıl parıl, parıldıyordu, ruhu kutsanmıştı, ne emrettiğini sordum. Gözleri yıldızlardan daha çok ışıldadı, Kendi dilinde, yumuşaklıkla konuştu. O melek sesiyle;  “Ey kibar Mantualı, şiiri hala dünyada bilinen ve Dünya durdukça hatırlanacak olan Şair; Benim arkadaşım-Kadersiz olan arkadaşım- ıssız kıyılara düştü; Çaresizlik içinde korkup, doğru yoldan ayrıldı. Geldim ama korkarım geciktim. Hemen ona koş, bilgeliğinle, merhametinle, Onun iyiliği için ruhunun kurtuluşu için ne gerekiyorsa, onunla koş. Ona yardım et; benim içimi ferahlat! Seni ona yollayan benim, Beatrice.  Kutsanmış yüksek tepelerden geldim, Bir an önce geri dönmeyi istediğim. AŞK getirdi beni buraya, AŞK konuşturuyor böyle. Geri döndüğümde, Efendi’mizin huzurunda, seni öveceğim,” dedi  Ve konuşmasına ara verdi. “Değerli Hanımefendi, senin iyiliğinle insanlık yücelir. Emrin başım üstüne. Ne istediğini anladım, hemen yerine getireceğim. Ne kadar acele etsek de, geç kalmış sayılırız bu konuda. Ama söyle bana, nasıl oldu da o geniş göklerden buraya inebildin, bu çukura geldin?” “Bu sorduğun soru, işin özüne iner; Ben Cehennemin dibine korkusuzca geldim, Korkunun kendisidir, zarar verme kapasitesine sahip olan, Cehennemin kendisinden bile daha korkutucu olan... Ben, Tanrı’ nın merhametinden yaratılmışım; Herşeyi Gören Tanrı’ nın Merhametinden; Buradaki ıstırap, bana dokunmaz. Cehennem ateşi beni yakmaz. Cennette, Meryem Ana, onun için endişe etmekte, İzin Meryem Ana’nın şefaatiyle çıkmıştır; Lucia’ ya ‘sana sadık olan çok zor durumda, yardım et’ demiş, Işığın ruhu Lucia- o ışık ki bütün kötülüklerin düşmanıdır, Hemen kalkıp, yanıma geldi. Ben, Rahel ile birlikte oturmaktaydım. ‘Tanrıyı her zaman öven Beatrice,  Seni her zaman sevene niye yardım etmiyorsun? O buraya senin için geldi. Çığlıklarını duymuyor musun? O ırmağın yanında ölüm kalım mücadelesi veriyor. O ırmak ki; onu azgınlıkta hiçbir deniz geçemez.’ dedi Lucia konuşunca, kalbim ikiye bölündü Cennetteki tahtımı bırakıp, senin yanına koştum hemen.” Bunları söyleyince, gözlerinin yaşını saklamak için başını çevirdi. O gözyaşının parıltısı, beni daha da çabuk davranmaya sevk etti. Hemen gelip, seni o canavarlardan kurtardım. Şimdi söyle bana neyi dert edinirsin? Niye yavaşladın? Gökte sana yardım etmek isteyen üç kutsanmış hanım varken, Tereddüt etmene gerek yok. Onlar yukarıdan seni izliyorlar. Ben de sana, bu yoldan geçmekle, iyiliğe ulaşacağını söylüyorum. Bu iyilik sana bahşedilmiştir.” Gece üşüyüp, büzüşen, sonra sabah güneşiyle ısınıp, açan çiçekler gibi Bu sözlerle ben de canlandım. Cesaret geldi; yeniden doğmuş gibi oldum. “Merhameti sonsuz olan Hanıma şükürler olsun, Senden de Allah razı olsun, zarif ruhun bu zahmete girdi. Hanımın sözü üzerine, anında yetiştin yardımıma, beni yüreklendirdin. Benim Rehberim, Efendim, Ustam, şimdi yol göster, birlikte gidelim.” Tekrar yola düzüldük, kayalık tehlikeli yollara... Dante, bu bölümde, ahirete yapacağı yolculuğa layık olup olmadığını düşünür. “Ben Aeneas değilim, Paul de değilim” der. "Peki ben kimim?” sorusuna cevap aramaktadır aslında. Virgil ’in eseri Aeneas destanında, başkahraman Aeneas, babasını ahirette ziyaret eder, yeraltına inerek, babasından geleceğe dair kehanetler öğrenir.  Aziz Paul ise Hristiyanlığın yayılmasında rol oynamış, Tarsuslu bir Yahudi ailesine mensup olduğu söylenen, ermiş bir kişidir. İlk önce, aldığı hem Klasik Yunan, hem de Yahudilik eğitimi nedeniyle Hristiyan dinine inanmamış, “Beklenen Mesih, Hz. İsa olamaz çünkü o çarmıhta öldürüldü” demiş, Hristiyanlara eziyet etmiştir. Ancak bir gün Şam’a giderken kendisine Hazreti İsa görünmüş, “Neden bana (ümmetime) eziyet ediyorsun?” diye sormuştur. Atından düşen Paul (eski adıyla Saul) üç gün kör kalmış ancak gözü açıldığında Hazreti İsa’ya iman etmiştir. Aziz Paul’a ahiret gösterilmiştir. Bundan sonra Anadolu ve Yunanistan’da çeşitli yerleri gezerek Hristiyanlığı yaymıştır. Biri gerçek, biri hayali, iki karakterin de ahirete yaptığı yolculuklar için kendilerine özgü nedenler vardır. Aeneas, Roma’nın kurucusu olmuş, Aziz Paul ’de Hristiyanlığın yaygınlaşmasında etkin olmuştur. Bu sebeple Şair, “Ben kimim, bu yolculuğa gitmeyi hakkeden biri miyim?” diye düşünüyor. Tevazu gösterirken, aslında aynı zamanda kendisinin de bu şiiri yazmakla ve bu hayali yolculuğu yapmakla önemli bir görev yerine getireceğini söylemiş oluyor. Çünkü, Dante bu şiiri yazmakla İtalya’da halka ve yöneticilere yol göstereceğini ve insanları aydınlatacağını ümit ediyor. Gerçekten de İtalya’da asırlar boyu bu şiir aydınlatıcı özelliği ile anılmıştır. Bu bölümde, Virgil, nasıl olup da, Dante’nin varlığından haberdar olduğunu ve yardıma geldiğini açıklıyor.  Beatrice, Cennet’tedir ve Dante’nin durumu kendisine haber verildiğinde, onun bu yolculuğu yapması için Meryem Ana’dan şefaat ister, özel bir izin alındıktan sonra, Cehennem’in Limbo bölümüne gelerek, Virgil’i bulur, kendisine yardım etmesini ister. Virgil ’de memnuniyetle bu görevi kabul eder. Silvius, Aeneas’ın ya oğlu ya torunu, tam olarak bilmiyoruz. Ama mitolojiye göre Truvalılar Roma yakınındaki Alba Longa’da Ascanius dan sonra kral olmuş. Ascanius (İlius) Aeneas’ın ilk eşi Creusa’dan olan oğlu Priam’ın torunu. (Creusa, Truva Kralı Priam’ın kızıdır ve Truva’dan sağ olarak kurtulamamıştır.) Irmak, Floransa’daki Arno ırmağı Din Siyaset ve Dante isimli kitabımdan kendi çeviri ve yorumlarım.
Ekleme Tarihi: 11 Aralık 2024 - Çarşamba

ÇOCUKLUK AŞKI BEATRİCE

İlk aşk, ilk heyecan…Hatırlamayan var mı? Günün birinde kavuşmayı ümit etmeyen, gözünü kapadığında o güzel gözleri her akşam yeniden görmeyen?

 Değerli okurlar, bu bölümde Dante’nin yardımına ilk aşkı Beatrice koşuyor. Komedya’ daki karakterler aynı zamanda gerçek hayatta yaşamış insanlar. Dante hem eserin yazarı hem de eserdeki bir karakter.

Dante ve Beatrice, ikisi de Floransa’da doğmuşlardı. Aynı yaştaydılar. Dante ay farkıyla biraz daha büyüktü. İlk karşılaşma, ilk göz ağrısı, 9 yaşlarında oldu. O sıralar Dante’nin annesi ölmüş, gözleri yaşlıydı. Bu güzel kızı görünce kalbi kıpırdadı. Sevgisini ona verdi.

Sonraki yıllarda, Floransa’da yolda, kilisede karşılaşmaları oldu. “Baktı mı bakmadı mı? Gülümsedi mi, gülümsemedi mi? Bana kızdı mı, yoksa kıskandı mı acaba?” gibi gençlik heyecanları yaşandı.

 1289 yılında Dante savaşa gitti. 1290 yılında ise, Dante’nin gördüğü kötü bir rüya sonrası ne yazık ki Beatrice hayata veda etti. Bu da şairin yüreğinde derin bir acı bıraktı. Dante Beatrice’e olan aşkını Vita Nova- Yeni Hayat eserinde yazdı. Kitabını bitirirken, “Şimdiye kadar bir kadına yazılmamış bir eseri Beatrice için yazacağım” dedi, yıllar sonra sürgünde Komedya’ yı yazmaya başladığında bu sözünü yerine getirmiş oldu.

O zamana kadar “Courtly Love” denilen aşk şiiri geleneği vardı. Uzaktan sevilen bir sevgili, kavuşulamayan bir kadın, hayali bir aşk konu alınırdı bu şiirlere.  O şiirlerde kadınlar konuşmazdı, sessizdiler. Komedya’ da ise, Beatrice artık öte alemdedir. Orada “konuşan, fikrini söyleyen, güçlü bir kadın” olarak çıkar karşımıza. Bu da şiir geleneğine Dante’nin getirdiği bir yenilik olmuştur.

Gerçek hayatta ikisi de başkalarıyla evlenmişti. O dönemde kimin kiminle evleneceğine çocuk yaşta aileler tarafından karar verilmiş oluyor, hatta noterde sözleşme yapılıyordu.  Bu da sanırım gençlerin psikolojilerinde derin izler bırakıyordu. Şimdiki devir gibi isteyen istediğiyle evlenemiyordu. Aşk hep kalplerde gizli kalıyordu.

Aşağıdaki dizeler Komedya’nın Cehennem kısmının ikinci bölümünden. Burada göreceğimiz gibi, aşkın kendisinden de sanki bir kişilik gibi bahsediliyor. “Aşk getirdi beni, aşk söyletti,” gibi sözler var.

Dante’nin öte dünyaya yaptığı yolculuk Azize Lucia’nın (görmeyi temsil ediyor), Dante’nin içinde bulunduğu zor durumu görmesi, Beatrice’e haber vermesi ve Meryem Ana’dan şefaat dilenmesiyle oluyor.

CEHENNEM 2

Akşam karanlığı çöküyordu,

Dünyadaki yaratıklar, günün yorgunluğundan sonra dinlenmeye çekilirken;

Ben bir başıma, burada zorlu bir yolculuğa hazırlanıyordum.

Yanılmaz hafıza bunu yazacaktır.

Ey ilham perileri; Ey yüksek akıl, bana yardım edin.

Gözümüzle gördüğümüzün yazıcısı hafıza, burada asaletin görülecektir.

Sonra konuşmaya başladım; “Şair, sen benim rehberimsin;

Bu zorlu yola çıkmadan, bu yolculuk için bana güvenmeden evvel

 Bana iyice bak. Söyle gerçekten ben bu işe değer miyim?

Sen, Silvius’un babasının (Aeneas) nasıl daha yaşarken,

 Öteki dünyaya geçtiğini;

Ölümsüzlüğü gördüğünü yazmıştın.

Eğer, tüm kötülüklerin karşıtı olan, ona bu yolculuk için izin verdiyse;

Kim olduğundan ve neler yapacağından dolayı, bu anlaşılabilir.

Çünkü Aeneas, yükseklerde Roma’ yı kurmak,

İmparatorluğun da, şehrin de babası olmak için seçilmiştir.

O şehir ki; Papalık tahtının yeri olmuştur.

O yolculukta, Roma şehrinin geleceğini görmüştür,

Bir diğer seçilmiş kişi olan Aziz Paul’ da bu yoldan geçmiştir.

İmanı kuvvetlendirmiş, kurtuluş yolculuğunu başlatmıştır.

Ama ben nasıl burada olurum?

Kimin verdiği yetkiyle, bu yolculuğu yapabilirim?

Aeneas değilim; Paul de değilim! Benim değerim ne?

Eğer bu yolculuğa çıkmaya cüret edersem, haddimi aşmaktan korkarım.

Sen bilgesin, sana söyleyebildiklerimden fazlasını anlarsın”

Vazgeçecek gibiydim. Önce çok hevesliydim ama düşündükçe korkmuştum.

“Eğer doğru anladıysam, korktun sen” dedi bilge.

"Korku, iyi şeyler yapmak isteyen onurlu insanların karşısına

 Engeller çıkarır, yapacakları işlere mâni olur.

Işığın yetersiz olduğu yerde, yaratıklar gölgeden korkar olur.

Korkunu geçirmek için, ne bildiğimi söyleyeyim sana;

Niye geldiğimi, ne öğrendiğimi. Ben Limbo’ da kalan ruhlar arasındaydım.

Bir hanım geldi, benden rica etti,

Parıl parıl, parıldıyordu, ruhu kutsanmıştı, ne emrettiğini sordum.

Gözleri yıldızlardan daha çok ışıldadı,

Kendi dilinde, yumuşaklıkla konuştu. O melek sesiyle;

 “Ey kibar Mantualı, şiiri hala dünyada bilinen ve

Dünya durdukça hatırlanacak olan Şair;

Benim arkadaşım-Kadersiz olan arkadaşım- ıssız kıyılara düştü;

Çaresizlik içinde korkup, doğru yoldan ayrıldı.

Geldim ama korkarım geciktim.

Hemen ona koş, bilgeliğinle, merhametinle,

Onun iyiliği için ruhunun kurtuluşu için ne gerekiyorsa, onunla koş.

Ona yardım et; benim içimi ferahlat!

Seni ona yollayan benim, Beatrice. 

Kutsanmış yüksek tepelerden geldim,

Bir an önce geri dönmeyi istediğim.

AŞK getirdi beni buraya, AŞK konuşturuyor böyle.

Geri döndüğümde, Efendi’mizin huzurunda, seni öveceğim,” dedi

 Ve konuşmasına ara verdi.

“Değerli Hanımefendi, senin iyiliğinle insanlık yücelir.

Emrin başım üstüne. Ne istediğini anladım, hemen yerine getireceğim.

Ne kadar acele etsek de, geç kalmış sayılırız bu konuda.

Ama söyle bana, nasıl oldu da o geniş göklerden buraya inebildin, bu çukura geldin?”

Bu sorduğun soru, işin özüne iner;

Ben Cehennemin dibine korkusuzca geldim,

Korkunun kendisidir, zarar verme kapasitesine sahip olan,

Cehennemin kendisinden bile daha korkutucu olan...

Ben, Tanrı’ nın merhametinden yaratılmışım;

Herşeyi Gören Tanrı’ nın Merhametinden;

Buradaki ıstırap, bana dokunmaz. Cehennem ateşi beni yakmaz.

Cennette, Meryem Ana, onun için endişe etmekte,

İzin Meryem Ana’nın şefaatiyle çıkmıştır;

Lucia’ ya ‘sana sadık olan çok zor durumda, yardım et’ demiş,

Işığın ruhu Lucia- o ışık ki bütün kötülüklerin düşmanıdır,

Hemen kalkıp, yanıma geldi. Ben, Rahel ile birlikte oturmaktaydım.

‘Tanrıyı her zaman öven Beatrice,

 Seni her zaman sevene niye yardım etmiyorsun?

O buraya senin için geldi. Çığlıklarını duymuyor musun?

O ırmağın yanında ölüm kalım mücadelesi veriyor.

O ırmak ki; onu azgınlıkta hiçbir deniz geçemez.’ dedi

Lucia konuşunca, kalbim ikiye bölündü

Cennetteki tahtımı bırakıp, senin yanına koştum hemen.”

Bunları söyleyince, gözlerinin yaşını saklamak için başını çevirdi.

O gözyaşının parıltısı, beni daha da çabuk davranmaya sevk etti.

Hemen gelip, seni o canavarlardan kurtardım.

Şimdi söyle bana neyi dert edinirsin? Niye yavaşladın?

Gökte sana yardım etmek isteyen üç kutsanmış hanım varken,

Tereddüt etmene gerek yok. Onlar yukarıdan seni izliyorlar.

Ben de sana, bu yoldan geçmekle, iyiliğe ulaşacağını söylüyorum.

Bu iyilik sana bahşedilmiştir.”

Gece üşüyüp, büzüşen, sonra sabah güneşiyle ısınıp, açan çiçekler gibi

Bu sözlerle ben de canlandım. Cesaret geldi; yeniden doğmuş gibi oldum.

“Merhameti sonsuz olan Hanıma şükürler olsun,

Senden de Allah razı olsun, zarif ruhun bu zahmete girdi.

Hanımın sözü üzerine, anında yetiştin yardımıma, beni yüreklendirdin.

Benim Rehberim, Efendim, Ustam, şimdi yol göster, birlikte gidelim.”

Tekrar yola düzüldük, kayalık tehlikeli yollara...

Dante, bu bölümde, ahirete yapacağı yolculuğa layık olup olmadığını düşünür. “Ben Aeneas değilim, Paul de değilim” der. "Peki ben kimim?” sorusuna cevap aramaktadır aslında. Virgil ’in eseri Aeneas destanında, başkahraman Aeneas, babasını ahirette ziyaret eder, yeraltına inerek, babasından geleceğe dair kehanetler öğrenir.  Aziz Paul ise Hristiyanlığın yayılmasında rol oynamış, Tarsuslu bir Yahudi ailesine mensup olduğu söylenen, ermiş bir kişidir. İlk önce, aldığı hem Klasik Yunan, hem de Yahudilik eğitimi nedeniyle Hristiyan dinine inanmamış, “Beklenen Mesih, Hz. İsa olamaz çünkü o çarmıhta öldürüldü” demiş, Hristiyanlara eziyet etmiştir. Ancak bir gün Şam’a giderken kendisine Hazreti İsa görünmüş, “Neden bana (ümmetime) eziyet ediyorsun?” diye sormuştur. Atından düşen Paul (eski adıyla Saul) üç gün kör kalmış ancak gözü açıldığında Hazreti İsa’ya iman etmiştir. Aziz Paul’a ahiret gösterilmiştir. Bundan sonra Anadolu ve Yunanistan’da çeşitli yerleri gezerek Hristiyanlığı yaymıştır.

Biri gerçek, biri hayali, iki karakterin de ahirete yaptığı yolculuklar için kendilerine özgü nedenler vardır. Aeneas, Roma’nın kurucusu olmuş, Aziz Paul ’de Hristiyanlığın yaygınlaşmasında etkin olmuştur. Bu sebeple Şair, “Ben kimim, bu yolculuğa gitmeyi hakkeden biri miyim?” diye düşünüyor. Tevazu gösterirken, aslında aynı zamanda kendisinin de bu şiiri yazmakla ve bu hayali yolculuğu yapmakla önemli bir görev yerine getireceğini söylemiş oluyor. Çünkü, Dante bu şiiri yazmakla İtalya’da halka ve yöneticilere yol göstereceğini ve insanları aydınlatacağını ümit ediyor. Gerçekten de İtalya’da asırlar boyu bu şiir aydınlatıcı özelliği ile anılmıştır.

Bu bölümde, Virgil, nasıl olup da, Dante’nin varlığından haberdar olduğunu ve yardıma geldiğini açıklıyor.  Beatrice, Cennet’tedir ve Dante’nin durumu kendisine haber verildiğinde, onun bu yolculuğu yapması için Meryem Ana’dan şefaat ister, özel bir izin alındıktan sonra, Cehennem’in Limbo bölümüne gelerek, Virgil’i bulur, kendisine yardım etmesini ister. Virgil ’de memnuniyetle bu görevi kabul eder.

  • Silvius, Aeneas’ın ya oğlu ya torunu, tam olarak bilmiyoruz. Ama mitolojiye göre Truvalılar Roma yakınındaki Alba Longa’da Ascanius dan sonra kral olmuş. Ascanius (İlius) Aeneas’ın ilk eşi Creusa’dan olan oğlu Priam’ın torunu. (Creusa, Truva Kralı Priam’ın kızıdır ve Truva’dan sağ olarak kurtulamamıştır.)
  • Irmak, Floransa’daki Arno ırmağı
  • Din Siyaset ve Dante isimli kitabımdan kendi çeviri ve yorumlarım.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.