Cem Karaca'nın kırk yıla yaklaşan müzik yolculuğu 8 Şubat 2004 sabahı onun ani ölümüyle noktalandı. Altmışlı yıllardan bu yana, çalıştığı önemli gruplarla birlikte pek çok ürün veren Cem Karaca'nın şarkıları hala dillerde.
O hâlâ Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi Anadolu Folk ve Rock şarkıcısıdır.
Yeri sahiden doldurulamayacak bir isim olarak bizlerin hafızasında asılı kaldı. Bizden sonraki kuşaklarda gürül gürül akan bu sesi dinleyerek büyüyecekler.
Sanatçı, halkının önünde yürümeli, halkına ışık olmalı?
Ama kutuplaşmaya izin vermeden tüm halkını kucaklamalı. Cem Karaca bu yüzden gerçek bir öncüydü. Gerçek sanatçıların popülerliği şarkılarının çıktığı dönemle sınırlı kalmaz. Cem Karaca ve onun kuşağı zaten bu dünyaya gönderilen ışık elçileriydi.
Cem Karca için çok şeyler yazılabilir, çok şey anlatılabilir. Bir kere benim ve kuşağımın efsanesiydi. Kırsaldan gelen benim gibi yüzlerce, binlerce insanın duygularına rehberlik ediyordu.
Anadolu bozkırının Türkülerini ve bağlamasını, batı enstrümanıyla harmanlayarak, Türkülerin özüne dokunmadan “Anadolu Folk” tarzıyla geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Aşık Veysel, Yunus Emre, Karacaoğlan, Dadaloğlu ve diğer ozanların eserlerini bir isyan bayrağı gibi dalgalandırdı.
Benim kuşağım,
“Parka”, “Islak ıslak bakma öyle”, "Ceviz ağacı" şarkılarını dinlerken hala ağlarız. Sahneye çıktığında bir kaplan gibi, kaptığı mikrofonu, rüzgar gibi havaya savurduğunu, “Gençler ve genç kalanlar” repliğini söylediği günleri hatırlar, Cem Karaca’yı anarız. Atatürk spor salonunda, Çağdaş Sahnede, Öncü Sahnede ve Taksim meydanında.
Bizim kuşağı anlamak zordur dostlar. Kendisini çok yakından tanısak ya da tanımasak ta, yüreğimizin baş köşesinde yerini almış bir efsanedir.
Güzele, iyiye, doğruya, adalete, insana inanmak ve güvenmek ne güzel bir duygudur. Hep eski insanları, anıları, geçmiş zamanları özlemiyor muyuz? Şarkı sözlerinde; ”Birgün belki hayattan geçmişteki günlerden bir teselli ararsan”, “Yiğit Mehmet can veriyor oy”, “selam olsun gençler ve daima genç kalanlara”, diyor.
Yeni cancanlı, parıltılı şarkıcılara bakarım, sonra döner Cem Karaca ya bakarım.
Aradaki fark Everest dağı kadardır. Müziğin içeriği, sanatçının amacı insanlığa bir mesaj iletmek değil midir? Cem Karaca’nın yaptığı işte buydu.
Cem Karaca gerçek bir vatanseverdir. Keza yaptığı müziğin her tınısında, her notasında topluma bir iletisi vardır, ülkesiyle ilgili. Emekten yanadır, ezilenlerden, özgürlükten, barıştan yanadır.
Gelmiş geçmiş en gerçek, en kaliteli ve en üretken sanatçılarımızdandır o. İyi ki varmış, iyi ki onun şarkılarıyla büyümüşüz. Işıklarda uyusun, onun ruhu, sesi, müziği gibisi gelmedi. Ses rengi de farklıydı, duruşu da çok farklıydı.
Bir daha onun gibisi gelir mi? Bilmiyorum. Mutlaka güzel sesler, iyi şarkıcılar gelecektir. Fakat Cem Karaca’nın yeri asla dolmayacaktır.
Yıllardır dinleyicisi olmama rağmen hala Cem Karaca’nın hiç işitmediğim eserleriyle karşılaşıyorum.
Popülarite derdi taşımayan, ender sanatçılarımızdan biridir. En büyük talihsizliği, 12 Eylül sonrası Avrupa’ya gittiğinde yanlış anlaşılmasıydı.
Mutlaka yavrum şarkısını çocuk yaşlarında dinlerdim. "Biz görmedik sen görürsün, daha mutlu Türkiye mi" diyecek çocuklarımız olacağını nereden bilebilirdik.
Onların daha güzel bir ülkede yaşayacaklarını hayal ederdim. Şimdi ki çocuklarımıza bakıyorum da bizim zamanımız daha güzelmiş, diye mutlu bile olamıyorum. Ülkenin daha çok umudu varmış demeye dilim varmıyor.
Dünya da yaşamını sosyal, kültürel, ekonomi, hukuk, politika, tarih, edebiyat, folklor ile yaptığı müziği çok akıcı bir şekilde birleştiren ve topluma kolayca aktaran büyük bir sanatçıydı.
“Bazı şeyler azken güzeldir, yakut gibi elmas gibi...”
Sadece üstündeki tozu üflemek yeterlidir.
Az olduğu için kıymetlidir çünkü.
Saygıyla büyük usta!