AYINTÂP-HALEP-ŞAM ÜÇGENİNDE SON FEDAİLER

Kültür-Sanat (Web Sitesi) - Web Sitesi | 08.05.2024 - 12:31, Güncelleme: 08.05.2024 - 12:31 196 kez okundu.
 

AYINTÂP-HALEP-ŞAM ÜÇGENİNDE SON FEDAİLER

AYINTÂP-HALEP-ŞAM ÜÇGENİNDE SON FEDAİLER
Gazetemiz Yazarı Nevin Balta’nın Ayıntap-Halep-Şam Üçgeninde Son Fedailer kitabının tanıtım amaçlı kısa bir özeti okurlarımız için aşağıda sunulmuştur. Eserde, bu amaçla 104 yıl verdiğimiz Millî Mücadele şartlarının sınır bölgelerimizde devam ettiğine bu arada özellikle dikkat çekiliyor. I. Dünya Savaşı'nın Orta Doğu'daki sorunlara son vermesi beklenirken Batılı devletlerin mücadelesine sahne olmuştu. İngiltere I. Dünya Savaşı'nda Arap Yarımadası, Suriye ve Irak'ta savaşın bütün yükünü çektiği iddiası ile Güneydoğu Anadolu'yu işgal etmişti. Başbakan Lloyd George, İngiltere'nin Çukurova ve Güneydoğu Anadolu'yu işgalini, I. Dünya Savaşı’nda askerî başarılarının bir sonucu olarak görüyordu. Fransa ise bu bölge ile geçmişte tarihî bağları bulunduğu ve gizli Sykes-Picot Antlaşması’nda Çukurova ve Güneydoğu Anadolu'nun kendilerine ayrıldığı gerekçesiyle bölgeyi işgal etmişti. Fransa, Osmanlı Devleti’nde karşı çıkılamayacak hakları olduğunu, tarihi antlaşmalara dayanan haklarının Suriye, Filistin, Lübnan ve Çukurova’yı içine aldığını belirtmekteydi. Bütün bunların yanı sıra her iki devlet bölgedeki işgallerine sebep olarak Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesini gösteriyordu.   Bu bölgede 3 Kasım 1918'de Musul'u işgal eden İngilizler, Musul Vilayeti’nden başka, 9 Kasım 1918’de İskenderun’u, 6 Aralık 1918’de Kilis’i, 17 Aralık 1918’de Antep’i, 22 Şubat 1919’da Maraş’ı ve 24 Mart 1919’da Urfa’ı işgal etmiş ve askerî harekâtını genişletmişti. Diyarbakır dolaylarında sürekli olarak zararlı propaganda yapmak suretiyle halk arasında güvensizlik yaratmak için çalışan İngilizlerin amaçları, yerleştirecekleri olumsuz düşüncelerle ve özellikle Kürtçülük cereyanını kamçılatarak İngiliz ve Fransızların desteği altında bir Kürt hükûmeti kurmak ve bu suretle bölgenin işgalini sağlamaktı. Esasen İngilizler, Irak bölgesinin Siirt, Mardin ve Diyarbakır Sancakları’nı da içine aldığını iddia ederek burayı işgal etmek istemişlerse de 13.’üncü Kolordu’nun uyanık davranarak direnmesi karşısında buna cesaret edememişlerdir. İngilizler bu faaliyetlerine hem propaganda şeklinde hem de bölgede mevcut aşiretlere para dağıtarak onları bu usullerle yanlarına çekmek suretiyle davam etmişlerdir.   İngiliz ve Fransızların Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bu işgal hareketleri 15 Eylül 1919'da yapılan Suriye Antlaşması'yla yeni bir yön kazandı. Bu anlaşmaya göre Musul bölgesini elde eden İngiltere, 1 Kasım 1919 tarihinde Adana, Maraş, Antep ve Urfa'dan çekilerek yerini Fransa'ya bırakmıştı. Bunun üzerine Fransızlar, 11 Aralık 1918'de Dörtyol’a, 17 Aralık 1918’de de Mersin’e çıkarma yaptılar. Antlaşma ile İngiltere, Fransa'yı Güneydoğu Anadolu'da sonuç alamayacağı bir maceraya sevk ederken, bu devletin diğer bölgelerde kendilerine olan direncini de kırmak istiyordu. Antlaşmadan her iki devlette memnun görünüyordu. İngiltere petrol bölgesi Musul'u, Fransa ise Musul petrollerinin akacağı İskenderun Körfezi ve kendi deyimleriyle "Alp Dağlarına sahip bir Nil deltası" olarak gördükleri Çukurova'yı elde etmişti.   1916'da İngiliz-Fransız Sykes-Picot gizli anlaşmasına göre, İngilizler 3 Kasım 1918'de Musul'u, Musul Vilayeti’nden başka 9 Kasım 1918'de de İskenderun'u, 6 Aralık 1918’de Kilis’i, 17 Aralık 1918’de Antep’i, 22 Şubat 1919’da Maraş’ı ve 24 Mart 1919’da Urfa’ı işgal etmiş ve askerî harekâtı yönünde genişletmişti. Ayıntâp-Halep-Şam Üçgeninde Son Fedailer adlı eseri 3 bölümden meydana geliyor. BİRİNCİ BÖLÜM :  Batılı Ülkelerin Rekabet Sahası İçindeki Güney Cephesi. İKİNCİ BÖLÜM : Ayıntâp Savunması. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : Heyet-i  Merkeziye’nin Kuruluş ve Çalışmaları. Kitaptan bir bölüm : 1919 Aralık ayında Paris'te çıkan L'ınstransigeant gazetesi bölgenin önemine dikkat çeken şu haberinde şöyle yazıyordu:   “Çukurova'yı (Klikya’yı) Fransa'da kim bilir? Oysa biz şimdiye kadar gelecek için böylesine ümit verici zengin bir koloni kazanmamıştık. Bunun yanında Fransa, Suriye üzerindeki tarihi bağlarını dile getiriyor ve sanayinin ihtiyaç duyduğu pamuk hammaddesini karşılamak için Çukurova ve Güneydoğu Anadolu bölgesi üzerinde önemle duruyordu. Fransa'nın üzerinde durduğu bir başka konu ise Musul petrollerinin akacağı bir bölge olarak İskenderun Körfezi'nin stratejik konumu idi.” 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, buradan başlattığı İstiklal Mücadelesinin ilk neticesini Güney Cephesi’nde almıştı. Ali Fuat Paşa, Sivas Kongresi’nden sonra Ankara’ya geldiğinde, Heyet-i Temsiliye’ye iki önemli teklifte bulundu. Bu tekliften birisi “Heyet-i Temsiliye”nin Ankara’ya gelmesi, diğeri işgal altında olan güneydeki Adana, Antep, Maraş ve Urfa’nın kurtarılması için hazırlıklara girişilmesi idi. Ali Fuat Paşa, bu konuda 3. Kolordu Kumandanı Miralay Çolak Selahattin Bey’le hazırlamış olduğu raporu Heyet-i Temsiliye’ye sundu. Mustafa Kemal Paşa, Fransızlarla Ermenilerin Maraş’tan Antep’e yürüdükleri bilgisini aldıktan sonra, 12 Ekim 1919 tarihinde Kılıç Ali’yi Millî Kuvvetler teşkilatını kurmak üzere görevlendirdi.   Eserde, “I. Dünya Savaşı Sonrası İngiliz ve Fransız Emperyalizmi”, “Orta Doğu’nun İşgalinde Ayıntâp ve Suriye”, “Ali Şefik Özdemir’in Ayıntâp Savunması”, “Halep Heyet-i Merkeziyesi”, “Suriye-Filistin Müdafaa-i Kuvayı Osmaniye Heyeti”, “Suriye’de Türk Örgütlenmesi ve Faaliyetleri”, “Suriye’deki Arap Milliyetçileriyle Türk Müdafaa-i Hukuk Hareketi Arasındaki İlişkiler” ana temaları ele alınarak günümüze ışık tutulmuştur. 104 yıl önce Heyet-i Temsiliye’nin Güney Cephesi için planladığı ve gerçekleştirdiği mücadele sonunda bölgede tutunamayan Fransızlar barış arayışlarının ilk işaretini vermeye başlamışlardı. Çalışmamıza konu olan bu mücadele ile günümüze gönderme yapılıyor ve okuyuculara tehlikenin hâlen devam ettiği anlatılıyor. Batılı devlet adamları, diplomatlar ve tarihçiler tarafından 19. yy.da “Şark Meselesi” adıyla tanımlanan “Doğu Sorunu”, Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetilen topraklarda Batı egemenliği çekişmesinin aldığı biçimdir. Batılı devletler ve Rusya tarafından “sûnî” olarak ortaya atılan “Şark Meselesi”nin uzantılarıyla; Osmanlı topraklarındaki Kürt ve Ermenilerin Osmanlı’ya karşı kışkırtılması ve bölgede hiç bitmeyen ve her daim kaşınan günümüze kadar gelen mezhep ve etnik savaşlarla hâlen burun buruna yaşamaktayız. Eserde, 104 yıl verdiğimiz Millî Mücadele şartlarının sınır bölgelerimizde devam ettiğine dikkat çekiliyor.
AYINTÂP-HALEP-ŞAM ÜÇGENİNDE SON FEDAİLER

Gazetemiz Yazarı Nevin Balta’nın Ayıntap-Halep-Şam Üçgeninde Son Fedailer kitabının tanıtım amaçlı kısa bir özeti okurlarımız için aşağıda sunulmuştur. Eserde, bu amaçla 104 yıl verdiğimiz Millî Mücadele şartlarının sınır bölgelerimizde devam ettiğine bu arada özellikle dikkat çekiliyor.

I. Dünya Savaşı'nın Orta Doğu'daki sorunlara son vermesi beklenirken Batılı devletlerin mücadelesine sahne olmuştu. İngiltere I. Dünya Savaşı'nda Arap Yarımadası, Suriye ve Irak'ta savaşın bütün yükünü çektiği iddiası ile Güneydoğu Anadolu'yu işgal etmişti. Başbakan Lloyd George, İngiltere'nin Çukurova ve Güneydoğu Anadolu'yu işgalini, I. Dünya Savaşı’nda askerî başarılarının bir sonucu olarak görüyordu. Fransa ise bu bölge ile geçmişte tarihî bağları bulunduğu ve gizli Sykes-Picot Antlaşması’nda Çukurova ve Güneydoğu Anadolu'nun kendilerine ayrıldığı gerekçesiyle bölgeyi işgal etmişti. Fransa, Osmanlı Devleti’nde karşı çıkılamayacak hakları olduğunu, tarihi antlaşmalara dayanan haklarının Suriye, Filistin, Lübnan ve Çukurova’yı içine aldığını belirtmekteydi. Bütün bunların yanı sıra her iki devlet bölgedeki işgallerine sebep olarak Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesini gösteriyordu.

 

Bu bölgede 3 Kasım 1918'de Musul'u işgal eden İngilizler, Musul Vilayeti’nden başka, 9 Kasım 1918’de İskenderun’u, 6 Aralık 1918’de Kilis’i, 17 Aralık 1918’de Antep’i, 22 Şubat 1919’da Maraş’ı ve 24 Mart 1919’da Urfa’ı işgal etmiş ve askerî harekâtını genişletmişti. Diyarbakır dolaylarında sürekli olarak zararlı propaganda yapmak suretiyle halk arasında güvensizlik yaratmak için çalışan İngilizlerin amaçları, yerleştirecekleri olumsuz düşüncelerle ve özellikle Kürtçülük cereyanını kamçılatarak İngiliz ve Fransızların desteği altında bir Kürt hükûmeti kurmak ve bu suretle bölgenin işgalini sağlamaktı. Esasen İngilizler, Irak bölgesinin Siirt, Mardin ve Diyarbakır Sancakları’nı da içine aldığını iddia ederek burayı işgal etmek istemişlerse de 13.’üncü Kolordu’nun uyanık davranarak direnmesi karşısında buna cesaret edememişlerdir. İngilizler bu faaliyetlerine hem propaganda şeklinde hem de bölgede mevcut aşiretlere para dağıtarak onları bu usullerle yanlarına çekmek suretiyle davam etmişlerdir.

 

İngiliz ve Fransızların Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bu işgal hareketleri 15 Eylül 1919'da yapılan Suriye Antlaşması'yla yeni bir yön kazandı. Bu anlaşmaya göre Musul bölgesini elde eden İngiltere, 1 Kasım 1919 tarihinde Adana, Maraş, Antep ve Urfa'dan çekilerek yerini Fransa'ya bırakmıştı. Bunun üzerine Fransızlar, 11 Aralık 1918'de Dörtyol’a, 17 Aralık 1918’de de Mersin’e çıkarma yaptılar. Antlaşma ile İngiltere, Fransa'yı Güneydoğu Anadolu'da sonuç alamayacağı bir maceraya sevk ederken, bu devletin diğer bölgelerde kendilerine olan direncini de kırmak istiyordu. Antlaşmadan her iki devlette memnun görünüyordu. İngiltere petrol bölgesi Musul'u, Fransa ise Musul petrollerinin akacağı İskenderun Körfezi ve kendi deyimleriyle "Alp Dağlarına sahip bir Nil deltası" olarak gördükleri Çukurova'yı elde etmişti.

 

1916'da İngiliz-Fransız Sykes-Picot gizli anlaşmasına göre, İngilizler 3 Kasım 1918'de Musul'u, Musul Vilayeti’nden başka 9 Kasım 1918'de de İskenderun'u, 6 Aralık 1918’de Kilis’i, 17 Aralık 1918’de Antep’i, 22 Şubat 1919’da Maraş’ı ve 24 Mart 1919’da Urfa’ı işgal etmiş ve askerî harekâtı yönünde genişletmişti.

Ayıntâp-Halep-Şam Üçgeninde Son Fedailer adlı eseri 3 bölümden meydana geliyor. BİRİNCİ BÖLÜM :  Batılı Ülkelerin Rekabet Sahası İçindeki Güney Cephesi. İKİNCİ BÖLÜM : Ayıntâp Savunması. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : Heyet-i  Merkeziye’nin Kuruluş ve Çalışmaları.

Kitaptan bir bölüm : 1919 Aralık ayında Paris'te çıkan L'ınstransigeant gazetesi bölgenin önemine dikkat çeken şu haberinde şöyle yazıyordu:

 

Çukurova'yı (Klikya’yı) Fransa'da kim bilir? Oysa biz şimdiye kadar gelecek için böylesine ümit verici zengin bir koloni kazanmamıştık. Bunun yanında Fransa, Suriye üzerindeki tarihi bağlarını dile getiriyor ve sanayinin ihtiyaç duyduğu pamuk hammaddesini karşılamak için Çukurova ve Güneydoğu Anadolu bölgesi üzerinde önemle duruyordu. Fransa'nın üzerinde durduğu bir başka konu ise Musul petrollerinin akacağı bir bölge olarak İskenderun Körfezi'nin stratejik konumu idi.”

19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, buradan başlattığı İstiklal Mücadelesinin ilk neticesini Güney Cephesi’nde almıştı. Ali Fuat Paşa, Sivas Kongresi’nden sonra Ankara’ya geldiğinde, Heyet-i Temsiliye’ye iki önemli teklifte bulundu. Bu tekliften birisi “Heyet-i Temsiliye”nin Ankara’ya gelmesi, diğeri işgal altında olan güneydeki Adana, Antep, Maraş ve Urfa’nın kurtarılması için hazırlıklara girişilmesi idi. Ali Fuat Paşa, bu konuda 3. Kolordu Kumandanı Miralay Çolak Selahattin Bey’le hazırlamış olduğu raporu Heyet-i Temsiliye’ye sundu. Mustafa Kemal Paşa, Fransızlarla Ermenilerin Maraş’tan Antep’e yürüdükleri bilgisini aldıktan sonra, 12 Ekim 1919 tarihinde Kılıç Ali’yi Millî Kuvvetler teşkilatını kurmak üzere görevlendirdi.

 

Eserde, “I. Dünya Savaşı Sonrası İngiliz ve Fransız Emperyalizmi”, “Orta Doğu’nun İşgalinde Ayıntâp ve Suriye”, “Ali Şefik Özdemir’in Ayıntâp Savunması”, “Halep Heyet-i Merkeziyesi”, “Suriye-Filistin Müdafaa-i Kuvayı Osmaniye Heyeti”, “Suriye’de Türk Örgütlenmesi ve Faaliyetleri”, “Suriye’deki Arap Milliyetçileriyle Türk Müdafaa-i Hukuk Hareketi Arasındaki İlişkiler” ana temaları ele alınarak günümüze ışık tutulmuştur.

104 yıl önce Heyet-i Temsiliye’nin Güney Cephesi için planladığı ve gerçekleştirdiği mücadele sonunda bölgede tutunamayan Fransızlar barış arayışlarının ilk işaretini vermeye başlamışlardı. Çalışmamıza konu olan bu mücadele ile günümüze gönderme yapılıyor ve okuyuculara tehlikenin hâlen devam ettiği anlatılıyor.

Batılı devlet adamları, diplomatlar ve tarihçiler tarafından 19. yy.da “Şark Meselesi” adıyla tanımlanan “Doğu Sorunu”, Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetilen topraklarda Batı egemenliği çekişmesinin aldığı biçimdir. Batılı devletler ve Rusya tarafından “sûnî” olarak ortaya atılan “Şark Meselesi”nin uzantılarıyla; Osmanlı topraklarındaki Kürt ve Ermenilerin Osmanlı’ya karşı kışkırtılması ve bölgede hiç bitmeyen ve her daim kaşınan günümüze kadar gelen mezhep ve etnik savaşlarla hâlen burun buruna yaşamaktayız. Eserde, 104 yıl verdiğimiz Millî Mücadele şartlarının sınır bölgelerimizde devam ettiğine dikkat çekiliyor.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.