İşte 2024’ün en iyi 10 dizisi!
İşte 2024’ün en iyi 10 dizisi!
Dizicinin Rehberi seçti. Yıl boyunca izlediklerimiz yılın sonunda film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçti. İşte yerlisiyle yabancısıyla 2024'ün en çok izlenen dizileri..
BİR LİSAN BİR İNSAN
Shōgun
Disney+’ta yayınlanan ve James Clavell’ın aynı adlı romanından uyarlanan dizi ‘Shōgun’ 2024’ün en çok konuşulan yapımları arasındaydı. İngiliz kaptan John Blackthorne’un (Cosmo Jarvis) gemiyle yanlışlıkla Japonya’ya varmasıyla başlayan hikâye klasik bir ‘bir gün kasabaya bir yabancı gelir’ kurgusu gibi dursa da bundan çok daha katmanlı. Yüzyıllardır, hatta 2024’te bile çözemediğimiz yabancılar-bizler ayrımı ve kültür farklarının doğurduğu çatışmalar dizide tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Yanı sıra Japonya’nın samuray kültürüne ve feodal yapıya dayalı geleneksel dünyasına eşlik ediyoruz. Bu ikiliği kırabilecek ve bu yabancı ile yerlileri birbirine bağlayabilecek yegâne unsur ise bir tercüman. Üstelik bir aşkı filizlendirecek olan Japon bir tercüman!
Baby Reindeer
Bu yıl en çok kafayı taktığımız dizilerden biri Netflix’in takıntılı birinin ısrarlı takibini anlatan ‘Baby Reindeer’ idi. Richard Gadd’ın yazdığı ve başrolünü üstlendiği diziyi bu kadar sevdirense şüphesiz yarı-otobiyografik olması. Diziyi benzer konulardan ayıran bir unsur da bizi ahlaki ikilemde bırakacak kadar dürüst olması ve başarı için ödenen bedelleri sorgulatması. Hikâyede, komedyen Donny Dunn ve onunla bir ilişkisi olduğuna inanan Martha (Jessica Gunning) arasındaki rahatsız edici dinamiği izliyoruz. Israrlı takip (taciz), saplantı ve kişisel sınırların ihlali gibi hassas temalara odaklanması diziyi yeterince özdeşleşilebilir kılarken gerçekten yaşandığını bilmek, izleyici için gerçekle kurgu arasındaki sınırı bulanıklaştırıyor. Bu sınır son kertede öyle bulanıklaştı ki Martha’nın gerçek hayattaki kimliği ortaya çıkınca bu kez takipçi dediğimiz kişi, izleyiciler tarafından takip ve taciz edilen biri haline geldi. Bu vesileyle gerçek suç temalı yapımların etik boyutları üzerine olan tartışmalar alevlendi.
KÜLT ROMANDAN KÜLT DİZİYE
Yüzyıllık Yalnızlık
Gabriel García Márquez’in Nobel Ödüllü ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ romanının aynı adlı dizi uyarlaması, 2024’ün bitmesine az kala yılın en iyileri arasına girdi. Diziye uyarlanacağı haberi geldiğinde kimisi bir şaheserin daha berbat edileceğinden endişelense de endişeler boşa çıktı. Zira senaryo uyarlaması, yönetmenliği/görüntü yönetmenliği, set işçiliği, oyunculuklar dâhil hiçbir alandan falso vermeyen bir iş izledik. Hikâye de aslına sadık: Hayalî bir köy olan Macondo’nun büyümesi ile Buendía ailesinin genişlemesi eş zamanlı işleniyor ve biz hem toplumsal ve bireysel bir büyüme, gelişme, karmaşıklaşma sancısı izliyoruz. Bu sancılar büyülü gerçekçi unsurlarla kâh pekiştiriliyor kâh yatıştırılıyor. Diziye yazar Márquez’in ailesinin danışmanlık etmesi, yönetmenler Alex García López ve Laura Mora’nın ustalığı, Natalia Santa ile José Rivera önderliğindeki senarist ekibinin titizliği sayesinde ‘Yüzyıllık Yalnızlık’, kitabı kadar başarılı addedilen ender eserler arasında yerini aldı.
TIRTILDAN VAHŞİ KELEBEĞE
Prens
Türkiye için bir liste hazırlayıp BluTV’nin medarıiftiharı ‘Prens’i almazsak kellemizi alırlar! İlk sezonu 2023 yılında yayınlanan ‘Prens’ küçük bir kemik kitle oluşturmuştu. Nisan 2024’te ikinci sezonu yayınlanana kadar kulaktan kulağa yayılarak hayran kitlesini büyüten dizi, ikinci sezonuyla adını yerli dizi tarihimize yazdırdı. Prens’imiz ise sevimli ve huysuz bir tırtılken ‘Vahşi Kelebek’e dönüşüp ikonik dizi karakterlerimiz arasında yerini aldı. 1400’lü yıllarda hayalî bir krallık olan Bongomia’da geçen ‘Prens’ dönem işi bir absürt komedi. Taht kavgalarını ele alan yapımlara özgü tüm klişeler dizide yer alıyor, ama oyuncular bu sahneleri büyük bir ciddiyetle oynuyor. Ana karakterimiz Prens ise bu ciddiyetin içinde serseri mayın gibi ortalığı karıştırıyor. Akrabalarına laf, sisteme de çomak sokmak konusunda usta olan Prens’i, Kerem Özdoğan’la birlikte dizinin senaristliğini üstlenen Giray Altınok canlandırıyor.
TEATRAL VE MİZAHİ BİR ÖLÜM!
The Decameron
Netflix’te yayınlanan ‘The Decameron’ dizisi büyük bir patlama yaşamasa da tıpkı ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ gibi meşhurlar meşhuru bir eserden uyarlama. Boccaccio’nun ‘Decameron’ kitabının esnek ve absürt bir yorumu olan ‘The Decameron’ kara mizah ve dram türlerine oturuyor. 1348 yılının veba salgınından geçilmeyen Floransa’sında soyluların ve hizmetçilerinin hayatta kalmak için bir şatoya sığınmasıyla başlayan dizideki karakterlerin her biri birbirinden atipik. Hal böyle olunca, uzun süre bir mekâna kapanan bunca insandan beklendiği gibi ortalık hem ihtirasa hem iktidar hırsına gömülüyor. Bize de bol eğlence, ardından bol dram düşüyor. Aristokrasi, yoksulluk, hayatta kalma gibi konulara yönelik hicivlerin ‘Prens’in alaycılığına benzer bir üslupla aktarılması, 1348 yılına 1980’lerden pop-rock şarkıları eklenmesi de cabası. En güzeli de tiyatro izliyormuşsunuz izlenimi veren prodüksiyon tasarımı. Vebadan kaçarken insanlık krizine yakalanan karakterlerin trajikomik hikâyesini izlediğimiz dizinin yönetmenliğini Kathleen Jordan üstleniyor ve ekibiyle birlikte diziyi 2024’ün en iyilerine taşıyor.
VAROLUŞ NEDİR, YENİR Mİ?
Fantasmas
En az bu attığımız başlık kadar tuhaf bir dizi olan ‘Fantasmas’ da yine kitleleri peşinden sürüklemese de inisiyatif alıp listeye kaliteden dâhil ettiğimiz bir dizi. BluTV’de yayınlanan ‘Fantasmas’ın yapımcısı, yönetmeni, senaristi ve başrolü Julio Torres. Tevekkeli değil, her şeyiyle başlı başına bir evren yaratmış Torres. Dizinin teması varoluş sorgulaması, ancak bu sorgulamayı Torres’in yaratıcılığı sayesinde didaktikliğe çarpmadan izliyoruz. Ana karakterimiz Julio toplumun ne kadar tuhaf bir oluşum olduğunu bize absürtlüklere vurgu yaparak gösteriyor. Normalleştirdiğimiz her şeye sanki illüzyonlu bir ters aynadan bakıyoruz. Julio’nun tek derdi yaşamak. Sisteme karşı savaşmıyor, ama sistemin çarklarına girmek de istemiyor. Sadece var olmak istiyor. Oysa hayat sadece var olabilmek için hayli karışık! Özetle gerçeküstü ögeler, teatral atmosfer ve rüyavari görseller sayesinde şekerle kaplanmış bir toplum eleştirisi izliyoruz. Kıyıda köşede kalsa da zamanında detaylıca incelediğimiz ‘Fantasmas’ı göğsümüzü gere gere 2024’ün en iyilerine koyuyoruz.
ODADAKİ FİL: TARİKATLAR
Kızıl Goncalar
Bir tek dijital platformları takip etmiyoruz elbette. Aralık 2023’te NOW TV’de yayına girse de arka arkaya RTÜK yasakları derken başlangıcını 2024 sayabileceğimiz ‘Kızıl Goncalar’ yalnızca bu yılın değil, yerli dizi tarihimizin en önemli işlerinden. Edebiyatımızda ezelden beri karşılaştığımız kültürel ikiliklerin modern-muhafazakâr ve kentli-köylü ayakları televizyon dizilerine de sıkça konu oluyor, ancak seküler-dindar ikiliğinin ekran uyarlaması konusunda bir çekingenlik vardı. ‘Huzur Sokağı’ (2012), ‘Diğer Yarım’ (2014), Netflix’te ‘Bir Başkadır’ (2020), ‘Kızılcık Şerbeti’ (2022) ve ‘Ömer’ (2023) dizileri bu tabuyu kırdı, ancak ‘Kızıl Goncalar’ bizi yine de şaşırtmıştı. Çünkü malum konuyu ele alıyordu: Tarikatlar. İyi veya kötü bakıştan ziyade hiçbir bakışa maruz kalmamayı tercih eden tarikatların ‘Kızıl Goncalar’la, siyasal İslam’ın yükselişte olduğu bir dönemde ekranlara getirilmesi listeye girmesine yeterken dizide türlü bireysel ve toplumsal konulara da sıkça değiniliyor. Derin karakterler, sanat ve görüntü yönetmenliği, başarılı oyunculuklar derken her alanda seyir zevki yüksek, uluslararası standartlardaki ‘Kızıl Goncalar’ın yönetmenliği Ömür Atay ve Özgür Sevimli’ye, senaryosu Şükrü Necati Şahin önderliğinde Melih Özyılmaz, Deniz Gürlek, Gamze Arslan’a (ve eski: Ceylan Güleç’e) emanet.
KURTARICI ARAYIŞIMIZ
Kübra
‘Toplumun sinir uçlarını’ harekete geçirebilecek bir başka diziydi Netflix’in yerli dizisi ‘Kübra’. Oysa ilginç bir şekilde infial uyandırmadı. Yönetmenliğini Yağmur-Durul Taylan kardeşlerin yaptığı dizinin seveni de sevmeyeni de sadece hikâye ve prodüksiyon odaklı yorumlar yaptı. Afşin Kum’un aynı adlı kitabından uyarlanan dizinin ana karakteri dininde imanında bir tamirci olan Semavi (Çağatay Ulusoy). Hikâye ise Semavi’nin peygambervari bir figür olduğuna inanması ve hem kendi mahallesini hem de nihayetinde izleyiciyi buna inandırması üzerine kurulu. Hikâyenin sonu, Afşin Kum’un kitabıyla aynı tarihlerde yayınlanan Netflix dizisi ‘Mesih’teki gibi belirsiz mi bitecek derken altından yapay zekâ çıkmasıyla distopik bir dizi izlediğimizi anladık. Ama dizi esas olarak iki insani ihtiyaca eğiliyor: Kurtarıcı arayışımız ve farklı hissetme ihtiyacımız. Yapay zekânın arkasındaki isim bir sürü insana “Sen farklısın” diye yem atıyor, farklı ve özel olduğunu hissetmeye, ruhundaki boşluğu doldurmaya en çok ihtiyacı olan Semavi’yse bu mesaja dönüş yapıyor ve onu farklı hissettirecek bu sosyal deney başlıyor.
TELEVİZYONDA BİR NEFES
Bahar
Bakmayın Show TV’de yayınlanan ‘Bahar’ın bir süredir ivme kaybettiğine, ilk bölümü ekranlara bomba gibi düşmüş, uzunca bir süre herkes diziyi konuşmuştu. Dizinin orijinali ‘Dr. Cha’ bu yıl yayınlanmış olsaydı en iyiler listesine giremeyecekken yerli uyarlamasını listeye almamızın nedenleri var elbet. Bir kere televizyon dizilerimiz ya Murat Soner’in ifadesiyle töre-namus-intikamla ya da Şokopop’un ifadesiyle kavga-polemik-basitlik-skandalla doluydu. ‘Bahar’ bu ekran çürümesine bahar getirmişti. Kadınların iş hayatına karışmasına köstek olan ama ev içi emeği de görmezden gelen hâkim söylemlerin de etkisiyle kadınlara ilham olabilecek hikâye kıtlığı yaşanan kültür sanat dünyamız, ufak çaplı bir silkinme yaşamıştı. Orijinalini izlese ilham almakta zorlanacak izleyicinin ‘Bahar’ı izlediğinde hemen özdeşlik kurabilmesiyse yerelleştirmedeki başarı. Diziyi orijinalinden üst lige taşıyan son neden ise Demet Evgar etkisi. Bahar karakterinin kendine has enerjisi bize kalırsa oyuncunun kerametinden.
YÜZÜKLER DİZİYE GÜÇ VERDİ
Güç Yüzükleri / Rings of Power
‘Yüzüklerin Efendisi’ evreni 2022 yılında ‘Güç Yüzükleri’ uyarlamasıyla Amazon Prime’da karşımıza çıkmıştı ve tartışmaların odağına oturmuştu. Nasıl oturmasın, neticede adını her yere altın harflerle kazıyan bir fantastik evren bu. Ancak biz diziyi Peter Jackson’ın ikonik üçlemesiyle karşılaştırmayanlardanız. Diziyi aynı evrenin başka yanlarını aydınlatan tamamlayıcı yapım olarak düşünmek gerek. Neticede odaklanılan hikâyeler ve karakterler farklı, doğal olarak anlatım dili de farklı. ‘Güç Yüzükleri’ özellikle 2024’te yayınlanan ikinci sezonda evreni genişletirken aksiyon dozunu biraz artırdı, ama şiirsel tonu da elden bırakmadı. Daha da önemlisi ufak pürüzler giderildi. Misal, ilk sezonda ana hikâyeyle pek bağdaşmayan Kılayakların varlığının anlam kazanması, Gil-galad’ı (Benjamin Walker) daha aktif görmek, Orklara ve Adar’a (Sam Hazeldine) yönelik bakış açımızın netleşmesi gibi detaylar izleyiciyi tatmin edecek bir zemine oturdu. Böylelikle ilk sezonla keyfi kaçan izleyicinin kimisi geri geldi ve dizi bu listeye oturmaya hak kazandı.
10haber
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.