Kent uzlaşısıyla ve seçmen iradesiyle seçilenlerin, hukukun aykırılıklarıyla karşı karşıya kaldığı şu günlerde sormak lazım.
Hukukun, adalet ve demokrasinin hiçe sayıldığı bir yerde, ana muhalefet ve muhalif tüm partilerin, Sine-i millete dönmesi için daha ne olması gerekiyor.?
Kazlar ve turnalar bir gün aynı tarlada yiyecek ararlarken, birden yanlarına yaklaşmaya çalışan avcıyı fark ederler.
Turnalar daha çevik ve hafif oldukları için hemen uçarlar.
Ama kazlar ağır hareket ettikleri için avcıdan kurtulamazlar.
Masalın özcesi; yakalananlar her zaman suçlu olanlar değildir.
Anlatılana inanmak, anlatılanı sorgulamaktan kolaydır.
Ve bu insanların ikna edilmesi de o ölçüde kolaydır.
Zira; tam da Elias Canetti’ nin, Sinek Azabı kitabında dediği gibi:
“Kişi az şey bilince, duyduğu her şey ne kadar da ikna edici geliyor!"
Düşünmeden yaşamak rahat hem de beyin heybeniz boş olduğu için hafiftir.
Oysa düşünmek ağırdır.
Düşünen, soru soran, olana bitene biat etmek yerine, sorgulayan insanlar doludur. Bu doluluklarının bilinçli olmak gibi de bir haklılığı vardır.
Aynı coğrafyada yaşayan, ama haklarını bilen ve kendisine dayatılana biat etmediği için ötekileştirilen ve hatta artık çıtanın yükseltilip suçlu sayıldığı yerde, ana muhalefet ve muhalif partiler halkın tam içinde; aksiyon almak, liderlik yapmak için daha neyi bekliyor.
Cumhuriyetin yüz birinci yılının ilk gününde, bir cumhuriyet değeri olan “demokrasi” yok sayılmış.
Erken seçimi getirecek ciddi bir muhalefet refleksi için daha ne olması gerekiyor…