Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
Köşe Yazarı
Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
 

Paralı Askerler (2.Bölüm)

Paralı Askerler ……… Latincede “Mercenairus” demişler bu işi yapanlara. Fransızlar “Mercenaire”, İngilizler “Mercenary” kelimesini kullanmışlar. Fransızlar  ayrıca “Legioarie” de demişler. İngilizcede , bu anlamda kullanılan “Hessian” (17.Yüzyılda  Hesse’li kiralık  askerlere verilen isimden dolayı), “Dogs of War”, “Soldier of Fortune” deyimleri de var. Almanlar “Soldner” deyip çıkmışlar işin içinden. İtalyanlar “Condattoerie” adını vermişler (doğru mu yazdım acaba ?). Başka, başka…..Aaa evet Japonya’da “Ninja”lar ve “Samuray”lar var. Paralı Askerlerin tarihi geçmişi nerdeyse savaşların geçmişi kadar eski.   Hititlerde var, Mezopotamya Medeniyetlerinde var, Firavunlar Mısır’ında var (2.Ramses’in ordusunda paralı askerlerin yer aldığını biliyorum), Büyük İskender’in ordusunda var, Romalılarda var, Bizanslılarda var (Bizans İmparatorları kendi şahsi Muhafız Alayını  çoğunlukla  Balkanlarda  yerleşmiş hıristiyan Türklerden oluştururlardı. Ayrıca, ilk kuruluş yıllarında Osmanlılar da Bizans ordularında paralı askerlik yapmışlardır), ne bileyim Abbasilerde, Emevilerde var (Türkmenler), Vatikan’da bile var (İsviçreli  muhafızlar), yani var oğlu var….kullanmyan yok. Tarihi bir yana bırakıp dönelim konumuza. ………………. Benin’de darbe yapmak için tutulan paralı askerlerin başında,sonradan öğrendiğimize göre, kendi alanında efsaneleşmiş olan Robert (Bob) Denard bulunuyordu.. Renard , Fransız Donanmasında subaydı ve Hindiçini  savaşında, Cezayir savaşında çarpıştı. Donanmadan ayrıldıktan sonra Afrika’yı kendine  “mesken” edinmiş ve aralı sker olarak, başta Fransız sömürgeleri gelmek üzere girip çıkmadığı, savaşmadığı, darbeye katılmadığı neredeyse hiçbir siyahi ülke bırakmamıştı. Katanga, Komor Adaları, Gabon, Rodezya, Kongo….say say bitmez. Yıllarca çarpışmış (kim bilir kaç kişi öldürmüş olmasına rağmen) bir kez dahi yaralanmamıştı. Onu tutmak/kiralamak için ödenecek ücret çok yüksekti. Benin olayında Denard’ın   yardımcılığını, çoğu kez olduğu gibi , yine Fransız   Roger Fulk yapıyordu. Fulk, daha önceleri Fransa’nın  Lejyonerler Birliğinde yarbay  rütbesi ile yıllarca tabur komutanlığı yapmış, bir çok çatışmaya girmiş tecrübeli  bir savaşçıydı. Benin’deki üçüncü beyaz,” Black jack” lakaplı,  Belçikalı Paralı Asker  Jean Schramz’dı. Daha önce kendi  ülkesinden  Paralı Askerlerle Belçika Kongosunda çatışmalara katılmışsa da Denard ile ilk kez çalışıyordu. Benin’deki diğer iki beyaz Parealı askerin kimler olduklarını öğrenemedim. Bileniniz varsa bana da söylesin. (Not: Robert Denard’ın hayatını merak edenler, bundan 10-15 yıl kadar önce çekilmiş “Mister Bob” adını taşıyan ilginç filmi izlesinler) ……………….. Bulunduğum  yılarda Lagos’da zırt  pırt elektrik kesilirdi. Kesinti bazen bir kaç gün sürdüğünde, buzdolabındaki, zaten büyük zorluklarla temin edebildiğim tüm yiyecekleri atmak zorunda kalırdım. Bu durumlarda yapabildiğim tek şey sokak satıcılarından “plantein” (tatsız tuzsuz iri bir muz cinsi, kızartılıp yeniliyor) alıp kızartmak veya “yam” (yeraltında yetişen, patatese  benzer, iri bir yumru) alıp püre yaparak karnımı doyurabilmekti. “Monşer” ha.   Evde  klimaları çalıştıracak jeneratör yoktu. Büyükelçilikte de jeneratörümüz mevcut değildi.Nasıl olabilirdi ki , devir “70 sente muhtaç  olduğumuz” dönemdi, “itibardan tasarruf edilmeyeceği” yılların  başlanasına daha çok vardı. “Monşer” ha. Lagos, Ekvator Kuşağında (4.enlem) yer aldığı için yılda  sadece iki mevsim yaşardı sıcak ve rutubetli mevsim ile daha sıcak ve daha rutubetli mevsim. Yani Tanrının her her günü yabancılar için Türk Hamamında devamlı yaşarlarmış gibi geçedi. “Monşer” ha. Eee tabi bu durumda elektrikler kesildiğinde klimaların çalışmadığı, karanlık bir evde oturmak pek keyifli olmazdı. “Monşer”mişiz, ha. Ben de elektriklerin kesik olduğu akşamlar ya Victoria Adasındaki Federal Palace Oteline  (Bu Otelden “Yatımı  Çaldılar, Atımı yediler” başlıklı yazımda bahsetmiştim), ya da Büyükelçiliğimizin bulunduğu İkoyi  adasındaki İngiliz kulübüne yahut Adanın ismini taşıyan  İkoyi Hotel’e giderdim. “Giderdim” derken, gecelemek  için değil, barında oturup serinlemeyi kasdediyorum, tabii.  İçki içmeyi pek beceremediğim için, serinlemek yanısıra amacım orada bulunan batılı diplomatlarla, gazetecilerle, işadamlarıyla konuşmak ve bilgiler edinmek olurdu. Benin olayından üç-dört ay kadar geçmiş olmalıydı. Elektrikler 2-3 gündür  kesikti. O akşam gittiğim İkoyi Otelinin barında “iğne atılsa yere düşmeyecek” kalabalık vardı,. Tüm masalar doluydu. Sadece bar tezgahının en ucunda bir taburenin boş olduğunu gördüm. Diğer taburelerde  “çam yarması” diye tarif edilebilecek, iri kıyım 4-5 adam oturuyordu. Yanlarına gittim ve selam verdikten sonra  taburenin boş olup olmadığını sordum. Grubun lideri oluğunu tahmin ettiğim çam yarması “Boş” dedikten sonra “Bizim yanımıza korkudan  kimse oturmaz ki zaten” sırıtmsıyla  kahkahayı patlattı. Sonra kendini tanıttı “Ben Hoare, Micheal Hoare”. Ben  de adımı söyledikten sonra “Ne o?” dedim , “İrlanda’dan  ragbi takımı gelmiş de haberimiz mi olmamış” espirisini yaptım. Bu sefer hepsi birden güldüler. Liderleri bana bira ısmarlarken “Senin gibi bir muhallebi çocuğu (molly) bu berbat yerde ne arıyor acaba ?”“diye sordu. Karşılığı yapıştırdım tabii “Ya Sizin gibi moruklar (boomer) bu  berbat  yerde ne arıyor acaba, emekliler toplantısına mı geldiniz ?”. Gülüşmeler arasında ben mesleğimi, Lagos’ta ne  yaptığımı söyledikten sonra liderleri olan Michael Hoare kısık bir sesle “Biz Hessian’larız, iş yolculuğundayız” dedi. Yüzüne aval aval baktığımı görünce “Senin anlayacağın paralı askerleriz” diye fısıldadı. Benimle dalga geçtiklerini sandım. Denemek  için sordum “Madem öyle, Bob Denard’ı  da mutlaka tanıyorsunuzdur, değil mi ?” Birden suratları asıldı, ciddileştiler. aralarından biri “Kimmiş o ?” “Kim olacak, paralı askerlerin efsane lideri” “Paralı Askerlerin tek bir efsane lideri vardır…O da bu mesleğin kralı olan “Mad Mike”tır” “Yok canım, kimmiş bu çılgın ?” “Tam yanında oturuyorsun…meslekte “Mad Mike” olarak bilinen kişi yanındaki Michael Hoare’dır” ……………….. Sonra “Çılgın Mike” anlattı, ben dinledim.   “İngiliz Ordusu ile bir  çok savaş tecrübesi yaşadıktan sonra emekliye ayrılan Albay Hoare kısa dönem muhasebecilik yapmış. Alışkın olmadığı sakin hayattan sıkılınca bildiği tek iş olan savaş alanına dönmeye karar vermiş. Etrafına topladığı emekli İngiliz, İrlandalı, Güney Afrikalı, Avustralyalı eski askerlerle bir Paralı Askerler Grubu oluşturmuş, parayı veren devletlerin, kuruluşların, şirketlerin, kişilerin adına kirli işler, savaşlar, darbeler yapmaya başlamış. Sadece siyahi Afrika’da faaliyet gösteren “Mad Mike”ın grubunun, üzerinde  uçan kaz çizimi taşıyan bir de bayrağı varmış. Bu sembolü grubun savaşçıları kamuflaj üniformalarının  omuzlarında da taşırlarmış (Üniformalarda başkaca işaret, rütbe vs bulunmazmış. (Ara Not 1: “Mad Mike” ve savaşçıları ile tanışıp konuşmamdam bir kaç yıl sonra o meşhur “Vahşi Kazlar / Wild Geese” filmi çekildi. Askeri danışmanlığını Michael  Hoare’ın yaptığı filmin adı işte bu  bayrağın, sembolün adını taşımaktaydı: “Vahşi Kazlar”. Gerçek bir operasyondan  ilham alınan filmde “Mad Mike”ın rolünü Richard Burton oynamaktaydı. Grubundaki diğer Paralı Askerleri, yanlış hatırlamıyorsam, Richard Harris, Roger Moore ve gerçekten Grupta savaşmış  olan, savaş filmlerinin vazgeçilmez aktörlerinden oIan Yula gibi beyaz perdenin önemli yıldızları yer almaktaydı. Paralı  Askerler konusunu işleyen epik filmlerinden biri olan “Vahşi Kazlar”ı izlemedinizse mutlaka bir yerlerden indirip seyretmenizi tavsiye ederim). (Ara not 2: Paralı Askerler konusunu işleyen bir diğer önemli film de, 1980’lerde yapıldığını tahmin ettiğim “ Savaş Köpekleri /”Dogs of War” filmidir.  Gerçek olaylardan esinlenen macera romanlarının yaratıcısı olan Frederich Forsyth’ın aynı isimli kitabından uyarlanan bu filmin baş (esas oğlan / Paralı Askerlerin komutanı) rolünü  Christopher Walken üstlenmişti .. Paralı Askerleri konu alan bir çok film var ama benim aklıma  gelenlerden  biri de “Soldiers of Fortune” . Oyunculardan bir tek Sean Penn’i hatırlıyorum ama aklımda güzel bir film olarak kalmıştı.) “Mad Mike”ın komutası altında 20-25 savaşçı varmış. Gelen “iş”lerde kaç kişinin kullanılacağı “iş”in zorluğuna, süresine göre değişirmiş. Genellikle 7-8  beyaz  ve yeteri miktarda yerel savaşçı kullanırlarmış. Paralı  Asker Gruplarını tutmak /kiralamak isteyenler onların temsilcilerini Brüksel’deki bir kafede bulurlarmış. “Mad Mike”Grubunun temsilcisi, birlikte çalışırken yaralandığı ve sakat kaldığı için artık “iş”e çıkamayan eski bir Paralı Askermiş. Diğer Grupların kafede bulundurdukları temsilcileri de umumiyetle eski Paralı Savaşçılar olurmuş. “İşveren”lerin temsilcileri Paralı Askerlerin temsilcileri ile bu kafede buluşur, “iş görüşmesi” yaparlarmış. Ödenecek ücret, işin verileceği Grubun başkanının kim olduğuna, tecrübesine, geçmiş “faaliyetlerine”, işin mahiyetine, zorluk derecesine, muhtemel süresine, kaç kişi kullanılacağına göre değişiklik gösterse bile temel / baz fiyatlar esas alınarak saptanırmış. Mesela:orta derecede zorluk gösterecek, 7-8 beyaz ve yeterince yerli savaşçı gerektirecek, azami bir ay hazırlık, bir hafta operasyon öngörülen bir “iş” için, silah-mühimmat, iaşe-ibate, nakliye-ulaşım, gerekiyorsa sahte belge, rüşvet gibi masraflar yanısıra beyaz savaşçılar için haftada 500 dolar, (siyahiler için haftada 100 dolar), “iş” sonunda aynı miktarda bonus, hafif yaralanmalarda tedavi masrafına ilaveten 6 aylık maaş tutarı, ağır yaralanmalarda bir yıllık maaş, iş görmez hale gelenlere iki yıllık tazminat, ölenlerin ailelerine de üç yıllık maaş ödemesi normal fiyat olarak telakki edilirmiş.   Velhasıl Paralı Asker tutmak hiç de ucuz değilmiş. Lakin,bu fiyatlar “işverenin” elde etmeyi hesapladığı karın yanında “devede kulak” kalırmış.  Bazen, bir taraf, bir Paralı Asker grubu tutarken, varsa karşı/hasım tarafın da bir başka bir Paralı Asker grubunu angaje ettiği olurmuş (Peki, böyle bir durumda karşılıklı iki tarafta yer alan iki ayrı “meslektaş” grubun birbirlerini vurması ihtimali  doğmuyor mu sorusuna cevaben). Paralı Asker Grupları arasında önceden saptanmış telsiz frekansı varmış. Bu frekans üzerinden, çatışma çıktığında kendilerinin nerede olacağı, yani pozisyonu karşıdaki “meslektaşlara” telsizle iletilirmiş. Bu dayanışma saesinde “mesleki zaiyat” asgari seviyede tutulurmuş. Buna rağmen “operasyonlarda ”Paralı Askerlerin  yaralanması, ölmesi, yani  “Niyazi ” olma ihtimali hiç de az değilmiş. (Ara not: Herhalde o tarihlerde “çelik yelek” pek yaygın değildi veya ulaşılabilirliği zor olmalıydı ki paralı askerler kullanmıyorlardı. Zaten harita , pusula, el telsizlerinden başka teknik ekipmanları da yoktu). …………………… Hoş bir “Pazar Yazısı” yazalım derken madem ki kendimizi  kaptırıp işi uzattık bari konunun hukuki veçhesine de göz atalım ki yazının  eksiği gediği kalmasın. Muhtemelen hepinizin aklında “Yahu, bu Paralı Askerlik yasal mı, bu adamların hukuki durumu nedir ?” sorusu yatmakta. Bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilemiyorum, doğrusu. Beni boş verin de “bir bilene” dahi “Paralı Askerler konusunda uluslararası düzeyde kabul edilmiş hukuki düzenleme var mı ?” diye sorsanız alacağınız en bilgili yanıt “var..ımsı” kalimesi olacaktır. “Varımsı” Cenevre Konvansiyonu bu kişileri”yasal asker” olarak kabul etmiyor  ve esir düştüklerinde koruma altında tutmuyor. Yani paralı askerliği yasaklamıyor da “savaş esiri” statüsü de vermiyor. Afrika Birliği  1977 yılında bunların faaliyetlerini yasaklamış….. …………da kimin umurunda. Aşağıda anlatacağım gelişmeler sonrasında BM nihayet konuya  ilgi göstermek mecburiyetinde kalmış ve 1989’da “Silahlı Çatışmalarda Paralı Askerler Kullanılmasına Karşı Sözleşme” hazırlamış….. ………. da kimin umurunda…..imzalayan ülke sayısı kırkı bulmamış. Bilin bakalım imzalamayanların başında hangi ülkeler var. ………………. Devir değişti hedefler büyüdü.  Bir avuç Paralı Asker amaca yeterli gelmez oldu ki artık  Paralı Birlikler / Ordular kullanılmaya başlandı. “İşveren” de  bizatihi devletler oldu.  Veya başka bir ifade ile, devletler kendi silahlı kuvvetlerine yapamayacakları kirli, yasadışı işleri, bizzat kendilerinin kurdukları veya kurulmasına yrdımcı oldukları, teşvik ettikleri, müsamaha gösterdikleri özel kuruluşlara, şirketlere parası karşılığı havale ettiler. Rusların, az daha Putin’i devirecek olan, Wagner Grubunu/Ordusunu biliyorsunuz. (Ukrayna savaşı, Libya çatışmaları vs). Amerikalıların, en başta geleni Black Water olamak üzere (Irak, Afganistan, Nikaragua, Kolombiya vs) bir çok kuruluşu (3 harflı “Servis”lerinden bahsetmiyorum bile) mevut. İngilizler aşağı kalır  mı hiç ? Başta DYN olmak üzere bir çok kuruluş dünyanın çeşitli yerlerinde faaliyet gösteriyor.   Diğer malum devletler masum mu ?  Yoo,  Peki “minareyi çalan buna nasıl kılıf” buluyor Basit canııım….bu özel askeri şirketler “güvenlik hizmeti sunan kuruluşlar” şeklinde takdim ediliyor ve kullandıkları Paralı Askerlere “güvenlik görevlisi”,  “Askeri danışman”, hatta ve hatta, hiç hicap duyulmadan “Contractor”, yani Türkçesi ile  “işi yapmayı taahhüt eden kişi, yani müteahhit” gibi unvanlar veriliyor. Bizde var mı ? Bilmem. Bileniniz varsa bana da söylesin ki cahil kalmayayım.          
Ekleme Tarihi: 16 Şubat 2025 - Pazar

Paralı Askerler (2.Bölüm)

Paralı Askerler ………

Latincede “Mercenairus” demişler bu işi yapanlara.

Fransızlar “Mercenaire”, İngilizler “Mercenary” kelimesini kullanmışlar.

Fransızlar  ayrıca “Legioarie” de demişler. İngilizcede , bu anlamda kullanılan “Hessian” (17.Yüzyılda  Hesse’li kiralık  askerlere verilen isimden dolayı), “Dogs of War”, “Soldier of Fortune” deyimleri de var.

Almanlar “Soldner” deyip çıkmışlar işin içinden.

İtalyanlar “Condattoerie” adını vermişler (doğru mu yazdım acaba ?).

Başka, başka…..Aaa evet Japonya’da “Ninja”lar ve “Samuray”lar var.

Paralı Askerlerin tarihi geçmişi nerdeyse savaşların geçmişi kadar eski. 

 Hititlerde var, Mezopotamya Medeniyetlerinde var, Firavunlar Mısır’ında var (2.Ramses’in ordusunda paralı askerlerin yer aldığını biliyorum), Büyük İskender’in ordusunda var, Romalılarda var, Bizanslılarda var (Bizans İmparatorları kendi şahsi Muhafız Alayını  çoğunlukla  Balkanlarda  yerleşmiş hıristiyan Türklerden oluştururlardı. Ayrıca, ilk kuruluş yıllarında Osmanlılar da Bizans ordularında paralı askerlik yapmışlardır), ne bileyim Abbasilerde, Emevilerde var (Türkmenler), Vatikan’da bile var (İsviçreli  muhafızlar), yani var oğlu var….kullanmyan yok.

Tarihi bir yana bırakıp dönelim konumuza.

……………….

Benin’de darbe yapmak için tutulan paralı askerlerin başında,sonradan öğrendiğimize göre, kendi alanında efsaneleşmiş olan Robert (Bob) Denard bulunuyordu..

Renard , Fransız Donanmasında subaydı ve Hindiçini  savaşında, Cezayir savaşında çarpıştı. Donanmadan ayrıldıktan sonra Afrika’yı kendine  “mesken” edinmiş ve aralı sker olarak, başta Fransız sömürgeleri gelmek üzere girip çıkmadığı, savaşmadığı, darbeye katılmadığı neredeyse hiçbir siyahi ülke bırakmamıştı. Katanga, Komor Adaları, Gabon, Rodezya, Kongo….say say bitmez.

Yıllarca çarpışmış (kim bilir kaç kişi öldürmüş olmasına rağmen) bir kez dahi yaralanmamıştı. Onu tutmak/kiralamak için ödenecek ücret çok yüksekti.

Benin olayında Denard’ın   yardımcılığını, çoğu kez olduğu gibi , yine Fransız   Roger Fulk yapıyordu. Fulk, daha önceleri Fransa’nın  Lejyonerler Birliğinde yarbay  rütbesi ile yıllarca tabur komutanlığı yapmış, bir çok çatışmaya girmiş tecrübeli  bir savaşçıydı.

Benin’deki üçüncü beyaz,” Black jack” lakaplı,  Belçikalı Paralı Asker  Jean Schramz’dı. Daha önce kendi  ülkesinden  Paralı Askerlerle Belçika Kongosunda çatışmalara katılmışsa da Denard ile ilk kez çalışıyordu.

Benin’deki diğer iki beyaz Parealı askerin kimler olduklarını öğrenemedim. Bileniniz varsa bana da söylesin.

(Not: Robert Denard’ın hayatını merak edenler, bundan 10-15 yıl kadar önce çekilmiş “Mister Bob” adını taşıyan ilginç filmi izlesinler)

………………..

Bulunduğum  yılarda Lagos’da zırt  pırt elektrik kesilirdi. Kesinti bazen bir kaç gün sürdüğünde, buzdolabındaki, zaten büyük zorluklarla temin edebildiğim tüm yiyecekleri atmak zorunda kalırdım. Bu durumlarda yapabildiğim tek şey sokak satıcılarından “plantein” (tatsız tuzsuz iri bir muz cinsi, kızartılıp yeniliyor) alıp kızartmak veya “yam” (yeraltında yetişen, patatese  benzer, iri bir yumru) alıp püre yaparak karnımı doyurabilmekti.

“Monşer” ha.

 

Evde  klimaları çalıştıracak jeneratör yoktu. Büyükelçilikte de jeneratörümüz mevcut değildi.Nasıl olabilirdi ki , devir “70 sente muhtaç  olduğumuz” dönemdi, “itibardan tasarruf edilmeyeceği” yılların  başlanasına daha çok vardı.

“Monşer” ha.

Lagos, Ekvator Kuşağında (4.enlem) yer aldığı için yılda  sadece iki mevsim yaşardı sıcak ve rutubetli mevsim ile daha sıcak ve daha rutubetli mevsim. Yani Tanrının her her günü yabancılar için Türk Hamamında devamlı yaşarlarmış gibi geçedi.

“Monşer” ha.

Eee tabi bu durumda elektrikler kesildiğinde klimaların çalışmadığı, karanlık bir evde oturmak pek keyifli olmazdı.

“Monşer”mişiz, ha.

Ben de elektriklerin kesik olduğu akşamlar ya Victoria Adasındaki Federal Palace Oteline  (Bu Otelden “Yatımı  Çaldılar, Atımı yediler” başlıklı yazımda bahsetmiştim), ya da Büyükelçiliğimizin bulunduğu İkoyi  adasındaki İngiliz kulübüne yahut Adanın ismini taşıyan  İkoyi Hotel’e giderdim.

“Giderdim” derken, gecelemek  için değil, barında oturup serinlemeyi kasdediyorum, tabii.  İçki içmeyi pek beceremediğim için, serinlemek yanısıra amacım orada bulunan batılı diplomatlarla, gazetecilerle, işadamlarıyla konuşmak ve bilgiler edinmek olurdu.

Benin olayından üç-dört ay kadar geçmiş olmalıydı. Elektrikler 2-3 gündür  kesikti. O akşam gittiğim İkoyi Otelinin barında “iğne atılsa yere düşmeyecek” kalabalık vardı,. Tüm masalar doluydu. Sadece bar tezgahının en ucunda bir taburenin boş olduğunu gördüm. Diğer taburelerde  “çam yarması” diye tarif edilebilecek, iri kıyım 4-5 adam oturuyordu.

Yanlarına gittim ve selam verdikten sonra  taburenin boş olup olmadığını sordum. Grubun lideri oluğunu tahmin ettiğim çam yarması “Boş” dedikten sonra “Bizim yanımıza korkudan  kimse oturmaz ki zaten” sırıtmsıyla  kahkahayı patlattı. Sonra kendini tanıttı “Ben Hoare, Micheal Hoare”.

Ben  de adımı söyledikten sonra “Ne o?” dedim , “İrlanda’dan  ragbi takımı gelmiş de haberimiz mi olmamış” espirisini yaptım. Bu sefer hepsi birden güldüler. Liderleri bana bira ısmarlarken “Senin gibi bir muhallebi çocuğu (molly) bu berbat yerde ne arıyor acaba ?”“diye sordu.

Karşılığı yapıştırdım tabii “Ya Sizin gibi moruklar (boomer) bu  berbat  yerde ne arıyor acaba, emekliler toplantısına mı geldiniz ?”.

Gülüşmeler arasında ben mesleğimi, Lagos’ta ne  yaptığımı söyledikten sonra liderleri olan Michael Hoare kısık bir sesle “Biz Hessian’larız, iş yolculuğundayız” dedi. Yüzüne aval aval baktığımı görünce “Senin anlayacağın paralı askerleriz” diye fısıldadı.

Benimle dalga geçtiklerini sandım. Denemek  için sordum “Madem öyle, Bob Denard’ı  da mutlaka tanıyorsunuzdur, değil mi ?”

Birden suratları asıldı, ciddileştiler. aralarından biri “Kimmiş o ?”

“Kim olacak, paralı askerlerin efsane lideri”

“Paralı Askerlerin tek bir efsane lideri vardır…O da bu mesleğin kralı olan “Mad Mike”tır”

“Yok canım, kimmiş bu çılgın ?”

“Tam yanında oturuyorsun…meslekte “Mad Mike” olarak bilinen kişi yanındaki Michael Hoare’dır”

………………..

Sonra “Çılgın Mike” anlattı, ben dinledim.

 

“İngiliz Ordusu ile bir  çok savaş tecrübesi yaşadıktan sonra emekliye ayrılan Albay Hoare kısa dönem muhasebecilik yapmış. Alışkın olmadığı sakin hayattan sıkılınca bildiği tek iş olan savaş alanına dönmeye karar vermiş. Etrafına topladığı emekli İngiliz, İrlandalı, Güney Afrikalı, Avustralyalı eski askerlerle bir Paralı Askerler Grubu oluşturmuş, parayı veren devletlerin, kuruluşların, şirketlerin, kişilerin adına kirli işler, savaşlar, darbeler yapmaya başlamış.

Sadece siyahi Afrika’da faaliyet gösteren “Mad Mike”ın grubunun, üzerinde  uçan kaz çizimi taşıyan bir de bayrağı varmış. Bu sembolü grubun savaşçıları kamuflaj üniformalarının  omuzlarında da taşırlarmış (Üniformalarda başkaca işaret, rütbe vs bulunmazmış.

(Ara Not 1: “Mad Mike” ve savaşçıları ile tanışıp konuşmamdam bir kaç yıl sonra o meşhur “Vahşi Kazlar / Wild Geese” filmi çekildi.

Askeri danışmanlığını Michael  Hoare’ın yaptığı filmin adı işte bu  bayrağın, sembolün adını taşımaktaydı: “Vahşi Kazlar”. Gerçek bir operasyondan  ilham alınan filmde “Mad Mike”ın rolünü Richard Burton oynamaktaydı. Grubundaki diğer Paralı Askerleri, yanlış hatırlamıyorsam, Richard Harris, Roger Moore ve gerçekten Grupta savaşmış  olan, savaş filmlerinin vazgeçilmez aktörlerinden oIan Yula gibi beyaz perdenin önemli yıldızları yer almaktaydı. Paralı  Askerler konusunu işleyen epik filmlerinden biri olan “Vahşi Kazlar”ı izlemedinizse mutlaka bir yerlerden indirip seyretmenizi tavsiye ederim).

(Ara not 2: Paralı Askerler konusunu işleyen bir diğer önemli film de, 1980’lerde yapıldığını tahmin ettiğim “ Savaş Köpekleri /”Dogs of War” filmidir.  Gerçek olaylardan esinlenen macera romanlarının yaratıcısı olan Frederich Forsyth’ın aynı isimli kitabından uyarlanan bu filmin baş (esas oğlan / Paralı Askerlerin komutanı) rolünü  Christopher Walken üstlenmişti ..

Paralı Askerleri konu alan bir çok film var ama benim aklıma  gelenlerden  biri de “Soldiers of Fortune” . Oyunculardan bir tek Sean Penn’i hatırlıyorum ama aklımda güzel bir film olarak kalmıştı.)

“Mad Mike”ın komutası altında 20-25 savaşçı varmış. Gelen “iş”lerde kaç kişinin kullanılacağı “iş”in zorluğuna, süresine göre değişirmiş. Genellikle 7-8  beyaz  ve yeteri miktarda yerel savaşçı kullanırlarmış.

Paralı  Asker Gruplarını tutmak /kiralamak isteyenler onların temsilcilerini Brüksel’deki bir kafede bulurlarmış. “Mad Mike”Grubunun temsilcisi, birlikte çalışırken yaralandığı ve sakat kaldığı için artık “iş”e çıkamayan eski bir Paralı Askermiş. Diğer Grupların kafede bulundurdukları temsilcileri de umumiyetle eski Paralı Savaşçılar olurmuş.

“İşveren”lerin temsilcileri Paralı Askerlerin temsilcileri ile bu kafede buluşur, “iş görüşmesi” yaparlarmış.

Ödenecek ücret, işin verileceği Grubun başkanının kim olduğuna, tecrübesine, geçmiş “faaliyetlerine”, işin mahiyetine, zorluk derecesine, muhtemel süresine, kaç kişi kullanılacağına göre değişiklik gösterse bile temel / baz fiyatlar esas alınarak saptanırmış.

Mesela:orta derecede zorluk gösterecek, 7-8 beyaz ve yeterince yerli savaşçı gerektirecek, azami bir ay hazırlık, bir hafta operasyon öngörülen bir “iş” için, silah-mühimmat, iaşe-ibate, nakliye-ulaşım, gerekiyorsa sahte belge, rüşvet gibi masraflar yanısıra beyaz savaşçılar için haftada 500 dolar, (siyahiler için haftada 100 dolar), “iş” sonunda aynı miktarda bonus, hafif yaralanmalarda tedavi masrafına ilaveten 6 aylık maaş tutarı, ağır yaralanmalarda bir yıllık maaş, iş görmez hale gelenlere iki yıllık tazminat, ölenlerin ailelerine de üç yıllık maaş ödemesi normal fiyat olarak telakki edilirmiş.

 

Velhasıl Paralı Asker tutmak hiç de ucuz değilmiş. Lakin,bu fiyatlar “işverenin” elde etmeyi hesapladığı karın yanında “devede kulak” kalırmış. 

Bazen, bir taraf, bir Paralı Asker grubu tutarken, varsa karşı/hasım tarafın da bir başka bir Paralı Asker grubunu angaje ettiği olurmuş

(Peki, böyle bir durumda karşılıklı iki tarafta yer alan iki ayrı “meslektaş” grubun birbirlerini vurması ihtimali  doğmuyor mu sorusuna cevaben). Paralı Asker Grupları arasında önceden saptanmış telsiz frekansı varmış. Bu frekans üzerinden, çatışma çıktığında kendilerinin nerede olacağı, yani pozisyonu karşıdaki “meslektaşlara” telsizle iletilirmiş. Bu dayanışma saesinde “mesleki zaiyat” asgari seviyede tutulurmuş. Buna rağmen “operasyonlarda ”Paralı Askerlerin  yaralanması, ölmesi, yani  “Niyazi ” olma ihtimali hiç de az değilmiş.

(Ara not: Herhalde o tarihlerde “çelik yelek” pek yaygın değildi veya ulaşılabilirliği zor olmalıydı ki paralı askerler kullanmıyorlardı. Zaten harita , pusula, el telsizlerinden başka teknik ekipmanları da yoktu).

……………………

Hoş bir “Pazar Yazısı” yazalım derken madem ki kendimizi  kaptırıp işi uzattık bari konunun hukuki veçhesine de göz atalım ki yazının  eksiği gediği kalmasın.

Muhtemelen hepinizin aklında “Yahu, bu Paralı Askerlik yasal mı, bu adamların hukuki durumu nedir ?” sorusu yatmakta.

Bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilemiyorum, doğrusu. Beni boş verin de “bir bilene” dahi “Paralı Askerler konusunda uluslararası düzeyde kabul edilmiş hukuki düzenleme var mı ?” diye sorsanız alacağınız en bilgili yanıt “var..ımsı” kalimesi olacaktır.

“Varımsı”

Cenevre Konvansiyonu bu kişileri”yasal asker” olarak kabul etmiyor  ve esir düştüklerinde koruma altında tutmuyor. Yani paralı askerliği yasaklamıyor da “savaş esiri” statüsü de vermiyor.

Afrika Birliği  1977 yılında bunların faaliyetlerini yasaklamış…..

…………da kimin umurunda.

Aşağıda anlatacağım gelişmeler sonrasında BM nihayet konuya  ilgi göstermek mecburiyetinde kalmış ve 1989’da “Silahlı Çatışmalarda Paralı Askerler Kullanılmasına Karşı Sözleşme” hazırlamış…..

………. da kimin umurunda…..imzalayan ülke sayısı kırkı bulmamış.

Bilin bakalım imzalamayanların başında hangi ülkeler var.

……………….

Devir değişti hedefler büyüdü.  Bir avuç Paralı Asker amaca yeterli gelmez oldu ki artık  Paralı Birlikler / Ordular kullanılmaya başlandı. “İşveren” de  bizatihi devletler oldu.  Veya başka bir ifade ile, devletler kendi silahlı kuvvetlerine yapamayacakları kirli, yasadışı işleri, bizzat kendilerinin kurdukları veya kurulmasına yrdımcı oldukları, teşvik ettikleri, müsamaha gösterdikleri özel kuruluşlara, şirketlere parası karşılığı havale ettiler.

Rusların, az daha Putin’i devirecek olan, Wagner Grubunu/Ordusunu biliyorsunuz. (Ukrayna savaşı, Libya çatışmaları vs).

Amerikalıların, en başta geleni Black Water olamak üzere (Irak, Afganistan, Nikaragua, Kolombiya vs) bir çok kuruluşu (3 harflı “Servis”lerinden bahsetmiyorum bile) mevut.

İngilizler aşağı kalır  mı hiç ? Başta DYN olmak üzere bir çok kuruluş dünyanın çeşitli yerlerinde faaliyet gösteriyor.

 

Diğer malum devletler masum mu ?  Yoo, 

Peki “minareyi çalan buna nasıl kılıf” buluyor

Basit canııım….bu özel askeri şirketler “güvenlik hizmeti sunan kuruluşlar” şeklinde takdim ediliyor ve kullandıkları Paralı Askerlere “güvenlik görevlisi”,  “Askeri danışman”, hatta ve hatta, hiç hicap duyulmadan “Contractor”, yani Türkçesi ile  “işi yapmayı taahhüt eden kişi, yani müteahhit” gibi unvanlar veriliyor.

Bizde var mı ?

Bilmem.

Bileniniz varsa bana da söylesin ki cahil kalmayayım.

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Çiğdem Balım
(16.02.2025 13:11 - #2579)
Merakla okuyorum. Muhteşem.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.