Safiye Özşener - Araştırmacı, Yazar
Köşe Yazarı
Safiye Özşener - Araştırmacı, Yazar
 

Bizi utanç kurtaracak

İnsanın; Her şeyden önce hayata karşı bir duruşu, kendine karşı bir hukuku, en önemlisi, utanma duygusu olmalı. Mesela; Yatağına aç giren bir çocuk olduğunda, utanma günümüz olmalı. Ya da belki de, dün bir kadına yaşatılan şiddeti, üstelik bir çocuğun gözü önünde, sokak ortasında ve kadının “hamileyim” diye bağırarak attığı acı çığlıklara müdahale etmek yerine seyirci kaldığımızda, utanç günümüz olmalı. Evet doğrudur, çok uzun ve son derece sancılı yıllardan geçtik, daha da geçeceğe benziyoruz. Yokluğun, yoksulluğun, adaletsizlik ve hukuksuzluğun içinde, ekonomik krizin tam ortasındayız ve sorunlu  olanlar; muktedirler ve hatta muhalifler ve STK’lar  ve sorumlu olan siyaset ve siyasetçiler. Batıralım çuvaldızı onlara batırmasına da, ama iğneyi de kendimize. Bu çok uzun yıllarda bizler nasıl bir mücadele pratiği sergiledik ve ortaya nasıl bir karşı direnç koyduk. Peki, tüm bunları da bir yana bırakalım. Bakalım; Nelere tepki vermişiz, neleri normalleştirmişiz. Olan biten ne varsa bir iki kelam edip, üç beş ses çıkarmışız, sonra refleksizlik duvarı arkasında bize dokunmadığı sürece yaşamaya devam etmişiz. “Yoksulluk bütün insanlığın utancıdır” der Yaşar Kemal. Türkiye’de bu utanç her geçen gün artıyor, arttıkça daha da görünmez hâle geliyor. Normalleştirdiğimiz her şey de öyle sıradanlaşıyor, bu da Hannah Arednt’in dediği gibi “kötülüğün sıradanlığını” oluşturuyor ve böyle böyle utanç duygusu da yara alıyor. Öyle ki bu durum; adam sendecilik boyutunu, bananeciliği hatta, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasını da geçti. Toplumsal bir kopuştayız.  Güpegündüz, sokağın ortasında, bir değil, beş değil onlarca insan ve esnafın gözü önünde, hamile bir kadın ölesiye dövülürken, bakıp geçip dükkanına girenlerin görüntüsü bir çoğumuzun toplumsal utançtan uzaklaştığımızı gösteriyor. Oysaki toplumlar; hastalıklı ve sağlıksız sistem ve yöneticilerden ancak ve ancak insanlık onuru ile kurtulurlar. İnsanlık onuru, utanç duyan toplumların erdemidir. Sevgili İngrid Bergman'a sormuşlar;  “Gidişat çok kötü, dünya nasıl kurtulacak?" "Utanç” demiş Bergman, “ Dünyayı bir tek utanan insanlar kurtarabilir."    Çünkü utanmak "Kibir" denilen en büyük günahın panzehridir.  Yalanın, iftiranın, hırsızlık ve pişkinliğin önündeki en büyük engeldir. Ve artık içinde boğuştuğumuz her şeyden  kurtulmak ve dün yaşanan şiddetin bir daha yaşanmaması için; toplumsal dinamiğe sahip, olanlar karşısında normalleştirmek yerine, refleks koyabilen, şiddete, adaletsizliğe, haksızlığa direnç gösterebilen ve hatta yüzü kızaran, özür dileyebilen insanları görmeye ihtiyacımız var. Çünkü dünyayı ve bizi utanç kurtaracak.  
Ekleme Tarihi: 22 Ağustos 2024 - Perşembe

Bizi utanç kurtaracak

İnsanın; Her şeyden önce hayata karşı bir duruşu, kendine karşı bir hukuku, en önemlisi, utanma duygusu olmalı.

Mesela; Yatağına aç giren bir çocuk olduğunda, utanma günümüz olmalı.

Ya da belki de, dün bir kadına yaşatılan şiddeti, üstelik bir çocuğun gözü önünde, sokak ortasında ve kadının “hamileyim” diye bağırarak attığı acı çığlıklara müdahale etmek yerine seyirci kaldığımızda, utanç günümüz olmalı.

Evet doğrudur, çok uzun ve son derece sancılı yıllardan geçtik, daha da geçeceğe benziyoruz.

Yokluğun, yoksulluğun, adaletsizlik ve hukuksuzluğun içinde, ekonomik krizin tam ortasındayız ve sorunlu  olanlar; muktedirler ve hatta muhalifler ve STK’lar  ve sorumlu olan siyaset ve siyasetçiler.

Batıralım çuvaldızı onlara batırmasına da, ama iğneyi de kendimize.

Bu çok uzun yıllarda bizler nasıl bir mücadele pratiği sergiledik ve ortaya nasıl bir karşı direnç koyduk.

Peki, tüm bunları da bir yana bırakalım.

Bakalım; Nelere tepki vermişiz, neleri normalleştirmişiz.

Olan biten ne varsa bir iki kelam edip, üç beş ses çıkarmışız, sonra refleksizlik duvarı arkasında bize dokunmadığı sürece yaşamaya devam etmişiz.

“Yoksulluk bütün insanlığın utancıdır” der Yaşar Kemal. Türkiye’de bu utanç her geçen gün artıyor, arttıkça daha da görünmez hâle geliyor.

Normalleştirdiğimiz her şey de öyle sıradanlaşıyor, bu da Hannah Arednt’in dediği gibi “kötülüğün sıradanlığını” oluşturuyor ve böyle böyle utanç duygusu da yara alıyor.

Öyle ki bu durum; adam sendecilik boyutunu, bananeciliği hatta, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasını da geçti.

Toplumsal bir kopuştayız. 

Güpegündüz, sokağın ortasında, bir değil, beş değil onlarca insan ve esnafın gözü önünde, hamile bir kadın ölesiye dövülürken, bakıp geçip dükkanına girenlerin görüntüsü bir çoğumuzun toplumsal utançtan uzaklaştığımızı gösteriyor.

Oysaki toplumlar; hastalıklı ve sağlıksız sistem ve yöneticilerden ancak ve ancak insanlık onuru ile kurtulurlar. İnsanlık onuru, utanç duyan toplumların erdemidir.

Sevgili İngrid Bergman'a sormuşlar; 

“Gidişat çok kötü, dünya nasıl kurtulacak?"

"Utanç” demiş Bergman, “ Dünyayı bir tek utanan insanlar kurtarabilir." 

 

Çünkü utanmak "Kibir" denilen en büyük günahın panzehridir. 

Yalanın, iftiranın, hırsızlık ve pişkinliğin önündeki en büyük engeldir.

Ve artık içinde boğuştuğumuz her şeyden  kurtulmak ve dün yaşanan şiddetin bir daha yaşanmaması için; toplumsal dinamiğe sahip, olanlar karşısında normalleştirmek yerine, refleks koyabilen, şiddete, adaletsizliğe, haksızlığa direnç gösterebilen ve hatta yüzü kızaran, özür dileyebilen insanları görmeye ihtiyacımız var.

Çünkü dünyayı ve bizi utanç kurtaracak.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.