Safiye Özşener - Araştırmacı, Yazar
Köşe Yazarı
Safiye Özşener - Araştırmacı, Yazar
 

Suçlu belli de sanık kim?

İlk defa toplum olarak yek vücut, son derece dirençli mücadele ile herkesi Narin’in takipçisi olmaya zorladık. Fakat ardından, olayın gerçek yüzünü karartmak isteyenlere de bolca malzeme verdik. Ölümü romantize etmekten tutun, adeta her biri dedektif rolüne bürünen, özellikle görsel basının günlerce; aynı cümleler, aynı bulgular ve bunlar üzerine varsayımlardan öteye geçemeyen tahminleriyle realite şovlara çevirdik. Biz, katil/leri, olayın oluşunu perdeleyecek şekilde, durumu acının magazinine çevirmeyle meşgulken, olayın gerçek yüzünü karartmak isteyen, suçlular ve onları koruyanlar istediklerini çoktan kararttılar. Bu arada herkes, muhtarın köyde yarattığı korku dağına ne olursa olsun, nasıl susulur diye şaşkın. Oysa; ülkede çok uzun zamandır o kadar şeye susuldu ki, bugünkü kötülüğün kaldırım taşlarını döşedi. O yüzden yapılması gereken tek şey analiz kasmak değil, susmadan her gün sormaktı. 8 yaşında çocuk neden öldürüldü? Olayın arkasında gizlenmeye çalışılan şey neydi? O zaman asıl gerçekler bu kadar perdelenmezdi. Zira, doğru sorulardaki ısrar, perdeyi açık tutar. Tabi, köy ile ilgili gerçekler ortaya çıktıkça görülüyor ki, buz dağı gibi orada yaşayanlarda korku dağına çarpıyor.  İşte, ortaya çıkarılması gereken de tam da bu. Kimler, birilerine nasıl bir güç verdiler ki, bu güç köyde adeta zehir saçıyor. Suça gelince; elbette faili meçhul kalmayacak ve sadece suçlular değil, susarak suça ortak olanlar da çıkacak.  Fakat; akıl verenleri var. Korkmuyor, öldürdük diyebiliyorlar. Ama sanıklığı tek başlarına kabul edecek gibi de görünmüyorlar. Zira, dava öyle bir boyuta geliyor ki, tıpı; fıkradaki gibi, sanık durumuna koruyup, savunanlar da düşecek. Köylü Mehmet Efendi eşek çalar, mahkemelik olur. Komşuları, sevenleri, “Yahu sen mahkemede kendini savunamazsın, git kendine bir avukat tut" derler. Denileni yapar, bir avukata gider.  Avukat, "Mehmet Bey mahkemede seni ben savunacağım, yani sanık ben olacağım, sen hiç bir şey söyleme” der. Anlaşırlar. Mahkeme günü, Hakim Mehmet efendiye sorar: “ Sanık sen misin?" Mehmet Efendi ayağa kalkar, bir avukata, bir de hakime bakar ve cevabı yapıştırır. “Hayır Hakim Bey” Avukatı göstererek,  " Sanık buda, eşeği ben çaldım.” Böyledir. Bazı ellere bir kere yetki verdiniz mi; bir yerlerde büyük ailelerden olmak, siyasi güç desteğim var diyerek, ilgili kurumlar, yasalara kafa tutarcasına, bana kim ne yapar tavrıyla, bunlar kendilerinden başka herkesi sanık da yapar. Velhasıl, olay öyle bir magazinsel trajik bir hal aldı ki, suçlulardan başka herkes gergin. Not: Fıkra, Doç. Dr. Hasan Ekiz’den alıntıdır.
Ekleme Tarihi: 12 Eylül 2024 - Perşembe

Suçlu belli de sanık kim?

İlk defa toplum olarak yek vücut, son derece dirençli mücadele ile herkesi Narin’in takipçisi olmaya zorladık.

Fakat ardından, olayın gerçek yüzünü karartmak isteyenlere de bolca malzeme verdik.

Ölümü romantize etmekten tutun, adeta her biri dedektif rolüne bürünen, özellikle görsel basının günlerce; aynı cümleler, aynı bulgular ve bunlar üzerine varsayımlardan öteye geçemeyen tahminleriyle realite şovlara çevirdik.

Biz, katil/leri, olayın oluşunu perdeleyecek şekilde, durumu acının magazinine çevirmeyle meşgulken, olayın gerçek yüzünü karartmak isteyen, suçlular ve onları koruyanlar istediklerini çoktan kararttılar.

Bu arada herkes, muhtarın köyde yarattığı korku dağına ne olursa olsun, nasıl susulur diye şaşkın.

Oysa; ülkede çok uzun zamandır o kadar şeye susuldu ki, bugünkü kötülüğün kaldırım taşlarını döşedi.

O yüzden yapılması gereken tek şey analiz kasmak değil, susmadan her gün sormaktı.

8 yaşında çocuk neden öldürüldü? Olayın arkasında gizlenmeye çalışılan şey neydi?

O zaman asıl gerçekler bu kadar perdelenmezdi. Zira, doğru sorulardaki ısrar, perdeyi açık tutar.

Tabi, köy ile ilgili gerçekler ortaya çıktıkça görülüyor ki, buz dağı gibi orada yaşayanlarda korku dağına çarpıyor. 

İşte, ortaya çıkarılması gereken de tam da bu. Kimler, birilerine nasıl bir güç verdiler ki, bu güç köyde adeta zehir saçıyor.

Suça gelince; elbette faili meçhul kalmayacak ve sadece suçlular değil, susarak suça ortak olanlar da çıkacak. 

Fakat; akıl verenleri var. Korkmuyor, öldürdük diyebiliyorlar. Ama sanıklığı tek başlarına kabul edecek gibi de görünmüyorlar.

Zira, dava öyle bir boyuta geliyor ki, tıpı; fıkradaki gibi, sanık durumuna koruyup, savunanlar da düşecek.

Köylü Mehmet Efendi eşek çalar, mahkemelik olur. Komşuları, sevenleri, “Yahu sen mahkemede kendini savunamazsın, git kendine bir avukat tut" derler. Denileni yapar, bir avukata gider. 

Avukat, "Mehmet Bey mahkemede seni ben savunacağım, yani sanık ben olacağım, sen hiç bir şey söyleme” der. Anlaşırlar.

Mahkeme günü, Hakim Mehmet efendiye sorar: “ Sanık sen misin?" Mehmet Efendi ayağa kalkar, bir avukata, bir de hakime bakar ve cevabı yapıştırır.

“Hayır Hakim Bey”

Avukatı göstererek, 

" Sanık buda, eşeği ben çaldım.”

Böyledir. Bazı ellere bir kere yetki verdiniz mi; bir yerlerde büyük ailelerden olmak, siyasi güç desteğim var diyerek, ilgili kurumlar, yasalara kafa tutarcasına, bana kim ne yapar tavrıyla, bunlar kendilerinden başka herkesi sanık da yapar.

Velhasıl, olay öyle bir magazinsel trajik bir hal aldı ki, suçlulardan başka herkes gergin.

Not: Fıkra, Doç. Dr. Hasan Ekiz’den alıntıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.