Ukrayna Savaşının Temelinde Köningsberg’in Paylaşılamaması Mı Var?

Dünya 24.03.2025 - 11:37, Güncelleme: 24.03.2025 - 11:54 939 kez okundu.
 

Ukrayna Savaşının Temelinde Köningsberg’in Paylaşılamaması Mı Var?

Köningsberg Savaş Nedeni Olabilir mi?
Değerli bir felsefeci olan Umut Yaşar Abat “KÖNİGSBERG’İN KISA TARİHİ VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ” başlıklı makalesinde bize Köningsberg’in önemi ve neden Rusya ve Almanya’nın, Ukrayna sınırları dışında yer almasına rağmen göz dikmiş olduklarını anlatıyor. Mutlaka okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir makale olduğu için siz okurlarımızla paylaşmak istedik.   KÖNİGSBERG’İN KISA TARİHİ VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ                                                                          UMUT YAŞAR ABAT Alman filozof Immanuel Kant, Almanların atası sayılan Prusya Devleti’nin ilk başkenti Königsberg Şehri’nde, 22 Nisan1724 yılında doğmuştur ve yine aynı şehirde 12 Şubat 1804 yılında ölmüştür. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Prusya ile Rusya’yı isim benzerliğinden dolayı karıştırmayalım. Prusya; bugünkü Polonya ve Almanya topraklarında yer alan, tarihsel kökleri derin bir devlettir. Prusya Krallığı Lehistan yani Polonya ve Litvanya'nın kurduğu birlik ile Germenlerin birleşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Tarihsel ayrıntıya boğmadan şunu söyleyelim ki Prusya kısaca bugünkü Almanların atası sayılan bir devlettir.   Rusya; Rusya tarihi, Doğu Slavları'nın tarihleriyle başlar. Özellikle Rus tarihinin geleneksel başlangıç tarihi 862 yılında kuzeyde Vikingler tarafından yönetilen Rus devletinin kuruluşuna dayanmaktadır.  Rusya, son yüzyıllık tarihsel süreçte SSCB adı altında birleşik devlet tecrübesi yaşadıktan sonra, yeniden ayrılıklar yaşayarak özüne dönen bir devlettir.             Bilindiği gibi, Rusya’da 1917 Ekim Devrimi ile iktidara gelen Vladimir Lenin önderliğindeki Bolşevikler tarafından 30 Aralık 1922 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kuruldu. 25 Aralık 1991 tarihinde Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un istifa etmesinin ardından, Sovyetler Birliği'ni teşkil eden cumhuriyetlerin dağılması ve bağımsızlıklarını kazanmalarıyla 26 Aralık 1991'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni kuran Rusya da, bugünkü Rusya devletine dönüşmüş oldu.  Bu bilgiler genel kabul gören tarihsel bir bilgilerdir. Yani Rusya bugün de, 30 Aralık 1922’de kurulan SSCB tarihinden önceki gibi, Rusya adıyla varlığını sürdüren bir devlettir. Şimdi gelelim Königsberg şehrine. Königsberg’in sözcük olarak Almanca anlamı kralın dağı-kral dağı demektir. Königsberg şehri 1255 yılında kuzey haçlı seferleri sırasında Töton Şövalyeleri tarafından kurulmuştur. Baltık Denizi kıyısında Litvanya ve Polonya arasında kalan şehir, Pregolya Nehri üzerinde yer almaktadır. Königsberg, Almanların atası olan Prusya Devleti’nin başkentliğini yapmıştır.  Prusya daha sonra başkentini 1701 de Berlin’e taşıdığı halde Königsberg, Prusya monarşisinin taç giyme şehri olarak tarihsel kimliğini ve değerini sürdürmeye devam etmiştir. Königsberg, Yedi Yıl Savaşları’nda (1756-1763) Rus Çariçe Yelizaveta’nın (İmparatoriçe Elizabeth) Rus Ordusuna emriyle 11 Ocak’ta 1758 Prusya’dan alınmıştır. Böylece Rus ordusu Königsberg’i işgal etmiştir. Fakat şehirdeki Rus kontrolü-hükümdarlığı 1758-1762 tarihleri arasında sadece 5 yıl sürmüştür. Çariçe Yelizaveta’nın 5 Ocak 1762’de ölümünden sonra Alman sempatizanı bir yönetim Rusya’nın başına geçti. Bu yönetim savaşın durdurulmasını istedi ve Rusya ile Prusya arasında 5 Mayıs 1762’de anlaşma yapıldı. Antlaşmayla Rusya fethettiği her yeri Prusya’ya geri verecekti. Yani Rusya Yedi Yıl Savaşlarından bir şey elde edemeden çekilmeyi kabul etti. Böylece Königsberg yeniden Prusya’nın yani Almanya’nın oldu. Königsberg II. Dünya Savaşı'na kadar Almanya'nın eksklav bir kentiydi-toprağıydı. Eksklav demek; bir devletin başka bir devlet tarafından kendisiyle bağlantısı kesilmiş toprağına eksklav toprak denir. Königsberg ile Almanya arasında Polonya devleti bulunduğu için, Almanların atası olan Prusya devletine başkentlik yapmış olan Königsberg, Almanlar için eksklav bir toprak parçası olarak kalmıştır. Bu durum 1946 yılına kadar sürmüştür. 2. Dünya savaşına kadar Almanların olan kent, faşist Hitlerin Sovyet Rusya’ya saldırması sonucunda kaybedilmiştir. Yani Alman faşist Hitler, 2. Dünya savaşında Rus lider Stalin’e yenilerek savaşı kaybetmiş ve savaş sonucunda Königsberg Sovyet Rusya tarafından ele geçirilmiştir. Şehir, 1945'teki Königsberg Savaşı sırasında ağır hasar gördü; daha sonra 9 Nisan 1945'te Sovyetler Birliği tarafından ele geçirildi. 1 Ağustos 1945 yılında Potsdam Anlaşması ile şehir tamamen Sovyet kontrolüne geçti. Bu anlaşmanın yerini 12 Eylül 1990 tarihinde imzalanan "Almanya ile İlgili Nihai Çözüm Anlaşması" aldı.  Şehrin ismi, 1946'da Rus Bolşevik lider Mikhail Kalinin’in onuruna Kaliningrad olarak yeniden adlandırıldı. Yani Königsberg şehrinin adı 1946 yılından beri artık Kaliningrad’dır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ilk Bolşevik kurucu lider Leningrad (Lenin şehri), ikinci lider ve 2. Dünya savaşında faşist Hitler’i yenen Stalin’in adının verildiği Stalingrad’ın adı değiştirildiği halde, Kaliningrad’ın adı değiştirilmemiştir. Bu durum Rusya’nın, Könisberg’e tarihsel bir kök oluşturmak için geliştirdiği kültürleme politikasının bir sonucudur. Yani Rusya, bölgenin Rus bölgesi olduğunu, bölgenin Rus adıyla anılmasını isteyerek, Kaliningrad adı altında kökleştirerek, Königsberg değil de Kaliningrad diyerek şartlanmayı pekiştirerek bölgede tarihsel Rus kimliği oluşturmaya-oturtmaya çalışmaktadır. Eğer Rusya bu bölgenin-Kaliningrad’ın mutlak manada sonuçlanmış bir şekilde kendisinin olduğu kaygısını taşımıyorsa hangi tarih bilimi ve tarihsel gerçeklik ve tarih felsefesinde göre kendi-öz Rusya içindeki şehirlerinden 1. liderin (Leningrad) adı kaldırılıyor, 2.lider ve 2. Dünya savaşını kazanan liderin (Stalingrad) adı kaldırılıyor ama o dönemde yaşayan sadece meclis başkanlığı gibi geri planda ve daha pasif kalan Mikhail Kalinin’in adı kalıyor ve yaşatılıyor. Bu durum bütün dünya tarihi gerçekliğine aykırıdır.  Üstelik Kalinin’in eşi güvensizlikle suçlanarak Stalin tarafından partiden tasfiye bile edilmiş birisi olarak suçlanmasına-yargılanmasına rağmen. Suç varsa bile elbette bireyseldir eşini ilgilendirir ama kim böyle bir masumiyet karnesine, bu kadar inanır!? Rusya mı, yoksa bizim iddialarımızın yanlışlığına inananların ve bizim aklımızın yetmezliğini düşünenler mi!?  Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bugüne kadar Rusya'nın sınır bağı olmayan Kaliningrad, Oblast olarak yani özerk idari bölge olarak yönetilmektedir. Bugün Rus toprağı olan ancak Rusya ile arasında sınır bağlantısı olmayan, Litvanya ile Polonya arasında Baltık Denizi kıyısındaki Kaliningrad, bu defa Rusya için eksklav bir toprak parçası olarak statü kazanmış ve böylece kalmıştır. Bence şimdilik!? Çünkü bölgede çanlar çalmaya devam ediyor ve hep devam edecek… Neden!? Çünkü Königsberg yani Kaliningrad’ın hukuki statüsünü Sovyetler Birliği’nin dağılmasından yaklaşık bir yıl önce Almanya ile, 12 Eylül 1990 tarihinde imzalanan "Almanya ile İlgili Nihai Çözüm Anlaşması" bana göre sözüm ona bir anlaşmadır. Almanya’da faşist Hitler ruhunu taşıyan partiler 2025 yılı son seçimi dahil, her seçimde Almanya’ya vaatlerinde ve propaganda afişlerinde Königsberg’in Alman toprağı olduğunu ve olması gerektiğini her fırsatta toplumla paylaşıyorlar.  Dolayısıyla Alman Hitler ruhlu faşist partilerin, hatta diğer tüm partilerin de içlerinden geçen, yani Alman derin devletinin, bir devlet fikriyatı olarak eninde sonunda özlerine dönerek, Königsberg’i Alman topraklarına katmak istediklerini çok net olarak söyleyebiliriz. İşte Almanların, bu amaçlarını gerçekleştirmek için Rusya’ya saldıracakları zamanı kolladıkları açık ya da gizli deyiniz bir realitedir ve Rusya da bunun farkındadır. ABD’nin son seçimlerde Alman faşistleri ve tüm AB ülkelerindeki faşist partileri desteklediğini de unutmazsak puzzle-yapbozun parçaları görüldüğü gibi daha da yerine oturmuş olacaktadır. Peki ABD neden bunu yapıyor?  A- Çünkü ABD’nin Rusya’ya enerji-doğalgaz bağı-bağımlılığı ve ihtiyacı yok. B-ABD ve AB, NATO’da ortak oldukları için, durumu gizlemeye ya da örtük oynamaya çalışıyorlar ama aslında alttan alta ABD’nin başta Avrupa’nın başat ülkesi Almanya ve diğer AB ülkeleriyle örtük bir ekonomik güç mücadelesi var. Dolayısıyla ABD, Almanya’ya Königsberg havucunu göstererek ve bunun peşine AB’yi de takarak, bunların Rusya ile savaşarak güçsüzleşmelerini ve ABD’ye mecbur-mahkum kalmalarını sağlamaya çalışıyor. C-Ayrıca ABD’nin Rusya ile doğrudan kara sınırı bağı yok. Dolaysıyla toplumlar ve ordular birbirini doğrudan hedef alamayacaklar. Yani bu savaşta ABD’nin tuzu kuru. Avrupa ise doğrudan kara, deniz, hava ve toplumsal olarak iç içe olduğu Rusya ile göğüs göğüse çarpışmak durumunda kalacak. Böylece güç kaybeden AB, çok fazla sürmeden ABD’nin hükümranlığına girerek, ABD’yi kurtarıcı olarak görecek ve ABD’nin üstünlüğünü kabul etmiş olacak. Yani ABD bir taşla iki kuş vuracak; hem Rusya’yı hem de AB’yi birbirine düşürterek zayıflatıp kendisinin karşısında güçsüz rakipler haline getirecek. D- Uzak bir olasılık olsa da bir analiz (büyük bir arzu-amaç-gaye -hedef ne derseniz, dediğim gibi nihai erek-amaç-hatta imkansızlık bile diyebilirsiniz) olarak ABD, mümkünse ve gerekirse Rusya’yı pasivize ederek-nötrleştirerek ya da yanına alarak!? Çin’i yalnızlaştırmak istemektedir.!? Yaşadığımız postmodern çağda rasyonalite ve rasyonel devlet yönetimleri ve yöneticileri çağı kapandığı, gerçekliğin ve devlet yönetiminin internet gibi sanal ağdan yapıldığı için, an dediğimiz an bile absürtle yer değiştiren kimliksiz ve kişiliksiz devlet yönetim anlayışlarıyla karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz. Yani günümüzde bu postmodern zihniyette; olmayacak hiçbir şey, artık olmayacak değildir. Şunu da bilmeliyiz ki tarihsel gerçekliğin acımasızlığı açısından tecrübe edilmiştir ki; devletler arasında dost da yoktur, düşman da. Yani anında yüz seksen derece terse dönüştürülen-dönüşen bu çağda, sanal dünyada ya da gerçek gerçeklik dünyasında artık rasyonel olan bir tek şey varsa, o da hiçbir şeyin artık rasyonel olmadığıdır. O halde Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bize düşen nedir, ne yapacağız ya da ne yapmamız gerekir!? Yanıtımız şu ki; tüm bu olasılıkların hepsinin olabileceğini düşünerek-varsayarak aceleci tavır ve tutum sergilemeden, her türlü tedbiri alarak, süreci-gelişmeleri meselenin tüm taraflarına mesafeli-soğukkanlı bakarak ama olayları sıkı takip ederek, temkinli bir devlet politikası oluşturmak ve sürdürmek durumundayız. Hiçbir ama hiçbir vaat için, hiçbir tarafa angaje ol-ma-ma-lı-yız. Çünkü doğudan Rusya, batıdan AB ve havadan ABD ile çatışmak durumunda kalabiliriz. Çünkü bu konvansiyonel bir silah savaşına benzemez- ki o bile çok kötüdür- nükleer bir savaşa dönüşürse her türlü gözü dönmüşlük her devlet tarafından yapılabilir. Yani en küçük hatada kendimizi olası nükleer savaşın ortasında bulabiliriz-ki zaten her tarafın istediği de zaten bu bana göre!?- bundan mutlak manada sakınmalıyız uyarmış olayım.!? Yukarıda da belirttiğimiz gibi, demek ki bizzat Rusya’nın kendisi bile bölge konusundaki tedirginliğini sürdürmektedir. Bırakınız bölgenin ontolojik varlığını, Kaliningrad isminin verilmesi-yaşatılması konusundan bile kendi kendine aidiyet bilinci oluşturmak adına medet uman Rusya, bu bilinci o bölgeye yani Kaliningrad-Königsberg’e tutunmayı, orayı sahiplenme güdüsüne tarihsel kök olarak göstermeye çalışmaktadır. Yine Kaliningrad hava limanına 2018 yılında yapılan oylama ile isim değişikliği yapılmış, yapılan oylamada Königsberg’i Yedi Yıl Savaşları’nda (1756-1763) arasında 1758 yılında Prusya’dan alan Rus Çariçe Yelizaveta’nın (İmparatoriçe Elizabeth) adının verilmesi uygun görülmüştür. Görüldüğü gibi bu tarihsel adlandırma da bölgeyi Rus kültürel köklerinin iziyle donatma anlayışının ta kendisidir. Demek ki tespitimiz doğru, Rusya’nın tedirginliği devam ediyor, yoksa 1945’ten 2025’e 80 yıl geçmiş neden halen daha Rusya bu bölgede cisimlendirme ve isimlendirme yapmaya bu kadar yüklensin ki!? Çünkü kaygı, kendinden emin olmamaktan doğar. Yani Rusya, bölgenin kaygan zeminde olduğunun farkında… Dolayısıyla Rusya’nın Suriye bölgesinden sözüm ona Ukrayna’yı gerekçe göstererek çekilmesinin arkasında bu gerçek yatıyor. Bu yüzden Kaliningrad bölgesini kimyasal silahlarla donatıyor ve bu bölgeye yığınak yapıyor. Çünkü ABD’nin kuzeyden Grönland’a girme anlayışına, o bölgeye en yakın üs olarak Kaliningrad’a yüklenerek, burayı güçlendirerek-tahkim ederek ABD ve AB’den gelecek tehlikeyi okuyor ve restinizi gördüm-görüyorum diyor. Bu bağlamda Rusya 1947 yılından itibaren bölgedeki nüfus ve kültürleme altyapı politikalarını bu gerçekle karşılaşabileceğini düşünerek yapmıştır ve yapmaktadır. Rusya, 1947'den itibaren Königsberg yani Kaliningrad’da şehrin çoğunluğunu oluşturan Alman nüfusu sınır dışı ederek, şehre Rus nüfus yerleştirilerek, bugünkü Rus kültür ve nüfus politikalarıyla şehri yüzde 90 oranında Rus vatandaşlarından oluşan hale getirmeyi başarmıştır. Kalan yüzde 10 ise her kültürden insandan oluşmaktadır. Ve yine Königsberg yani Kaliningrad hem Rusya anakarasına hem de Almanya anakarasına artı-eksi 663 kilometre (412 mil) uzaklıkta yer almaktadır. Son zamanlardaki toplam nüfusu 2025 yılı ölçüt olarak alındığında bir milyona yaklaşan şehir, toplamda15 bin kilometrekarelik bir alana sahiptir ve Rusya için hayati bir jeostratejik değere-öneme sahiptir. Bugün gelinen noktada AB-ABD-NATO ve Rusya arasındaki gerilimin Ukrayna’dan kaynaklandığı ileri sürülerek bir algı yanıltması ve algı savaşları yaşanmaktadır. Çünkü bize göre AB-ABD-NATO ve Rusya arasındaki asıl mesele Ukrayna değil, Kaliningrad yani Königsberg’dir. Yani bu meselede Ukrayna, buzdağının görünen ve bizim öyle görmemiz istenilen, bize öyleymiş gibi gösterilen, bizde öyle bir algı oluşturulan, bizim dikkatlerimizi o bölgeye çekmek için hakikatin-gerçekliğin bize gösterilen kısmıdır. Bu bağlamda şunu bilmeliyiz ki; tarih ve tarih felsefesi açısından hakikat-gerçeklik nedir diye sorduğumuzda, hakikatin en az 5 yüzü vardır diye biliriz; 1-Görünen yüzü 2- Görünmeyen yüzü 3- Bizim görmemiz gereken yüzü 4- Bizim görmememiz gereken yüzü 5- Ne zaman görülmesi gerektiği yüzü. Beşinci maddede mekan ve zaman birlikteliği söz konusu olduğu için, bu ancak hakikatin-gerçekliğin tarihin diyalektik yasalarının zorunlu bir şekilde ortaya çıktığı, çıkması gerektiği zamanı imlemektedir… Bu anlayış görüntüde metafizik bir çağrışım yaratsa da aslında tarihsel determinizmin (belirlenimcilik, sebep-sonuç ilişkisi) yani koşulların zorlamasının doğurduğu neden-sonuç ilişkisi olarak ele alınmalı ve algılanmalıdır. İşte ben size burada nerenin-ne zaman görülmesi gereken yüzünü göstererek, tarih ve tarih felsefesine bir dipnot düşerek ön deyide-görüde bulunuyorum. ABD ve Rusya her ikisi de aslında meselenin Ukrayna olmadığını biliyor ama bize Ukrayna olarak gösteriyor. Bunu Avrupa da biliyor ama hiçbirisi söylemeye cesaret edemiyor. Çünkü hiçbiri bunu göze almaya hazır değil. Amerika, Almanya’yı koçbaşı yaparak, tahrik ederek mümkünse Avrupa ile birlikte Rusya’nın üzerine sürmeye çalışıyor ve çalışacak. Peki ABD’nin Almanya’ya örtük vaadi ne!? … Königsberg… Königsberg’in Almanların atası olan Prusya’nın ilk başkenti olduğunu, bu başkentin, 2. Dünya Savaşı’nda Rusya’ya yenilen faşist Hitler Almanya’sının yenilgisinden sonra 1946 yılından beri, o zaman adı SSCB olan bugünkü Rusya’nın eline geçtiğini yukarıda söyledik. Yani Türkiye Cumhuriyeti için Musul ve Kerkük nasıl bir iç yarası ise, Almanlar için de Königsberg bir iç yarasıdır. Yalnız Musul ve Kerkük her ne kadar petrol yatağı olarak Türkiye’nin iştahını kabartsa da, Almanya’nın Königsberg meselesi petrol değildir. Tarihsel öç ve Königsberg’in jeostratejik önemidir. Königsberg yeraltı madenleri açısından sadece kehribarın ana vatanıdır. Dünyanın en nitelikli-değerli kehribarıyla meşhur olan Königsberg, dünya kehribar ihtiyacının yüzde doksanını karşılamaktadır. Ancak burada asıl mesele kehribar değil, yukarıda da belirttiğimiz gibi Königsberg’in Almanların atası olan Prusya’nın ilk başkenti olması ve jeostratejik konumudur. Avrupa’yı kuzeyden ve Baltık Denizi sahilinden sürekli gözetim altında tutabilmesi için Rusya’nın tek sığınağı ve savaş gemilerini demirleyeceği Baltık Denizi kıyısındaki tek toprak parçasıdır Königsberg. Dolayısıyla Königsberg için Rusya’nın Avrupa içerisindeki ister Truva Atı deyiniz, ister Avrupa’nın kalbine vurduğu hançer deyiniz, ister savaşta kazandı aldı, ister de savaş tazminatı deyiniz sonuçta Königsberg, Rusya’nın Baltık Denizi’nde hakimiyet kurmasının ve bu sayede Avrupa’yı gözetlemesinin tek kontrol noktasıdır. Bize gösterilen Ukrayna ise, Rusya için Nato’ya bağlı devletler ile arasına mesafe koyduğu, koymak istediği bir tampon bölgedir ve Rusya’nın güvenliği için böyle kalması gerekmektedir. Ama Königsberg, Baltık Denizi’nin kontrolünü Rusya’ya sunduğu altın anahtardır. Yine Königsberg, Rusya’nın Avrupa’yı gözetleme hatta denetim kulesi olan bir savaş üssüdür. Ve yine Königsberg olmazsa, Rusya’nın Baltık Denizi’ne girmeye hukuki statüde hiçbir hakkı olmayacaktır. Bırakınız burada savaş gemisi bulundurmayı ya da Baltık Denizi’ne demir atmayı, Königsberg olmazsa Rusya Baltık Denizi’ne ‘hukuken’ balıkçı teknesi bile çıkaramayacaktır. Bir kıyaslama yaparak şunu söyleyebiliriz ki, Akdeniz’in kontrolünde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı, Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar değerli ve önemli ise, Baltık Denizi’nin ve Avrupa devletlerinin kontrolü açısından da Rusya için Kaliningrad-Königsberg o derece büyük bir öneme sahiptir. Yani AB ve özellikle Almanya gibi sanayi devletleri Rusya’ya doğalgaz-enerji bağımlılığı olmazsa çok rahat bu bilinç altlarında mevcut bulunan savaşı Rusya’ya hemen açacaklar… Ancak AB devletlerinin, ABD ve dünyanın başka yerlerinden getirdikleri sıvı gazın maliyet yüksekliği, depolama sorunu ve ‘taşıma suyla değirmeni döndürmeye çalışma anlayışının’ hayatın sürekliliği içerisinde sorun, zaman kaybı ve yeni bir güvensizlik ortamı oluşturduğundan, bu durum AB ve özellikle Almanya açısından Rusya’ya saldırıyı ertelemeye bir gerekçe olmaktadır. Artık gemileri kim daha erken yakacak ya da gemiler ne zaman yanmak zorunda kalacak bunu da tarihin diyalektiğinin zorunluluk yasaları belirleyecektir. Şunu her hâlükârda bilmeliyiz ki Rusya’nın Suriye bölgesinden çekilmesi veya kaç yıldır Ukrayna’yı tamamen işgal etmemesi Rusya’nın bir taktiğidir. Çünkü Rusya, Ukrayna’ya göz korkusu vererek, Ukrayna’nın NATO üyeliğini engelleyerek, Ukrayna’yı tampon bölge olarak kullanmak istiyor. Yani Rusya, NATO ve AB ülkeleriyle doğrudan temas kurmak istemiyor ve onlardan gelecek füze atışlarına-saldırılarına bir nano saniyelik uzaklığı bile zaman kazanma, füzelerin etkisini azaltma ya da özellikle başkentinin vurulmasını engelleme ya da kendisine yapılacak füze saldırılarında hasarı minimuma indirmenin gerekliliğini gördüğü için bu stratejiyi uyguluyor. Yoksa Ukrayna’ya gücünün yetmediğinden değil. Eğer bunu Rusya’nın güç eksikliği olarak görüp, Rusya’nın Suriye’den sözde çekilmesini de gerekçe olarak göstererek, AB ve ABD teker teker ya da birleşerek Rusya’ya saldırdıkları taktirde Rusya, dünyanın sonunun geleceğini bilse Königsberg’den-Kaliningrad’dan çekilmeyecektir ve gemileri yakacaktır. Sonuç olarak; Rusya zaten, AB ve ABD gelecek bu saldırı tehlikesini sezdiği-bildiği için de Kaliningarad’ı savaş üssü haline getirmiş durumdadır. Bu bağlamda iddiamız şu ki; ilerde AB ve ABD güçleri ayrı ayrı ya da birleşerek Rusya’ya savaş açmak durumunda kaldıklarında ya da Rusya buna mecbur kaldığı anda çıkacak savaşın merkez üssü bize gösterildiği gibi, ya da bizim görmemizi istedikleri gibi Ukrayna değil, Königsberg yani Kaliningrad olacaktır. Aslında Königsberg gerçeği, tüm tarafların bildiği ama kimsenin söylemeye-dile getirmeye cesaret edemediği bir sırdır. Çünkü herkes savaş stratejisinde en vurucu olanı, en sona bırakarak kendisine uygun olacak konjonktürel zaman ve mekân koşullarının oluştuğu anı beklemektedir. O halde son olarak şunu da söyleyelim ki; Alman filozof Immanuel Kant ile Königsberg-Kaliningrad bağlantısını da kurduğumuz bu yazıdan da anlaşılacağı gibi, Alman filozof Kant’ın doğup, büyüyüp, yaşadığı ve öldüğü toprak olan Königsberg, 1946 Yılından beri Kaliningrad adıyla artık Rusya toprağıdır yani Alman filozof Kant’ın mezarı Rusya topraklarındadır.  
Köningsberg Savaş Nedeni Olabilir mi?

Değerli bir felsefeci olan Umut Yaşar Abat “KÖNİGSBERG’İN KISA TARİHİ VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ” başlıklı makalesinde bize Köningsberg’in önemi ve neden Rusya ve Almanya’nın, Ukrayna sınırları dışında yer almasına rağmen göz dikmiş olduklarını anlatıyor. Mutlaka okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir makale olduğu için siz okurlarımızla paylaşmak istedik.

 

KÖNİGSBERG’İN KISA TARİHİ VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ

                                                                         UMUT YAŞAR ABAT

Alman filozof Immanuel Kant, Almanların atası sayılan Prusya Devleti’nin ilk başkenti Königsberg Şehri’nde, 22 Nisan1724 yılında doğmuştur ve yine aynı şehirde 12 Şubat 1804 yılında ölmüştür.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Prusya ile Rusya’yı isim benzerliğinden dolayı karıştırmayalım.

Prusya; bugünkü Polonya ve Almanya topraklarında yer alan, tarihsel kökleri derin bir devlettir. Prusya Krallığı Lehistan yani Polonya ve Litvanya'nın kurduğu birlik ile Germenlerin birleşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Tarihsel ayrıntıya boğmadan şunu söyleyelim ki Prusya kısaca bugünkü Almanların atası sayılan bir devlettir.  

Rusya; Rusya tarihi, Doğu Slavları'nın tarihleriyle başlar. Özellikle Rus tarihinin geleneksel başlangıç tarihi 862 yılında kuzeyde Vikingler tarafından yönetilen Rus devletinin kuruluşuna dayanmaktadır.

 Rusya, son yüzyıllık tarihsel süreçte SSCB adı altında birleşik devlet tecrübesi yaşadıktan sonra, yeniden ayrılıklar yaşayarak özüne dönen bir devlettir.

            Bilindiği gibi, Rusya’da 1917 Ekim Devrimi ile iktidara gelen Vladimir Lenin önderliğindeki Bolşevikler tarafından 30 Aralık 1922 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kuruldu.

25 Aralık 1991 tarihinde Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un istifa etmesinin ardından, Sovyetler Birliği'ni teşkil eden cumhuriyetlerin dağılması ve bağımsızlıklarını kazanmalarıyla 26 Aralık 1991'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni kuran Rusya da, bugünkü Rusya devletine dönüşmüş oldu.

 Bu bilgiler genel kabul gören tarihsel bir bilgilerdir. Yani Rusya bugün de, 30 Aralık 1922’de kurulan SSCB tarihinden önceki gibi, Rusya adıyla varlığını sürdüren bir devlettir.

Şimdi gelelim Königsberg şehrine. Königsberg’in sözcük olarak Almanca anlamı kralın dağı-kral dağı demektir. Königsberg şehri 1255 yılında kuzey haçlı seferleri sırasında Töton Şövalyeleri tarafından kurulmuştur. Baltık Denizi kıyısında Litvanya ve Polonya arasında kalan şehir, Pregolya Nehri üzerinde yer almaktadır. Königsberg, Almanların atası olan Prusya Devleti’nin başkentliğini yapmıştır.  Prusya daha sonra başkentini 1701 de Berlin’e taşıdığı halde Königsberg, Prusya monarşisinin taç giyme şehri olarak tarihsel kimliğini ve değerini sürdürmeye devam etmiştir.

Königsberg, Yedi Yıl Savaşları’nda (1756-1763) Rus Çariçe Yelizaveta’nın (İmparatoriçe Elizabeth) Rus Ordusuna emriyle 11 Ocak’ta 1758 Prusya’dan alınmıştır. Böylece Rus ordusu Königsberg’i işgal etmiştir. Fakat şehirdeki Rus kontrolü-hükümdarlığı 1758-1762 tarihleri arasında sadece 5 yıl sürmüştür.

Çariçe Yelizaveta’nın 5 Ocak 1762’de ölümünden sonra Alman sempatizanı bir yönetim Rusya’nın başına geçti. Bu yönetim savaşın durdurulmasını istedi ve Rusya ile Prusya arasında 5 Mayıs 1762’de anlaşma yapıldı. Antlaşmayla Rusya fethettiği her yeri Prusya’ya geri verecekti. Yani Rusya Yedi Yıl Savaşlarından bir şey elde edemeden çekilmeyi kabul etti. Böylece Königsberg yeniden Prusya’nın yani Almanya’nın oldu.

Königsberg II. Dünya Savaşı'na kadar Almanya'nın eksklav bir kentiydi-toprağıydı. Eksklav demek; bir devletin başka bir devlet tarafından kendisiyle bağlantısı kesilmiş toprağına eksklav toprak denir. Königsberg ile Almanya arasında Polonya devleti bulunduğu için, Almanların atası olan Prusya devletine başkentlik yapmış olan Königsberg, Almanlar için eksklav bir toprak parçası olarak kalmıştır. Bu durum 1946 yılına kadar sürmüştür.

2. Dünya savaşına kadar Almanların olan kent, faşist Hitlerin Sovyet Rusya’ya saldırması sonucunda kaybedilmiştir. Yani Alman faşist Hitler, 2. Dünya savaşında Rus lider Stalin’e yenilerek savaşı kaybetmiş ve savaş sonucunda Königsberg Sovyet Rusya tarafından ele geçirilmiştir.

Şehir, 1945'teki Königsberg Savaşı sırasında ağır hasar gördü; daha sonra 9 Nisan 1945'te Sovyetler Birliği tarafından ele geçirildi. 1 Ağustos 1945 yılında Potsdam Anlaşması ile şehir tamamen Sovyet kontrolüne geçti. Bu anlaşmanın yerini 12 Eylül 1990 tarihinde imzalanan "Almanya ile İlgili Nihai Çözüm Anlaşması" aldı.

 Şehrin ismi, 1946'da Rus Bolşevik lider Mikhail Kalinin’in onuruna Kaliningrad olarak yeniden adlandırıldı. Yani Königsberg şehrinin adı 1946 yılından beri artık Kaliningrad’dır.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ilk Bolşevik kurucu lider Leningrad (Lenin şehri), ikinci lider ve 2. Dünya savaşında faşist Hitler’i yenen Stalin’in adının verildiği Stalingrad’ın adı değiştirildiği halde, Kaliningrad’ın adı değiştirilmemiştir. Bu durum Rusya’nın, Könisberg’e tarihsel bir kök oluşturmak için geliştirdiği kültürleme politikasının bir sonucudur. Yani Rusya, bölgenin Rus bölgesi olduğunu, bölgenin Rus adıyla anılmasını isteyerek, Kaliningrad adı altında kökleştirerek, Königsberg değil de Kaliningrad diyerek şartlanmayı pekiştirerek bölgede tarihsel Rus kimliği oluşturmaya-oturtmaya çalışmaktadır.

Eğer Rusya bu bölgenin-Kaliningrad’ın mutlak manada sonuçlanmış bir şekilde kendisinin olduğu kaygısını taşımıyorsa hangi tarih bilimi ve tarihsel gerçeklik ve tarih felsefesinde göre kendi-öz Rusya içindeki şehirlerinden 1. liderin (Leningrad) adı kaldırılıyor, 2.lider ve 2. Dünya savaşını kazanan liderin (Stalingrad) adı kaldırılıyor ama o dönemde yaşayan sadece meclis başkanlığı gibi geri planda ve daha pasif kalan Mikhail Kalinin’in adı kalıyor ve yaşatılıyor. Bu durum bütün dünya tarihi gerçekliğine aykırıdır.

 Üstelik Kalinin’in eşi güvensizlikle suçlanarak Stalin tarafından partiden tasfiye bile edilmiş birisi olarak suçlanmasına-yargılanmasına rağmen. Suç varsa bile elbette bireyseldir eşini ilgilendirir ama kim böyle bir masumiyet karnesine, bu kadar inanır!? Rusya mı, yoksa bizim iddialarımızın yanlışlığına inananların ve bizim aklımızın yetmezliğini düşünenler mi!?

 Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bugüne kadar Rusya'nın sınır bağı olmayan Kaliningrad, Oblast olarak yani özerk idari bölge olarak yönetilmektedir.

Bugün Rus toprağı olan ancak Rusya ile arasında sınır bağlantısı olmayan, Litvanya ile Polonya arasında Baltık Denizi kıyısındaki Kaliningrad, bu defa Rusya için eksklav bir toprak parçası olarak statü kazanmış ve böylece kalmıştır. Bence şimdilik!? Çünkü bölgede çanlar çalmaya devam ediyor ve hep devam edecek…

Neden!? Çünkü Königsberg yani Kaliningrad’ın hukuki statüsünü Sovyetler Birliği’nin dağılmasından yaklaşık bir yıl önce Almanya ile, 12 Eylül 1990 tarihinde imzalanan "Almanya ile İlgili Nihai Çözüm Anlaşması" bana göre sözüm ona bir anlaşmadır. Almanya’da faşist Hitler ruhunu taşıyan partiler 2025 yılı son seçimi dahil, her seçimde Almanya’ya vaatlerinde ve propaganda afişlerinde Königsberg’in Alman toprağı olduğunu ve olması gerektiğini her fırsatta toplumla paylaşıyorlar.

 Dolayısıyla Alman Hitler ruhlu faşist partilerin, hatta diğer tüm partilerin de içlerinden geçen, yani Alman derin devletinin, bir devlet fikriyatı olarak eninde sonunda özlerine dönerek, Königsberg’i Alman topraklarına katmak istediklerini çok net olarak söyleyebiliriz. İşte Almanların, bu amaçlarını gerçekleştirmek için Rusya’ya saldıracakları zamanı kolladıkları açık ya da gizli deyiniz bir realitedir ve Rusya da bunun farkındadır.

ABD’nin son seçimlerde Alman faşistleri ve tüm AB ülkelerindeki faşist partileri desteklediğini de unutmazsak puzzle-yapbozun parçaları görüldüğü gibi daha da yerine oturmuş olacaktadır.

Peki ABD neden bunu yapıyor?  A- Çünkü ABD’nin Rusya’ya enerji-doğalgaz bağı-bağımlılığı ve ihtiyacı yok. B-ABD ve AB, NATO’da ortak oldukları için, durumu gizlemeye ya da örtük oynamaya çalışıyorlar ama aslında alttan alta ABD’nin başta Avrupa’nın başat ülkesi Almanya ve diğer AB ülkeleriyle örtük bir ekonomik güç mücadelesi var. Dolayısıyla ABD, Almanya’ya Königsberg havucunu göstererek ve bunun peşine AB’yi de takarak, bunların Rusya ile savaşarak güçsüzleşmelerini ve ABD’ye mecbur-mahkum kalmalarını sağlamaya çalışıyor. C-Ayrıca ABD’nin Rusya ile doğrudan kara sınırı bağı yok. Dolaysıyla toplumlar ve ordular birbirini doğrudan hedef alamayacaklar. Yani bu savaşta ABD’nin tuzu kuru. Avrupa ise doğrudan kara, deniz, hava ve toplumsal olarak iç içe olduğu Rusya ile göğüs göğüse çarpışmak durumunda kalacak. Böylece güç kaybeden AB, çok fazla sürmeden ABD’nin hükümranlığına girerek, ABD’yi kurtarıcı olarak görecek ve ABD’nin üstünlüğünü kabul etmiş olacak. Yani ABD bir taşla iki kuş vuracak; hem Rusya’yı hem de AB’yi birbirine düşürterek zayıflatıp kendisinin karşısında güçsüz rakipler haline getirecek. D- Uzak bir olasılık olsa da bir analiz (büyük bir arzu-amaç-gaye -hedef ne derseniz, dediğim gibi nihai erek-amaç-hatta imkansızlık bile diyebilirsiniz) olarak ABD, mümkünse ve gerekirse Rusya’yı pasivize ederek-nötrleştirerek ya da yanına alarak!? Çin’i yalnızlaştırmak istemektedir.!?

Yaşadığımız postmodern çağda rasyonalite ve rasyonel devlet yönetimleri ve yöneticileri çağı kapandığı, gerçekliğin ve devlet yönetiminin internet gibi sanal ağdan yapıldığı için, an dediğimiz an bile absürtle yer değiştiren kimliksiz ve kişiliksiz devlet yönetim anlayışlarıyla karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz.

Yani günümüzde bu postmodern zihniyette; olmayacak hiçbir şey, artık olmayacak değildir. Şunu da bilmeliyiz ki tarihsel gerçekliğin acımasızlığı açısından tecrübe edilmiştir ki; devletler arasında dost da yoktur, düşman da. Yani anında yüz seksen derece terse dönüştürülen-dönüşen bu çağda, sanal dünyada ya da gerçek gerçeklik dünyasında artık rasyonel olan bir tek şey varsa, o da hiçbir şeyin artık rasyonel olmadığıdır.

O halde Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bize düşen nedir, ne yapacağız ya da ne yapmamız gerekir!? Yanıtımız şu ki; tüm bu olasılıkların hepsinin olabileceğini düşünerek-varsayarak aceleci tavır ve tutum sergilemeden, her türlü tedbiri alarak, süreci-gelişmeleri meselenin tüm taraflarına mesafeli-soğukkanlı bakarak ama olayları sıkı takip ederek, temkinli bir devlet politikası oluşturmak ve sürdürmek durumundayız. Hiçbir ama hiçbir vaat için, hiçbir tarafa angaje ol-ma-ma-lı-yız. Çünkü doğudan Rusya, batıdan AB ve havadan ABD ile çatışmak durumunda kalabiliriz. Çünkü bu konvansiyonel bir silah savaşına benzemez- ki o bile çok kötüdür- nükleer bir savaşa dönüşürse her türlü gözü dönmüşlük her devlet tarafından yapılabilir. Yani en küçük hatada kendimizi olası nükleer savaşın ortasında bulabiliriz-ki zaten her tarafın istediği de zaten bu bana göre!?- bundan mutlak manada sakınmalıyız uyarmış olayım.!?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, demek ki bizzat Rusya’nın kendisi bile bölge konusundaki tedirginliğini sürdürmektedir. Bırakınız bölgenin ontolojik varlığını, Kaliningrad isminin verilmesi-yaşatılması konusundan bile kendi kendine aidiyet bilinci oluşturmak adına medet uman Rusya, bu bilinci o bölgeye yani Kaliningrad-Königsberg’e tutunmayı, orayı sahiplenme güdüsüne tarihsel kök olarak göstermeye çalışmaktadır.

Yine Kaliningrad hava limanına 2018 yılında yapılan oylama ile isim değişikliği yapılmış, yapılan oylamada Königsberg’i Yedi Yıl Savaşları’nda (1756-1763) arasında 1758 yılında Prusya’dan alan Rus Çariçe Yelizaveta’nın (İmparatoriçe Elizabeth) adının verilmesi uygun görülmüştür. Görüldüğü gibi bu tarihsel adlandırma da bölgeyi Rus kültürel köklerinin iziyle donatma anlayışının ta kendisidir. Demek ki tespitimiz doğru, Rusya’nın tedirginliği devam ediyor, yoksa 1945’ten 2025’e 80 yıl geçmiş neden halen daha Rusya bu bölgede cisimlendirme ve isimlendirme yapmaya bu kadar yüklensin ki!? Çünkü kaygı, kendinden emin olmamaktan doğar. Yani Rusya, bölgenin kaygan zeminde olduğunun farkında… Dolayısıyla Rusya’nın Suriye bölgesinden sözüm ona Ukrayna’yı gerekçe göstererek çekilmesinin arkasında bu gerçek yatıyor. Bu yüzden Kaliningrad bölgesini kimyasal silahlarla donatıyor ve bu bölgeye yığınak yapıyor. Çünkü ABD’nin kuzeyden Grönland’a girme anlayışına, o bölgeye en yakın üs olarak Kaliningrad’a yüklenerek, burayı güçlendirerek-tahkim ederek ABD ve AB’den gelecek tehlikeyi okuyor ve restinizi gördüm-görüyorum diyor.

Bu bağlamda Rusya 1947 yılından itibaren bölgedeki nüfus ve kültürleme altyapı politikalarını bu gerçekle karşılaşabileceğini düşünerek yapmıştır ve yapmaktadır. Rusya, 1947'den itibaren Königsberg yani Kaliningrad’da şehrin çoğunluğunu oluşturan Alman nüfusu sınır dışı ederek, şehre Rus nüfus yerleştirilerek, bugünkü Rus kültür ve nüfus politikalarıyla şehri yüzde 90 oranında Rus vatandaşlarından oluşan hale getirmeyi başarmıştır. Kalan yüzde 10 ise her kültürden insandan oluşmaktadır.

Ve yine Königsberg yani Kaliningrad hem Rusya anakarasına hem de Almanya anakarasına artı-eksi 663 kilometre (412 mil) uzaklıkta yer almaktadır. Son zamanlardaki toplam nüfusu 2025 yılı ölçüt olarak alındığında bir milyona yaklaşan şehir, toplamda15 bin kilometrekarelik bir alana sahiptir ve Rusya için hayati bir jeostratejik değere-öneme sahiptir.

Bugün gelinen noktada AB-ABD-NATO ve Rusya arasındaki gerilimin Ukrayna’dan kaynaklandığı ileri sürülerek bir algı yanıltması ve algı savaşları yaşanmaktadır. Çünkü bize göre AB-ABD-NATO ve Rusya arasındaki asıl mesele Ukrayna değil, Kaliningrad yani Königsberg’dir. Yani bu meselede Ukrayna, buzdağının görünen ve bizim öyle görmemiz istenilen, bize öyleymiş gibi gösterilen, bizde öyle bir algı oluşturulan, bizim dikkatlerimizi o bölgeye çekmek için hakikatin-gerçekliğin bize gösterilen kısmıdır.

Bu bağlamda şunu bilmeliyiz ki; tarih ve tarih felsefesi açısından hakikat-gerçeklik nedir diye sorduğumuzda, hakikatin en az 5 yüzü vardır diye biliriz; 1-Görünen yüzü 2- Görünmeyen yüzü 3- Bizim görmemiz gereken yüzü 4- Bizim görmememiz gereken yüzü 5- Ne zaman görülmesi gerektiği yüzü.

Beşinci maddede mekan ve zaman birlikteliği söz konusu olduğu için, bu ancak hakikatin-gerçekliğin tarihin diyalektik yasalarının zorunlu bir şekilde ortaya çıktığı, çıkması gerektiği zamanı imlemektedir… Bu anlayış görüntüde metafizik bir çağrışım yaratsa da aslında tarihsel determinizmin (belirlenimcilik, sebep-sonuç ilişkisi) yani koşulların zorlamasının doğurduğu neden-sonuç ilişkisi olarak ele alınmalı ve algılanmalıdır. İşte ben size burada nerenin-ne zaman görülmesi gereken yüzünü göstererek, tarih ve tarih felsefesine bir dipnot düşerek ön deyide-görüde bulunuyorum.

ABD ve Rusya her ikisi de aslında meselenin Ukrayna olmadığını biliyor ama bize Ukrayna olarak gösteriyor. Bunu Avrupa da biliyor ama hiçbirisi söylemeye cesaret edemiyor. Çünkü hiçbiri bunu göze almaya hazır değil. Amerika, Almanya’yı koçbaşı yaparak, tahrik ederek mümkünse Avrupa ile birlikte Rusya’nın üzerine sürmeye çalışıyor ve çalışacak. Peki ABD’nin Almanya’ya örtük vaadi ne!? … Königsberg… Königsberg’in Almanların atası olan Prusya’nın ilk başkenti olduğunu, bu başkentin, 2. Dünya Savaşı’nda Rusya’ya yenilen faşist Hitler Almanya’sının yenilgisinden sonra 1946 yılından beri, o zaman adı SSCB olan bugünkü Rusya’nın eline geçtiğini yukarıda söyledik.

Yani Türkiye Cumhuriyeti için Musul ve Kerkük nasıl bir iç yarası ise, Almanlar için de Königsberg bir iç yarasıdır. Yalnız Musul ve Kerkük her ne kadar petrol yatağı olarak Türkiye’nin iştahını kabartsa da, Almanya’nın Königsberg meselesi petrol değildir. Tarihsel öç ve Königsberg’in jeostratejik önemidir. Königsberg yeraltı madenleri açısından sadece kehribarın ana vatanıdır. Dünyanın en nitelikli-değerli kehribarıyla meşhur olan Königsberg, dünya kehribar ihtiyacının yüzde doksanını karşılamaktadır. Ancak burada asıl mesele kehribar değil, yukarıda da belirttiğimiz gibi Königsberg’in Almanların atası olan Prusya’nın ilk başkenti olması ve jeostratejik konumudur.

Avrupa’yı kuzeyden ve Baltık Denizi sahilinden sürekli gözetim altında tutabilmesi için Rusya’nın tek sığınağı ve savaş gemilerini demirleyeceği Baltık Denizi kıyısındaki tek toprak parçasıdır Königsberg.

Dolayısıyla Königsberg için Rusya’nın Avrupa içerisindeki ister Truva Atı deyiniz, ister Avrupa’nın kalbine vurduğu hançer deyiniz, ister savaşta kazandı aldı, ister de savaş tazminatı deyiniz sonuçta Königsberg, Rusya’nın Baltık Denizi’nde hakimiyet kurmasının ve bu sayede Avrupa’yı gözetlemesinin tek kontrol noktasıdır.

Bize gösterilen Ukrayna ise, Rusya için Nato’ya bağlı devletler ile arasına mesafe koyduğu, koymak istediği bir tampon bölgedir ve Rusya’nın güvenliği için böyle kalması gerekmektedir. Ama Königsberg, Baltık Denizi’nin kontrolünü Rusya’ya sunduğu altın anahtardır. Yine Königsberg, Rusya’nın Avrupa’yı gözetleme hatta denetim kulesi olan bir savaş üssüdür. Ve yine Königsberg olmazsa, Rusya’nın Baltık Denizi’ne girmeye hukuki statüde hiçbir hakkı olmayacaktır. Bırakınız burada savaş gemisi bulundurmayı ya da Baltık Denizi’ne demir atmayı, Königsberg olmazsa Rusya Baltık Denizi’ne ‘hukuken’ balıkçı teknesi bile çıkaramayacaktır.

Bir kıyaslama yaparak şunu söyleyebiliriz ki, Akdeniz’in kontrolünde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı, Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar değerli ve önemli ise, Baltık Denizi’nin ve Avrupa devletlerinin kontrolü açısından da Rusya için Kaliningrad-Königsberg o derece büyük bir öneme sahiptir.

Yani AB ve özellikle Almanya gibi sanayi devletleri Rusya’ya doğalgaz-enerji bağımlılığı olmazsa çok rahat bu bilinç altlarında mevcut bulunan savaşı Rusya’ya hemen açacaklar… Ancak AB devletlerinin, ABD ve dünyanın başka yerlerinden getirdikleri sıvı gazın maliyet yüksekliği, depolama sorunu ve ‘taşıma suyla değirmeni döndürmeye çalışma anlayışının’ hayatın sürekliliği içerisinde sorun, zaman kaybı ve yeni bir güvensizlik ortamı oluşturduğundan, bu durum AB ve özellikle Almanya açısından Rusya’ya saldırıyı ertelemeye bir gerekçe olmaktadır. Artık gemileri kim daha erken yakacak ya da gemiler ne zaman yanmak zorunda kalacak bunu da tarihin diyalektiğinin zorunluluk yasaları belirleyecektir.

Şunu her hâlükârda bilmeliyiz ki Rusya’nın Suriye bölgesinden çekilmesi veya kaç yıldır Ukrayna’yı tamamen işgal etmemesi Rusya’nın bir taktiğidir. Çünkü Rusya, Ukrayna’ya göz korkusu vererek, Ukrayna’nın NATO üyeliğini engelleyerek, Ukrayna’yı tampon bölge olarak kullanmak istiyor.

Yani Rusya, NATO ve AB ülkeleriyle doğrudan temas kurmak istemiyor ve onlardan gelecek füze atışlarına-saldırılarına bir nano saniyelik uzaklığı bile zaman kazanma, füzelerin etkisini azaltma ya da özellikle başkentinin vurulmasını engelleme ya da kendisine yapılacak füze saldırılarında hasarı minimuma indirmenin gerekliliğini gördüğü için bu stratejiyi uyguluyor. Yoksa Ukrayna’ya gücünün yetmediğinden değil. Eğer bunu Rusya’nın güç eksikliği olarak görüp, Rusya’nın Suriye’den sözde çekilmesini de gerekçe olarak göstererek, AB ve ABD teker teker ya da birleşerek Rusya’ya saldırdıkları taktirde Rusya, dünyanın sonunun geleceğini bilse Königsberg’den-Kaliningrad’dan çekilmeyecektir ve gemileri yakacaktır.

Sonuç olarak; Rusya zaten, AB ve ABD gelecek bu saldırı tehlikesini sezdiği-bildiği için de Kaliningarad’ı savaş üssü haline getirmiş durumdadır. Bu bağlamda iddiamız şu ki; ilerde AB ve ABD güçleri ayrı ayrı ya da birleşerek Rusya’ya savaş açmak durumunda kaldıklarında ya da Rusya buna mecbur kaldığı anda çıkacak savaşın merkez üssü bize gösterildiği gibi, ya da bizim görmemizi istedikleri gibi Ukrayna değil, Königsberg yani Kaliningrad olacaktır.

Aslında Königsberg gerçeği, tüm tarafların bildiği ama kimsenin söylemeye-dile getirmeye cesaret edemediği bir sırdır. Çünkü herkes savaş stratejisinde en vurucu olanı, en sona bırakarak kendisine uygun olacak konjonktürel zaman ve mekân koşullarının oluştuğu anı beklemektedir.

O halde son olarak şunu da söyleyelim ki; Alman filozof Immanuel Kant ile Königsberg-Kaliningrad bağlantısını da kurduğumuz bu yazıdan da anlaşılacağı gibi, Alman filozof Kant’ın doğup, büyüyüp, yaşadığı ve öldüğü toprak olan Königsberg, 1946 Yılından beri Kaliningrad adıyla artık Rusya toprağıdır yani Alman filozof Kant’ın mezarı Rusya topraklarındadır.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.